Kabalat Tora

Main Menu

  • Soru-Cevap (Tümü)
  • Kavramlar (Tümü)
  • Kitap (Tümü)
  • Video (Tümü)

logo

Header Banner

Kabalat Tora

  • Soru-Cevap (Tümü)
  • Kavramlar (Tümü)
  • Kitap (Tümü)
  • Video (Tümü)
  • Öznellik [38]

  • Bağ’ın Merkezi [37]

  • Ham neden yaptı? [36]

  • Ham ne yaptı? [35]

  • İki Rol [34]

Soru-Cevap
Home›Soru-Cevap›Seçilmiş Olmak Ne Anlama Geliyor?

Seçilmiş Olmak Ne Anlama Geliyor?

By Gökhan Duran
29 April 2020
665
3
Share:

Bu ay içerisinde kutladığımız Pesah bayramına niçin bu ismin verildiğini hiç düşündünüz mü?

 

İbranice’de “Pesah” kelimesi Türkçe’ye “Fısıh” (İngilizce “passover”) olarak çevrilmiştir ve “es geçmek, atlamak” anlamına gelir. “Atlamak” anlamına gelen bir ismi bir bayramın ismi olarak seçmek oldukça garip görünüyor [1]. Şimdi, 3000 yıl önceye döndüğünüzü, göklerdeki bir melek olduğunuzu ve Yeni Bayramlara İsim Bulma Komitesi’ne katılmaya davet edildiğinizi hayal edin. Tanrı’nın İsraeloğulları’nın Mısır’daki kölelikten mucizevi kurtuluşunu anmak için yeni bir bayramı ilan ettiğini öğrendiniz ve bu bayram için bazı olası isimleri bulmak için beyin fırtınası amacıyla hemen iş arkadaşlarınız olan komitedeki diğer melekler ile çalışmaya başlıyorsunuz.

 

 

[1] Kutsal Kitap metni bu yedi günlük bayramı “Hag ha-Matzot”, “Matzot bayramı” olarak adlandırır ve Pesah’ı ilk gece için ayırmış gibi görünür (Levililer 23:5 – 6 vb.). Bununla birlikte, tüm bayramın karakterize edilmesi için Pesah isminin kullanılması Kral Yoşiyahu (Yoşiya) günlerine kadar uzanıyor gibi görünmektedir (örneğin, 2 Tarihler bölüm 35). Dahası, Talmud düzenli olarak tüm bayramı Pesah olarak adlandırır.

 

Solunuzdaki melek bu bayrama “Bağımsızlık Günü” ismini aday gösteriyor. Meleklerin çoğu bu ismi kabul ediyor: güzel, kısa, doğru noktaya temas ediyor. Başka bir melek “Özgürlük Günü diyebiliriz; Özgürlük Günü’ne ne dersiniz?” diyor. Bir grup melek bu fikre katılıyor. Özgürlük Günü önerisini tahtaya Bağımsızlık Günü önerisinin hemen altına yazıyorsunuz. Ama sonra odanın en arkasında duran bir melek elini kaldırıyor ve “Harika bir fikrim var. Bu isimlerden çok daha iyi. Buna “Pesah” (Atlama/Es geçme) ismini verelim. “Es geçme” gerçekten harika bir isim” diyor.

 

Siz de olabildiğince kibarca, “Biraz açıklığa kavuşturabilir misiniz? Bu, garip bir isim gibi görünüyor. Neden ‘es geçme’ adını verelim?” diyorsunuz. Odanın arkasındaki melek tekrar konuşuyor: “Burada bir kelime oyunu var” diyor. Küçük şakasını açıklamaktan dolayı biraz hayal kırıklığına uğramış görünüyor. “Tanrı’nın tüm bu belaları İsraeloğullarının gitmesine izin vermek için yaptığını biliyorsunuz ve sonra bu onuncu bela geldi, değil mi? Ve onuncu belada, Mısırlılar’ın ilk doğan çocukları öldürüldü. Ama İsraelliler? Kurtarıldılar. Yani Tanrı’nın İsraeloğulları’nın ilk doğan çocuklarını o gece “es geçtiğini” söyleyebilirsiniz. Anladınız mı? İlk doğanlarını atladı? Öyleyse buna Pesah diyelim!”

 

Melek arkadaşlarınızın ancak birkaç tanesinin etkileneceğini düşünürdünüz. Bu nasıl bir isim böyle? Tamam, ilk doğanların o gece yıkımdan kurtarılması çok güzel, ama tüm olan bitenler düşünüldüğünde; tüm o belalara, bir milletin yıllar süren kölelikten özgürlüklerine kavuşması olaylarına bir bütün olarak bakıldığında, ilk doğanların ölmesi belalar içinde sadece bir ayrıntıdır. Evet, önemli bir ayrıntıdır – hiç kimse ilk doğanlarının öldürülmesini istemez – ama yine de bir ayrıntıdır; büyük resimde bayramın gerçekte ne anlama geldiğini ele almaz. Özgürlük, bağımsızlık, kurtuluş veya bir ulusun doğuşundan bahsetmez. Ama Tanrı odanın arkasında duran meleğin önerisini kabul eder. Pesah adı kazanır. Duruma inanamıyorsunuzdur.Ve elbette, bu sadece bir düşünce deneyi değil; gerçek hayattır. Tora, Mısır’dan çıkışımızı kutlamak için bir bayram düzenler ve o bayramı Pesah olarak adlandırır!

 

Bundan ne anlam çıkaracağız? Belki de seçilen isim, bakış açımızı biraz değiştirmemiz gerektiğini gösteriyordur. Pesah’ı, özgürlüğümüzü elde ettiğimiz bayram olarak düşünme eğilimindeyiz. Yine de Tora, özgür kaldığımız bu gece için özgürlük ve bağımsızlık kısmını vurgulamaz, “es geçme” kısmını vurgular. Her nasıl oluyorsa, acaba bayramın özü gerçekten ilk doğanlarımızın o gece yaşadığı gizemli kurtuluş ile ilgili olabilir mi? Buna inanmak için iyi bir neden olabilir. Mısır’dan Çıkış hikayesinde ilk doğan çocukların rolünün çevresel olmaktan öte bir şey olduğu duygusunu hissediyoruz. İsrael’in özgürleştiği gecede ilk doğanlara olan şey, sanki daha fazlasını temsil ediyor gibi görünmektedir. Bunu ikinci bir düşünce deneyi ile gösterebiliriz.

