20.yüzyılda, Göbeklitepe, Çatalhöyük gibi yerleşim yerlerinin keşfedilmesi, bir görüşe göre Yahudi Kutsal Kitabı’nın geçersizliğinin kanıtı olmuştur. Geleneksel Yahudi inancı, insanın yaratılışını yaklaşık altı bin yıl önceye dayandırırken, söz konusu yerleşimlerin tarihinin M.Ö. 10.yüzyıla kadar uzanması, bu görüşe göre Tora’nın gerçek dışı bilgiler içeren bir masal kitabı olduğunu göstermektedir.
Oysa Tora, bir tarih kitabı ya da bilimsel verileri okuyucularına aktarmayı amaç edinmiş bir kitap değildir. Gerek kullandığı dilin gündelik dilden farklı oluşu, gerekse içeriği onun hedefini netleştirmektedir: Tora, insanın manevi doğasını, nasıl yaşaması gerektiğini, manevi gerçekleri açıklayan ve insan hayatına amaç, hedef ve yol kazandıran bir öğretidir.
Bu nedenle, kapsam ve hedef açısından farklı bir kulvarda yer alan Tora’nın sunduğu Yahudiliğin inanç ilkeleri ile evrimin örtüşmediği düşüncesi, tümü aynı fikirde olmasa da, Yahudiler içerisinde bugün daha az kişinin görüşünü oluşturmaktadır.
Doğal ve Doğa Üstü Yaratılış
İnsanın bir primat atadan evrimleşmiş olmasına karşılık öne sürülen iki itiraz bulunur. Birincisi, Tora’nın düz (literal) okunuşuna, yani insanın yeryüzündeki topraktan yaratılmış olduğuna dayanır. İkincisi ise, insanın hayvandan özde farklı olduğu kavramıdır.
İkinci itirazdan başlayalım. İnsanın hayvandan temelde farklı olduğu yönündeki kavramsal güçlük, Yahudi geleneğinden ve Tora’daki ayetlerden kaynaklanır. Örneğin,
Tanrı “Görüntümüzde ve benzeyişimizde insan yapalım. Denizin balıklarına, gökyüzünün kuşlarına, çiftlik hayvanlarına ve tüm yeryüzüne – ve yeryüzü üzerinde hareket eden tüm toprak hayvanlarına hükmetsin” dedi. Tanrı adamı Kendi görüntüsünde yarattı. Onu Tanrı’nın görüntüsünde yarattı; onları erkek ve dişi olarak yarattı. (Yaratılış 1:26-27)
Moşe Farsi Çevirisi, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş. Yayınevi.
İnsan bir hayvan atadan evrimleşmiş ise, insanın Tanrı’nın görüntüsünde yaratılmış olmasını birçok kişi anlaşılması güç bulur. Tora, insanı yaratılışın en soylusu olarak tarif ederken; evrim, insanı görece son derece düşük bir konuma indirgemektedir.
İnsanın kökeninin evrimsel açıdan açıklanmasının insanı diğer hayvanlarla denk konuma düşürdüğünü, insanın hayvanlardan evrimleşmiş olduğunu önermenin saldırgan bir yaklaşım olduğunu düşünenlere şu soruyu soralım: İnsanın topraktan yaratılmış olduğunu söylemek, maymundan, köpekten, fareden, kurbağadan veya mantardan evrimleşerek insan biçimini aldığını söylemekten neden daha az alçaltıcıdır?
Bunun bir nedeni, toprak bir maymundan daha asil olmasa da, toprağı insana dönüştürmenin daha görünür/açık bir Tanrı’nın müdahalesini gerektirmesidir. Bu nedenle, insanın hayvanlar aleminden kademeler halinde evrimleşmesi, görünürde Tanrı’yı bu resimden çıkarıyor gibidir.
Oysa birçok Tora otoritesinin gösterdiği gibi, Tanrı’nın doğal süreçleri kullanması, süreci ve sonucu asla daha düşük bir seviyeye indiriyor değildir. Tam tersine, doğal süreçlerinin yapısı ve onları yöneten yasalar, Tanrı’nın yüceliğini gösterir:
“Ne yüce adın var yeryüzünün tümünde! Gökyüzünü görkeminle kapladın” (Mezmur 8:1).
