Tanah’ta peygamberler Maşiah döneminde yaşanacak olayları kesin biçimde tariflemişlerdir. Peygamberlerin binlerce yıl sonra gerçekleşecek olan bu olayları henüz o günden anlatmasının amacı nedir? Yahudi halkını teselli etmek ya da zor günlerin geçip, iyi günlerin geleceği ile ilgili onlara cesaret ve umut vermek midir? Hayır. Maşiah dönemi, insanlığın zaten sahip olması ya da ulaşması gereken ideal toplum düzenini tarif eder. Hemen şimdi bu hedefe kavuşmak için harekete geçmemiz gerektiğini bize hatırlatır. Bu nedenle peygamberlerin Maşiah dönemi ile ilgili anlattıkları her zaman ve her yerde geçerliliğini korur.
Matan Tora yani Tora’nın verilmesi, dünyayı adaletsizlikten, savaşlardan, açlıktan, ahlaksızlıklardan kurtarmak için gerekli Maşiah dönemini başlatmıştır. Tora, Tanrı Sözü’nü paganlar, ateistler, agnostikler ve hedonistler arasında duyurması için Yahudiler’e verilmiştir, böylece tümünü Yaratıcıları’na geri getireceklerdir. Bu süreç yavaş, zahmetlidir. Bununla birlikte bu süreç, Matan Tora‘nın tarif ettiği ideal, ancak; Maşiah döneminde tam olarak gerçekleşecektir. Bu ideal dönemde Maşiah, sadece İsrael’in değil, tüm ulusların tanıyacağı bir lider olacaktır.
O gün Yesse’nin kökü ortaya çıkacak, halklara sancak olacak, Uluslar ona yönelecek. Kaldığı yer görkemli olacak.
Yeşaya 11:10
Rab’bin Tapınağı’nın kurulduğu dağ, son günlerde dağların en yücesi, tepelerin en yükseği olacak. Oraya akın edecek ulusların hepsi.
Yeşaya 2:2
Matan Tora, Tanrı’nın Yahudi olmayan dünyada bulduğu annelerin kahramanlıklarını miras almış, bu değerlere sahip Maşiah ile bağlantılıdır. Bu anneler, yalnızlığın, evrensel bağlılığın, inancın ve bekleyişin kahramanlığını temsil ettiler. Kurtarılmış bir dünya ile ilgili bu büyük vizyon, Lot’un kızları Sedom’da diğer insanlarla birlikte yok edilmiş olsaydı, imkansız olacaktı.
Tora bize bir mağarada gerçekleşen bir ensest hikayesini anlatmaktadır. Tora neden böylesine çirkin bir olayı kaydetmektedir? Tora neden bu kadar kötü bir eylemi bize aktarmaktadır?
Çünkü; bu bir ensest hikayesi değildir. Bu, Maşiah’ın hikayesidir.
Kral Maşiah’ın kişiliği tekdüze değildir. Tanrı, Maşiah’ın kişiliğini Yosef’in kıyafeti gibi çok renkli iplikler ile örmektedir. Maşiah’ın ruhu çok renkli, çok yönlü, zengin, görünüşte birbirine zıt yeteneklere sahip olacaktır. İnsanda bulunan iyi, arı, asil olan her şey Maşiah’a aktarılmalıdır. O aynı zamanda hem Gevurah’a hem de Hesed’e sahip olacaktır. Sınırsız güçte bir kahraman olarak adaleti savunacaktır. Aynı zamanda sınırsız sevgi dolu, merhametli, mütevazı ve basit bir adam olacaktır. Tüm bu yetenekler ve potansiyeller, tıpkı Yaratılış’ın kendisi gibi Kral Maşiah’ta ahenk içinde birleşecektir. Böylece Maşiah, yaratılışı en üst seviyede temsil edecektir. Görünen o ki, Lot’un kızları, Maşiah’ın zengin ve güçlü kişiliğine katkıda bulunmak için güzel bir şeye sahiptiler. Dünyada Yahudi olmayan toplumlarda iyi bir nitelik varsa, bu da Maşiah’a aktarılacaktır. Maşiah, tüm dünyayı kurtaracak olduğuna göre, o zaman sadece Yahudiler değil, Yahudi olmayanlar da David’in soy ağacına girmeli ve Maşiah’ın mirasına katkıda bulunmalıdır.