Küçük Kara Kutular

 

Bir gün, kendi dininizi yaratmaya karar verdiğinizi düşünelim (bunu evde denemeyin). Takipçileriniz için bir grup teolojik ilkeyle birlikte birçok emri bir araya getirdiniz. Bir uzun kitapta hepsini yazıyorsunuz ve harika bir fikriniz var: Neden taraftarlarınızın bu kitabın ilkelerine bağlılıklarını ifade edebilecekleri yollar yaratmıyorsunuz? Hemen, bazı ritüeller yaratmaya karar veriyorsunuz. Bunlardan birinde, takipçileriniz kendileri için küçük kara kutular oluşturacaklar. Kitabın önemli bazı bölümlerini küçük kağıtlara yazıp bu kutulara koyacaklar. . Bu küçük kağıtlar, yeni inançlarının en temel ilkelerini içerecektir. Takipçileriniz, kutuları en az günde bir kez kollarına ve başlarına bağlayarak bu ilkelere bağlılıklarını gösterecekler.

 

Tefilin

 

Öyle görünüyor ki, Yahudiliğin böyle bir ritüel aracı vardır. Küçük kara kutular “tefilin” olarak adlandırılır ve Kutsal Kitap’tan kısa bölümlerin yazılmış olduğu küçük kağıt parçalarını içerirler. Düşünce deneyimize geri dönelim: Bu kutulara ne koyacağımızı düşünelim. Tüm bu yasalara sahip kitap Tora olsaydı, bu kutulara Tora’dan hangi kısa metinleri koymayı seçerdiniz? “Şema” olarak bilinen kısa metni aday gösterebilirsiniz. “Şema” kişinin Tanrı’ya olan temel inancını ilan eder ve genellikle Yahudi inancının temelinin ilanı olarak görülür: “Dinle İsrael, HaŞem Tanrı’mızdır ve HaŞem Tek’tir.” Bu ilanı, kutulara koymak iyi bir fikir olurdu, öyle değil mi?

 

Tamam. Biri daha ileri gidebilir ve Şema ilanının bir sonraki paragrafını da kutuya eklemeyi önerebilir. Bir sonraki paragraf insanlara Tanrı’yı bütün kalpleriyle ve tüm ruhlarıyla sevmelerini söyler. Bu metni de kutulara koymak iyi fikir olurdu. Kutulara başka ne koyardınız? Unutmayın, kutular küçük ve küçük kağıtlarda çok yer yok. Dikkatle seçim yapmalısınız. Daha önceki deneyimizdeki odanın en arkasındaki melek arkadaşımızın geri döndüğünü hayal edin. Elini kaldırıyor ve şunları öneriyor: “Neden ‘peter hamor‘ yasasını, boynu kırılan eşek yasasını dahil etmiyoruz?” “Affedersin? Anlamadım” diye karşılık veriyorsunuz, şaşırmış biçimde.

 

“Elbette” diyor, yasayı biliyorsun. Orada, Mısır’dan Çıkış Kitabı’nın 13. bölümünde yer alıyor. Bakın, Kutsal Kitap, İsraeloğulları’nın rahimden çıkan ilk erkek yavruların tümünü, ister insan, ister hayvan olsun tümünü Tanrı’ya ayırması gerektiğini söylüyor. Eğer bir insansa, bedelinin verilip söz gelimi Tanrı’dan geri alınması gereklidir. Eğer yavru bir hayvansa, o zaman duruma bağlıdır. Sunakta bir koyun gibi korban olarak sunulabilecek bir hayvansa, o zaman ilk doğan yavru Tanrı’ya bir korban olarak sunulur. Eğer bir eşek gibi korban için koşer olmayan bir hayvansa, sahibi onu parayla geri alabilir veya parayı kuzu gibi korban olarak sunulabilecek bir hayvan satın almak için kullanabilir. Bu konuda, bir eşekten özellikle bahseden bir yasa vardır:  “[Rahim] Açan her eşeği bir kuzu karşılığında kurtarmalı, eğer kurtarmazsan, onun boynunu vurmalısın.”

 

Melek derin bir nefes alır ve sonuca gelir: “Bence bu yasayı da küçük kutulara dahil etmeliyiz!” Eğer ritüel komitesinden sorumlu olsaydınız, muhtemelen bu melekten kendine başka bir iş bulmasını isterdiniz. Bu meleğe, “Bak, tamam, bu iyi bir yasa, ilk doğanı bedelini vererek geri alma, eşek ve diğerleri hakkındaki tüm değiş tokuş fikri güzel. Bu konuyu Levililer kitabında bir yere koymak harika olur. Ama küçük kutularda çok az yer var. Gerçekten çok gerekli olan temel yasalara, Yahudi olmanın ne demek olduğunu özetleyen yasalara ve fikirlere yer açmalıyız. İlk doğan eşek ile ilgili bir yasa için maalesef yer yok” derdiniz.

 

Ama bir dakika, düşünce deneyimizden çıkıp gerçek hayata döndüğümüzde şunu görüyoruz: Gerçekten de tefilin, boynu kırılan eşek yasasını içerir! Şaşırtıcı bir şekilde Tora, tefilinin bu yasaları içermesini zorunlu kılar. Neden? Çünkü Tora, Mısır’dan ayrıldığımız ve özgürleştiğimiz gece Tanrı’nın ilk doğanlarımızı nasıl kurtardığını hatırlatmak ister (Çıkış 13:14-16).

 

İşte burada. Özgür kaldığımız gece ilk doğan çocuklara yönelik tehdit ve bu tehditten kurtulmaları – bu fikirler tahmin ettiğimizden açıkça daha temeldir. Pesah ismini onlardan alır. Ve bu fikirler nihai kısa listeye (Kutsal Kitap’ın temel ilkelerini içeren tefillin içindeki yazılara) dahil edilmiştir. Bunu nasıl açıklayabiliriz? Tora’nın ilk doğan olma kavramını belki de daha büyük bir fikir için bir tür kısaltmalar veya semboller kullanarak kısa biçimde yazma biçiminde kullanıyordur. Dikkatinizi, bunu doğrulayan garip bir ifadeye çağırmak istiyorum. Mısır’dan çıkış anlatısının başlangıcında, on beladan ilki bile ortaya çıkmadan önce ortaya çıkıyor:

 

Paro’ya [o zaman şöyle] söyle: ‘Tanrı şöyle diyor: Yisrael Benim Oğlum; Behorum’dur. Sana [defalarca] Oğlum’u salıver ve Bana ibadet etsin dedim; fakat onu salıvermeyi reddettin. Bu yüzden Ben de senin behor oğlunu öldüreceğim’.

