İnsanın Yaratılışı, Eden Bahçesi | Noah ve Bağı |
Tanrı başlar. | Noah başlar. |
Tanrı, insanı topraktan yaratır. | Noah, toprak adamıdır. |
Tanrı, bir bahçe diker. | Noah, bir bağ diker. |
İnsan, yasak ağaçtan yer – insanın zihnini bulanıklaştıran. | Noah, bağından şarap yapar – zihnini bulanıklaştıran – sarhoş olur. |
İnsan çıplaktır. | Noah, çıplak olur. |
İnsan çıplak olduğunu anlar. | Noah, çıplakken Ham’ın ona ne yaptığını anlar. |
Adam ve Hava ve sonra Tanrı çıplaklıklarını örter. | Şem ve Yefet çıplaklığını örter. |
Kışkırtıcı yılan lanetlenir. | Kışkırtıcı Ham lanetlenir. |
Yılan, kendi alemindeki diğer canlılara (kardeşlerine) boyun eğer. | Ham (Kenaan), kardeşlerine boyun eğer. |
Bir yanda bahçe ile diğer yanda bağ arasında birçok metinsel paralellikleri kurmuştuk. Bağ ile Eden Bahçesi hikayesi arasındaki benzerlikler oldukça açık görünüyor. Soru şu: Neden? Tüm bu benzerliklerin anlamı nedir? Metinler arası benzerlikler bulmak başka bir konu, bu benzerliklerin ne anlama geldiklerini açıklamak başka bir konudur. Noah ve bağı hikayesi ne açıdan bir bilgi ağacı hikayesidir?
Öyleyse bunu anlamaya çalışmak için ipuçlarını nasıl arayacağız? Ne zaman bir hikayeye baksak, bir yandan onun hakkında sorular soruyoruz, hikayeyi temel düzeyde anlamaya çalışıyoruz, herhangi bir kişinin soracağı soruları soruyoruz. Sonra bu sorulardan ortaya çıkan hikayenin yeni, çok boyutlu bir görünümünü bir araya getirmeye çalışıyoruz. Bazen Midraş veya Talmud açıklaması şeklinde Rabbinik yorumlarla uyum içinde bir araya getiriyoruz.
Ama hikayenin kendisine bakmanın yanı sıra, başka bir şey daha yapıyoruz, hikayenin diğer hikayelerle nasıl ilişkili olduğuna, metinler arası bağlantılara bakıyoruz. Elbette bununla, yaratılış ve yeniden yaratılış hikayeleri arasındaki tüm bu bağlantıları kastediyoruz ve bu durumda bir şekilde bahçe hikayesiyle bağlantılı olan bağın hikayesine bakıyoruz. Ama bir de, en azından gökkuşağı ve Şabat’ta gördüğümüz diğer bir parça var: kiyastik yapı. Gökkuşağı hikayesinin bir kiyastik yapıya sahip olduğunu, ayrıca Şabat’ın da bu şekilde kiyastik yapıya sahip olduğunu görmüştük.
O halde bağa bakmayı bırakmadan önce, acaba yine kiyastik bir yapıya bakıyor olabilir miyiz? Bakalım, bu yapı bağ hikayesinde de devam ediyor mu?
Şöyle başlıyor, bu giriş bölümü, bu daha önce bahsettiğimiz gibi sahnenin hazırlanması bölümü. “Bu üçü, Noah’ın oğullarıydı ve tüm dünya onlardan [gelenlerle] tekrar kalabalıklaştı” (Yaratılış 9:19). Tamam, şimdi hikayenin sonuna gidelim, Noah ölür ve Noah’ın ölümünden hemen sonra ne der? “Bunlar Noah’ın oğulları Şem, Ham ve Yefet’in soylarıdır. [Tüm] Çocuklar onlara Tufan’dan sonra doğmuştu.” (Yaratılış 10:1) Aynı fikir: Noah’ın üç oğlu vardı ve tüm dünyayı dolduracak diğer uluslar da onlardan geldi. Kiyastik yapının var olabileceğine dair ilk bulgu bu. Başka?
