KABALAT

Main Menu

  • Soru-Cevap (Tümü)
  • Kavramlar (Tümü)
  • Kitap (Tümü)
  • Video (Tümü)

logo

  • Soru-Cevap (Tümü)
  • Kavramlar (Tümü)
  • Kitap (Tümü)
  • Video (Tümü)
  • Görmek ve İşitmek: Tanrı’ya Hizmetin İki Yolu

  • İki Tablet: Kırılmadan Doğan Işık

  • Daha Büyük Resim ve Mesih

  • Ortaya Çıkış-Belirme-Emergence

  • Haşgaha / İlahi Gözetim

  • Partzufim

  • Yehuda ve Yosef’in Karşılaşması

  • Yosef Krallığı Ve Yehuda Krallığı

  • Üçüncü Bin Yıl

  • Sefirot

  • Dünyalar, Ruhlar ve Aralarındaki İlişki

  • Sefirot Düzenleri ve Şevirat HaKeilim

  • Maşiah Dönemi’nden Sonra Ne Olacak?

  • Yaratılış Kozmolojisine Giriş

  • Araf

  • Doğruyu Nerede Aramalı? Doğruların Tora’da Olduğunu Nereden Biliyoruz?

  • Ketoret ve Duman: Kutsalın İnsanla Buluşma Biçimi

  • Kan Serpme: Tora’da İlahi Denge Mekanizması

  • Cehennem: İlahi Arınmanın Anatomisi

  • Kölelik İftirası’na Yanıt: Tora’nın Devrimci Özgürlük Yasaları

  • Tzaraat: Kişi, Giysi ve Evde Görülen “Leke”nin Çok Katmanlı Anlamı

  • Put Yapma Yasağı ve Keruvim

  • Tsipora’nın Sünneti, Kanlı Güveyin Sırrı ve Antlaşmanın Mutlak Bağlayıcılığı

  • Azazel Keçisi Ritüeli

  • Korah’ın İsyanı, Tarihi Bir Olayı mı Anlatıyor?

  • Moşe Rabbenu, Midyan ve Tora’nın Zamanüstü Mesajı: Katliam mı, Manevi Temizlik mi?

  • Ay ve Kadın

  • Ba’al Teşuva mı Daha Yücedir, Yoksa Tsadik mi?

  • Esav’a Neden Edom Denir?

  • Yaakov ve Esav

BaşlıkKavramlar
Home›Başlık›Ay ve Kadın

Ay ve Kadın

By Gökhan Duran
25 Ağustos 2025
187
0
Share:

Kadın ve Ay arasında kurulan sembolik ilişki, hem Yahudi geleneğinde hem de evrensel kültürlerde derin anlamlar taşır. Ay, kendi ışığını üretmez; aldığı ışığı yansıtır. Bu fiziksel gerçeklik, sembolik olarak Malkhut sefirasıyla özdeşleştirilmiştir. Malkhut da tıpkı Ay gibi, üstten aldığı ışığı yansıtır; bu nedenle Ay’ın doğası kadınla eşleştirilmiştir. Kadın da bu yönüyle yaratıcı akışın alıcısı ve dönüştürücüsüdür. Burada kadın yalnızca pasif bir alıcı değil, tıpkı Binah sefirası gibi aldığı akışı işleyen, içselleştiren ve ondan yeni bir doğum çıkarandır. Böylece Ay’ın yansıtıcı doğası ile kadının doğurganlığı arasında birebir bir benzetme kurulmuştur.

Her ay yenilenme, tazelenme ve yeniden doğum imkânı, bu metafiziksel yapının yeryüzündeki ifadesidir. Ay, yaklaşık 29,5 günlük döngüsünde sürekli değişerek yeniden doğar. Kadının biyolojik döngüsü de aynı ritme bağlıdır. Bu nedenle Yahudi geleneğinde Roş Hodeş (Yeni Ay) kadınlarla özel olarak ilişkilendirilmiştir. Midraş’ta (Bereşit Rabba 6:3) kadınların Roş Hodeş’te işlerini bırakması, bu kozmik-biyolojik uyumun ritüel bir yansımasıdır. Bu, kadının kendi bedeninde ve ruhunda Ay’ın kozmik döngüsünü taşıdığına dair güçlü bir sembolik ifadedir.

Günümüz yorumu açısından döngüsellik – doğum, yenilenme, dönüşüm – feminen güçle özdeşleştirilmiştir. Modern feminist teolojiler de bu bağlamı güçlü bir sembolizm olarak kullanır. Özellikle Judith Plaskow gibi düşünürler, kadın bedeninin döngüsel yapısını bir baskı değil, kutsallığın bedensel ifadesi olarak görür. Ay’ın görünürlük ve gizlenme evreleri, kadın bedeninin gizlenme ve açılma hallerini çağrıştırır. Bu da Ay ile kadının sürekli değişim ve dönüşümle tanımlanmasını sağlar.

Ay döngüsü ↔ Kadın döngüsü – Roş Hodeş’in kadınlarla ilişkisi bu noktada çok belirgindir. Literal düzeyde, her ikisi de yaklaşık 29–30 gün sürer. Sembolik düzeyde, bu paralellik doğum ve yeniden doğumun metaforudur. Sefirotik düzeyde ise, Ay’ın yenilenmesi Malkhut’un sürekli yukarıdan aldığı ışığın tazelenmesine işaret eder. Kadın burada, Malkhut’un yeryüzündeki canlı simgesi haline gelir.