“Gökler Tanrı’nın görkemini açıklamakta, gökkubbe ellerinin eserini duyurmakta” (Mezmur 19:1).
“Sana övgüler sunarım, Çünkü müthiş ve harika yaratılmışım. Ne harika işlerin var! Bunu çok iyi bilirim” (Mezmur 139:14)
Tanrı’nın bir golem yapıyormuş gibi bir parça toprağı alıp, insan biçimine sokmasındansa, Rabbi Samson Raphael Hirsch’in belirttiği gibi, insanı fevkalade biçimde düzenlenmiş veya yönlendirilmiş bir süreç; “yaratıcı bilgelik” aracılığı ile yaratmış olması Tanrı’nın ihtişamının bir parçasıdır.
O halde, Tora’nın doğrudan “Tanrı yaptı / biçimlendirdi / yarattı” ifadelerini kullanması, Tanrı’nın bir süreç içerisinde yaratışı gerçekleştirmesine aykırılık oluşturmuyor mu?
Tora’nın aradaki süreçlerden bahsetmeden, başlangıcı ve sonucu belirtip, vermek istediği mesajı öz biçimde ifade etmesi sık rastlanan bir durumdur. Örneğin;
“Kral Süleyman’ın yaptığı tapınağın…” (1 Krallar 6:2)
Elbette ki tapınağı bizzat Kral Süleyman (Şelomo Ameleh) yapmamıştır. Yahudi Kutsal Kitabı, Kral Süleyman’ın kullanmış olduğu mimar, ustalar, işçiler, malzemelerin temini, taşınması gibi tüm süreci atlamış, sadece vermek istediği mesajı belirtmiştir.
Rambam, şöyle özetlemektedir:
Her olayın bir sebebi vardır. Bu da bizi İlk Neden’e, Tanrı’ya ve O’nun iradesine götürür. Bu nedenle, peygamberler bazen ara sebepleri atlayarak, gerçekleşen tekil bir olayı doğrudan Tanrı’ya bağlar ve Tanrı’nın Kendisi’nin bizzat bu olayı yaptığını yazar.
Ara sebepler açısından, bu sebeplerin fiziksel olaylar, özgür irade veya başka canlılar olması bir fark oluşturmaz. Peygamberler bu ara sebepleri atlayıp, sonucu doğrudan Tanrı’ya bağlarlar ve “Tanrı yaptı”, “Tanrı söyledi”, “Tanrı emretti” gibi ifadeleri kullanırlar. Var olan her şey, Tanrı öyle emrettiği ve öyle olmasını söylediği için gerçekleşmektedir.
Şaşırmışlar için Kılavuz 2:48
“Tanrı, İsrail’e büyük bir zafer verdi”, “Tanrı yağmur verdi”, “Tanrı, Paro’nun kalbini katılaştırdı” gibi ifadeler, Tanrı’nın doğadaki, tarihteki ve insan zihnindeki tüm olayların nihai sebebi olduğunu belirtir. “Tanrı buyurdu”, “Tanrı dedi” gibi ifadeler de, İlahi İrade’nin bu yönünün bilinir hale gelmesinin (ya da açığa çıkmasının) mecazi bir ifadesidir.
“Dünya ile Tanrı’nın dünyayı yönetmesi arasındaki ilişkiyi anlamak istiyorsanız astronomi ve fizik çalışın.”
Rambam, Şaşırmışlar için Kılavuz
Yahudi düşüncesi içerisinde yaratılış süreci, sadece yaratılışın ilk anında yoktan (ex nihilo) varoluşu içerir. Yani, yaratılışın ilk günü yoktan var edişi kapsarken, diğer günlerdeki yaratış, önceki günlerde yaratılmış olanlardan yapmayı ve biçimlendirmeyi ifade eder.
