Tora’da “şeytan” kelimesi ilk kez Çölde Sayım 22:22’de geçmektedir, bir melek Bilam ve eşeğinin önünde onları engellemek, yollarını kapamak için durduğunda geçmektedir. “l’satan” kelimesi “engel” demektir.
“…Tanrı’nın bir meleği ona engel teşkil etmek üzere yolda sabit durdu…” (Çölde Sayım 22:22)
Şeytan, günaha götürecek olan kötü arzuları uyandırır ve Ölüm Meleği (ölüm ile ilgili olarak bakınız: Yasanın Tekrarı 30:15-19) olarak da adlandırılır. Buna Kötü Dürtü (İbranice: Yetzer HaRa) de denir. (Kaynak: Bereşit Rabba; Zohar, Yitro, Mişpatim, Meam Loez Yaratılış 1:31)
Şeytan’ın ya da “Kötü Dürtü”nün görevi, insanın manevi gelişiminde bir engel vazifesi görmektir. Eğer yaşamda “kötü eğilim” veya “engeller” yoksa, eylemlerde fazilet veya erdemden söz etmek mümkün olmayacaktır.
Yahudi Kutsal Kitabı’na göre Şeytan, Tanrı’nın bir vasıtasıdır, bağımsız bir eylemi, kendi başına karar verme yetkisi veya özerkliği yoktur. Tanrı’nın tam bir egemenliği, hükümdarlığı altındadır ve Tanrı’nın verdiği görev dışında eylem yapamaz. Tanrı, Kendi Bilgeliği ve amacı doğrultusunda insanoğlunun inancını test etmek için Kötü Dürtü’yü veya Şeytan’ı yaratmıştır.
Buna tamamen zıt olarak Kilise, Şeytan’ı İblis ile eşanlamlı olarak anlatır. Hristiyan teolojisine göre Şeytan veya İblis, günahtan ötürü gökteki konumundan düşen ve şimdi Tanrı’nın tamamen aleyhinde olan ve Tanrı’nın amaçlarını engellemek için gücünün yettiği her şeyi yapan bir melektir.
Hristiyanlık’taki Şeytan, bu dünyanın egemeni (Yuhanna 12:31), bu çağın, dünyanın ilahı (2 Korintliler 4:4), havadaki hükümranlığın egemenidir (Efesliler 2:2). İblis cennetten atıldığı halde, hala tahtını Tanrı’nın tahtının üzerine yükseltmeye çalışmaktadır.
Kilise’ye göre Şeytan isyan etmeden önce, meleklerin en yükseklerinden ve göklerdeki en parlaklarından biriydi. Kibiri Tanrı’ya boyun eğmesine neden olmuş, Tanrı olmak ve Tanrı’yı tahtından ederek, evrenin hakimi olmak istemiştir. Bunun sonucunda, Tanrı tarafından yüksek konumundan indirilmiş, cennetten kovulmuş ve Tanrı’nın baş düşmanı olmuştur. Dünyadaki her kötülüğün sorumlusu Şeytan’dır.
Konu ile ilgili olarak bakınız: Lucifer
Hristiyanlık inancındaki Şeytan’ın kibiri nedeniyle Tanrı’ya isyan etmesi, isyanı sonucunda yüksek konumundan indirilmesi hikayesi İslam’da da mevcuttur.
“Hani meleklere, “Adem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.
Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır” dedik. (Bakara 2:34-36)
Yahudi öğretilerindeki şeytan inancı ise kişiliği, doğası, işlevi açısından Hristiyan inancı ile tamamen zıttır.
Tüm Yahudi Kutsal Kitabı içerisinde Şeytan, asi bir melek olarak değil, Tanrı’nın sadık bir hizmetkarı olarak tanımlanır. Yahudi Kutsal Kitabı boyunca, melekler sadece mesajı taşıyan vasıtalardır, özgür iradeye ve seçim hakkına sahip değillerdir ve görevleri sadece Tanrı tarafından kendilerine verilen ödevleri yerine getirmektir.
Örneğin, Iyov (Eyüp) Kitabı’nın başlangıcında Şeytan, tamamen Tanrı’ya itaat eden ilahi konseyin (Tanrı Oğulları) bir üyesidir. Iyov, iyi bir insandır, “Tanrı’dan korkar, kötülükten kaçınırdı” (Iyov 1:1) ve bu nedenle Tanrı tarafından ödüllendirilmişti. İlahi konsey toplandığında Tanrı, Şeytan’a Iyov’un kusursuz ve doğru kişiliği hakkında bilgi verir.
Iyov 1:9-10 ve Iyov 2:4-5 arasında Şeytan, Tanrı’ya Iyov’un Tanrı’ya sadık olmasının nedeninin Tanrı’nın bir insanın isteyebileceği her şeyi ona vermesi olduğunu söyler. Eğer Iyov’dan bunlar alınırsa, sağlığı da dahil olmak üzere, Tanrı’ya olan inancının sona ereceğini belirtir. Tanrı da Şeytan’ı Iyov’u test etmek için görevlendirir.