Bir milleti sadece ismi nedeniyle tümüyle ret etmek söz konusu değildir. Örneğin, Yasa’nın Tekrarı 25:19’da Amalek’in hatırasını göklerin altından silmemiz emri yer alır. Bugün kimin Amalek milletinden olduğunu bilmemiz mümkün değildir. Göklerin altından silmemiz gereken Amalek’in sembolize ettiği niteliklerdir. Köktencilik, genelleme yapma, toptancılık, ırkçılık yoktur. Bütüncül bakış vardır. Mücadele edilmesi gerekenler niteliklerdir ve her toplumda örnek alınması gereken, öğrenilmesi ve edinilmesi gereken nitelikler vardır. Üstelik, günahkar kişilerde dahi değerli bir karakter bulunabilir.
Ben Zoma şunu öğretir: Bilge kimdir? Herkesten öğrenendir. Mezmurlar Kitabı’nda söylendiği gibi; “Her öğretenden bir şeyler öğrendim, çünkü öğütlerin üzerinde düşünüyorum”
Mezmurlar 119:99 (Pirke Avot 4:1)
Lot’un kızı, Kral Maşiah’ın ortaya çıkmakta olan kişiliğine katkıda bulunmak için güzel bir şeye sahipti. Dünyanın her yerinden erdemleri ve soylu özellikleri bir araya getiren Tanrı, bu ilk çağ kızından sahip olduğu hangi niteliği toplamıştı? O biraz tuhaftı, ensest yapmıştı ama yine de Rut’un büyük büyük büyük annesi oldu. Maşiah onun soyundan gelecekti!
R.Eleazar şöyle dedi:” ‘Yeryüzünün tüm aileleri senin sayende mübarek kılınacaklar‘ (Yaratılış 12:3) ayetinde ne anlatılmaktadır? Kutsal Olan, Adı sonsuza dek kutsansın, Avram’a şöyle dedi: ‘Sana iki güzel filiz aşılıyorum: Moav’lı Rut ve Amon’lu Naama’ ”(Yevamot 63a).
Raşi şöyle der: “Lot’un kızı, küresel bir felaketin yaşandığını ve sadece üç insanın hayatta kaldığını düşüncesine sahipti (Yaratılış 19:31). (Yıllar önce, bunu hayal edemezdik, ama şimdi bunun her gün gerçekleşebilecek bir olay olduğunu anlıyoruz.) İnandığı gibi davrandı, çünkü insanlığı kurtarmak istiyordu. Bu kız dünyayı yeniden inşa etmek, sıfırdan başlamak ve Sedom’un yıkılmasıyla eşzamanlı olarak tahrip edildiğine inandığı insan ırkının yerini alması için yeni bir ırk oluşturmak istedi. Bu, akla hayale gelmeyecek bir çaptaki kahramanlıktı. Vazgeçmek yerine, dünyayı yeniden inşa etmeye çalışmak, Sedom’un küllerinden yeni bir insanlık yaratmak için cesarete sahipti. Büyük kız, kız kardeşini ikna etti. Yöntemleri ilkel ve çok çirkin olsa da bu iki kız, imkansız, sersemletici ve inanılmaz bir görevi üzerilerine aldılar.”
Büyük kız, gencine “Babamız yaşlanıyor ve dünyada bizimle normal bir şekilde evlenecek kimse de kalmadı” dedi. “Gel babamızı şarapla sarhoş edelim ve onunla yatalım. Böylece babamız yoluyla soyumuzu yaşatırız”
Yaratılış 19:31-32
Planın kendisi kabul edilemez bir eylemdi, ancak motivasyonları, amaçları yaratıcı, asil ve kahramancaydı. Torunu Kral Maşiah dünyayı kurtaracaktır. Gerçekten de, büyük büyük büyük annelerinin bir zamanlar yapmak istediğini başaracaktır. Büyük büyük büyük torun Kral Maşiah, bu yalnız kızların yapamadıklarını tamamlayacaktır. Lot’ın kızlarının kahramanlığı, insanlığa olan bağlılıklarını ve onu kurtarma arzularını içeriyordu.
Maşiah’ın Yahudi olmayan dünyadan bize gelen başka bir büyükannesi vardır: Yeuda’nın gelini Tamar. Boaz ve dolayısıyla David’in ve dolayısıyla Kral Maşiah’ın büyük büyük büyük annesiydi. Tora bize şöyle der, “Bu sıralarda Yeuda kardeşlerinden ayrıldı. Adulam’lı, ismi Hira olan bir adamla dostluk kurdu. Yeuda orada, ismi Şua olan bir tüccarın kızını gördü” (Yaratılış 38:1). Midraş, “bu sıralarda” tanımının o zamanda herkesin meşgul olduğu anlamına geldiğini söylemektedir: Yaakov, Yosef’e yas tutmakla meşguldü, Yosef kaderine yas tutmakla meşguldü, Reuven kaybettiği fırsata yas tutmakla meşguldü, Yehuda bir eş seçmekle meşguldü ve “Tanrı, Kral Maşiah’ın ışığını yaratmakla meşguldü” (Bereşit Rabba 85:1). Başka bir deyişle Yeuda, Maşiah’ın ilham veren kişiliğine yol açan Tamar’la olacak evliliğine yol açan bir süreci başlatıyordu.
