Kabalat Tora

Main Menu

  • Soru-Cevap (Tümü)
  • Kavramlar (Tümü)
  • Kitap (Tümü)
  • Video (Tümü)

logo

Header Banner

Kabalat Tora

  • Soru-Cevap (Tümü)
  • Kavramlar (Tümü)
  • Kitap (Tümü)
  • Video (Tümü)
  • Öznellik [38]

  • Bağ’ın Merkezi [37]

  • Ham neden yaptı? [36]

  • Ham ne yaptı? [35]

  • İki Rol [34]

Kavramlar
Home›Kavramlar›İki Ağacın Hikayesi (8)

İki Ağacın Hikayesi (8)

By Gökhan Duran
8 June 2019
559
0
Share:

Arzu adlı savaşçı

 

Bir önceki yazımızda, bir tanesinin aldatıcı olduğunu söylediğim üç ahlaki ikilemden söz etmiştik:

 

Yaşlı annemin evden taşınmadan önce evini düzenlemek için yardımıma ihtiyacı var, ama çocuğumun da finallere hazırlanmasına yardım etmeme ihtiyacı var. Akşamı kiminle geçireceğim?

 

Öğretmeni Billy’e Bobby’nin sınavında kopya çekip çekmediğini sorduğunda, Billy arkadaşı Bobby’yi korumak için öğretmene yalan söylemeli midir?

 

Manhattan’da karanlık ve yağmurlu bir gecede otomobilinizi park yerinden çıkarırken başka bir otomobile hafifçe çarptınız. Etrafa baktınız, sokak tamamen karanlık, kimse sizi görmedi. Not bırakır mıydınız?

 

Aldatıcıyı buldunuz mu?

 

Yanıltıcı ikilemin sonuncusu olduğunu fark ettiyseniz – Manhattan’daki karanlık ve yağmurlu gece – o zaman aynı fikirdeyiz.

 

İlk iki ikilem belirli bir ortak öğeyi paylaşmaktadır: Bu ortak öğe, birbirine rakip iki ideal arasında seçim yapma durumudur. Her ideal kendi başına değerli ya da soyludur ve ikilem sadece bu iki ideal birbiriyle rekabet etmek zorunda kaldığı için ortaya çıkmaktadır.

 

Örneğin, Bobby ve Billy’i düşünün. Dürüstlük ve sadakat; her ikisi de savaşmaya değer ideallerdir. Fakat iki değer sizi farklı bir yöne yönlendirdiğinde, hangisi kazanır?

 

Ya da anne ve çocuklar arasında seçim yapma ikilemi: Yakınlarıma karşı yükümlülüklerim vardır. Peki, bu iki yükümlülük arasında nasıl seçim yapacağım?

 

Bu iki ikilemde ringde iki savaşçı vardır ve soru şudur: Hangi savaşçı kazanır? Hangi değer baskındır? Yaratıcım benden nasıl davranmamı beklemektedir?

 

Şimdi son duruma dönelim: Manhattan’daki o karanlık ve yağmurlu gece, o notu bırakıp bırakmayacağımı düşünmekteyim. Burada birbirine rakip “idealleri” tanımlamaya çalışalım: İlk değer olarak dürüstlük var. Dürüstlük ideali bize notu bırakmamızı söylemektedir. Tamam, şimdi karşıt ideal nerededir? Dikkatli düşünün…

 

Yoktur. Bir saniye! İkinci bir ideal yoksa o zaman ne yapmamız gerektiğini bulmak için neden kendimiz ile bir mücadelede bulunuyoruz? Cevap ortada ve basit olmalı. Sadece bir tane “savaşçı” varsa o halde kararımızı hemen onun lehine verip uygulamamız gerekmez miydi? Bizi ikilemde bırakan nedir?

 

Cevap: Burada gerçekten başka bir savaşçı vardır. Ama bu savaşçı bir ideal değildir. Bu savaşçının adı “arzudur.”

 

Bu son ikilemdeki savaş, dürüstlük olan ideal ile ne yapmayı istediğiniz arasındadır. İki savaşçı basitçe şöyle adlandırılır: Notu bırakmak istememenize karşı dürüstlük.