Bu, Tanrı’nın Kendisi’nin Iyov’a olan konuşmasının devamında tasvir edilmeye devam edilmektedir. Şeytan, bu diyaloglarda bulunmamaktadır. Iyov, Iyov’un arkadaşları ve Anlatıcı için Iyov’un sıkıntılarından sorumlu olan Tanrı’nın Kendisi’dir. (Iyov 2:3)
Iyov’un korumasını kaldıran, Iyov’un Tanrı’yı lanetleyip lanetlemeyeceğini test etmek için Şeytan’ın onun servetini, çocuklarını, sağlığını almasına izin veren Tanrı’dır. Büyük sıkıntılarına rağmen Iyov, Tanrı’yı lanetlemez, bunun yerine doğduğu günü lanetler. Iyov kötü durumundan şikayet etse ve olanlara bir açıklama arasa da, doğru ve Tanrı’ya sadık bir kişi olarak kalır. Sonunda, önceki durumundan daha iyi duruma ulaştırılır. Iyov Kitabı, Yahudi düşüncesi içerisinde ıstırabın varlık nedenine değinen en bilinen formülasyondür.
Yahudilik, Şeytan’ın insanları Tanrı’ya karşı saygısız ve kötü olmak ile suçlayan bir savcı olarak Tanrı’ya sadık biçimde hizmet eden bir melek olduğunu öğretir. Tanrı’nın emri doğrultusunda, Iyov Kitabı’nda olduğu gibi, Şeytan’ın bu suçlamaları test etmesine izin verilebilir. Yani, Şeytan’ın görevi insanları Tanrı’ya olan inançlarından uzaklaştırmaya çalışmak değil, insanların Tanrı’ya olan inançlarının, sadakatlerinin ve bağlılıklarının derinliğini ortaya çıkarmaktır.
Hristiyanlığın temel inanç doktrinine göre Iyov Kitabı’nda gerçekleşen olayların hiçbirinin olmaması gerekirdi. Çünkü; Iyov sadece kendi eylemleri ile Tanrı’ya sadık kalamazdı. Kilise’ye göre, asli günah nedeniyle insanoğlu tümüyle bozulmuş durumdadır ve kendi kurtuluşu için hiçbir şey yapamaz. Kilise’ye göre insanoğlu, Adam ve Hava’nın günahını miras olarak taşımakta ve hamile kalınır kalınmaz günahkar olmaktadır. İnsanoğlunun bu kalıtsal günahkar doğası nedeniyle insan, Tanrı’ya kendi başına yakınlaşamaz . Iyov ise, ne “Mesih’e iman, ne kan, ne kurban, ne çarmıh” ile kurtulmuştur. Kilise’ye göre bunun gerçekleşmesi mümkün değildir.
Kilise’nin iddia ettiği gibi Şeytan baş kafir, Tanrı’nın düşmanı, düşmüş bir melek değil, Iyov Kitabı’nda Şeytan, insanların erdemlerini test etmek için yaratılmış, Tanrı’nın sadık bir hizmetkarıdır.
Esasen, Şeytan olmasaydı, hakiki erdem, fazilet mümkün olmayacaktı.
Aşağıda, görünüşte zıt olan iki ayet, Şeytan’ın Tanrı’nın bir vasıtası olduğunu, düşmanı ya da rakibi olmadığını göstermektedir:
.
Tanrı mı yoksa Şeytan mı yaptı? | |
2 Samuel 24:1 | 1 Tarihler 21:1 |
Rab, İsrail halkına yine öfkelendi. Davut’u onlara karşı kışkırtarak, “Git, İsrail ve Yahuda halkını say” dedi. | Şeytan İsrailliler’e karşı çıkıp İsrail’de sayım yapması için Davut’u kışkırttı. |
.
Kilise’ye göre çelişkili görünen bu iki ayeti uzlaştırmak mümkün değildir. Hristiyan teolojisine göre Şeytan, Tanrı’nın baş düşmanıdır. Hristiyan İncili, Şeytan’a “yasa tanımazlığın gizli gücü” (2 Selanikliler 2:7), “Büyük Ejderha” (Vahiy 12:9), tüm kötüklerin nedeni gibi özellikler atfetmektedir. Yine Hristiyanlığa göre, Tanrı’nın baş düşmanı olan Şeytan’ın Tanrı’nın isteğini yerine getirme gibi bir eğilimi, amacı asla yoktur. Cinlerin lideri’dir (Matta 12:24). Şeytan’ı tümüyle Tanrı’nın ve Tanrı’nın planının aleyhinde çalışan baş düşman olarak tanımlayan Hristiyan İncili’ne göre bu iki ayet çelişkilidir.
Yahudi inancına göre ise, bu iki ayet birbiriyle tam bir uyum içerisindedir. Şeytan kendi başına, bağımsız bir varlığa, yetkiye sahip olmayan Tanrı’nın melekten bir vasıtasıdır. Bir hizmetkar olarak sadece Tanrı’nın verdiği görevi yerine getirmektedir. Tanrı, David’in kalbini kışkırtmak için bir vasıtası olan Şeytan’ı kullanmaktadır.