Çıkış 4:22-23 (behor: ilk doğan oğul)

 

Açıkça görüldüğü gibi Tanrı, Moşe’ye Paro’ya gitmesini ve Paro’nun İsrael’i serbest bırakması yönündeki talebini ileterek “İsrael’in ilk doğan oğlu” olduğunu söylemesini istemişti. Ama bu sözleri anlamak zordur; İsrael’in Tanrı’nın ilk doğan çocuğu olduğunu iddia etmek ne anlama gelir?

 

Belki İsrael’i ilk doğan olarak adlandırmak, Kutsal Kitap’ta yer alan şiirsel bir ifadeden fazlası değildir. Bu durumda, sadece Tanrı’nın İsraeloğullarını sevdiğini ifade ediyordur.Ancak, hiç kimse Kutsal Kitap’ın şiirsel ifadelerini kelime karşılığı olarak anlamaz. Kutsal Kitap, süt ve bal akan topraktan bahseder, ancak İsrael’e seyahat eden hiç kimse süt ve bal akan sokaklarda yürümek için galoş giymez. Kutsal Kitap, İsrael’i Tanrı’nın ilk doğan çocuğu olarak adlandırdıktan sonra, ayet devam eder:

 

Sana [defalarca] Oğlum’u salıver ve Bana ibadet etsin dedim; fakat onu salıvermeyi reddettin. Bu yüzden Ben de senin behor oğlunu öldüreceğim.

Çıkış 4:23

 

Tanrı, ilk oğlu İsrael ile Mısırlıların gerçek ilk oğulları arasında doğrudan bir karşılaştırma yapar. Bu karşılaştırmaya dayanarak, Mısırlılar’a Tanrı’nın ilk doğanını göndermezlerse, nihayetinde kendi ilk doğanlarının ölümüne maruz kalacaklarını söylenmektedir – onuncu bela sonunda ürpertici biçimde gerçekleşecek bir kehanet. Öyleyse açıkça belirtelim: İnsanlar bu ilk doğan – ilk doğan karşılaştırması nedeniyle ölecektir. Sen benim ilk doğan oğlumu alıyorsun; Ben de senin ilk doğan oğlunu alacağım! Şimdi, bu pek de şiirsel görünmüyor. Kulağa gerçek gibi geliyor. Tanrı’nın İsrael’in ilk doğan ulus olduğu iddiası konusunda oldukça ciddi olduğu anlaşılıyor. Ama neden? İsrael ortaya çıkan ilk ulus değildi. İsrael sahnedeyken birçok farklı ulus da vardı. İsrael hangi anlamda ilk doğandır?

İlk Doğan Bir Ulus

 

Bu noktada kesin olarak bir şeyi biliyoruz: İlk doğan teması Mısır’dan Çıkış hikayesinin her yerinde mevcuttur. Hikaye, Tanrı’nın Moşe’ye İsrael’in ilk doğanı olduğunu belirtmesiyle başlar, Mısır’ın ilk doğanlarının ölümü ile sona erer. Bu olaylar, Tefilin ve ilk doğanın kurtarılması gibi ritüeller ile anılır. Bunların tümünü anan bayram da ismini ilk doğanlarımızın başına gelen olaydan alır. İlk doğan teması, bu hikayenin dokunduğu kumaştır. Mısır’dan Çıkış’ı bilmek ilk doğan olmayı bilmek demektir. Belki de, Çıkış hikayesi düşündüğümüzden daha fazlasıdır. Özgürlük hakkında mı? Evet, kesinlikle öyle. Bağımsızlık ve bir ulusun doğuşu hakkında mı? Evet, bu da. Ama bundan daha fazlası var: Çıkış hikayesi bize kim olduğumuzu söyler. Bize sadece geçmişimizi değil, geleceğimizi de anlatan bir hikayedir. Sadece doğumumuzdan değil, kaderimizden de bahseder. Neden burada olduğumuzu ve neyi başarmamız gerektiğini anlatır. Çıkış hikayesi ilk doğan bir ulus olmanın ne demek olduğuyla ilgilidir.

 

Başa dönersek, İsrael ne anlamda Tanrı’nın behorudur? Neden, nasıl ve ne zaman böyle bir ismi almıştır? Tanrı’nın belalar başlamadan önce bahsettiği İsrael’in bu durumu, belki de önceden var olan bir şey değil, İsrael’in geleceği için bir umuttu; belki de sonunda İsrael’in kazanmak zorunda olduğu bir şeydi. Ne zaman? Mısır’dan çıkışın doruk noktasına geldiğinde Tanrı şöyle demişti: “İsrael benim ilk oğlumdur.… ve [Paro] fakat onu salıvermeyi reddedersen, Ben de senin behor oğlunu öldüreceğim.” Belki de tüm ilk doğanların (onuncu bela ile) tehdit edildiği an, Tanrı’nın İsrael’i kendi “ilk oğlu” olarak “aldığı” andı.

 

 

Tanrı’nın gerçekte Paro’ya söylediği şey şuydu: Tanrı’nın Mısır’daki kendi behoru dışındaki tüm behorları öldüreceği bir zaman gelecekti. O gece, Tanrı’nın behoru, Aşkın Ebeveynin behoru olma seçimini yaparsa, hayatta kalacaktır. Sadece dünyevi bir ebeveyne ait olmayı seçerse, yok olacaktır. İsrael bu seçimi özgür kaldığı gece başardıysa, bunu Pesah kurbanı aracılığıyla yapmıştır. Bir şekilde bu korban, İsrael için dönüştürücü olmuştur. Ne de olsa, Tanrı’nın Mısır evlerini İsraeloğulları’nın evlerinden ayırmak için kapı sövelerine sürülen kana ihtiyacı yoktu. Hayır, Pesah kurbanı, gerçekten bir şey yaptı: insanları bir köle topluluğundan, Tanrı’ya belirli, özel bir şekilde bağlı, bağımsız bir ulusa dönüştürdü – ki bu dönüşüm en iyi “behor olma” ile tanımlanabilirdi. Yüce Olan’ın behoru olmak ne demektir ve Pesah kurbanı bu dönüşümü gerçekleştirmede nasıl bir anahtar olabilir?

Dönüşüm Noktası

 

Bu sorulara biraz geri çekilerek bakalım: Mısır’dan Çıkış’ın mucizevi olaylarına bir bütün olarak baktığımızda, bu olayların iki amaca ulaşmak için tasarlandığını görebiliriz: İsrael’in özgür kalması ve bir Yaratıcı’nın varlığını tüm uluslara göstermek. Şimdi kendinize şunu sorun: Ulusal varlığınız böyle bir büyüklük ve olaylarla doğmuş olsaydı; kendi ulusal özgürlüğünüzü, bu özgürlüğü size veren mucizevi olayların anlamından ayırabilir misiniz? İkisini ayırmak doğru olur muydu?