Bakınız; Deraşos HaRan 1, Rabbi Nissin ben Reuven (1320 – 1380); Yaratılış Kitabı’na Açıklama 1:6, sayfa 39, Abarbanel (1437 – 1508); Yaratılış Kitabı’na Açıklama 1:25, Malbim (1809 – 1879) vb.
Ortak Ata ve Tora Metni
Evrimsel süreçteki ortak ata kavramı ile Tora metninin düz okuması bağdaştırılabilir mi?
Naftali Levy (1840-1894) Toldos Ha-Adam (Adamın Nesilleri) adlı eserinde belirtmiş olduğu gibi, Tora hayvanların yaratılması için, “yarattı” anlamındaki “bara” kelimesi yerine, “biçimlendirdi” anlamındaki “yatzar” kelimesini kullanır. Bu da hayvanların bir biçimden diğerine dönüştüğü anlamına gelir. Örneğin Tora, yoktan var edişi ifade ettiği birinci ayetinde (Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeryüzünü yarattı 1:1) “bara” kelimesini kullanır.
Bu konuda Rabbi Aryeh Kaplan (1934 – 1983), şöyle demektedir:
Kutsal Kitap’ın balıklar ve hayvanların yaratılışını anlattığı beşinci ve altıncı günlerde ilginç bir kelime seçimi bulunmaktadır. Kutsal Kitap, Tanrı’nın “Suda yaratıklar olsun” veya “Hayvanlar olsun” dediğini söylemez. Bunun yerine; Kutsal Kitap, “Su, canlı varlıkları çıkarsın” (1:20) ve “Yeryüzü canlı hayvanları çıkarsın” (1:24) demektedir. Bu, Tanrı’nın yaşamı bir defada yaratmadığını, öncelikle daha aşağı, sonra daha yüksek yaşam biçimlerine ve sonunda insana ulaşacak olan evrimin oluşması için maddeye belirli nitelikler verdiğini gösterir.
Rabbi Aryeh Kaplan, “Yaratıcı Evrim”, Faces and Facets, sayfalar 83-84.
Rambam (1135 – 1204), Ralbag (1288 – 1344), Rabbi Isaac HaLevi Herzog (1889 – 1959), Rabbi David Zvi Hoffmann (1843 – 1921), Rabbi Gedalya Nadel (1923–2004), Rabbi Avraaam Yitshak Kook (1865 – 1935), Levi ben Gerşom (Ralbag) “Gersonides” (1288–1344), Solomon ibn Gabirol (1021? – ?), Rabbi Bahya ben Aşer (1255 – 1340), Rabbi Samson Raphael Hirsch (1808 – 1888) gibi birçok öğretmenin belirttiği gibi, Yaratılış Kitabı, evrenin fiziksel tarihinin bilimsel anlatımı değildir. Bunun yerine, her dönemdeki okuyucularına önemli teolojik gerçekleri açıklamayı amaçlayan kavramsal öğretidir.
Mezar taşında “Moşe’den Moşe’ye, Moşe gibi bir adam ortaya çıkmadı” yazan büyük Rambam (Moşe ben Maymon) şöyle demektedir:
Kutsal Kitap’ta verilen yaratılış anlatısı, genelde inanıldığının aksine, tümüyle düz anlamı kastetmemektedir.
Şaşırmışlar için Kılavuz 2:29
Rambam devam ederek, yaratılışın altı günündeki “gün” olarak tercüme edilen “yom” kelimesinin 24 saat süren sıradan gün anlamına gelmediğini, Eden Bahçesi’ndeki “Adam” anlatısının bazı öğelerinin alegorik olduğunu üstü kapalı biçimde anlatır.
Rabbi Joseph Hertz, Tora’nın bilimsel doktrinleri içermemesinden rahatsız olan kişilerin, Tora’nın evrimsel süreci tek hücreli canlılardan insana kadar tek tek maddeler halinde yazdığını ve böyle bir durumda bilimsel listelerin Tora’nın asıl amacından nasıl saptıracağını zihinlerinde canlandırmasını istemektedir.