 

Elbette bu, beyninizin size olayları sunma şekli değildir. Çarpmış olduğunuz arabayı incelerken ve kararınız konusunda mücadale yaşarken içimizdeki diyalogumuzu dinleyelim:

 

“Biliyor musun, gerçekten o notu bırakmalıyım … Ama … bir saniye – bunu yapmadan önce, arabadaki o çöküntüyü yapan kişi olduğumdan gerçekten emin miyim? Evet, geri giderken bir çarpma sesine benzer bir ses çıktı ama belki sadece bir çöp kutusuna ya da başka bir şeye çarptım. Evet, bu arabaya da çarpmış olabilirim ama bu kadar büyük bir çöküntüye neden olmuş olabilir miyim?

 

Eğer bu arabaya daha önce çarpan olduysa ve bir not bırakmış olsaydım, ne kadar enayi olacaktım! Ayrıca, arabasını neden benim aracıma bu kadar yakın park etti ki? Bir de ona bir not bırakmayı düşünüyordum, ne kadar aptalım. Nasılsa bu kadar pahalı bir otomobilin sigortası vardır ve bedeli sigorta şirketi ödeyecek. Neden bir sigorta şirketini koruyorum ki?”

 

İşiniz bittiğinde, oradan uzaklaşmanın doğru ve erdemli bir davranış olacağına kendinizi çoktan  ikna etmişsinizdir. “Acaba, benim otomobilime çarpan o olsaydı, bana not bırakır mıydı? Ah, ne kadar safım!”

 

Ama bu içsel diyalogdaki dürüstlük erdemine karşı duran savaşçılar gerçek değildir. İkinci savaşçının asıl adı sadece arzudur.

 

“İyinin ve kötünün” dünyasına hoş geldiniz!

 

Arzunun akıl oyunları

 

Büyüleyici bir Midraş bu fikri açıklamaktadır. Midraş olarak bilinen eski rabbinik yorumlar, genellikle alegori dilinde konuşur ve tuhaf elbisesi içinde onun mesajı kasıtlı olarak gizlenir. [Luzzatto’dan Maharal’a kadar geleneksel yorumcular, Midraş’ın ifadelerini nadiren kelime anlamı ile alırlar.] İşin sırrı, satırlar arasını okumak ve bilginlerimizin ne demek istediğini bir araya getirmektir. Öyleyse derin bir nefes alın ve bunu deneyin:

 

Midraş’ın bilginleri, bir insan öldükten sonra, Göksel mahkemenin, bir kişinin Kötü Eğilimi’ni , yani İbranice “yetzer hara”sını olduğu gibi görmesine izin verdiğini belirtir. Bilginler, eğer söz konusu kişi yaşamı boyunca dürüstse, Kötü Eğilim’in kendisine bir dağ gibi göründüğünü ve eğer kötü bir kişiyse, ona alçakça bir tepe olarak göründüğünü söyler. Her iki durumda da, söz konusu kişi şaşkındır: İlki bu kadar büyük bir dağın üstesinden gelebildiği için şaşkındır, ikincisi ise bu kadar küçük bir tepenin onu nasıl vazgeçirmiş, yolundan etmiş olduğu için şaşkındır.

 

Bilgeler burada ne ne demek istemektedir? İlk bakışta, bilginlerin bu öğretisi sezgiye aykırıdır. Aslında tam tersinin olması beklenirdi: “Dağ” tarafından ezilen, bastırmanın imkansız olduğunu düşündüğü arzular tarafından teslim alınan kişinin kötü kişi olması gerekmez miydi ? Ve arzuları kolayca başedebileceği kadar küçük, sadece alçak bir tepe olan kişinin de dürüst olan kişi olması gerekmez miydi?

 

Bir arkadaşım bir keresinde bana ilginç bir açıklama önerdi: Belki de doğru kişi ile kötü biri arasındaki fark, birinin diğerinden daha büyük veya daha yoğun yetzer hara’ya sahip olması değildir. Aradaki fark, kötü insanın “yetzer hara”sına yenik düşerken, dürüst kişinin bunun üstesinden gelebilmesidir. Ve bu, geriye dönüp baktığında her birinin gördüğü şeyi değiştirir: Dürüst kişi tatmin edilmemiş olan arzusunu görürken; kötü kişi, teslim olduktan sonra arzunun ona nasıl göründüğünü görür.