 

Eğer Tanrı sizi esaretten çıkararak ve sizi özgür bırakarak Kendisi’ni Yaratan olarak göstermişse, bu özgürlük armağanını bir şekilde Yaradan’a adamak istersiniz. Ama bunu nasıl yapabilirsiniz? Pesah kurbanı, İsrael’in bu soruya cevap verme girişiminin başlangıcıydı. İsrael’in Yaratan için derinden kişisel bir şey yapma, Tanrı’nın “ailesi” içinde özel bir rol oynamaya – aileyi bir araya getirmeye yardımcı olan bir role istekli olduğunu ifade ediyordu. Tanrı’nın behoru, “ilk doğan çocuğu” olma isteklerini belirtiyordu.

Tektanrıcılığın Aile Dinamikleri

 

İnsanlığın çoğu zaman Tanrı’nın ailesini oluşturduğunu düşünmeyiz, ama Tanrı Yaratan ise ve biz onun çocuğuysak, o zaman bir aile tam olarak bizim olduğumuz şeydir – ama çocuklar ailenin bir parçası olduklarını bilmiyorsa bir aile olunabilir mi? Evdeki yetişkin kişi, çocuğun zihninde, kurabiye kavanozuna erişimini kısıtlayan, ancak çocuğun refahı için endişesi bunun ötesine geçmeyen bir kişidir. Bu çocuğun durumu trajiktir, çünkü; sadece ailesiyle olan bağlantısını anlamamakla kalmaz, aynı zamanda bir ailenin parçası olduğunu da anlayamamaktadır. Kendisini sadece ebeveyninden değil, erkek ve kız kardeşlerinden de uzak tutmaktadır.

 

Tektanrıcılık fikri bize insanların göklerde bir ebeveynimiz olduğu ve sonuç olarak hepimizin kardeş olduğumuzu söyler; büyük bir “ilahi aile”nin üyeleri gibi. İnsanlığın kardeşliği, bizlerin sadece bir kader kazasıyla değil, Yaradan’ın sevgisiyle kardeş olduğumuz ölçüde gerçektir. Mısır’dan Çıkış, insanlığa aşkın, göksel bir Ebeveyn’in var olduğunu açıkça ortaya koyan olaydı. Ama aynı zamanda, o ilahi uluslar ailesinin bir üyesinin, yeni doğmuş bir üyesinin ilk önemli adımı attığı ve ailenin bir parçası olduğunu ilan ettiği olaydı. İsrael, Herşeyin Yaratıcısı olan Tek Tanrı’nın ailesinde çocuk olma fikrine adanmış ilk ulustu.

 

En başından beri bir umut vardı – bu anlayışın yayılacağı umudu. Ve zamanla olacaktı. Yüzyıllar ve bin yıllar boyunca diğer “çocuklar” – diğer halklar ve uluslar – kendilerinin de ailenin bir parçası olduğunu anlayacaklardı. Tektanrıcılık fikri başkaları tarafından da benimsenecekti. Onlar da zamanla çoktanrıcılık yalanınından kurtulacak ve onların da göksel Ebeveynin çocukları olduklarını anlayacaklardı. Böylece zamanla aile büyüyecekti. Ancak aile büyüdükçe, Tanrı’nın bir şeye ihtiyacı vardı: Bir behorun hizmetine!

Kuşak Farkı

 

Değerlerini çocuklarına aktarmak isteyen ebeveynler,kuşak farkının getirdiği zorluklarla karşılaşmaktadır. Bu, tanım olarak her ailede bulunur. Çocuklar, doğası gereği, ebeveynini taklit etmek ister. Anneleri ve babaları gibi olmak isterler. Ama bunu nasıl yapabilirler? Ebeveyni farklı bir dünyada yaşamaktadır. Ebeveynleri, toplantılara gider, aile bütçesi yapar, diğer aile üyelerini doktor randevularına götürürler. Eğer yedi yaşındaysam, bunlardan herhangi birini nasıl taklit edebilirim? İşte behor fikri burada devreye girer. Behor, gerçek bir ilk doğan veya bu rolü benimseyen herhangi bir çocuk, kuşaklar arasında bir köprü görevi görebilir. Bir behor, ebeveynin değerlerini alabilir ve onları somut olarak bir çocuğun dünyasında yaşayabilir. Bir çocuk lider bunu başarılı bir şekilde yaptığında, asil bir fikri alır, ona hayat verir, bu ideali bir çocuğun dünyasında akla yatkın davranışa dönüştürür. Bu tür davranışlar daha sonra diğer çocuklar için de gerçek, canlı bir örnek haline gelir.

 

Eğer kuşak farkı herhangi bir aile için bir endişe konusu ise, ilahi aile için; Tanrı ile Kendi çocukları arasındaki ilişkideki zorluğu hayal edin. İnsanların, tıpkı kendi insan ebeveynini taklit etme istekleri olduğu gibi, Tanrı’yı taklit etme arzusu da vardır. Tanrı’ya benzemek istemek iyi bir duygudur; ama bir insan bu konuda nasıl başarılı olur? En azından et ve kandan oluşan ebeveyninin değerlerini dünyanıza nasıl uygulayacağınız konusunda bazı sezgileriniz vardır. Ebeveyn kişiler üstünüzde bir basamak, en azından aynı türsünüzdür. Bununla birlikte, Tanrı her türlü tanımın ötesindedir. Tanrı olsaydınız, değerlerinizi çocuklarınıza nasıl aktarabilirsiniz? Öyleyse Tanrı, insanlığı Yaratan ve Ebeveyn olarak Kendisi’ni açığa vurduğu anda, bir behor arayışı içindeydi.

 

Paro’ya [o zaman şöyle] söyle: ‘Tanrı şöyle diyor: Yisrael Benim Oğlum; Behorum’dur. Sana [defalarca] Oğlum’u salıver ve Bana ibadet etsin dedim; fakat onu salıvermeyi reddettin. Bu yüzden Ben de senin behor oğlunu öldüreceğim.’