İkinci öğeye bakalım. Birinci öğeden hemen sonraya. “Noah, toprak adamı, başladı ve bir bağ dikti” (Yaratılış 9:20). “[Yaptığı] şaraptan içti ve sarhoş oldu. Çadırın içinde soyundu” (Yaratılış 9:21). Noah başladı, neye başlamıştı? Midraş’a göre, bir hayat yaratmaya başladı. Sonra ne olur? Şarabı içer, sarhoş olur ve çadırında çıplak olur. Başka bir deyişle, Noah başlar ve düşer.
İlginç bir şekilde, hikayenin sonuna bakarsanız, tamamen aynı fikri görürsünüz. Noah’ın başlayıp, bitişini. “Noah, Tufan’dan sonra 350 yıl yaşadı. Noah’ın tüm günleri 950 yıldı; ve öldü” (Yaratılış 9:28-29). Başlangıçtan sona Noah. Yaşamdan ölüme Noah.
Aslında bu benzerliği aynı İbranice kelimenin farklı bir biçimi ile görüyorsunuz. Şu kelimelere bir bakın: “Vayahel Noah” – ve Noah başladı (Yaratılış 9:20). Bölümün sonuna bakın: “Vayehi Noah” (Yaratılış 9:28). Neredeyse tamamen aynı sözcükler. Son bölümdeki fikre bakarsanız, yine karşılılıklar var. Ve Noah yaşadı ve Noah öldü.
Şimdi bir sonraki bölüme bakalım ve sonraki bölümlerin uyuşup uyuşmadığını görelim. Bu bölümler üç kardeşin eylemleriyle ilgilidir. Üst kısım, üç kardeşin eylemiyle ilgili, alt kısım ise üç kardeşin eylemlerinin sonuçlarıyla ilgilidir. Üst kısımdaki ayetler, Ham’ın yaptıklarını anlatır, Ham, babasının çıplaklığını ortaya çıkarır ve Şem ve Yefet, onu bir giysi ile örterek karşılık verir. Noah, Ham’ın yaptıklarının farkına vardığında, Ham’ı lanetler – ya da Ham’ın çocuğu Kenaan’ı lanetler – ve Şem ile Yefet’i kutsar. Yani üç kardeşin eylemleri ve bu eylemlerin sonuçları bunlardır.
Aslında, ilginçtir ki, buradaki kiyazma içinde zarif bir yapı daha vardır. İlk olarak, Ham’a odaklanıyoruz. Ham ne yapar? Kenaan’ın babası Ham, babasının çıplaklığını görür. Burada Noah, Ham’ın çocuğunu, Kenaan’ı lanetler. Yani burada odak noktası, bu kırmızı bölümlerin ilkinde Ham’dır.
Biraz daha koyu kırmızı bölümde odak, Ham’ın kardeşleriyle ilişkileridir. Ham, Kenaan’ın babası, babasının çıplaklığını görür, metinde odak noktası Ham’dır. Ama sonra Ham’ın kardeşleriyle ilişkisi içinde, Ham kardeşlerine karşı ne yapar? Dışarıdaki iki kardeşine söyler. Benzer şekilde 9:25’te yine Ham’a odaklanırsınız; Noah, “Kenaan’a lanet olsun, Ham kardeşlerine hizmetkar olsun” der.
Şimdi, kardeşlerin henüz isimlendirilmediğine, sadece kardeş olarak tanımlandıklarına dikkat edin, ancak üçüncü bölümde odak bu kardeşler olur ve birden isimlerini Şem ve Yefet olarak duyarız. İşte üçüncü bölüm. Şem ve Yefet bir elbise alıp omuzlarına koyarlar. Burada Ham gider, sanki artık olayın bir parçası bile değildir. Artık Şem ve Yefet’in isimleri vardır ve bizim önemsediğimiz Şem ve Yefet’in yaptığı olur. Giysiyi alırlar, geri geri yürürler, babalarının çıplaklığını örterler. Burada da benzer şekilde; Kutsanmış olan Şem ve Yefet’tir, Ham gider.