 

Arzu tatmin edilmediği zaman, bir dağ gibi görünür. Çikolatalı pastadan yemeden hemen önce, daha lezzetli bir şey olmadığını düşünürsünüz. Fakat dikiz aynasından geriye baktığınızda arzu farklı bir görünüme sahiptir. Son kırıntıları bitirdikten sonra dağın kaybolduğunu görür ve gerçek ile yüzleşirsiniz: Çikolatalı pasta otuz saniye boyunca iyiydi ama şimdi spor salonunda iki saat geçirmeniz gerekiyor.

 

Bunlar öznelliğin tuzaklarıdır. “İyi ve Kötünün Ağacı”ndan sonraki zamanda, bugün, Manhattan’ın yağmurlu sokaklarında bir ikilem doğar. Arzu, tüm büyüklüğü ve gücü ile “sanal savaşçıların” arkasına saklanarak, kendimizde görünmeyen bir yerde kalır. Bu öznellik dünyasında kötülük güzel elbiseler giyebilir – ve öyle olunca, gerçekten erdemli ve zorlayıcı olan eylem ile baştan çıkarıcı olan arasındaki farkı bilmek artık zordur.

 

Arzunun başlangıcı

 

Yılanın sözleri, erdemmiş gibi görünen baştan çıkarıcılığın canlı bir örneğidir. Manhattan’daki yağmurlu gecede olduğu gibi, ağaçtan yemesi veya yememesi konusunda Adam ve Hava da benzer bir ikilem yaşamıştı:

 

“Tanrı’nın hangi ‘sesini’ dinlemeliyim? İçimdeki arzuyu mu yoksa bana sözlerle gelen Tanrı’nın emrini mi?”

 

Yeterince makul bir soru gibi görünüyor. Ve belki de, bu arzu ağacından yemenin iyi nedenleri vardı. Hayatımıza arzuyu eskisinden daha güçlü bir şekilde getirmenin doğru, iyi ve değerli olduğunu düşünmek için iyi nedenler vardı. Sonuçta, yılan “Tanrı’nın sesini” oluşturan içgüdü ve arzu konusunda yanlış değildir. Tutku, Tanrı’dan gelir ve bunu tecrübe etmek bizi insan yapan şeyin temel bir parçasıdır. Sabahları başarma duygusu olmadan uyanmak ya da özlem hissi olmadan muhteşem bir gün batımına bakmak nasıl olurdu? Ya sanat sıkıcı görünse; romantizm ruhsuz ve çekici olsa; şiir ruhlarımızı canlandırmasa? Hayatın hala yaşamaya değer olup olmadığını sorabiliriz. Bir dereceye kadar, tutku hayatın en önemli parçalarındandır.

 

Hepsi çok makul, değil mi? Ancak Manhattan’daki yağmurlu gece gibi, bu ikilemin de bir alt metni var. Akıl yürütmeye dayanan çıkarımlar başka bir gündemi maskelemektedir. Adam ve Hava doğru ve yanlış dünyasında olsalar bile, “iyi ve kötülük” dünyası bizi çağırdı ve arzu etkisini göstermeye başladı.

 

Zeki okuyucu, Hava’nın Tanrı’nın ağaçtan kaçınması konusundaki emrini yılana söylediğinde, emirden birkaç ayrıntıyı değiştirdiğini fark edecektir. İlk bakışta bu değişiklikler oldukça zararsız görünmektedir. Örneği Hava, Adam ve kendisinin kaçınması gereken ağacı “Bahçe’nin merkezinde” olarak tanımlar. Ama ikinci bölüme dönerseniz, yasak ağacın bulunduğu yerin bahçenin merkezi olmadığını göreceksiniz.

 

Ayetlere dikkatlice bakarsanız, Hava’nın yaptığı tek değişikliğin bu olmadığını görürsünüz – aslında başkaları da vardır. Bu da beni şu ev ödevine getiriyor: Kalemi çıkar ve bu farklılıkların bir listesini yap: “Hava, Tanrı’nın koyduğu yasağı hangi yönlerden değiştirdi?” Listenizi tamamladığınızda kendinize sorun: “Hava, bu detayları neden değiştirdi?”

 

Elbette, Hava’nın bir iletişim hatasının talihsiz bir kurbanı olması mümkündür. Ağaçtan sakınmaları için ilk emir verildiğinde henüz yaratılmamıştı ve belki de Adam onu yanlış bir şekilde Hava’ya aktarmıştı. Olabilir. Ancak başka bir şey olup bitiyor olabilir.