Çıkış 4:22-23

 

Moşe bu sözleri onu ilk dinleyişinde Paro’ya söyledi. Bunu, Mısır’dan Çıkış’ta Tanrı’nın çocuğu olarak O’na hizmet etmek üzere serbest bırakılacağı ve böylece İlahi değerleri dünya sahnesinde insan eylemlerine dönüştürmeye başlayacağı zaman söyledi. İsrael’e Tora verilecek ve kendi ülkesine götürülecekti. Orada bir toplum kurabilir ve bu toplumu Tora’nın kurallarına göre şekillendirebilirdi. Böylece, Ebeveyn’in ilkelerini çocukların dünyasında – insanlar ve uluslar dünyasında – yaşamanın ne anlama geldiğinin canlı bir örneği olacaktır. Geriye dönüp baktığımızda, Moşe’nin belalardan önce Mısır kralına yaptığı uyarıda bir adalet vardı: Behor’umun Bana hizmet etmesine izin ver ya da kendi behorlarını kaybet. Tanrı, değerlerini insanlığa, tüm çocuklarına aktarmak istiyordu – ama bu vizyonu gerçekleştirmek için Tanrı bir behorun hizmetine ihtiyaç duydu. Paro, Yüce Olan’ı reddederse, Tanrı, Mısır’ı aynı faydadan mahrum bırakacaktı: Paro, Mısır’ın değerlerini çocuk liderlerinin yani behorların hizmeti olmadan nesilden nesile nasıl aktaracaktı?

Doğum Gecesi

 

İsrael ne zaman bir behor olarak davranmaya başladı? Tektanrıcı düşünceyi dünyada somut hale getirmek için ilk adımlarını atıp, bir ulus olarak doğdukları gece. O gece Tanrı, İsrael’den bir şey isteyecekti: Benim behorum olur musun? Eğer öyleyse, işte senden istediğim şey… Halktan cesur bir seçim yapmaları istendi; özgürlük ve kölelik arasında seçim yapmak zorunda kalacaklardı. Bu, aynı zamanda İlahi Ebeveyne ilk hizmet eylemleri olacaktı, ilk defa gerçek hayatta kararlı biçimde tektanrıcı olarak yaşamanın ne anlama geldiğini gösterebileceklerdi.

 

Onlardan Mısırlılar’ın taptığı tanrılar olan bir koyun ya da keçi almaları, Mısırlı komşularının tam olarak görebileceği biçimde, üç gün boyunca hayvanı yataklarının yanına bağlamaları istendi. Daha sonra, onları esir eden Paro’ya meydan okuyarak, bu Mısır tanrılarını öldürmeleri ve tüm Mısır’ın dışarıdan görebilmesi kapı sövelerine hayvanın kanını sürmeleri istendi. Bu, bir köle toplumun üstlenmesi acı verici bir isyan eylemiydi. Kapılarındaki kan varken, aslında Paro’ya ve kendilerine şunu diyorlardı: Mısır bu kapıda sona eriyor. Bu evin içinde tektanrıcılık hüküm sürüyor.

 

 

Bu cesur hareket onları özgür kıldı. İsrael Çocukları göksel Babalarına bağlılığı seçtiler ve Paro’ya itaat etmeyi reddettiler. O gece, tektanrıcılık fikrini somut eylemlere çevirmeye başlayacaklardı. Ve böylece o gece, Pesah kurbanı aracılığıyla İsrael, Yüce Olan’ın behoru oldu. Bu, bir bakıma İsrael’in “Bir’lik korbanıydı” – çünkü Tanrı’nın birliğini böylece ilan etti. İsraelliler için bu, uzun bir yolculuğun ilk adımı olacaktı. İsrael ulusu bu gece Mısır’dan ayrılacak ve topraklarına doğru bir yolculuğa başlayacaktı. Kendilerine verilen Tora’ya sadakatle uymaya ve Ebeveyni’nin vizyonuna layık bir toplum kurmaya çalışacaklardı. Onların somut örnekliği, diğer “çocuklar”, diğer halklar ve uluslar için bir model olacaktı. İsrael böylece Ebeveyn ve aile içindeki çocuklar arasındaki bağlantıya olanak sağlayacaktı.

Aile arasında

 

O halde, Mısır’dan çıkışı anan bayramın adı en iyi ne olabilirdi? Çıkış, Tanrı açısından, Tanrı’nın Yaratıcı kimliğini açığa çıkarmıştır. Fakat İsrael açısından, Tanrı’nın Yaratıcı olarak açığa çıkışına nasıl karşılık verecekleri onlara kalmıştı. Bunu göksel Ebeveynine bir behor olarak hizmet etmeyi taahhüt ederek yaptılar, bu yüzden onlar için bayram Pesah oldu. Bu isim, Yaratıcı’ya ailenin behoru olarak hizmet etmeyi taahhüt ettikleri günü anmaktadır. Bu nedenle, İsrael’in Mısır’dan Çıkışı’nı, kölelikten kurtuluşunu behorluğu içeren ritüellerle anması uygundur. Ve bu ritüeller ile bahsin “küçük kara kutulara” yerleştirilmesi uygundur, çünkü; bu ritüeller İsrael’in bu dünyadaki görevine değinmektedir. Pesah, Mısır’dan Çıkış olaylarına tarih açısından değil, kader açısından önemli olarak bakar. Özgür olmayı düşündüğünüzde, korkunç bir geçmişe nazaran şu anda nerede olduğunuzu düşünürsünüz. Behor olmayı düşündüğünüzde, gelecekte neyin var olabileceğine ilişkin olarak şu anda nerede olduğunuzu düşünürsünüz. Pesah ismi İsrael’in kendisine ulusal bir varoluşu sağlayan olaylara tepkisini somutlaştırmaktadır. Ulus şimdi ve bundan sonra büyük ailenin hizmetinde var olacaktır – şimdiye kadarki en büyük ailenin. Tanrı ve insanlığı içeren büyük İlahi ailede Ebeveyn ve çocuklar arasındaki bağlantıyı sağlamak için ya da başka bir deyişle daha sonraki ayette belirtildiği üzere “Koenler krallığı ve kutsal bir ulus” olarak var olacaklardır (Çıkış 19:6).

 

Bir “koen” ya da behor olmakta bir şey göze çarpar: hayatınız esasen bencil olamaz; göreviniz büyük bir hizmet eylemidir. Görev, sizinle ilgili olmaya başladığı anda başarısız olmuşsunuzdur. İyi bir ebeveyn, göksel veya dünyevi, tüm çocuklarını sever ve bir behor, bu sevginin amaçlarına hizmet etmek, ebeveynin ve çocukların daha etkili bir şekilde bağlantı kurmasına yardımcı olmak içindir. Ebeveynle algılanan ayrıcalıklı ilişkisine dayanarak, diğer çocukların varlığını görmezden gelen bir behor görevini yıkar ve başarısız olur. İsrael’in görevi budur ve görevini asla gözden kaçırmamak İsrael’e kalmıştır.