Odak noktasının Ham’dan Şem ve Yefet’e olan bu ilerlemesi gerçekte olanı yansıtır, Ham yok edilir. Noah’ın ne yaptığını bir düşünün, çocuğuna lanet eder, Ham’a lanet eder ve Ham’ın mirası yok edilir. Ham, kendini ilk doğan olarak göstermeye ve çift pay almaya çalışıyordur, ama sonuçta lanetlenir, kardeşlerine boyun eğer ve mirası neredeyse yok olana kadar çöker. Sadece Şem ve Yefet vardır. Bu durum sadece hikayelerin içeriğinde değil, bu üç katlı bölümlerin nasıl ortaya çıktığının yapısında da yansıtılmaktadır.
Bu durumda merkez şudur: “Noah, şarabın uyuşukluğundan ayıldı ve en küçük oğlunun kendisine yaptığı şeyi anladı” (Yaratılış 9:24). Yani, merkez buysa, eğer bir kiyastik yapıya bakıyorsak, bu metnin anlamının bir şekilde etrafında döndüğü merkez bu ayettir. Şimdi, bu bize bir ipucu olacak, çünkü; bunların hepsinin Eden Bahçesi’nin bir tekrarı olduğunu, Noah’ın dünyasındaki bilgi ağacı hikayesinin gerçekten ne anlama geldiğini anlamak istiyorsak, bu ayete bakmalı ve o ayeti anlamalıyız.
Şimdi, metinlerarası paralelliklerin ve kiyastik yapının birlikte nasıl çalışabileceğine geri döneceğiz. Buna daha önce Şabat ve gökkuşağı hakkında konuşurken değinmiştik ve burada da aynı konunun üzerinden geçeceğiz.
Noah’ın dünyasına paralel olan yaratılış dünyası gibi metinler arası bir örüntüye sahip olduğunuzda, tüm bu paralelliklerin altında ikincil paralelliklerin bulunduğunu hatırlayalım. Dünyanın altı günde gelişmesinin, Noah’ın dünyasının gelişmesine paralel olduğunu, söylediğimizde, onları birbirine bağlayan bir düzine metinsel paralellik bulunduğunu söylemek istiyoruz. Gökkuşağı antlaşması ile Şabat arasında, göklerin ve yeryüzünün nesilleri ile Noah’ın çocukları arasında, Tanrı’nın topraktan insan yapmaya başlaması ile toprak adamı Noah’ın insan yapmaya başlaması arasında, Tanrı’nın Eden Bahçesi’ni dikmesi ile Noah’ın bir bağ dikmesi arasında.
Öyleyse, bu metinler arası örüntülere sahip olduğumuzda ve bunların ne anlama geldiğini anlamak istediğimizde, bunu nasıl yapıyoruz? Örneğin, Şabat’ın Gökkuşağı Antlaşması’na paralel olması ne anlama geliyor? Gökkuşağı hikayesine baktığımızda kiyastik bir yapıya sahip olduğunu görmüştük. Ayrıca Şabat’ın da bu türden bir kiyastik tarzda yapılandırılmış olduğunu görmüştük. Yani metinlerarasılık ve kiyastik yapı birlikte, kendi başlarına güçlü ve açıklayıcı bir araç olsalar da, onları bir araya getirdiğinizde daha güçlülerdir. Çünkü bu kiyazma, bu anlatının etrafında döndüğü merkezi noktayı tanımlamaktadır ve bu iki tür anlatının merkezlerinin birbiriyle nasıl ilişkili olduğunu anlayabilirsek, o zaman belki de bu iki hikayenin birbiriyle nasıl bir ilişkisi olduğunu da anlayabiliriz.