Kadının neden Ay ile benzeştirildiğini detaylıca açıklamak gerekirse, öncelikle ritmik uyum gözle görünür bir gerçekliktir. Erkek bedeni güneşin sürekliliğini, kadın bedeni ise ayın döngüselliğini yansıtır. Bu nedenle Yahudi geleneğinde erkek çoğunlukla “güneş”, kadın ise “ay” metaforuyla anlatılmıştır. Bu aynı zamanda Yesod–Malkhut bağının cinsiyetler üzerindeki yansımasıdır.

Diğer kültürlerde, düşünce-inanç sistemlerinde de kadın Ay ile ilişkilendirilmiştir. Mezopotamya’da İnanna/İştar doğurganlık ve göksel güçle bağdaştırılmıştır. Yunan kültüründe Artemis ve Selene, Roma’da Diana kadınsı güçle Ay’ı temsil etmiştir. Hint geleneğinde Chandra tanrısı doğrudan zamanın ölçüsü ve döngüsel ritimdir. Türk-Altay kültürlerinde ise Ay Ana figürü kadınsı doğurganlık ve göksel düzenin simgesi olmuştur.

Peki neden bu kadar farklı kültürde kadının Ay ile ilişkilendirilmesi ortak bir sembol haline gelmiştir? Bunun birkaç nedeni vardır:

Biyolojik Uyum: 

Kadının adet döngüsü ile Ay’ın döngüsü arasındaki süre çarpıcı biçimde benzerdir. Bu doğrudan gözlemlenebildiği için kadının doğurganlığı ve Ay’ın ritmi eşleştirilmiştir.

Görünürlük ve Gizlenme: 

Ay gökyüzünde bazen tamamen görünür (dolunay), bazen tamamen kaybolur (yeni ay). Bu durum kadının toplumsal hayatta dönemsel görünürlük ve saklanma halleriyle özdeşleştirilmiştir.

Doğum ve Ölüm Metaforu:

Ay’ın sürekli yenilenmesi, ölmesi ve yeniden doğması, doğum-ölüm-yeniden doğum döngüsünü simgeler. Kadın da doğurganlığıyla bu döngünün somut taşıyıcısıdır.

Dişil Gücün Gizemliliği: 

Güneş açık, sürekli ve eril güç olarak görülürken; Ay değişken, gizemli, geceyle bağlantılı ve bu nedenle dişil güçle özdeşleştirilmiştir.

Toplumsal Ritüeller: 

Tarım toplumları hasat, ekim ve ritüel takvimlerini Ay’a göre belirlemişlerdir. Kadınların da doğurganlık ritüelleri bu takvime bağlanmıştır.

Böylece kadının Ay ile ilişkilendirilmesi yalnızca biyolojik değil, kozmolojik ve kültürel düzeyde de evrensel bir arketip olarak ortaya çıkmıştır. Bu benzetme yalnızca biyolojik düzeyde değil, aynı zamanda teolojik ve ruhsal düzeyde de geçerlidir. Ay’ın ışığı yoktur ama aldığı ışığı yansıtarak karanlığı aydınlatır. Kadın da kendi doğasıyla Tanrısal ışığı dönüştürüp yaşama aktarır. Bu nedenle Kabala’da kadın, Malkhut sefirasının yeryüzündeki simgesi kabul edilir. Ay’ın eksilmesi ve dolması, insanın Tanrısal ışıkla kurduğu ilişkinin iniş çıkışları gibidir. Kadının döngüsel doğası da bu iniş çıkışların canlı metaforudur.

Kadının Ay ile Benzeştirilmesinin Derin Sebepleri

Yahudi geleneğinde ve özellikle Kabala’da kadın ile Ay arasındaki bağ sadece “görünürdeki döngüsel benzerlik” değildir. Bu eşleştirme, biyolojik, teolojik, kozmik ve mistik katmanlarda temellenir. Aşağıda bunları ayrıntılı biçimde açıklıyorum:

Döngü Uzunluğu:

Ay döngüsü ortalama 29,5 gündür; kadın döngüsü de benzer uzunluktadır. Bu biyolojik gözlem, insanlık tarihinin en eski dönemlerinden beri fark edilmiştir.

Görünürlük – Gizlenme – Yeniden Ortaya Çıkma:

Ay’ın görünür fazları, kadının biyolojik döngüsünün evrelerine benzetilmiştir. Ay’ın küçülmesi ve kaybolması, kanamanın arınma ve yeniden doğuşa hazırlık dönemi olarak görülür.

Doğum ve Bereket:

Kadın döngüsü doğrudan doğurganlıkla ilgilidir; Ay ise tarih boyunca tarım, su, doğum ritüelleriyle ilişkilendirilmiştir. Bu yüzden kadın–Ay bağı “bereket” ortak paydasında birleşir.

Kadın, Ay ve Su İlişkisi

Ay’ın su ile ilişkisi en çok gel-git üzerinden kurulur. Ay’ın çekim gücü denizlerdeki suları hareket ettirir; dalgaların yükselip alçalması Ay’ın evreleriyle doğrudan bağlantılıdır. Bu nedenle Ay, yeryüzünde en çok suyun ritmini düzenleyen göksel cisim olarak algılanır.

Kadının da su ile çok güçlü bir bağı vardır.