Rabbi Avraam Yitshak Kook, Orot HaKodeş adlı eseri, sayfa 559’da, “tüm canlı varlıkların ortak bir atadan derece derece gelmesi fikrinin, Tora ayetleri veya diğer geleneksel metinler ile bağdaşmasında hiçbir güçlük olmadığını” belirtmektedir.
İnsanın Özü
Başa dönersek, insanların topraktan değil de bir primattan gelmeyi alçaltıcı bulmasının daha temel bir nedeni vardır. İnsan ve toprak arasında esasta açık bir fark bulunmaktadır ve insanın topraktan İlahi bir müdahale olmadan oluşması mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla, insanın yaratılışında onu topraktan farklı kılan İlahi bileşen bulunmalıdır. İnsanın primat atadan geldiği önermesinde ise İlahi müdahalenin sürece dahil olması ve insanın; örneğin maymunun sahip olmadığı manevi bileşene sahip olduğu açık değildir.
Evrimsel sürece yapılan itirazın nedeni bu şekilde netleştiğine göre, çözüm de açığa kavuşmaktadır. İnsanın evrimi, insanın yaratılışında manevi bir bileşen var olduğu sürece kabul edilebilir olmaktadır. Başka bir ifadeyle; insan, hayvanların sahip olmadığı manevi bir yöne sahip olduğu sürece, insanın fiziksel bedeninin kökeninin bir önemi yoktur.
İnsanı hayvandan ayıran bu bileşen ruhtur. Hatta, bu ruh, insanın en önemli bileşeninden fazlasıdır, insanı tanımlayan şey, ruhudur.
Örneğin; Malbim (1809 – 1879), Mezmurlar 8:6 ayetine yapmış olduğu açıklamada, iletişim kuran akla sahip olmayı, insanı hayvandan ayıran nitelik olarak tarif etmekte ve insanın özünün fiziksel bedeni değil, iletişim kuran aklı, yani ruhu olduğunu söylemektedir.
İnsanın temel kimliği, fiziksel bedeni değil, onun manevi doğasıdır. Bu düşüncenin uygulanması insanlara isim verme yasasında görülebilir. Bir Yahudi’nin tam ismi, biyolojik babasının ismini içerir. Ama Yahudiliğe geçiş yapmış bir kişinin tam ismi, biyolojik babasının ismini içermez. Bunun yerine, erkeklere “ben Avraam”, kadınlara “bat Sara” eklenir. Avraam ve Sara’nın, Yahudi milletinin ataları olmaları nedeniyle, Yahudiliğe geçiş yapan kişiler, biyolojik ebeveynindense, manevi atalarına özde daha bağlantılı kabul edilirler. Bu kural, insana değer ve anlam verenin manevi doğası olduğunun, biyolojik atalarının görece önemsiz olduğunun güçlü bir gösterimidir.
İnsanın Evrimi
İnsanın evrimi kavramına ilişkin önemli bir kaynak, Ramban’ın Tora açıklamasında bulunabilir. İnsanın hayvanlardan niteliksel olarak farkı bulunmayan daha alt varlıklardan evrimleştiğini belirtir.
Ramban bu kavramdan birkaç yerde bahseder. Yeri gelmişken; Ramban, insan ruhunun doğası hakkında Plato ve Aristo arasındaki ihtilafı tartışır ve her iki görüşün de Yahudi geleneği içinde dayanağı olduğunu gösterir. Plato’ya göre, insan ruhu bölünemez tek bir varlıktır, bitkilerdekine benzer büyüme gücüne, hayvanlardakine benzer yaşam gücüne ve akılcı zekaya sahiptir. Aristo’ya göre ise, bu üç bileşen ayrıdır, yani insanda, bitkinin büyüme doğası, hayvanın canlılığı ve bunların üzerinde akılcı zeka yer alır (Aristoteles, Ruh Üzerine II:2).