 

Kutsal Kitabınızı bilin!

Kutsal Kitabınızı bilirseniz, kimse inancınızı ve Tanrı ile olan bağlantınızı çalamaz.

 

Daha fazlası için alephbeta.org

ve

Post Views: 717
0
Shares
  • 0
  • +

3 comments

  1. Tanrı, İsrael’in Mısır’da köle olmasına neden izin verdi? (3) – Kabalat Tora 25 July, 2020 at 22:54 Reply

    […] Daha fazlası için: Seçilmiş olmak ne anlama geliyor? […]

  2. Fatih Sert 15 January, 2021 at 05:53 Reply

    Tanrı İsrael’i ilk oğlu olarak seçti cümlesini bizim kültürümüzde ifade edersek “Tanrı İsrael’i diğer uluslara ABİ olarak seçti” diyebiliriz.
    “Onların somut örnekliği, diğer “çocuklar”, diğer halklar ve uluslar için bir model olacaktı.”
    burada garip olan bir şey var, o da Abi’lik sıfatına sahip Yahudi halkının Hristiyanlar gibi bir misyonerlik, Tanrısal bilgiyi yayma gibi bir misyon gütmemesi, somut bir örnek de teşkil etmemesi.
    Bu misyonu gerek Afrika’nın balta girmemiş ormanlarına, gerek uzak doğunun ücra köşelerine giderek, memleketlerinden, ailelerinden ve arkadaşlarından kopma ve canları pahasına Hristiyan misyonerler üstlenmişlerdir.
    Hristiyanlar ve Müslümanlar Tanrı’yı Abi’lerinden öğrenmiştir fakat Abi’lerini taklit ederek değil Abilerinden rızasızca çalarak veya Abilerini karalayarak,
    Metafor olarak konuşursak, Hristiyanlar Abi’miz doğru bir adamdı ama görevi bitti, ilkeleri geçersizdir, artık babamızdan sonra biz geliyoruz modundalar.
    Müslümanlar ise hem Yahudi abimiz hem de Hristiyan abimiz yoldan saptı, babamızın yolundan koptular ve O’nun sözlerini değiştirdiler modundalar.
    Dünya’nın çoğu inansalar da inanmasalar da soyut Tanrı’nın varlığından haberdardır fakat Yahudiler sayesinde değil, Hrirtiyanlar ve Müslümanlar sayesinde. Yahudilerin rızasıyla değil fakat Yahudilerin öğretilerini kendilerine aktarıp özünden kopararak.

    Bu durumun izahı nedir?

  3. Fatih Sert 15 January, 2021 at 06:06 Reply

    “Tanrı olsaydınız, değerlerinizi çocuklarınıza nasıl aktarabilirsiniz? Öyleyse Tanrı, insanlığı Yaratan ve Ebeveyn olarak Kendisi’ni açığa vurduğu anda, bir behor arayışı içindeydi.”

    Sırasıyla HaŞem – Behor – Diğer İnsanlar.

    Uluslara baba kılınan Avraham’ın bu sıralamadaki durumu nedir?

Leave a reply Cancel reply

0
logo

Yahudilik hakkında makaleler yazıyor, çeviri yapıyor, videolar hazırlıyorum.

Sorularınızın tamamına yanıt vermeye çalışacağım. E-posta ile ya da "iletişim" bölümünden bana ulaşabilirsiniz.

Hakkımda

  • ..
  • ..
  • gokhanduran.bv@gmail.com

Instagram

kabalattora

Öncelikle iddiayı görelim: Mika 5:1 (Hristiyan Öncelikle iddiayı görelim:

Mika 5:1 (Hristiyan İncili’nde 5:2) “Ama sen, Beytlehem Efrata, Yahuda boyları arasında küçük olduğun halde, İsrail üzerine hükümdar olacak bana senden çıkacak. Onun kökeni eskiden, eski günlerdendir” ayetindeki “sen, Beytlehem Efrata” “veata beytlehem efrata” ifadesi eril bir ifadedir. Tanah’ta yer alan şehir isimleri eril değil dişildir. O halde Beytlehem bir şehir olamaz.

Ayrıca, söz konusu ayetin devamında (küçük) “tsair” kelimesi de erildir. Eğer Beytlehem, bir şehri ifade ediyor olsaydı bu kelimeyi niteleyen “tsair” kelimesi de dişil “tsairah” olmalıydı. Öyleyse, beyt-lehem bir şehri değil, Lehem Evi’ni yani Lehem klanını ifade etmektedir.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #yahudi #hristiyanlık
Tora, Mısır’dan Çıkış Kitabı’nda Yitro Tora, Mısır’dan Çıkış Kitabı’nda Yitro Peraşası’nda 20. Bölüm’de On Temel Buyruğun verilmesinden hemen sonraki Mişpatim Peraşası’nda, söz konusu on ilkenin ayrıntıları verilir ve bu ayrıntılara ilk olarak kölelik ile ilgili yasalarla başlanır (Bakınız Çıkış 21.2-6). Bu peraşada, Tora’nın büyük üslup özelliklerinden birini, bir olayın anlatımından sonra yasaların ilan edilişine geçişi görürüz.

Bu peraşaya kadar Mısır’dan Çıkış Kitabı’nın esas konusu Yahudiler’in Mısır’daki esaretinden kurtuluşu ve özgürlüğe doğru yolculuğudur. Şimdi ise ayrıntılı yasalar, “özgürlük anayasası” açıklanacaktır.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #yahudi
Çoğu Hristiyan, Yahudilerin işlemiş olduğu günahlar, yapmış oldukları kötülükler nedeniyle, Tanrı’nın Yahudiler’den yüz çevirdiğini (İbraniler 8:9), Yahudiler ile anlaşmasını bozduğunu, Yahudiler’in artık Tanrı’nın seçilmiş ulusu olmadığını iddia eder.