 

Dikkatlice bakın, ilk emir ile Hava’nın onu ifade edişi arasındaki farkların bir örüntüye sahip olup olmadığını görün.

 

Şahsen böyle bir örüntü bulunduğunu düşünüyorum. Kutsal Kitap’ı açın ve benimle aynı fikirde misiniz söyleyin?

 

Devam edeceğiz.

 

Kaynak: Rabbi David Fohrman

Post Views: 760
0
Shares
  • 0
  • +

Leave a reply Cancel reply

0
logo

Yahudilik hakkında makaleler yazıyor, çeviri yapıyor, videolar hazırlıyorum.

Sorularınızın tamamına yanıt vermeye çalışacağım. E-posta ile ya da "iletişim" bölümünden bana ulaşabilirsiniz.

Hakkımda

  • ..
  • ..
  • gokhanduran.bv@gmail.com

Instagram

kabalattora

Ben Noah Yasaları SORU: Ben Noah Yasaları ismin Ben Noah Yasaları

SORU: Ben Noah Yasaları ismini nereden almaktadır?

CEVAP: Tüm insanlık, Noah’ın soyundan geldiği için, tüm insanlığın sorumlu olduğu ahlaki kurallara Noah’ın Çocukları Yasaları adı verilmiştir. Bu isim, Babil Talmudu Sanhedrin 56a bölümünde kullanılmaktadır.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #hristiyanlık #yahudi
Yahudiliğin bir ırk veya belirli bir halka ait b Yahudiliğin bir ırk veya belirli bir halka ait bir din olduğunu, Yahudiliğe geçişin mümkün olmadığını, Yahudilerin aralarına diğer halklardan insanları almadıklarını, kapalı bir toplum olduklarını duymuşsunuzdur. Sayısız diğer konularda olduğu gibi bu konu hakkında da, içinde bulunduğumuz toplum içerisinde, temelsiz, kulaktan dolma ve nefret dolu yanlış bilgiler bulunmaktadır.

Devamı için: kabalat.com

#yahudi #yahudilik
Öncelikle iddiayı görelim: Mika 5:1 (Hristiyan Öncelikle iddiayı görelim:

Mika 5:1 (Hristiyan İncili’nde 5:2) “Ama sen, Beytlehem Efrata, Yahuda boyları arasında küçük olduğun halde, İsrail üzerine hükümdar olacak bana senden çıkacak. Onun kökeni eskiden, eski günlerdendir” ayetindeki “sen, Beytlehem Efrata” “veata beytlehem efrata” ifadesi eril bir ifadedir. Tanah’ta yer alan şehir isimleri eril değil dişildir. O halde Beytlehem bir şehir olamaz.

Ayrıca, söz konusu ayetin devamında (küçük) “tsair” kelimesi de erildir. Eğer Beytlehem, bir şehri ifade ediyor olsaydı bu kelimeyi niteleyen “tsair” kelimesi de dişil “tsairah” olmalıydı. Öyleyse, beyt-lehem bir şehri değil, Lehem Evi’ni yani Lehem klanını ifade etmektedir.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #yahudi #hristiyanlık
Tora, Mısır’dan Çıkış Kitabı’nda Yitro Tora, Mısır’dan Çıkış Kitabı’nda Yitro Peraşası’nda 20. Bölüm’de On Temel Buyruğun verilmesinden hemen sonraki Mişpatim Peraşası’nda, söz konusu on ilkenin ayrıntıları verilir ve bu ayrıntılara ilk olarak kölelik ile ilgili yasalarla başlanır (Bakınız Çıkış 21.2-6). Bu peraşada, Tora’nın büyük üslup özelliklerinden birini, bir olayın anlatımından sonra yasaların ilan edilişine geçişi görürüz.

Bu peraşaya kadar Mısır’dan Çıkış Kitabı’nın esas konusu Yahudiler’in Mısır’daki esaretinden kurtuluşu ve özgürlüğe doğru yolculuğudur. Şimdi ise ayrıntılı yasalar, “özgürlük anayasası” açıklanacaktır.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #yahudi
Çoğu Hristiyan, Yahudilerin işlemiş olduğu günahlar, yapmış oldukları kötülükler nedeniyle, Tanrı’nın Yahudiler’den yüz çevirdiğini (İbraniler 8:9), Yahudiler ile anlaşmasını bozduğunu, Yahudiler’in artık Tanrı’nın seçilmiş ulusu olmadığını iddia eder.