Şeytan, Kutsal Kitap’ta bahsedilen birçok melekten biridir. Melek kelimesinin İbranice orijinali מַלְאָךְ (malah), “mesaj taşıyan” demektir. İngilizce “angel” kelimesi de aynı anlama gelir, Grekçe “angelos” “mesaj taşıyan” anlamına gelir.
Yahudi Kutsal Kitabı’na göre Tanrı, evrendeki her şeyi, iyiyi ve kötüyü yaratmıştır:
“Işığı biçimlendiren, karanlığı yaratan, esenliği yapan ve kötüyü yaratan, bütün bunları yapan Rab Benim” (Yeşaya 45:7).
Hristiyan İncili’ne göre ise Tanrı kötüyü yaratmamıştır. “Tanrı ışıktır, O’nda hiç karanlık yoktur” (1 Yuhanna 1:5) ve “Tanrı, karışıklığın yaratıcısı değildir” (1 Korintliler 14:33).
Hristiyanlar, bu iddialarına destek olarak Tanrı’nın birçok yerde “Ben Kutsal’ım” dediğini, örneğin Levililer 11:44, kutsal olmanın günahtan arınmışlığı ifade ettiğini, Tanrı’nın kötülükten nefret ettiğini belirtmektedirler. Bu nedenle Tanrı’nın kötülüğü yaratmamış olduğunu iddia etmektedirler.
Bu iddialarına uygun olarak da, bu sitede onlarca kez gösterildiği gibi, Yeşaya’nın sözlerinin anlamını değiştirmekte bir sakınca görmemişlerdir.
Yeşaya 45:7’de, Yeşaya “kötü” anlamındaki İbranice (ra) “רָ֑ע” kelimesini, felaket, bela, afet gibi kelimeler olarak tercüme etmişlerdir.
Hristiyan inancına göre, Tanrı kötüyü yaratmadığı için, kötüyü yaratacak başka bir güç gerekecektir. Bu güç, iyi olan Tanrı’nın karşısında, tüm kötülüklerin kaynağı Şeytan olacaktır. İyiden sorumlu bir güç ve kötüden sorumlu başka bir gücün bulunduğu bu dualistik kozmoloji, Hristiyanlıktan başka Zerdüştlük, Gnostisizm, Hinduizm gibi inançlarda mevcuttur.
Yahudilik’te Tanrı hem iyiyi hem de kötüyü yaratarak, insanoğlunun önüne koymuştur ki insan özgür iradesiyle seçim yapabilsin. Ancak özgür irade ile seçim söz konusu ise erdemden bahsedilebilir. Özgür seçime dayanmayan bir eylemin anlamı ve değeri yoktur. Bu ana prensip Tora’da şöyle ifade edilmiştir:
Yasanın Tekrarı 30:15-19
İşte bugün önünüze yaşamla iyiliği, ölümle kötülüğü koyuyorum.
Bugün size Tanrınız Rab’bi sevmeyi, yollarında yürümeyi, buyruklarına, kurallarına, ilkelerine uymayı buyuruyorum. Öyle ki, yaşayasınız, çoğalasınız ve mülk edinmek için gideceğiniz ülkede Tanrınız Rab tarafından kutsanasınız.
Eğer yoldan döner, kulak vermezseniz, ayartılır, başka ilahlara eğilip taparsanız, bugün size kesinlikle yok olacağınızı bildiriyorum. Şeria Irmağı’ndan geçip mülk edinmek için gideceğiniz ülkede uzun yaşamayacaksınız.
Önünüze yaşamla ölümü, kutsamayla laneti koyduğuma bugün yeri göğü size karşı tanık gösteriyorum. Yaşamı seçin ki, siz de çocuklarınız da yaşayasınız.
Tora’da Tanrı insanın önüne iyiliği ve kötülüğü koyduğunu açıkça belirtiyorken, Kilise niçin Tanrı’nın kötülüğü yaratmadığını iddia etmektedir?
Bunun bir nedeni de, Kilise’nin iddiasına göre insanoğlunun düşüşü sonucunda bu dünyadaki her insanın kötülüğün nedeni olan Şeytan’a esir olarak doğması, insanın kendi seçimi ve eylemleri ile Şeytan’ın gücüne dayanma kuvveti olmamasıdır.
Kilisenin bu öğretisi Tora’nın öğretisinin tam zıttıdır. Eden Bahçesi günahından sonra Tanrı, günahın kapıda pusuda olmasına rağmen, insanın günaha hakim olabileceğini söylemektedir:
“Doğru davransan affedilmeyecek misin? Ve [bil ki] eğer doğru davranmazsan günah kapıda pusudadır. Seni arzulamaktadır; ama sen ona hakim olabilirsin” (Yaratılış 4:7)
Kutsal Kitabınızı bilin!
Eğer Kutsal Kitabınızı bilirseniz, hiç kimse Tanrı’ya olan inancınızı ve O’nunla olan bağlantınızı çalamayacaktır.
Kaynak: Rabbi Tovia Singer