Ramban, bu görüşe göre Tora’nın nasıl anlaşılması gerektiğini açıklar:
Tora, “Tanrı, adamı şekillendirdi,” dediğinde, hareket eden bir varlığa atıfta bulunur. İnsan, hareketli bir varlık olabilecek biçimde biçimlendirilmiştir ki; buradaki “biçimlendirme” yaşam ve duyu sahibi olmasına atıfta bulunur, böylece bir toprak yığını yerine bir insan olmuştur. “Tanrı tüm vahşi hayvanları topraktan şekillendirmişti…[onları] adama getirdi (2:19)” dediğinde de aynı şekildedir. İnsanı duyu sahibi olarak biçimlendirdikten sonra, biçimlendirilmiş bu yaşayan varlığa ruh ilave etmek için burun deliklerine bir “yaşam nefesi” üflemiştir.
Ramban, Yaratılış 2:7 Açıklaması
Böylece, insanın yaratılışında iki aşama bulunur. İlk olarak, diğer hayvanlar gibi biçimlendirilmiştir. İkinci aşamada, insanı hayvanlardan ayıracak olan ruh ona verilmiştir. Ramban, ayrıca hayvanların ve insanın fiziksel bedeninin biçimlendirilmesinde kullanılan hammaddenin aynı olduğunu belirtir. İnsanı hayvandan farklı kılan tek nitelik, sahip olduğu İlahi ruhtur.
Yeryüzü, hayvanlar için yaptığı gibi, insanın bedenini de kendi unsurlarından çıkaracaktır…Kutsal Olan, ağzından ruhunu temin edecektir, yazıldığı gibi, “burun deliklerine bir yaşam nefesi üflemiştir.”
Ramban, Yaratılış 1:26 Açıklaması
Ramban, ayrıca Tora’nın hayvanların yaratılışı anlatımını açıklayan bir midraşa atıfta bulunur. Hayret verici biçimde, bu midraş hayvanların yaratılmasının insanın yaratılışını da kapsadığını söyler:
Tanrı “Yeryüzü her bir canlı (Ç.N. “canlı olarak tercüme edilen kelimeler “nefeş haya”dır) türünü – her türde hayvanını çıkarsın” (1:24) – Rabbi Elazar şöyle dedi:Buradaki “yaşayan ruh” ilk insanın ruhunu ifade eder.
Midraş Bereşit Rabba 7 (Karşılaştır: Midraş Tanhuma, Tazria 1)
Ramban, buradaki “ruhun” insanın hayvani yönü olduğunu açıklar:
…Rabbi Elazar, “Yeryüzü çıkarsın” dediğinde, ilk insanın tüm ruhunu (insana özel olanı da dahil) kastediyor olamaz. Bunun yerine, daha önce bahsettiğim gibi, buradaki insan ruhu, kandaki yaşam gücü, hayvanların ruhu ile aynı söz aracılığı ile topraktan yapılmıştır. Tüm canlılık veren yaşam gücü birlikte yapıldığı için, Tanrı onlar için bedenler yaratmış, önce hayvanların bedenlerini sonra da insanın bedeni yapmış ve ona yaşam gücünü vermiştir. Ancak sonra, ayrı [yaratıcı] sözü ile Kendisi’ndeki farklı ruhu, insana daha yüksek ruhunu üfleyerek vermiştir.
Ramban, Yaratılış 1:26 Açıklaması
Midraş, ayrıca insanın kendisine özel ruhu almadan önce, fiziksel olarak hayvana benzediğini belirtir:
“İnsan [böylece] yaşayan bir canlı haline geldi” (ya da “ruha sahip bir hayvan”) – Rabbi Yehuda şöyle dedi: Bu bize Tanrı’nın ona hayvanlar gibi kuyruk verdiğini ve sonra onuru için onu aldığını öğretir.
Midraş Bereşit Rabba 14:10
Böylece, insanın fiziksel yönünün, bedeninin, canlılığının niteliksel olarak hayvanlardan hiçbir farkı yoktur ve aynı yaratılışın bir parçasıdır. İnsanı hayvandan ayıran tek nitelik, onun manevi bileşenidir.