Sardisli Melito’nun (M.S. 2 Yüzyıl) inanç bildirgesine göre Yahudiler, Tanrı’yı öldürdükleri için, antlaşmayı kaybetmiştir. Bu nedenle Kilise artık “Yeni İsrail”dir.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #hristiyanlık #kilise
Kutsal Kitap’ın Yaratılış Kitabı’nın 6-1 Kutsal Kitap’ın Yaratılış Kitabı’nın 6-10 bölümlerinde anlatılan Noah Tufanı’nın, Gılgamış Destanı’nda anlatılan tufan hikayesinden alındığı iddia edilmektedir. İnceleyelim:

Sümerlilerin Ziusudra hikayesi, Akkadlıların Atrahasis Destanı ve Gılgamış Destanları, Yaratılış Kitabı’nda anlatılan Noah’ın Tufanı anlatımına ek olarak Yakın Doğu’da anlatılmış olan tufan hikayeleridir.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #yahudi #hristiyanlık
Mika 5:1 (2) Kutsal Kitap, Mesih’in doğum yerin Mika 5:1 (2) Kutsal Kitap, Mesih’in doğum yerinin Beytlehem olacağını mı söylemektedir?

Dört kanonik İncil yazarı içerisinde sadece Matta, Yahudi Kutsal Kitabı’ndan alıntılar yaparak, bu ayetlerin İsa tarafından  yerine getirildiğini iddia eder. Her birinin yanlışlığı kolaylıkla gösterilebilecek olan Matta’nın bu iddialarından birine göre Mesih’in doğum yeri Yahudi Kutsal Kitabı’nda belirtilmiştir.

Devamı için: kabalat.com

#yahudi #yahudilik #hristiyanlık #mesih
Kutsal Ruh

Mezmurlar 33:6 Gökler Rab’bin sözüyle ve onların bütün orduları ağzının nefesi ile yaratıldı.

 

Bu mezmurda, “nefes” olarak tercüme edilen kelimenin orijinali İbranice “ruah” (ר֥וּחַ) kelimesidir. “Ruh” olarak tercüme edilebilir. “Söz” olarak tercüme edilen kelimenin orijinali İbranice “devar” (דְבַ֣ר) kelimesidir. Üçlü Birlik doktrinine iman eden Hristiyanlar, bu mezmurda üçlü birliğe atıf olduğunu savunurlar. Onlara göre, “Ruh” kelimesi ile işaret edilen Kutsal Ruh, “Söz” kelimesi ile işaret edilen de Oğul’dur. Dolayısı ile hem Kutsal Ruh hem Oğul, Yaratılış’a katılmış eş yaratıcılardır.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #hristiyanlık #islam #yahudi
İsa, kaç tane eşeğe bindi? İsa, Yeruşalayim İsa, kaç tane eşeğe bindi?

İsa, Yeruşalayim’e girerken kaç tane hayvana bindi? Dört kanonik İncil’den üç tanesine, Markos 11:7, Luka 19:29-35 ve Yuhanna 12:14’e göre İsa bir tane sıpaya binmiştir. Bu Hristiyan İncili yazarları, kendi hikayelerini, Zekeriya Peygamber’in Mesih’in Yeruşalayim’e sıpaya binerek girişi ile ilgili peygamberliği İsa tarafından yerine getirilmiş gibi yazmışlardır.

Bu sitede onlarca kez gösterildiği gibi, Matta Kitabı’nın yazarı İbranice bilmiyordu ve bu da tuhaf bir sonuca yol açmıştı. Matta Kitabı’nın yazarı, Zekeriya 9:9 ayetinde yer alan peygamberliği yanlış anlamış, Mesih’in Yeruşalayim’e bir yerine iki hayvan üzerinde girdiğini sanmıştır. Yani, Matta’nın “Palmiye Pazarı’nda” İsa, iki hayvanın üzerine binmişti!

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #hristiyanlık #yahudi
Gerçekliği Yönetmek (Haşgaha Pratis) Tanrı, E Gerçekliği Yönetmek (Haşgaha Pratis) Tanrı, Evren'i Nasıl Yaratır? Bölüm 03

Devamı için: kabalat.com

#tanya #torahvisuals #kabalat #hasidizm #Yahudilik #yahudi
Çok tanrılı dinlerde, tanrılar ile cinler aras Çok tanrılı dinlerde, tanrılar ile cinler arasındaki ayrım değişkendir. İyi ve kötü tanrılar olduğu gibi iyi ve kötü cinler de vardır. Tanrılar ile cinler arasında niteliksel bir fark yoktur; hatta cinin bir ismi “kötü tanrı”dır. Bunun nedeni, çok tanrılı dinlerde, doğadaki her büyük olay ve kuvveti yöneten bağımsız bir tanrının var olmasıdır. Bu dinlerde cinlerin tanrılardan farkı; daha az güçlü olmaları, daha az bireyselliğe sahip olmaları, ara sıra tanrılara karşı ayaklanmaları ve bazen de başarılı olmalarıdır. 

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #hristiyanlık #islam
Tanrı kimin kurtulacağını seçti mi? Kalvinis Tanrı kimin kurtulacağını seçti mi?

Kalvinistler neye inanır?

Kalvinistlere göre Tanrı, ezelde, henüz Dünya’ya gelmeden önce insanlardan kimin kurtulacağına kimin ise lanetli olduğuna karar vermiştir.

Tanrı, kurtulmaları için seçilmiş insanları ve lanetlileri dünya hayatında yapacakları iyi veya kötü davranışlara bakmaksızın ezelde belirlemiştir!

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #hristiyanlık #kalvinizm
Kalvinistler neye inanır? Reform Protestanlar ve Kalvinistler neye inanır?

Reform Protestanlar veya Kalvinistler, insanın başlangıçta işlemiş olduğu günah nedeniyle doğasının tamamen bozulmuş olduğuna, kendi günahlı doğasına esir olduğuna, artık kendi kurtuluşu konusunda hiçbir şey yapamayacak durumda olduğuna inanırlar.

Onlara göre insanlar, kendilerini kurtuluşa götürecek iyi işleri seçme özgür iradesine sahip değildirler. Kendi kuvvetleriyle iman edemezler. Tora’daki buyrukları yerine getirerek, iyi işler yaparak yaşama kavuşmak mümkün değildir.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #yahudi #hristiyanlık
Mezmur 110:1 “Rab, Rabbim’e dedi ki?” Hrist Mezmur 110:1 “Rab, Rabbim’e dedi ki?”

Hristiyan İncili’nde Matta Kitabı’nda İsa, Ferisiler’e dönüp sorar:

Matta 22:42 Ferisiler toplu haldeyken İsa onlara şunu sordu: “Mesih’le ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? O kimin oğludur?”

Yani, günlük konuşma diliyle “Mesih kimin soyundan gelecektir?” diye sormaktadır.

Onlar da, “Davut’un Oğlu” dediler.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #hristiyanlık #yahudi
Mezmurlar 40:6 “bana bir beden hazırladın?” Mezmurlar 40:6 “bana bir beden hazırladın?”