Literal düzeyde:

Kadın bedeni büyük oranda sudan oluşur. Hormonal döngüler sırasında vücuttaki sıvı dengesi değişir; ödem, susuzluk ya da sıvı artışı bu döngünün doğal parçalarıdır. Gebelik sürecinde ise kadının rahmi “yaşam suları” ile dolar; amniyon sıvısı yeni canlının koruyucusu olur. Doğum anında “suların açılması” hem biyolojik hem de sembolik olarak yeni bir dünyanın kapılarının açılmasıdır.

Sembolik düzeyde:

Su dönüşümün ve akışkanlığın simgesidir. Su hiçbir kalıpta sabit kalmaz, bulunduğu kaba göre şekil alır. Kadın da hayat boyunca sürekli değişen ve dönüştüren bir varlıktır. Su, hayatın kaynağıdır; kadın da yaşamı doğuran ve nesillerin devamını sağlayan kaynaktır. Bu nedenle birçok kültürde su ve kadın aynı sembol alanında birleşmiştir. Mezopotamya’da Tiamat, Hindistan’da Ganj Nehri’nin tanrıça formu, Anadolu’da Kybele gibi figürler hem kadın hem su olarak düşünülmüştür. Kadın ve su burada evrensel olarak “hayat taşıyıcı” rolünü paylaşır.

Sefirotik düzeyde:

Su, Hesed sefirasıyla (merhamet, akış) ilişkilendirilir. Yukarıdan gelen ilahi or, su formuna bürünerek Binah ve Yesod üzerinden Malkhut’a akar. Malkhut’un yeryüzündeki karşılığı kadın olduğunda, kadın bu suların taşıyıcısı ve dönüştürücüsü olur. Zohar’da kadının bazen “Ma’yim Hayim” (yaşam suları) ile eşleştirilmesi, bu mistik bağlantının ifadesidir. Ay suyun ritmini belirler, kadın da o suyu bedeninde ve ruhunda taşıyarak yaşamı dünyaya getirir.

Böylece Ay ↔ Su ↔ Kadın zinciri tamamlanır:

Ay göksel ritmi belirler, su bu ritmi yeryüzüne taşır, kadın ise bu ritmi bedeninde ve doğurganlığında somutlaştırır. Yahudi geleneğinde bu denklem, Malkhut’un hem Ay hem kadın hem de suyla özdeşleştirilmesinin temelini oluşturur.

Sadece Yahudilik’te değil, farklı kültürlerde de kadın-Ay benzeşmesi kurulmuştur:


Mezopotamya Kültürleri

Sümer–Babil: Ay Tanrısı Nanna/Sin aynı zamanda bereket ve takvim tanrısıydı. Onun kültünde ayın ritmi, kadın doğurganlığı ile doğrudan bağlantılıydı.

İnanna/İştar: Göklerin ve aşkın tanrıçası olarak Venüs’le ilişkilendirilmiş olsa da, döngüsellik ve ayın azalıp çoğalması kadın bedeninin döngüleriyle bir tutuldu.

Antik Yunan ve Roma

Selene, Artemis, Hekate:

Selene saf Ay tanrıçasıydı, sürekli döngüsüyle doğurganlığı simgeler.

Artemis (Roma’da Diana), “bakire” ama doğumların koruyucusu; Ay ile kadın bedeni arasındaki paradoksu taşır: hem doğurganlık hem saflık.

Hekate, Ay’ın karanlık yüzüyle ilişkilendirilmiş; doğum, ölüm ve büyünün kadınsı yönünü temsil eder.

Yunan düşüncesinde Güneş = erkek, Ay = kadın şeması temel dualitelerden biriydi.


Hint–Budist Gelenekler

Hinduizm: Ay tanrısı Chandra, doğurganlık ve suların efendisidir. Kadınların döngüsüyle ay fazları arasındaki bağ, astrolojik sistemde açıkça kurulur.

Tantrik gelenek: “İda” adlı enerji kanalı Ay ile özdeşleştirilmiş; bedende dişi enerji (Şakti) olarak okunur.


Amerika Yerli Kültürleri

Kızılderili inançları: Kadınların menstrüel döngüsü “Ay zamanı” diye adlandırılır. Pek çok kabilede kadınlar Ay Döngüsü kulübelerinde inzivaya çekilir, bunu ruhsal yenilenme zamanı olarak görür.

Maya ve Aztek: Ay tanrıçaları (ör. Maya’da Ix Chel) doğum, kadın hastalıkları, şifacılık ile ilişkilendirilmiştir.


Afrika ve Diğer Yerel Sistemler

Afrika kabileleri: Ay tanrıçaları genellikle doğum, yağmur ve tarımla ilişkilendirilmiştir. Kadınlar ay fazlarına göre ritüellere katılır.

Polinezya kültleri: Ay tanrıçaları doğumu ve denizi yönetir; kadının biyolojik döngüsüyle ay fazları birlikte kutsallaştırılır.


Felsefi–Arketipsel Sebep

Yin–Yang Modeli (Çin): Güneş = Yang (erkek, aktif, sabit), Ay = Yin (kadın, pasif değil ama dönüştürücü, ritmik, alıcı). Bu ikilik, doğanın temel metafiziği olarak görülür.

Arketip olarak Döngüsellik: Kadın hayatı taşıdığı için, toplumlar onu “ölüm–yeniden doğum” döngüsünün en görünür örneği saymıştır. Ay da göksel düzlemde aynı hareketi sergilediğinden, kadın–Ay eşleştirmesi evrensel bir sembol olmuştur.