Sardisli Melito’nun (M.S. 2 Yüzyıl) inanç bildirgesine göre Yahudiler, Tanrı’yı öldürdükleri için, antlaşmayı kaybetmiştir. Bu nedenle Kilise artık “Yeni İsrail”dir.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #hristiyanlık #kilise
Kutsal Kitap’ın Yaratılış Kitabı’nın 6-1 Kutsal Kitap’ın Yaratılış Kitabı’nın 6-10 bölümlerinde anlatılan Noah Tufanı’nın, Gılgamış Destanı’nda anlatılan tufan hikayesinden alındığı iddia edilmektedir. İnceleyelim:

Sümerlilerin Ziusudra hikayesi, Akkadlıların Atrahasis Destanı ve Gılgamış Destanları, Yaratılış Kitabı’nda anlatılan Noah’ın Tufanı anlatımına ek olarak Yakın Doğu’da anlatılmış olan tufan hikayeleridir.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #yahudi #hristiyanlık
Mika 5:1 (2) Kutsal Kitap, Mesih’in doğum yerin Mika 5:1 (2) Kutsal Kitap, Mesih’in doğum yerinin Beytlehem olacağını mı söylemektedir?

Dört kanonik İncil yazarı içerisinde sadece Matta, Yahudi Kutsal Kitabı’ndan alıntılar yaparak, bu ayetlerin İsa tarafından  yerine getirildiğini iddia eder. Her birinin yanlışlığı kolaylıkla gösterilebilecek olan Matta’nın bu iddialarından birine göre Mesih’in doğum yeri Yahudi Kutsal Kitabı’nda belirtilmiştir.

Devamı için: kabalat.com

#yahudi #yahudilik #hristiyanlık #mesih
Kutsal Ruh

Mezmurlar 33:6 Gökler Rab’bin sözüyle ve onların bütün orduları ağzının nefesi ile yaratıldı.

 

Bu mezmurda, “nefes” olarak tercüme edilen kelimenin orijinali İbranice “ruah” (ר֥וּחַ) kelimesidir. “Ruh” olarak tercüme edilebilir. “Söz” olarak tercüme edilen kelimenin orijinali İbranice “devar” (דְבַ֣ר) kelimesidir. Üçlü Birlik doktrinine iman eden Hristiyanlar, bu mezmurda üçlü birliğe atıf olduğunu savunurlar. Onlara göre, “Ruh” kelimesi ile işaret edilen Kutsal Ruh, “Söz” kelimesi ile işaret edilen de Oğul’dur. Dolayısı ile hem Kutsal Ruh hem Oğul, Yaratılış’a katılmış eş yaratıcılardır.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #hristiyanlık #islam #yahudi
İsa, kaç tane eşeğe bindi? İsa, Yeruşalayim İsa, kaç tane eşeğe bindi?

İsa, Yeruşalayim’e girerken kaç tane hayvana bindi? Dört kanonik İncil’den üç tanesine, Markos 11:7, Luka 19:29-35 ve Yuhanna 12:14’e göre İsa bir tane sıpaya binmiştir. Bu Hristiyan İncili yazarları, kendi hikayelerini, Zekeriya Peygamber’in Mesih’in Yeruşalayim’e sıpaya binerek girişi ile ilgili peygamberliği İsa tarafından yerine getirilmiş gibi yazmışlardır.

Bu sitede onlarca kez gösterildiği gibi, Matta Kitabı’nın yazarı İbranice bilmiyordu ve bu da tuhaf bir sonuca yol açmıştı. Matta Kitabı’nın yazarı, Zekeriya 9:9 ayetinde yer alan peygamberliği yanlış anlamış, Mesih’in Yeruşalayim’e bir yerine iki hayvan üzerinde girdiğini sanmıştır. Yani, Matta’nın “Palmiye Pazarı’nda” İsa, iki hayvanın üzerine binmişti!