Tamar, kahraman, harika bir kadındı. Tanrı, dünyanın dört bir yanından güzel şeyler topladı: değerli mücevherler, asil duygular, kahramanlık yetenekleri. Tamar, başkalarının yapamadığı neyi yapabilirdi? Şunu yapabilirdi: Bekleyebilirdi; sonu gelmeyecek bekleyiş için kahramanca yeteneği ve sabrı vardı.
Yeuda, gelini Tamar’a “Oğlum Şela büyüyene kadar babanın evinde dul olarak otur” dedi. Çünkü “Bari o [ Şela ] da kardeşleri gibi ölmesin” diye düşünüyordu. Düşündüğü için onu oyalıyordu. Bunun üzerine Tamar gidip babasının evinde oturmaya başladı.Uzun bir süre geçti ve Yeuda’nın eşi, Şua’nın kızı öldü.
Yaratılış 38:11-12
Tamar uzun yıllar bekledi. Yalnızdı, terk edilmişti, herkes tarafından unutuldu. Mevsimler geçti. Tüm arkadaşları evlendi, aileler yetiştirdi; onlarla tüm iletişimi sona erdi; insanlar ona alay ve hor görerek davrandılar. Şela evlendi; Yeuda onu unutmuştu. Ve yine de bekledi ve hiç bir şey söylemedi.
Tamar, Sevgilisi’ni yüzlerce ve binlerce yıl boyunca en sıkıntılı şartlar altında bekleyen İsrael Halkı’nın (Keneset Yisrael) vücut bulmuş hali değil midir? Tamar, tüm kahramanlık eylemlerinin en büyüğünün, artan alay ve kahkahaların altında bekleyişin temsili değil midir?
Maşiah’ın Yahudi olmayan dünyadan bize gelen başka bir büyükannesi vardır: Rut. O da bir kahramandır. Boaz, bu pagan kızın daha önce tanımadığı bir halkın kaderine ortak olması konusundaki büyük cesaretini kabul etmiştir.
Boaz ona şöyle cevap vermişti:
Kocanın ölümünden sonra kaynanan için yaptığın her şey bana bir bir anlatıldı. Anneni babanı, doğduğun ülkeyi bıraktın; önceden hiç tanımadığın bir halkın arasına geldin. Rab yaptıklarının karşılığını versin. Kanatları altına sığınmak için kendisine geldiğin İsrail’in Tanrısı Rab seni cömertçe ödüllendirsin.
Rut 2:11-12
Rut’un tanımadığı bir millete katılmasından dolayı teşekkür edildiğini okurken, ister istemez Yahudiliğe geçiş yapmak için başvuru yapan herhangi bir Yahudi olmayan kişiye yöneltilen soruyu düşünürüz: “Sizi Yahudiliğe geçmeye iten şey nedir?” Bu dönemde Yahudiler’e zulmedilmekte, onların baskı altında tutulmakta, hor görülmekte, taciz edilmekte, rahatsız edilmekte olduğunu bilmiyor musunuz?” (Yevamot 47a). Tabii ki, Boaz bunu açıkça ifade etmedi; ama sözlerinin anlamı aynı gerçeğe işaret etmektedir: Sadece bir kahraman bizim gibi “tuhaf” ve yalnız bir millete katılır.
Bu harikadır! Boaz’ın sözleri, Yahudi ile Yahudi olmayanlar arasındaki gerginliğin henüz bilinmediği bir zamanda, Yahudi tarihinin henüz şafağında konuşulmuştu. Bu bölümü, Haman’ın soykırım girişimi, İskenderiye’den çıkan ve Hristiyan İncilleri’ndeki Yahudi nefreti izledi. Dünya, Yahudilerin benzersizliğinden, sözde soyutlanma politikası ve sözde benmerkezciliğinden habersizdi. Bununla birlikte, Boaz, Rut’un bu tuhaf ve yanlış anlaşılan insanlara katılmaya cesaret etme konusundaki kararlılığına hayran kaldı.