Ramban’ın açıklaması, Rabbi Ovadya Sforno’nun açıklamasında da bulunur:
“burun deliklerine bir yaşam nefesi üfledi” (Yaratılış 1:7) – Tanrı’nın görüntüsünü almaya hazır yaşayan ruh…Bununla birlikte, “insan yaşayan bir canlıydı”- Tanrı’nın görüntüsü ve benzerliğinde yaratılana dek, insan konuşamayan, sadece yaşayan bir canlıydı.
Sforno, Yaratılış 2:7 açıklaması
Ramban ve Sforno, modern paleantolojik delillerden, biyoloji kuramlarından habersizdi. Buna rağmen, insanın yaratıldığında hayvanlardan niteliksel olarak farklı olmadığını, ancak daha sonra “Tanrı’nın görüntüsünü” – zihinsel kapasite ve ölümsüz ruh – aldığını söylerler.
Ramban ve Sforno’nun açıklamalarından, insanın fiziksel yönünün hayvanlardan evrimleşmesine temelde bir teolojik itiraz olamayacağı açık hale gelmiştir.
Rabbi Gedalya Nadel’in belirttiği gibi:
Sforno’nun temel fikrine dayanarak, insanın Tanrı’nın görüntüsünde yaratılmasının uzun bir süreç sonucunda olduğu, hayvanlar gibi akılsal zekaya sahip olmadan başlayıp, insan zekasının oluşumuna ve ayrıca aşina olduğumuz fizyolojik görünüşüne ulaşana dek gelişim gösterdiği açıklamasının doğru olması akla yatkındır. Darwin’in ve diğer paleantolojistlerin daha önceki aşamalara dair kanıtları ikna edici görünmektedir.
Doğada, İlahi iradenin manevi güçler (malahim) (Ç.N. mesaj taşıyanlar, melekler demektir) vasıtasıyla faaliyette bulunduğu fark edildiği sürece, bugünkü bilimsel açıklamaları inkar etmeye gerek yoktur. “Görüntümüzde insan yapalım,” kademeli bir sürecin son aşamasıdır.
Rabbi Gedalya Nadel, BeToraso Şel Rav Gedalya, sayfa 100.
Amerika Rabbinik Konseyi (RCA) de, “uygun anlaşılması koşuluyla evrim teorisinin ne İlahi Yaratıcı’ya inançla ne de Yaratılış Kitabı’nın ilk iki bölümü ile uyumsuz olduğunu belirtmiştir.
Burada, “uygun anlaşılması koşuluyla” ifadesi, genel olarak evrimin veya evrimi gerçekleştiren fiziksel mekanizmaların ardında, bir yönelim, amaç ve hedefin bulunmasıdır. Çevresel faktörlerin değişimi, kör ve rastgele değil, amaca, hedefe ve eğilime sahiptir.
“toprağın tozundan” ifadesi, basitçe “hammadde” anlamındaki bir deyimdir:
İnsanın toprağın tozundan biçimlendirilmesi tarifi alegorik bir anlatımdır.Tanrı, çocukların bahçede yaptığı gibi bir kaşık dolusu toprak alıp, onu suyla yoğurmamıştır. Buradaki “toz,” hayvanların da kendisinden biçimlendirilmiş olduğu hammaddedir.
Rabbi Gedalya Nadel, BeToraso Şel Rav Gedalya, sayfa 99.
İnsan Ne Zaman Yaratıldı?
Yahudi takvimine göre insan M.Ö. 3761 yılında yaratılmıştır. Ama Homo Sapiens’in yüz bin yıldan daha fazla süredir yeryüzünde olduğunu biliyoruz. Bu durumda, geleneksel Yahudi inancı ile bilimsel bulgular bağdaşmaz görünmektedir.
Bu konudaki birinci görüş, yaklaşık altı bin yıl önce Tanrı’nın hominidlere bir ruh vermiş olmasıdır. Bu dönemden önce, biyolojik manada insanlar yeryüzündeydi ama Yahudilik penceresinden değildi. Bu görüş, fizikçi Gerald Schroeder’ın “Yaratılış ve Büyük Patlama” (Genesis and the Big Bang) adlı kitabının 150.sayfasında belirtilir.
