İki Ağacın Hikayesi (4)
Hikayenin ardındaki daha derin anlam katmanlarının anahtarını keşfetmek
Adam ve Hava’nın Bahçe’deki tüm hikayesi 25 ayetten daha uzun değildir. İnsanlık tarihinin akışını değiştiren bir hikaye anlatmak için oldukça küçük bir bölüm! Britannica Ansiklopedisi bu kadar büyük bir olaya onlarca sayfa ayırırdı. Merak edebiliriz: Tora böylesine az sayıda kelimeyle gerçekten derin bir şeyi nasıl aktarabilir?
Bunu yapabilmesinin yollarından biri, anlatımında birden fazla anlam katmanı oluşturmaktır. Yirmi beş ayet çok fazla görünmeyebilir, ancak metnin bir şekilde “katmanlı” olması derin konuları aktarmak için yeterli olabilir; metin, kelime sayısı ile orantılı olmayacak miktarda anlam içerecek şekilde kodlanmıştır. Yahudi geleneği, Tora’nın farklı anlam katmanlarını “kodlamak” için çeşitli teknikler kullandığını kabul etmektedir. Bu tekniklerden biri, “yönlendirici kelime” olarak bilinen bir yöntemdir.
Arada bir, Kutsal Kitap’tan bir anlatı okurken, hikaye boyunca metnin sürekli ve tekrarlı bir şekilde belirli bir kelimeyi, ifadeyi veya fikri kullanmak için yolunu biraz değiştirdiğini göreceksiniz. Bu, genellikle tekrarlanan öğenin hikayenin anlamının anahtarını taşıdığını gösterir. Söz konusu kelime veya fikir, okuyucuyu metnin daha zengin ve daha derin bir şekilde anlaşılmasına yönlendirir.
Adam ve Hava’nın bahçedeki hikayesi işte böyle tekrarlanan bir kelime içermektedir. Hikayeyi kendiniz taramak için kısaca bir mola verirseniz, onu bulabilirsiniz.
Hazırsanız o kelime işte şudur:
arom
İbranice “çıplaklık” anlamına gelir.
Çıplaklığının belirgin önemi
Çıplaklık, hikayemiz boyunca her yerde ortaya çıkıyor:
Başlangıçta ortaya çıkıyor, yılanın Adam ve Hava’yı kışkırtmasından hemen önce ikisi de çıplaktı ve utanmıyorlardı. Sonunda ortaya çıkıyor, Tanrı, Adam ve Hava için kıyafet yapar ve artık çıplak kalmayacaklardır. Hikayenin ortasında ortaya çıkıyor, hikayenin dönüm noktasında, adamla karısı yasak meyveyi yediğinde:
İkisinin de gözleri açıldı ve çıplak olduklarını anladılar.(Yaratılış 3:7)
Tuhaf değil mi? Biri sizden “iyinin ve kötünün bilgisini” veren bir meyve yemenin insanlığı nasıl etkileyeceğini tahmin etmenizi isterse, ne söylerdiniz? Belki de Adam ve Hava, önlerinde duran yepyeni bir ahlaki ikilemler dünyasının farkına vardı. Yaşam Hakkı’na karşı Seçim Hakkı veya on kişi bir bot üzerinde ve birini bottan atmasanız tüm bot batacak, ne yapmalısınız gibi. Bu tür ahlaki ikilemlerin her türlüsü. Başları önlerindeki olasılıklar nedeniyle dönüyor olmalıydı.
Ama hayır! Bunların hiçbiri Adam ve Hava’nın aklını meşgul etmiyordu.
Bilgi Ağacı’ndan yediklerinde ilk etki şu oldu: Çıplak olduklarını bildiler!
Oldukça tuhaf görünüyor.
“İyi ve kötüyü” bilmek çıplaklık algımızı neden etkiliyor?
Fakat yine hikayenin başında ve ortasında çıplaklık var.