Yahudilik ile Karşılaştırma

Ortaklıklar: Döngüsel süre, doğurganlık, gizlenme–yeniden doğuş, kozmik zamanın kadının bedeniyle eşleştirilmesi.

Farklılıklar: Yahudilik bu bağı halakhik ve kimliksel bir sistemin içine oturtmuştur. Diğer kültlerde daha çok mitolojik ve doğurganlık merkezli iken, Yahudilik’te bu bağ kadın kimliğinin ulusal aidiyeti belirlemesi (matrilineallik), mitsvalar (Roş Hodeş) ve Kabala’daki Malkhut–şekhina metafiziği ile kurumsallaştırılmıştır.


Sonuç

Kadın–Ay ilişkisi evrensel bir doğa gözleminden doğar: döngülerin çakışması.

Doğada: Bereket, su, doğum.

Mitolojide: Ay tanrıçaları, doğum ve ölümün efendileri.

Felsefede: Yin–Yang, döngüsel–lineer zaman ayrımı.

Yahudilikte: Roş Hodeş, Malkhut, şekhina, Mesih dönemi.

Bu nedenle kadın–Ay bağı, hem biyolojik hem kozmik, hem de teolojik düzeyde “zamanın taşıyıcılığı” metaforu haline gelmiş; farklı kültürlerde farklı formlar alsa da özü hep aynı kalmıştır: kadın = döngünün, yenilenmenin, hayatın devamlılığının aynasıdır.

Mesih Dönemi ile Dişil Çağ Arasındaki İlişki

Yahudi mistisizmine göre Mesih dönemi yalnızca siyasi bir kurtuluş ya da tarihsel bir olay değildir. Asıl anlamı, kozmik düzenin dönüşmesidir. Bu dönüşümün merkezinde de dişil ilkenin yükselişi vardır.

Bugünkü dünyada dişil ilke, Kabala’nın diliyle Malkhut sefirası ile temsil edilir. Malkhut’un kendi ışığı yoktur, üst sefirotlardan aldığı ışığı yansıtır. Bu durum Ay’a benzetilir: Ay ışığını Güneş’ten alır, kendi başına parlamaz. Kadın da bu benzetmede “alıcı ve dönüştürücü” olarak tanımlanır. Yani dişil güç, bugün görünürde bağımlı, ikinci plandadır.

Fakat Mesih dönemine dair peygamberlik vizyonlarında “Ay’ın ışığı Güneş’in ışığı gibi olacak” (Yeşaya 30:26) denir. Bu ifade, dişil olanın artık bağımlı kalmayacağına, doğrudan kaynaktan ışık alacağına işaret eder. Kabala’nın diliyle Malkhut, Z’’A üzerinden değil, Keter’den doğrudan beslenecektir. Bu, dişil olanın Tanrısal kaynakla aracısız bağ kurması anlamına gelir.

Shekhina’nın sürgünle birlikte “gizlenmiş” olduğu kabul edilir. Bu gizlenme, dişil olanın tarih boyunca bastırılmasıyla paralel okunur. Mesih döneminde Shekhina yükselir, bütün sefirotla uyuma girer. Bu da dişil olanın yalnızca tamamlayıcı değil, bütünün eşit yüzü olacağını gösterir.

Dişil çağın yükselmesi, kadınların bireysel olarak değer kazanmasının ötesinde bir anlam taşır. Bu aynı zamanda şefkat, merhamet, ilişkisellik, doğa ile uyum ve döngüsellik gibi dişil niteliklerin toplumun merkezine yerleşmesi demektir. Tarihin bugüne dek ağırlıklı olarak “erkek” mantığıyla, yani fetih, ilerleme ve lineer zaman anlayışıyla işlendiği söylenebilir. Mesih dönemi ise döngüsel, yenileyici, besleyici dişil zamanın hâkim olacağı çağdır.

Kısacası, Mesih dönemi ile dişil çağ aynı şeyin iki farklı ifadesidir. Biri kozmik-mistik düzlemde Malkhut’un yükselişi, diğeri tarihsel-toplumsal düzlemde dişil değerlerin görünür hale gelmesidir. Bu nedenle Mesihsel kurtuluş yalnızca politik bir özgürlük değil, varoluşun dişil tarafının tümüyle parladığı bir bütünleşme anıdır.

Rebbe Menachem Mendel Schneerson açısından Mesih Dönemi-Dişil Dönem

Lubaviç Rebbe Menachem Mendel Schneerson, Mesih dönemi ile dişil çağ arasındaki ilişkiyi sık sık vurgulamıştır. Ona göre Mesih dönemi yalnızca politik veya tarihsel bir kurtuluş değil, aynı zamanda kozmik düzenin köklü bir dönüşümüdür. Bu dönüşümün merkezinde de dişil ilkenin yükselişi vardır.

Rebbe, Yirmiyahu kitabında geçen “Nekevah tesovev gever – dişil erkeği kuşatacak” ifadesini bu çağın anahtarı olarak görür. Bugüne kadar erkek ilkesi yönlendirici, dişil ilke ise alıcı konumdaydı. Ancak Mesih döneminde dişil olan artık çevreleyen, kuşatan, yönlendiren konuma geçecektir. Bu yalnızca toplumsal düzeyde kadının değer kazanması değil, bütün dünyanın dişil niteliklerle yönetileceği anlamına gelir.