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #hristiyanlık #yahudi
Gerçekliği Yönetmek (Haşgaha Pratis) Tanrı, E Gerçekliği Yönetmek (Haşgaha Pratis) Tanrı, Evren'i Nasıl Yaratır? Bölüm 03

Devamı için: kabalat.com

#tanya #torahvisuals #kabalat #hasidizm #Yahudilik #yahudi
Çok tanrılı dinlerde, tanrılar ile cinler aras Çok tanrılı dinlerde, tanrılar ile cinler arasındaki ayrım değişkendir. İyi ve kötü tanrılar olduğu gibi iyi ve kötü cinler de vardır. Tanrılar ile cinler arasında niteliksel bir fark yoktur; hatta cinin bir ismi “kötü tanrı”dır. Bunun nedeni, çok tanrılı dinlerde, doğadaki her büyük olay ve kuvveti yöneten bağımsız bir tanrının var olmasıdır. Bu dinlerde cinlerin tanrılardan farkı; daha az güçlü olmaları, daha az bireyselliğe sahip olmaları, ara sıra tanrılara karşı ayaklanmaları ve bazen de başarılı olmalarıdır. 

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #hristiyanlık #islam
Tanrı kimin kurtulacağını seçti mi? Kalvinis Tanrı kimin kurtulacağını seçti mi?

Kalvinistler neye inanır?

Kalvinistlere göre Tanrı, ezelde, henüz Dünya’ya gelmeden önce insanlardan kimin kurtulacağına kimin ise lanetli olduğuna karar vermiştir.

Tanrı, kurtulmaları için seçilmiş insanları ve lanetlileri dünya hayatında yapacakları iyi veya kötü davranışlara bakmaksızın ezelde belirlemiştir!

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #hristiyanlık #kalvinizm
Kalvinistler neye inanır? Reform Protestanlar ve Kalvinistler neye inanır?

Reform Protestanlar veya Kalvinistler, insanın başlangıçta işlemiş olduğu günah nedeniyle doğasının tamamen bozulmuş olduğuna, kendi günahlı doğasına esir olduğuna, artık kendi kurtuluşu konusunda hiçbir şey yapamayacak durumda olduğuna inanırlar.

Onlara göre insanlar, kendilerini kurtuluşa götürecek iyi işleri seçme özgür iradesine sahip değildirler. Kendi kuvvetleriyle iman edemezler. Tora’daki buyrukları yerine getirerek, iyi işler yaparak yaşama kavuşmak mümkün değildir.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #yahudi #hristiyanlık
Mezmur 110:1 “Rab, Rabbim’e dedi ki?” Hrist Mezmur 110:1 “Rab, Rabbim’e dedi ki?”

Hristiyan İncili’nde Matta Kitabı’nda İsa, Ferisiler’e dönüp sorar:

Matta 22:42 Ferisiler toplu haldeyken İsa onlara şunu sordu: “Mesih’le ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? O kimin oğludur?”

Yani, günlük konuşma diliyle “Mesih kimin soyundan gelecektir?” diye sormaktadır.

Onlar da, “Davut’un Oğlu” dediler.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #hristiyanlık #yahudi
Mezmurlar 40:6 “bana bir beden hazırladın?” Mezmurlar 40:6 “bana bir beden hazırladın?”

Kilise’nin ana inanç ilkesi, yalnızca kan sunusunun günahı aklayabileceğidir. Bu öğretiye göre, İsa’nın ölümü, her insanın sözde asli günah nedeniyle günahkar doğmasını aklayabilecek tek yoldur.

Sadece kan sunusunun günahı aklayabileceği görüşü, kolayca görülebileceği gibi Yahudi Kutsal Kitabı tarafından yalanlanmaktadır. Örneğin, Mezmurlar Kitabı, Yeşaya, Mika, Hoşea ve Yeremya Peygamberler günahkar insanları günahlarını aklamak için kurbanlara güvenmemesi konusunda uyarmaktadır. Peygamberlerin sözleri Hristiyan inancına tamamen zıttır.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #yahudi #hristiyanlık
Daniel 7:13 “Göğün bulutlarıyla gelen insano Daniel 7:13 “Göğün bulutlarıyla gelen insanoğluna benzeyen biri” kimdir?