Benzer bir görüş, Rabbi Aryeh Kaplan’ın “Ölümsüzlük, Diriliş ve Evrenin Yaşı” (Immortality, Resurrection and the Age of the Universe) adlı eserinin 21.sayfasında belirtilir. Adam, bu ruha sahip ilk kişi, uygarlığın harekete geçtiği bu yeni çağın başlangıcında, altı bin yıldan biraz daha az süre önce yaşamıştır.
Rabbi Shimon Schwab, Adam’ın döneminde “ruh sahibi olmayan” insanların yaşadığını belirtir. Bakınız: Me’ein Beis HaSho’evah, Yaratılış 1:26.
Bununla bağlantılı olarak, Adam’ın ilk insan olmadığını belirten birçok klasik Yahudi kaynağı bulunur. Bu düşünce okullarına göre, daha öncesinde birçok yaratılış eylemi vardı ve Tora’da bahsedilen ise en son olanıdır.
Örneğin; Talmud, Yaratılış Kitabı’nda bahsedilen Adam’ın ortaya çıkışından önce, 974 neslin geçtiğini söyler. Bakınız: Talmud, Şabat 88b. Bu konudaki geniş bahis için bakınız: Tora Şeleima, Bereşit, Cilt 1, Bölüm 422.
Tiferes Yisrael eserinin yazarı Rabbi Yisrael Lipschitz (1782–1860) şöyle der:
Şimdiki dünyada Adam HaRişon’un yaratılmasından önce dünyada varolan insanlar, Talmud’un Şabat ve Hagiga traktatlarında atıfta bulunulan Adam öncesi 974 nesildir.
Rabbi Yisrael Lipschitz, Deruş Or HaHayim
Rabbi Aryeh Kaplan biraz daha açar:
Adam, sadece son devirde yaratılmış olan insanların ilkiydi. İnsan, Adam’dan 974 nesil önce veya yaklaşık yirmi beş bin yıl önce, bugün sahip olduğumuz fiziksel ve zihinsel kapasiteye sahipti.
“Ölümsüzlük, Diriliş ve Evrenin Yaşı” (Immortality, Resurrection and the Age of the Universe) sayfa 21.
Bu açıklamada yer alan zorluk, bugün yeryüzündeki insanların altı bin yıldan daha kısa süre önce yaşamış tek bir atadan çoğalmış gibi görünmemesidir. O dönemde, tüm dünyada insanların bulunduğunu gösteren deliller bulunmaktadır. Eğer bir kişiye ruh verilmiş ise ve bu ruh o kişiden soyuna aktarılmışsa, bu; dünyadaki birçok kişinin insan olmadığı anlamına gelir ki bu rahatsız edicidir.
Bu yaklaşıma benzer başka bir öneri, Tanrı’nın o zamanda dünyadaki her kişiye Kendi ruhundan vermiş olmasıdır. Ancak, bu öneriyi destekleyecek bir bilgi Tora’da yer almamaktadır. Tersine, Yahudilik tüm insanlığın ortak ataya sahip olduğunu savuna gelmiştir.
Fakat, bir çözüm vardır. Geleneksel anlayışa göre, yaratılış anlatısında önce tek bir insan yaratılmış, günah işlemiş, Eden Bahçesi’nden çıkarılmış, Kayin ve Evel’e baba olmuştur. Ancak, Rabbi Gedalya Nadel’in de belirttiği gibi, Yaratılış Kitabı’ndaki “adam” kelimesi, daima aynı kişiyi ifade etmez. Bazı ayetlerde adam, bir kişiyi değil, tüm insanlığı ifade eder:
Tora, “Tanrı (ha)adamı yarattı” (1:27) dediğinde, ismi “Adam” olan bir bireyi ifade etmez. Ayetteki belirlilik edatı (ha) belirli bir türü, bir önceki ayetteki “Görüntümüzde ve benzeyişimizde adam yapalım” gibi, “adam” kelimesi insan türünü ifade eder. Benzer biçimde, “Tanrı, adamı toprağın tozundan şekillendirdi ve burun deliklerine bir yaşam nefesi üfledi. Adam [böylece] yaşayan bir canlı haline geldi” (2:7) ayetinde bir insanı değil, insan türünü anlatır.