Peygamber Yeşaya’nın “Ay’ın ışığı Güneş’in ışığı gibi olacak” sözü de Rebbe’nin açıklamalarında önemli bir yer tutar. Kabala’da Ay, Malkhut ve kadınla özdeşleştirilmiştir. Ay’ın ışığının Güneş gibi olması, dişil olanın bağımlı ve ikincil olmaktan çıkıp doğrudan Tanrısal kaynaktan ışık alacağına işaret eder. Bu, kadının ve dişil ilkenin Mesih döneminde bağımsız bir ışık taşıyıcısı haline geleceğini gösterir.

Rebbe ayrıca Mesih çağında kadınların ruhsal üstünlüğünün ortaya çıkacağını açıkça dile getirmiştir. Ona göre kadın doğası gereği daha içsel bir bağa sahiptir; bu bağ Mesih döneminde açığa çıkacak ve kadınların manevi rolü toplumun merkezine taşınacaktır. Bu yüzden Rebbe, özellikle kadınlara ait mitsvaların (Şabat mumlarının yakılması, koşer mutfağın korunması, aile saflığı) Mesih’in gelişini hızlandıracak anahtar eylemler olduğunu vurgulamıştır.

Modern dönemde kadınların eğitimde, toplumsal hayatta ve ruhani alanda daha fazla görünür hale gelmesini Rebbe, Mesihsel sürecin işaretleri olarak yorumladı. Bu gelişmeleri seküler bir akım değil, Kabala’nın önceden haber verdiği dişil çağın yükselişi olarak değerlendirdi.

Sonuç olarak Rebbe’ye göre Mesih dönemi, dişil çağ ile özdeştir. Bugün alıcı ve görünüşte zayıf gibi görünen dişil, gelecekte doğrudan kaynağa bağlanacak, erkeği kuşatacak ve bağımsız ışık taşıyıcısı olacaktır. Bu yalnızca kadın-erkek dengesiyle sınırlı bir dönüşüm değil; Tanrı ile dünya arasındaki ilişkinin bütünsel bir düzene kavuşmasıdır.

Yahudilikte Ay – Kadın İlişkisi

Yeni Ay – Roş Hodeş

Tora’da Yeni Ay özel korbanlarla kutsanır (Bamidbar 28:11–15). Midraş (Pirkei de-Rabbi Eliezer 45) kadınların Altın Buzağı günahına katılmamalarını onların ödülü olarak Roş Hodeş gününü armağan aldığını anlatır. Böylece Ay’ın döngüsü, kadınların sadakatiyle bütünleşmiştir. Roş Hodeş kadın için hem dinlenme hem de yenilenme günüdür.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Roş Hodeş’in yalnızca astronomik bir işaret değil, aynı zamanda toplumsal ve dini bir ödül olmasıdır. Kadınların Altın Buzağı günahına katılmamaları, sadakat ve dirençlerinin sembolüdür. Bu sadakatin ödülü olarak Ay’ın yenilenme günü onlara armağan edilir. Dolayısıyla Yahudilikte kadın, Ay gibi “yenilenme”nin ve “temiz başlangıcın” simgesi olur. Bu armağan aynı zamanda kadınların ruhsal özgünlüğünün ve Tanrı’ya bağlılıklarının tarih boyunca korunmasını temsil eder. Kabalistik düzeyde, Roş Hodeş’in kadınlara verilmesi, Malkhut’un (kadın/ay) Binah’tan aldığı ışığı sürekli yenilemesinin dünyevi izdüşümüdür.


Tanıklık ve Zamanın Kutsanması

Yeni Ay, Sanhedrin tarafından şahitlikle ilan edilirdi. Gökyüzündeki Ay’a tanıklık edenler mahkemede “zamanın başlangıcını” ilan etmiş olurlardı. Kadının biyolojik döngüsü de kendi bedeninde “zamanın şahitliğini” taşır. Bu nedenle Ay’ın ritmi ile kadın varlığı arasındaki bağ, Yahudi takviminin en derin metaforlarından biridir.

Ay’ın şahitlikle ilan edilmesi, zamanın Tanrısal otorite tarafından değil, insan tanıklığıyla kutsallaştırıldığını gösterir. Bu durum, “Lo BaŞamayim Hi” (Tora göklerde değildir) ilkesinin takvim boyutundaki yansımasıdır. Kadın bedeni de aynı şekilde kendi döngüsünü bir “takvim” olarak taşır. Bu biyolojik ritim, kadın bedeninin zamanın tanıklığına katıldığı anlamına gelir. Dolayısıyla kadın, yalnızca bireysel yaşamın değil, tüm Yahudi takviminin metaforik taşıyıcısıdır. Sefirotik açıdan bu, Yesod–Malkhut bağının sürekli işleyen bir ritim halinde dünyaya aktarılmasıdır.


Ay ve Malkhut – Kadın ve Yansıma

Zohar’da Ay, Malkhut sefirası ile özdeşleştirilir. Malkhut kendi ışığını üretmez; üst sefirotlardan aldığı ışığı dünyaya yansıtır. Kadın da aldığı yaşam akışını (tohum, or, sevgi) içselleştirir ve doğuma dönüştürür. Bu nedenle Ay’ın işlevi ile kadının varlığı kabalistik düzeyde aynı denklemde birleşir.