Metni okumaya devam edelim. Adam ağaçtan yiyor ve hemen Tanrı’dan saklanıyor. Şimdi soralım, “neden saklanıyor?” Metnin bize verdiği nedene bakmadan önce, neden Adam’ın saklandığını düşünün. Kutsal Kitap, Adam’ın ağaçtan yedikten ve Tanrı’dan saklandıktan hemen sonra hikayesini durdurmuş olsaydı, Adam’ın saklanma arayışını nasıl açıklardınız? Bir CNN muhabirinin Adam’ın bir çalının arkasına saklandığını fark ettiğini ve onunla özel bir röportaj yaptığını hayal edin. Adam’a basit bir soru soruyor: “Bu çalının arkasına gizlendiğinizi görüyorum; Tanrı’dan saklanıyor gibisiniz. İzleyicilerimize nedenini açıklayabilir misiniz?”
Adam’in yerinde olsaydınız, cevap olarak ne söylerdiniz?
Muhtemelen, yaptıklarınızdan dolayı utandığınızı söylerdiniz. Burada, zevk almanız için tüm bahçe size sunulmuştu. Tanrı’nın sizden istediği sadece küçük bir şeydi: belirli bir ağaçtan yememek. Ama siz bu yegane yasağa uymayıp, gidip ondan yediniz! Utanç dolu hissedersiniz, Yaratıcı’nızı hayal kırıklığına uğrattınız ve O’nunla yüzleşmek istemiyorsunuz. Nedeni bu olabilirdi.
Ancak metin bize başka bir şey söylemektedir. Tanrı, Adam’e neden saklandığını sorduğunda, Adam’ın cevabı şuydu:
“Bahçede sesini duydum… ve korktum; çünkü çıplaktım. Bu yüzden gizlendim”.
Her nasılsa, Adam’ın çıplak olma bilinci öyle derindi, onu öyle çok rahatsız ediyordu ki, Yaratıcı’sının tek bir emrine itaatsizlik etmesi nedeniyle yaşadığı utanç duygusuna bile baskın çıkmıştı.
Çıplaklık bu hikaye için neden bu kadar önemlidir? Neden insanlığın bunun farkına varması “Bilgi Ağacı”ndan yemenin doğal bir sonucu olmuştur? Ve bu aydınlanma neden bu kadar rahatsız edicidir ki, insanın saklanmasının tek nedeni budur?
Buna cevap verebilmek için, bu hikayede çıplaklığın amacını henüz görmediğimizi anlamamız gerekiyor. Aslında daha gizli biçimde kendini gösteriyor.
İster inanın ister inanmayın, bahçede çıplak bir yaratık daha var ve aradığımız anahtarı o tutuyor olabilir.
Onu görebiliyor musunuz?
Gizli Çıplaklık
Hikayemizdeki “gizli çıplaklığı” fark etmekte sorun yaşıyorsanız, bunun nedeni hikayeyi Türkçe okuyor olmanızdır. Çoğu Türkçe veya İngilizce çeviri, neredeyse istisnasız olarak, kayıp “çıplaklığı” gizlemektedir. Genellikle şu şekilde tercüme ederler:
Adam ve eşi – ikisi de çıplaktılar; ancak [bu durumdan] utanmıyorlardı.Yılan, Tanrı’nın yapmış olduğu tüm vahşi hayvanlar arasında en hilekarıydı. (Yaratılış 2:25, 3:1)
Bu kelimeleri okurken, Adam ve Hava’nın çıplak olarak tanımlandığını fark ettiniz. Ama muhtemelen aynı şekilde tanımlanmış başka kimseyi göremediniz. Çünkü kelimeleri Türkçe okuyordunuz. Şimdi, Türkçe “çıplak”anlamındaki İbranice “arom” kelimesini, orijinal metindeki yerlerine yerleştirelim ve ayetleri tekrar okumayı deneyin:
Adam ve eşi – ikisi de arom-du; ancak [bu durumdan] utanmıyorlardı.Yılan, Tanrı’nın yapmış olduğu tüm vahşi hayvanlar arasında en arom-du. (Yaratılış 2:25,3:1)
Bir saniye! Yılan da “arom” mu?
Kesinlikle. Tora, Adam ve Hava’yı çıplak olarak tanımladıktan hemen sonra, yılanı tanımlamak için de aynı İbranice kelimeyi kullanmaktadır. Bunun nedeni, “arom” kelimesi sadece “çıplak” değil, aynı zamanda “kurnaz” anlamına da gelebilir.