Yahudiler, Yahudi milletinin doğuşundan bu yana “tuhaf” insanlar olmuştur. Toplumsal kine meydan okuma, bu bilinmeyen insanlar ile özdeşleşmek her zaman cesaret gerektirmiştir. Kutsal Kitap’ın ilk dönemlerinde Yahudiler ile ilgili gizemli olan konu neydi? Görünmez ve fiziksel olmayan tek bir tanrıya inanmaları paganlar için kafa karıştırıcıydı.
Rut kahraman bir kadındı; kendisine yabancı olan insanlara katıldı ve kendisini anlamadığı bir yaşam tarzına adadı. Sınırsız zevk ve fazla serbestliğin ibadette bir unsur olduğu putperest bir arka plandan geliyordu ve bunun yerine disiplini, sınırsız haz çağrısını reddetmeyi talep eden bir dine katıldı.
Yabancılar için, Yahudilik zor bir dindir. Alaha’nın (Yasa ile ilgili konular) insan yaşamının her aşamasına müdahale etmesi, Yahudiliğin en küçük konular ile bile ilgilenmesi, bu dine adanmış olmanın şaşırtıcı ve neredeyse insanüstü görünmesini sağlar. Ayrıca, Hakimler döneminde bile, Yahudi olmak, dünyanın geri kalanından ayrılmak demektir. Avraam ha-Ivri’nin, yalnız Avraam’ın kaderi, Yahudilere her zaman eşlik etmiştir.
Kısacası Yahudiliğe geçiş, yasayı yerine getirme, pratik yaşam düzeyinde ve aynı zamanda Yahudi olmayan dünya ile olan ilişkilerde de kahramanca bir eylemdir. “Rab’bin her söylediğini yapacağız, O’nu dinleyeceğiz” (Çıkış 24:7) sözlerinden sonra Talmud’un Yahudiler’i “gibborey koah” yani “kahramanlar” olarak nitelemesi (Şabat 88a) sürpriz değildir.
Kral Maşiah, kahramanlık nitelikleriyle donanmış olmalıdır, çünkü; O statükoyu (mevcut durum) değiştirmeye, fikir ve düşüncelerde devrim yaratmaya, hayata yönelik bakış açımızı dönüştürmeye geliyor. Kötülüğe meydan okuyacak, acımasızlığa karşı duracak, adaletsizliğe meydan okuyacaktır:
Yoksulları adaletle yargılayacak, yeryüzünde ezilenler için dürüstçe karar verecek. Dünyayı ağzının değneğiyle cezalandıracak, kötüleri soluğuyla öldürecek.
Yeşaya 11:4
Kahramanca eylem olmadan Maşiah anlamsızdır.
Kutsal Kitap dönemlerinde o zamanın yoksulları, orakçılardan sonra gelip, hasattan sonra (tarladaki) ekinleri toplardı. Tanrı da, hasattan sonra (tarladaki) mısır başaklarını değil ama güzel eğimleri ve asil erdemleri topladı. Onlardan Kral Maşiah’ın ruhunu ördü.
Tanrı, Moav’da kahraman bir kız buldu. Tanrı, insanlığın derinliklerinde gizlenmiş en iyi ve en güzel unsurları içerecek olan Maşiah kişiliğinin oluşumu ve yaratılışıyla “meşguldü”. Tanrı, kızı Yahudiye’ye getirdi, böylece Maşiah’ın kişiliğini yaratmada O’nunla işbirliği, ortaklık yapabilirdi.
Ruhu ne kadar kahraman ve devrimci olursa olsun, kalbi derin sadakat ve minnettarlıkla doluydu ve yalnızlık ve teslim olma kahramanlığına katkıda bulundu. Aslında, kahramanlığı kayınvalidesine olan sadakatinin sonucuydu. İlk sözleri olan “Seni bırakıp geri dönmemi isteme!” büyük alçak gönüllük içeriyordu. Naomi, harman alanını ziyaret etmesini ve Boaz’ın ayaklarını açığa çıkarması gibi tuhaf bir şey yapmasını söylediğinde, kayınvalidesiyle tartışmadı. “Harman yerine giderek kaynanasının her dediğini yaptı” (Rut 3:6). Yaşlılara saygı, alçak gönüllülük ve şükran duygusu vazgeçilmezdir. Kahramanlık, alçak gönüllülük ve sadakat ile el ele gitmesi koşuluyla önemlidir.
Devamı: Lot’un İki Kızı ve Ensest: “Lot’un Kızı, Tamar ve Rut: Maşiah’ın Anneleri”
Kaynak:
Rabbi Joseph B. Soloveitchik, Abraham’s Journey: Reflections on the Life of the Founding Patriarch, KTAV Publishing House, 2008.