Buradaki temel denklem şudur: Ay ↔ Malkhut ↔ Kadın. Ay’ın yansıtıcı doğası, Malkhut’un sefirotik yapıda kendi başına ışık üretememesiyle aynı özelliktedir. Kadın da erilden aldığı tohumu, üst dünyadan aldığı ışığı veya sevgiyi dönüştürerek yeni bir yaşam yaratır. Bu nedenle Kabala’da kadın “alıcı” değil “dönüştürücü yansıtıcı” olarak görülür. Malkhut, Binah’ın rahimsel işlevini yeryüzüne taşır; kadın ise bu işlevi biyolojik ve ruhsal düzeyde canlı kılar.


Eksilme ve Yenilenme

Ay’ın küçülüp büyümesi, eksilip dolması insan ruhundaki iniş çıkışların işaretidir. Kadın bedeni de bu eksilme–yenilenme ritmini taşır. Talmud (Hulin 60b) Ay’ın küçültülmesi üzerine Tanrı’nın “Küçül, Ay” dediğini ve bunun dünya tarihine alçalış–yükseliş ritmini verdiğini aktarır. Kadının döngüselliği bu kozmik iniş–çıkışın yeryüzündeki canlı izdüşümüdür.


Ay’ın küçülmesi, evrensel bir “eksilme” metaforudur. Kabalistik geleneğe göre bu eksilme, kırılmanın (şevira) küçük ölçekte göksel simgesidir. Kadının bedenindeki döngüsel değişim, doğrudan bu eksilme–yenilenme metaforuna bağlanır. Adet döngüsü, doğum–menopoz süreçleri, sürekli bir eksilme ve dolma hareketi olarak görülür. Bu hareket, ruhun karanlık dönemlerinden ışıklı dönemlerine geçişinin bedensel yansımasıdır. Böylece kadın bedeni, kozmik iniş-çıkışların yaşayan bir kalıbı olur.


Sadakat ve Nesillerin Devamı

Kadının Roş Hodeş armağanı yalnızca geçmişteki sadakati değil, gelecekteki nesillerin devamlılığını da simgeler. Ay gökyüzünde nasıl zamanın ölçüsüyse, kadın da nesillerin ölçüsüdür. Çocuk doğurmak, büyütmek ve aktarmak Yahudilikte zamanın devamlılığının en somut göstergesidir.


Ay’ın gökyüzünde zaman ölçüsü olması, Yahudi takviminin tamamen ay döngüsüne göre kurulmasından kaynaklanır. Kadın ise nesillerin devamlılığının ölçüsüdür. Çocuk doğurması, onları yetiştirmesi, nesiller boyunca Tora’nın aktarımını sağlaması, kadını zamanın biyolojik ve ruhsal ölçüsü haline getirir. Bu nedenle Roş Hodeş kadına verilen armağan yalnızca bir gün değil, tüm zamanın sürekliliğini kadın aracılığıyla Tanrı’ya bağlayan bir işarettir. Sefirotik açıdan bu, Z’A’dan gelen ışığın Malkhut’a aktarılması ve oradan da nesillere taşınmasıdır.


Genel Sonuç

Yahudilikte Ay–Kadın ilişkisi üç düzeyde okunabilir:

Literal: Ay’ın döngüsü ile kadının biyolojik döngüsünün uyumu.

Sembolik: Kadının sadakati, dönüşümü ve yenilenmesi ile Ay’ın göksel ritmi arasındaki benzerlik.

Sefirotik: Malkhut’un Ay ile özdeşliği, kadının ise Malkhut’un canlı tezahürü olması.

Böylece Yahudilikte kadın, Ay gibi hem zamanı ölçer, hem sadakati simgeler, hem de yenilenmenin ve nesillerin devamının taşıyıcısı olur.

BaşlıkLiteral DüzeySembolik DüzeySefirotik Düzey
Yeni Ay – Roş HodeşYeni Ay’da özel korbanlar sunulur (Bamidbar 28:11–15).Kadınların Altın Buzağı günahına katılmamalarının ödülü → Roş Hodeş’in onlara armağan edilmesi. Sadakat ↔ yenilenme.Malkhut’un Binah’tan aldığı ışığı sürekli yenilemesi; Roş Hodeş = Malkhut’un yenilenmesi.
Tanıklık ve Zamanın KutsanmasıSanhedrin şahitlik ile Yeni Ay’ı ilan eder.Kadın biyolojik döngüsünde zamanı “şahitlik” eder. Beden takvim olur.Yesod–Malkhut ritmi; zamanın kutsanması kadın ve Ay üzerinden dünyaya taşınır.
Ay ve Malkhut – Kadın ve YansımaAy ışığını üretmez, yansıtır.Kadın aldığı tohumu, sevgiyi, ışığı içselleştirir ve doğuma dönüştürür.Ay = Malkhut; Kadın = Malkhut’un dünyevi tezahürü.
Eksilme ve YenilenmeAy küçülür–büyür; kadın bedeni döngüseldir.Ay’ın iniş-çıkışları ↔ kadının döngüsel halleri; ruhun karanlıktan ışığa geçişi.Ay’ın küçülmesi = Şevira sembolü; Kadın döngüsü = Malkhut’un iniş-çıkışları.
Sadakat ve Nesillerin DevamıKadın çocuk doğurur, büyütür, nesilleri devam ettirir.Ay zaman ölçüsü; kadın nesillerin ölçüsü.Z’A’dan gelen ışığın Malkhut aracılığıyla nesillere aktarılması.