Tora, hikayedeki bu anahtar kelimeyi kullanmak için yolunu biraz değiştirir, aynı zamanda “kurnaz “anlamına gelen “arom” kelimesini yılana da bağlar.
Peki, bununla ne yapacağız? Basit anlamında, metin bize yılanın kurnaz niyetlerini anlatır, kurnaz ve hilekar. Ancak Tora’nın yılanın aldatıcı niyetlerini tanımlamak için bu özel kelimeyi seçmesi bir tesadüf gibi görünmemektedir. Tora, hikayedeki bu anahtar kelimeyi kullanmak için yolunu biraz değiştirmekte, aynı zamanda “kurnaz “anlamına gelen “arom” kelimesini yılana bağlamaktadır.
Buradaki gizem, şu soruyu sorduğumuzda derinleşmektedir: “arom” kelimesinin iki karşılığı olan “çıplaklık” ve “kurnazlık” kavramları arasında bir ilişki var mıdır? Görünüşte tamamen ilgisiz kavramlar mıdır yoksa aralarında temelde bir bağlantı var mıdır?
İlk bakışta, “çıplak” ve “kurnaz” kavramlarının pek ortak bir yanı yok gibi görünse de, biraz düşününce ilginç biçimde ilişkili oldukları fark edilmektedir. Bir kişi çıplak, elbisesiz ise bir şey saklayamaz. Bu kişinin “benliği” herkesin görebileceği biçimde açık veya çıplaktır: “Ne görüyorsanız onu alırsınız”.
Öte yandan, bir kişi kurnaz olduğunda, hilekar ve aldatıcı, o kişi gerçek niyetlerinin üzerini “örter,” bir elbisenin arkasına saklar. Gerçek benliği görülemez.
Büyüleyici! “arom” kelimesinin iki anlamı, birbirinin zıttı, ayna görüntüsüdür.
Ancak bu, sadece sorumuza başka bir boyut ekliyor: Tora niçin “çıplak” kelimesini tekrar tekrar kullanıyor ve sonra, yılanı tarif ederken, karşıt kavramı anlatmak için aynı kelimenin tam tersi anlamını kullanmaktadır?
Acaba Tora, “Evet, yılan elbette kurnazdı, ama sadece ‘kurnaz’ değildi, aynı zamanda ‘çıplaktı'” demek mi istiyor?
Bir Masum Aldatma
Anatomik olarak, elbette, bir yılan gerçekten çıplaktır: Hayvanlar aleminin diğer üyelerinden farklı olarak, vücudunu kaplayacak tüy ya da kıllara sahip olmayan sürüngenler ailesinin bir üyesidir. Fakat biyolojinin ötesinde düşünürsek, yılanın yalnızca “kurnaz” değil, aynı zamanda “çıplak” olması ne anlama gelmektedir? Eğer “çıplak” kavramı, gerçekten “kurnaz” kavramının tam tersi ise, yılanın aynı anda iki zıt niteliğe sahip olduğunu gösteriyor gibidir: Hem dürüstlüğe hem de gizliliğe sahiptir. Başka bir deyişle, yılan gerçekten aldatıcıdır, ama belki daha derin bir seviyede hiçbir şeyi gizlemeyen, açık ve dosdoğrudur. Her şey ona nasıl baktığınıza bağlıdır. Bir bakış açısından, yılanın söyledikleri Adam ve Hava için işe yaramadığı için yılanın sözleri onlar için aldatıcıdır. Fakat başka bir açıdan, “Ne gördüyseniz, onu aldınız.” Yılanın bakış açısından, yılan her şeyi olduğu gibi söylemiştir.
Yakında göreceğimiz gibi, bu bakış açısı öykümüze dağılmış birkaç ipucu ile uyum içerisindedir. Ama henüz sormadığımız önemli bir soru var:
Bunların yılana ne faydası var? Yılanın bu işten çıkarı nedir?
Bir sonraki yazıda bunun hakkında konuşacağız.
Sonraki Yazı: İki Ağacın Hikayesi (5)
Kaynak: Rabbi David Fohrman