Kilise’nin ana inanç ilkesi, yalnızca kan sunusunun günahı aklayabileceğidir. Bu öğretiye göre, İsa’nın ölümü, her insanın sözde asli günah nedeniyle günahkar doğmasını aklayabilecek tek yoldur.

Sadece kan sunusunun günahı aklayabileceği görüşü, kolayca görülebileceği gibi Yahudi Kutsal Kitabı tarafından yalanlanmaktadır. Örneğin, Mezmurlar Kitabı, Yeşaya, Mika, Hoşea ve Yeremya Peygamberler günahkar insanları günahlarını aklamak için kurbanlara güvenmemesi konusunda uyarmaktadır. Peygamberlerin sözleri Hristiyan inancına tamamen zıttır.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #yahudi #hristiyanlık
Daniel 7:13 “Göğün bulutlarıyla gelen insano Daniel 7:13 “Göğün bulutlarıyla gelen insanoğluna benzeyen biri” kimdir?

Hristiyan İncili’nde “İnsanoğlu” terimi birçok kez kullanılır ve İsa bu terimi kendisi için kullanır. (Bkz. Matta 9:6, Matta 10:23, Matta 11:19, Matta 12:8, Matta 12:32, Matta 12:40, Matta 13:37, Matta 13:41-42, Matta 16:13, Matta 16:27-28, Matta 17:9…)

Hristiyan İncili’ndeki “İnsanoğlu” belirli bir kişiyi, İsa’yı tanımlar, belirlilik edatı alır ve ilk harfi büyük harfle yazılır, Daniel 7:13 ‘deki “insanoğlu” terimi ise belirlilik edatı almaz ve “bir” insanoğlu olarak yazılır. Hristiyanlar, Daniel 7:13 ayetini tercüme ederken, “insanoğlu” kelimesinin ilk harfini büyük harfle yazarlar ki, bu terim İsa’yı işaret ediyormuş gibi görünsün. Oysa, ayetin orjinalinde belirlilik edatı olmadığı gibi, İbranice dilinde büyük harf de yoktur. Hristiyanlar, Yahudi Kutsal Kitabı’nın birçok yerinde olduğu gibi, Daniel Kitabı üzerinde de oynama yapmaktan çekinmezler.

Devamı için: kabalat.com

#yahudi #yahudilik #hristiyanlık
Sabah Yıldızı Lucifer Lucifer kelimesi, kelime Sabah Yıldızı Lucifer

Lucifer kelimesi, kelime anlamı olarak “ışık taşıyan” anlamına gelir. “Işık” anlamındaki Latince “lux” kelimesi (Proto Hint Avrupa dilinde “leuk” kelimesi) ve latince “taşıma” anlamındaki “ferre” kelimesinden (Proto Hint Avrupa dilinde “bher” kelimesi) oluşur.

Devamı için: kabalat.com

#yahudi #yahudilik #hristiyanlık
Levililer Kitabı tam olarak Mısır’dan Çıkı Levililer Kitabı tam olarak Mısır’dan Çıkış Kitabı’nın bittiği yerde başlar. Mısır’dan Çıkış 40:34-35 ayetlerinde, Tanrı’nın kevod’unu, Tanrı’nın Kutsiyeti’nin ortaya çıkışını okuruz. Daha önce Sinay Dağı’nda duran Tanrı, tarifini Moşe’ye verdiği ve dağın eteğinde inşa edilen Mişkan’a iner:

"Bulut, Buluşma Çadırı’nı kapladı ve Tanrı’nın Onuru (ukevod) Mişkan’ı doldurdu. Moşe Buluşma Çadırı’na giremedi; zira bulut [çadırın] üzerine çökmüş, Tanrı’nın Onuru (ukevod) Mişkan’ı doldurmuştu."

Devamı için: kabalat.com

#yahudi #yahudilik
Türkçe çevirilerde “peygamber” olarak tercüme edilen kelimenin orijinali İbranice “navi” kelimesidir. Bu kelime aynı dil ailesinde yer alan Arapça’da da “nebi” olarak yer almaktadır. “Navi” kelimesinin kökü “nun, bet ve alef” harflerinden oluşur (נבא). Bu kelimenin kökü “seslenmek” anlamına gelir. “Navi” kelimesi de “konuşan, seslenen” anlamındadır. Bu anlamın en açık örneği Mısır’dan Çıkış 7:1 ayetinde yer alır.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #yahudi
“Yazıcıların yalancı kalemi” (Yeremya 8:8) “Yazıcıların yalancı kalemi” (Yeremya 8:8)

Müslümanlar ve Hristiyanlar, Yahudi Kutsal Metinleri’ni didik didik ederek kendi inançlarına destek bulmaya çalışmaktadırlar. Yahudi Kutsal Kitabı’nda bulabildikleri ilgisiz ayetleri öncesi ve sonrasından kopartarak, konuyu değiştirerek, bilerek yanlış tercüme ederek veya kasıtlı biçimde yeni anlamlar vererek, Yahudi Kutsal Metinleri’nden onay aramaktadırlar. Bu konuda belki de an bariz biçimde çarpıtılan ayetlerden biri Yeremya 8:8 ayetidir.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #yahudi #hristiyanlık #islam
İddia 3: "İşte kendisine destek olduğum, gön İddia 3:

"İşte kendisine destek olduğum, gönlümün hoşnut olduğu seçtiğim kulum! Ruhum’u onun üzerine koydum. Adaleti uluslara ulaştıracak."
(Yeşaya 42:1)
 
Yeşaya 42:1 ‘de “destek olduğum” olarak tercüme edilen “etmak” olarak okunan kelime “ahmed” olarak okunabilir. Bu iki kelime birbirine çok benzerdir. Bu kelimenin orijinali “ahmed”dir, ancak; bu ayette bahsedilen kulun İslam Peygamber’i Muhammed’i gösterdiğini gizlemek için bu kelime “destek olduğum” olarak çevrilmiştir.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #yahudi #islam
Tanah’ta İslam Peygamber’i müjdeleniyor mu? Tanah’ta İslam Peygamber’i müjdeleniyor mu?

Yahudi Kutsal Metinleri yaklaşık olarak 304.900 kelime içermektedir. Bazı müslümanlar, bu kelimeler içerisinden birkaç ayetin İslam Peygamberi’ni müjdelediğini iddia etmektedir.

Devamı için: kabalat.com

#yahudilik #yahudi
Load More... Takip edin

Mesih Çağı:

  • Soru-Cevap
  • Kavramlar
  • Kitap
  • Video
© Copyright kabalat.com Tüm Hakları Saklıdır.