Malkhut: Dünya mı, Ay mı?

Kabalistik gelenekte Malkhut’un gezegen karşılığı konusunda iki farklı bakış vardır.

Birincisi, ontolojik ve Lurianik sistemtir. Ari’nin Etz Hayim’de kurduğu sefirotik yapı içinde Malkhut, ışığın nihai olarak indiği Dünya ile özdeşleştirilir. Çünkü Malkhut sefirası, üst sefirotlardan gelen bütün akışın toplandığı ve somut maddeye dönüştüğü “kap”tır. Bu yüzden Lurianik sistemde Ay, Malkhut değil, Yesod’un işareti olarak kabul edilir. Yesod, Z”A’dan aldığı ışığı Ay gibi yansıtır ve Malkhut’a (Dünya’ya) iletir. Burada Ay, Yesod’un sembolü, Dünya ise Malkhut’un karşılığıdır.

İkincisi, sembolik ve Zoharî sistemtir. Zohar, Malkhut’u doğrudan Ay ile özdeşleştirir. Çünkü Ay kendi ışığını üretmez, üstten aldığı ışığı yansıtır. Malkhut da aynı şekilde kendi ışığına sahip değildir; üst sefirotlardan aldığı or’u aşağıya iletir. Bu benzetme, kadınla da birebir örtüşür: kadın, aldığı tohumu veya yaşam akışını içselleştirir ve dönüştürerek yeni bir doğum ortaya çıkarır. Ay’ın sürekli eksilip dolması da kadının biyolojik döngüsüne paralel görülür. Bu nedenle Zohar’ın dilinde “Malkhut = Ay” eşitliği yapılır.

Burada bir çelişki yoktur, yalnızca iki farklı düzey söz konusudur:

Ontolojik/Lurianik düzeyde: Malkhut Dünya’dır, Ay Yesod’un aracıdır.

Sembolik/Zoharî düzeyde: Malkhut Ay’dır, çünkü yansıma ve yenilenme özelliği Ay üzerinden en iyi şekilde anlaşılır.

Kadın bu iki okumada da Malkhut’un canlı karşılığıdır. Ontolojik düzeyde kadın, dünyada yaşamı doğuran ve nesilleri sürdüren güçtür. Sembolik düzeyde ise kadın, Ay gibi döngüsel, yansıtıcı ve yenileyici özelliğiyle Malkhut’un işlevini temsil eder.

DüzeyMalkhut’un KonumuAy ile İlişkisiKadın ile İlişkisi
Literal (astronomik)Malkhut = Dünya (çünkü sefirotik akışın indiği yer maddi dünyadır).Ay Dünya’nın uydusu ve Yesod’un simgesi olarak görülür.Kadın, dünyada somut yaşamı (doğum, nesiller, aile) taşıyandır.
Sembolik (Zoharî)Malkhut = Ay (çünkü kendi ışığını üretmez, üstten aldığı ışığı yansıtır).Ay’ın döngüleri Malkhut’un iniş–çıkışlarını yansıtır.Kadın, Ay gibi yenilenir, eksilir–artar, aldığı ışığı dönüştürür.
Sefirotik (Lurianik)Malkhut = Dünya, Yesod = Ay.Ay (Yesod) Z”A’nın akışını Malkhut’a (Dünya’ya) iletir.Kadın, Malkhut’tur; Yesod (erkek/Ay) üzerinden akışı alır.
Ontolojik (işlevsel)Malkhut tüm üst sefirotların enerjisini barındıran “kap”.Ay burada bir “yansıtıcı model”dir, asıl hedef Malkhut/Dünya’dır.Kadın Malkhut’tur; üstten aldığı ışığı hayat doğuracak biçimde yansıtır.

Özet

Dünya eşleşmesi: Ari’nin Etz Hayim sisteminde → Malkhut nihai hedef, madde âlemi.

Ay eşleşmesi: Zohar’ın sembolik dilinde → Malkhut ışık yansıtıcı, döngüsel, kadınla özdeş.

Köprü: Yesod ↔ Ay → Malkhut ↔ Dünya. Ama Zohar’daki şiirsel/metaforik anlatımda Yesod’un rolü Ay’a kaydırılarak Malkhut = Ay denir.

Malkhut neden dişildir?

Metinsel Temel

Kabala’da Malkhut sefirası, yaratılış düzeninin en alt halkasıdır. Tüm üst sefirotlardan gelen akışın toplandığı ve dünyaya yansıdığı kap işlevini görür. Bu konumuyla Malkhut, dişil ilkenin en saf sembolü olarak kabul edilir. Zohar’da Malkhut sürekli “Nukva” yani dişi olarak tanımlanır. Bunun nedeni, Malkhut’un kendi ışığını üretmemesi, üstten aldığı ışığı yansıtmasıdır. Aynı özellik kadın için de geçerlidir: kadın, aldığı tohumu içselleştirir, dönüştürür ve ondan yeni bir yaşam doğurur. Bu nedenle Malkhut’un işlevi kadınla özdeşleştirilmiştir

Bereşit anlatısında Havva’nın adı “hayat veren”dir. Malkhut da yukarıdan aldığı akışı “hayat”a dönüştürür. Kadın ve Malkhut bu nedenle paraleldir.

Ari’ye göre Z’A (erkek) ve Malkhut (kadın) çift olarak işler; biri akışı verir, diğeri alır ve dünyaya doğurur.