Bu yüzden soralım: Eden Bahçesi hikayesinin hangi parçası merkezi öğedir? Başka bir deyişle, Eden Bahçesi ile bağ arasında metinler arası paralellikler varsa ve bağ için bir merkez varsa, bu merkezi öğe Eden Bahçesi hikayesinin hangi merkezi öğesiyle ilişkilidir? Buna, bu iki hikayenin nasıl birbirine uyduğunu anlamanın bir ipucu olarak bakabiliriz. Bağ hikayesin merkezi öğesi neydi? “Noah, şarabın uyuşukluğundan ayıldı ve en küçük oğlunun kendisine yaptığı şeyi anladı” (Yaratılış 9:24). Pekala, bu merkezi öğe Eden Bahçesi hikayesinde neyi hatırlatıyor?
Birinin uyanması, gözlerini açması, bir şeyin farkına varması fikri size neyi hatırlatıyor?
İkisinin de gözleri açıldı ve çıplak olduklarını anladılar.
Yaratılış 3:7
Bu iki hikaye arasındaki karşılılıklara bakın. Noah uyandı. Peki uyandığınızda ne yaparsınız? Gözlerinizi açarsanız. Sanki Adam ve Hava da uyanıyor gibidir, ikisinin de gözleri açılır. Adam ve Hava Bilgi Ağacı’ndan yemeden önce de bilinç sahibiydi, ama artık gözleri açılmış, olayları farklı görmektedirler. Sarhoş olduğunuzda da böyle olur. Sarhoş olduğunuzda da her zaman uykuya dalmazsınız, aslında ayette Noah’ın uykuya daldığını duymayız. Noah’ın sarhoş olduğunu duyduk, şaraptan içti ve sarhoş oldu. Uyuduğunu bilmiyoruz. Ama şu cümleye bakın, “Noah, şarabından ayıldı.” Adam ve Hava durumunda da çok benzer bir ayılma söz konusudur. Gözleriniz açılır, algınızı değişmiştir, şimdi her şeyi farklı görüyorsunuzdur.
Bu iki hikayenin arasındaki bağlantının bir parçası, Noah’ın uyanması fikridir. Ya ayetin geri kalanı? “Noah şarabından uyandı ve küçük oğlunun ona ne yaptığını anladı” (Yaratılış 9:24). İbranice, “Vayeida et aşer asah lo beno hakatan.” Eden hikayesinde de aynı kelime var: Vayeidu – Adam ve Hava bir şeyleri bildiler. Soru şu, neyi bildiler? Burada çok etkileyici bir karşıtlığa ulaşıyoruz. Bu iki hikaye arasındaki zıtlık nedir?
Buradaki zıtlıklar gerçekten önemli, çünkü; karşıtlık bize hikayeyi anlatır. Şimdi, metinlerarasılık ve kiyastik yapının birlikte çalıştığı diğer örneğe bakalım. Gökkuşağı antlaşması ile Tanrı’nın yedinci günü olan Şabat arasındaki bağlantılara baktığımızda, her ikisinin de kiyastik bir şekilde yapılandırıldığını görmüştük ama merkezleri tam olarak aynı değildi. Merkezlerde bir değişiklik olmuştu.
Yedinci günün merkezi hakkında ne konuştuğumuzu hatırlarsanız, yaratma, yaratmaya devam etme ayartısından bahsediyorduk, ancak antlaşmanın işaretinde (Şabat’ta) durmak zorundaydık. Buradaki merkeze baktığımızda, Tanrı’nın yaptıklarından bahsediyorduk. Tanrı yok ediyor, yok ediyor ve gelecekte yeniden yok etme cazibesine kapılırsa, bize antlaşmanın işareti olarak duracağını söylüyordu. Bu iki merkez birbirinin ayna görüntüleriydi.
Burada da buna benzer bir durum vardır. Burada da bir kiyastik yapıya sahibiz, Eden hikayesi ile Noah’ın hikayesi arasında metinler arası paralellikler var. Öyleyse şunun hakkında düşünmenizi istiyorum: Bu iki bilme türü arasındaki zıtlık nedir?
Adam ve Hava’nın bilmesi ile Noah’ın bilmesi arasındaki fark nedir?
Kaynak: Rabbi David Fohrman.