Rabbi Gedalya Nadel, BeToraso Şel Rav Gedalya, sayfa 99.
Tanrı, “insan (haadam) yapalım” dediğinde, ismi “Adam” olan bir insan yaratalım dememekte, “insan türünü yapalım” demektedir. Bu nedenle, yüz binlerce yıl önce Homo sapiens’in evrimine atıf yapması mümkündür. Homo sapiens sahneye çıkıp, Tanrı ile manevi bir ilişki kurma kapasitesine eriştiğinde, böylece adam / insan yapılmış olur. Kayin ve Evel’e baba olan Adam ise başka bir insandır.
İsmi Olmayan İnsan
Çok sayıda yorumcunun belirtmiş olduğu gibi, Rambam (1135 – 1204), yaratılışın altı gününü tarihi bir anlatım olarak anlamaz; bunun yerine, yaratışın altı gününü dünyanın kavramsal hiyerarşisini anlatan bir öğreti olarak anlar. Yaratılış Kitabı’ndaki adam anlatısı, bir kişinin tarihi bir hikayesi değil, insanın bu dünyadaki görevinin bir tasviridir.
Nitekim, Eden Bahçesi’ndeki olaylardan, yaratılış anlatısından sonra, şu ayetleri görürüz:
Bu, adamın soyunun anlatımıdır: Tanrı, adamı yarattığı günde, onu Tanrı’nın benzerliğinde yaptı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı. Onları mübarek kıldı ve onları yarattığı günde onlara adam ismini verdi. (Yaratılış 5:1-2)
Tora, bize hem erkek hem de kadına adam dendiğini söylemektedir. Burada görüldüğü gibi, “adam” ismi bir bireye değil, insanlığa verilmiş bir addır. Orijinal metine bakıldığında görüleceği gibi; Tora, adamdan bahsettiğinde “ha-adam” kelimesi kullanır, İngilizce “the man” olarak çevirilir ve “Adam” adındaki bir kişiyi değil, insanı ifade eder. (“adam” kelimesinin insanı ifade ediyor olması doğaldır, “adamah” kelimesi “toprak”, “adam” kelimesi “kırmızı” ve “dam” kelimesi “kan” demektir.) Böylece, Kayin ve Evel’e baba olan Adam başka bir kişiyi ifade ederken, Kayin ve Evel anlatısından önce bahsedilen “adam”, genel olarak insanın asli doğasına atıfta bulunmaktadır.
Tora, niçin ilk insanın ismini vermemekte ve onu gayrişahsi hale getirmektedir? Bunun nedeni, Tora’nın amacının bir kişinin hatalarını anlatmak değil, bir arketip vasıtasıyla insanın doğasını öğretmek olmasıdır.
Rambam ve Ralbag, Eden Bahçesi’ndeki olayları alegorik olarak yorumlar. Rabbi Avraam Yitshak Kook’un belirtmiş olduğu gibi, Yaratılış Kitabı’nın amacı fiziksel tarihi değil, dünyanın fizik ötesi ve manevi doğasını öğretmektir:
“Eğer Tanrı yaşamı evrim yasalarıyla yarattıysa, bunlar Tora’nın merkezi mesajıyla, yani bir Yaratıcı tarafından yaratılmış ve yönetilen bir dünya ile ilgili etik öğretisiyle ilgisiz detaylardır.”
Rabbi Avraam Yitshak Kook, Igrot HaRe’iyah Cilt I, sayfalar 105-107
Daha fazla bilgi için kaynak:
Kutsal Kitabınızı bilin!
Kutsal Kitabınızı bilirseniz, kimse inancınızı ve Tanrı ile olan bağlantınızı çalamaz.