2. Sembolik Düzey

Alıcı – Dönüştürücü Doğa: Kadın, tohumu alır, bedende dönüştürür ve doğum yoluyla yeni bir varlık ortaya çıkarır. Malkhut da sefirot zincirindeki tüm ışığı alır, maddede somutlaştırır ve dünyaya doğurur.

Yansıtıcı Özellik: Kadın, aldığı sevgiyi, tohumu, sözü dönüştürür; Ay da aldığı ışığı yansıtır. Bu yüzden Zohar’da Malkhut = Kadın = Ay denklemi kurulur.

Döngüsellik: Kadının biyolojik döngüsü, Ay’ın evreleriyle paraleldir. Malkhut’un iniş çıkışları da bu ritimle eşleşir.


3. Ontolojik/Kozmolojik Düzey

Kli (kap) olma işlevi: Üst sefirot “verici”dir; Malkhut ise onların bütün akışını bir arada toplayan kap gibidir. Bu, kadın rahminin işlevine benzer: dışarıdan gelen tohum içerde bütünlenir, şekillenir ve doğar.

İlk kaynağa bağlılık: Malkhut kendi başına var olamaz, üstten gelen akışa muhtaçtır. Bu bağımlılık onu “nukva” yani “kadın” yapar.

Yansıma–doğurma ekseni: Eril sefirot (Z”A, Yesod) akışı verir; Malkhut bu akışı dünyaya geçirerek yaratımı tamamlar. Ontolojik olarak yaratım süreci ancak Malkhut’la tam olur.


4. Farklılık – Güçsüzlük Değil

Malkhut’un kadın oluşu, “eksiklik” değil işlev farklılığıdır. Kendi başına ışığı yoktur ama bütün yaratımı mümkün kılan da odur. Ari’ye göre Malkhut “Atara” yani “taç”tır: bütün akışın en son noktada somut dünyaya ulaşmasını sağlar. Bu nedenle Malkhut hem “alıcı kadın” hem de “kraliçe”dir.


5. Özet

Literal: Malkhut yukarıdan gelen ışığı alır → kadın tohumu alır.

Sembolik: Malkhut yansıtır, dönüştürür → kadın da aldığı şeyi sevgi, hayat, doğum şeklinde dönüştürür

Ontolojik: Malkhut olmadan yaratım tamamlanmaz → kadın olmadan nesiller sürmez.

Bu yüzden Kabala’da Malkhut “kadın”dır: çünkü yaratımın alıcı, dönüştürücü ve hayat doğuran yönünü temsil eder.


Malkhut = Kadın Metaforları

Rahim = Kli (Kap)

Kadın rahmi tohumu alır, içselleştirir ve yeni bir varlık doğurur.

Malkhut da üst sefirotlardan gelen bütün ışığı alır, “kap” olur ve yaratımı dünyaya doğurur.

Ay = Yansıma

Kadın aldığı sevgiyi, tohumu, sözü dönüştürüp geri verir.

Ay da kendi ışığını üretmez, Güneş’ten aldığı ışığı yansıtır.

Zohar’da Malkhut’un Ay ile özdeşleştirilmesi buradan gelir.

Kraliçe = Toplayıcı Güç

Malkhut sefirot zincirinin sonundadır, bütün akışı toplar. “şekhinah – İlahi Mevcudiyet” Malkhut’tur.

Kadın da aile ve nesilleri bir arada tutan, toplumsal düzeni sürdüren “kraliçe”dir.

Eksilme–Dolma = Biyolojik Döngü

Ay’ın eksilip dolması → Malkhut’un iniş–çıkışları.

Kadının biyolojik döngüsü → doğurganlığın eksilmesi ve yeniden dolması.

Bu ritim kozmik iniş–çıkışların bedendeki izdüşümüdür.

Bahçe = Yaratım Alanı

Zohar Malkhut’u “Gan” (bahçe) olarak adlandırır. Bahçe tohumu alır, büyütür, meyve verir.

Kadın da tohumu alır, bedeninde büyütür ve doğumla meyvesini verir.

Ayna = Yansıtan Varlık

Malkhut üst dünyaların ışığını alt dünyalara aynalar.

Kadın da aldığı sevgiyi, eğitimi, sözleri yansıtır ve çoğaltır.

Toprak = Alıcı ve Besleyici

Dünya toprağı tohumu alır, saklar, büyütür.

Kadın da tohumu saklar, besler ve doğurur.

Bu yüzden Malkhut “Eretz” yani Dünya ile özdeşleştirilir.


Özet

Rahim, Ay, Kraliçe, Bahçe, Ayna, Toprak → hepsi aynı işlevi vurgular: Almak, dönüştürmek ve doğurmak.

Bu yüzden Kabala’da Malkhut “Kadın”dır: hem biyolojik, hem sembolik, hem sefirotik düzeyde dişil yaratıcı ilkenin aynasıdır.


Kutsal Kitabınızı bilin!

Kutsal Kitabınızı bilirseniz, hiç kimse Tanrı’ya olan inancınızı ve O’nunla olan bağlantınızı çalamayacaktır.

0
Shares
  • 0
  • +
0
logo

Gökhan Duran

Hakkımda

Gökhan Duran

Mesih Çağı:

  • Soru-Cevap
  • Kavramlar
  • Kitap
  • Video
© Copyright kabalat.com Tüm Hakları Saklıdır.