Hristiyan İncili’nde “İnsanoğlu” terimi birçok kez kullanılır ve İsa bu terimi kendisi için kullanır. (Bkz. Matta 9:6, Matta 10:23, Matta 11:19, Matta 12:8, Matta 12:32, Matta 12:40, Matta 13:37, Matta 13:41-42, Matta 16:13, Matta 16:27-28, Matta 17:9…)

Hristiyan İncili’ndeki “İnsanoğlu” belirli bir kişiyi, İsa’yı tanımlar, belirlilik edatı alır ve ilk harfi büyük harfle yazılır, Daniel 7:13 ‘deki “insanoğlu” terimi ise belirlilik edatı almaz ve “bir” insanoğlu olarak yazılır. Hristiyanlar, Daniel 7:13 ayetini tercüme ederken, “insanoğlu” kelimesinin ilk harfini büyük harfle yazarlar ki, bu terim İsa’yı işaret ediyormuş gibi görünsün. Oysa, ayetin orjinalinde belirlilik edatı olmadığı gibi, İbranice dilinde büyük harf de yoktur. Hristiyanlar, Yahudi Kutsal Kitabı’nın birçok yerinde olduğu gibi, Daniel Kitabı üzerinde de oynama yapmaktan çekinmezler.

Devamı için: kabalat.com

#yahudi #yahudilik #hristiyanlık
Sabah Yıldızı Lucifer Lucifer kelimesi, kelime Sabah Yıldızı Lucifer

Lucifer kelimesi, kelime anlamı olarak “ışık taşıyan” anlamına gelir. “Işık” anlamındaki Latince “lux” kelimesi (Proto Hint Avrupa dilinde “leuk” kelimesi) ve latince “taşıma” anlamındaki “ferre” kelimesinden (Proto Hint Avrupa dilinde “bher” kelimesi) oluşur.

Devamı için: kabalat.com

#yahudi #yahudilik #hristiyanlık
Levililer Kitabı tam olarak Mısır’dan Çıkı Levililer Kitabı tam olarak Mısır’dan Çıkış Kitabı’nın bittiği yerde başlar. Mısır’dan Çıkış 40:34-35 ayetlerinde, Tanrı’nın kevod’unu, Tanrı’nın Kutsiyeti’nin ortaya çıkışını okuruz. Daha önce Sinay Dağı’nda duran Tanrı, tarifini Moşe’ye verdiği ve dağın eteğinde inşa edilen Mişkan’a iner:

"Bulut, Buluşma Çadırı’nı kapladı ve Tanrı’nın Onuru (ukevod) Mişkan’ı doldurdu. Moşe Buluşma Çadırı’na giremedi; zira bulut [çadırın] üzerine çökmüş, Tanrı’nın Onuru (ukevod) Mişkan’ı doldurmuştu."

Devamı için: kabalat.com

#yahudi #yahudilik
Türkçe çevirilerde “peygamber” olarak tercüme edilen kelimenin orijinali İbranice “navi” kelimesidir. Bu kelime aynı dil ailesinde yer alan Arapça’da da “nebi” olarak yer almaktadır. “Navi” kelimesinin kökü “nun, bet ve alef” harflerinden oluşur (נבא). Bu kelimenin kökü “seslenmek” anlamına gelir. “Navi” kelimesi de “konuşan, seslenen” anlamındadır. Bu anlamın en açık örneği Mısır’dan Çıkış 7:1 ayetinde yer alır.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #yahudi
“Yazıcıların yalancı kalemi” (Yeremya 8:8) “Yazıcıların yalancı kalemi” (Yeremya 8:8)

Müslümanlar ve Hristiyanlar, Yahudi Kutsal Metinleri’ni didik didik ederek kendi inançlarına destek bulmaya çalışmaktadırlar. Yahudi Kutsal Kitabı’nda bulabildikleri ilgisiz ayetleri öncesi ve sonrasından kopartarak, konuyu değiştirerek, bilerek yanlış tercüme ederek veya kasıtlı biçimde yeni anlamlar vererek, Yahudi Kutsal Metinleri’nden onay aramaktadırlar. Bu konuda belki de an bariz biçimde çarpıtılan ayetlerden biri Yeremya 8:8 ayetidir.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #yahudi #hristiyanlık #islam
Load More... Takip edin

Mesih Çağı:

  • Soru-Cevap
  • Kavramlar
  • Kitap
  • Video
© Copyright kabalat.com Tüm Hakları Saklıdır.