
Yaakov’un bir gece, tek başına, isimsiz bir rakiple güreştiği hikayesi, Tora’nın en yanlış aktarılan, en keyfi biçimde yorumlanan hikayelerinden biridir. Yaakov kiminle güreşti? Metnin kendisi ona “bir adam” demektedir (Yaratılış 32:25). Peygamber Hoşea’ya göre, o bir melekti (Hoşea 12:4). Bilginlerimiz için Esav’ın koruyucu meleğiydi (Bereşit Rabba 77:3, Zohar). Yaakov’un hiç şüphesi yoktu: O, Tanrı idi.
Yaakov, bu karşılaşmanın olduğu yere Peniel adını verir, çünkü “Tanrı’yı (elokim) yüz yüze gördüm; canım yine de kurtuldu” (Yaratılış 32:31) der. Rakibin kendisi Yaakov’a “İsrael” ismini verdiğinde bunu ima ederek şöyle der: “Çünkü hem Tanrı (elokim) ile hem de insanlarla mücadele ettin ve üstün geldin” (Yaratılış 32:29).
Yaakov’un karşılaşmanın olduğu yere verdiği isim Peniel, daha sonra Penuel olarak bilinmiştir (1 Krallar 12:25). Peniel ismi Peni (Yüzüm) ve El (Tanrı) kelimelerinin birleşimidir. Bu isim Yaakov için “kişisel” bir anlam ifade eder ve “Tanrı’yı yüz yüze gördüğü” yer haricinde, “Yüzüm Tanrı’ya dönüktür “anlamını da verir. Penuel ismi ise Penu (Yüzünüzü dönün) ve El (Tanrı) kelimerinin birleşimidir ve sonraki nesillere bir yönerge niteliğindedir: “Yüzünüzü Tanrı’ya dönün”. Dolayısıyla, Yaakov, Tanrı ile kişisel ilişkisini yansıtan bir isim vermiş; fakat bu yerin genel ismi “toplumsal” önemi ön plana çıkartan haliyle Penuel olarak kalmıştır.
Bu metin çabuk açıklamalara karşı koyar, ancak Yahudi kimliğini anlamanın da anahtarıdır. Bu hikayeye bu önemi atfeden biz okurlar değil, Tora’nın kendisidir. Ancak o zamandan sonra, şafak sökmek üzereyken Yaakov, soyundan gelenlerin taşıyacağı adı alır. Antlaşma halkının adı Avraam veya Yitshak’ın çocukları değil, “İsrael’in çocukları” dır. Krallık ikiye ayrılıp ve kuzey kısmının Asurlular tarafından fethedilmesinden sonra, geride kalan Güney Yehuda Krallığı’nda bulunan tüm kabilelere, genel olarak Yehudim veya Yahudiler denmeye başlamıştır. Örneğin, Ester 2:5-6 ayetlerinde Binyamin oymağından Mordekay’a Yahudi denmektedir.
Tora’daki isimler – özellikle Tanrı tarafından verilen yeni bir isim – sadece birer isim veya etiket değil, karakter, öz, çağrı ve görevi ifade eder. Bakınız: “Moşe, Tanrı’nın ismini niçin sordu? İsim ne anlama gelmektedir?” Yaakov’un İsrael olduğu an, bize kim olduğumuzun ipucunu içerir. Örneğin, atalarımız daha sonra “koenler (rahipler) krallığı ve kutsal bir ulus” olarak adlandırılır (Mısır’dan Çıkış 19:6), ancak daha önceki adlandırmayı asla kaybetmeyiz. Bizler, adımızın işaret ettiği gibi, Tanrı ve insanlarla mücadele eden ve hayatta kalan insanlarız.
Bu ne anlama geliyor? Metne devam edip bakalım, sonra ne oldu? Geriye doğru mantık yürüterek, sonuçtan sebebe giderek, o gece neler olduğuna dair bir fikir edinebiliriz.
Ertesi gün gerçekleşen olaylar pek şaşırtıcı değildir. Gergin bir karşılaşmaya hazırlanırız. Esav’ın onunla dört yüz kişilik bir grupla buluşmaya geldiğini duyan Yaakov, “çok korkmuş ve içine sıkıntı düşmüştü” (32:8). Ayrıntılı hazırlıklar yaptı. Bilginlerimizin söylediği gibi üç taktik uyguladı:
- Diplomasi; davar, sığır sürülerinden oluşan cömert hediyeler gönderir (32:14-16).
- Dua; “Beni – lütfen – kardeşimin elinden, Esav’ın elinden kurtar” (32:12).
- Savaşa hazır olmak; hane halkını ikiye böler, böylece “Eğer Esav kamplardan birine gelip saldırırsa, en azından diğer kamp kurtulur” (32:9).
Yine de nihayet Esav ile karşılaştıklarında, Yaakov’un tüm korkuların asılsız olduğu ortaya çıkar. Esav, Yaakov’u karşılamak üzere koşar. Onu kucaklayarak omuzlarına atılır ve onu öper. [İkisi] de ağlar (33:4). Esav’ın davranışında öfke, düşmanlık veya intikam tehdidi yoktur (Bunun aksini gösteren Midraşik gelenekler vardır, ancak burada anlatının düz anlamı ile ilgileniyoruz). Bu, Yaakov’un korkularının mantıksız olduğu anlamına gelmez. Değillerdi. Sonuçta, Esav yirmi iki yıl önce intikam sözü vermişti: “Babam için yas tutulacak günler yakındır. O zaman kardeşim Yaakov’u öldüreceğim” (27:41). Ancak Esav, o anın duygu durumu ile yaşayan dürtüsel bir adamdır. Çabuk öfkelenir, çabuk unutur. Kardeşlerin buluştuğu an bize Roosevelt’in ünlü sözlerini hatırlatır: “Korkmamız gereken tek şey, korkunun kendisidir.”
İkincisi ve daha da önemlisi, Yaakov’un kardeşler buluştuğu zamanki davranışıdır. Pek sıradışı bir davranış değildir. Birincisi, Esav’ın önünde “yedi kez yere eğildi” (33:3). Aile üyelerinin her biri de aynı şeyi yapar: “Hizmetkarlar yaklaştılar – onlar ve çocukları; ve eğildiler. Lea da çocuklarıyla yaklaştı ve eğildiler. Sonra da Yosef, Rahel ile yaklaştı ve eğildiler” (33:6-7). Üç defa tekrar eden bir eylem dikkat çekicidir.
Yaakov’un kullandığı dil daha az çarpıcı değildir. Yaakov, Esav’a beş kez “adoni” (efendim) der. Bir önceki bölümde hizmetçilerine Esav’a aynı kelime ile hitap etmelerini üç kez söyler. İki kez kendisine Esav’ın “eved’i” (hizmetkarı) der ve bir önceki bölümde dört kez hizmetkarlarına da aynı şekilde yapmalarını söyler. Yedi kez fiziksel eğilme hareketi ve adon ile eved kelimelerini yedi kez kullanması kendini alçaltma düzenidir.
Bunu bir önceki gece gerçekleşmiş olan güreş karşılaşması ile nasıl bağlayacağız? Yaakov şüphesiz ki rakibi karşısında bir zafer kazanmıştı ve kendisini kutsayana dek gitmesine izin vermemişti. Yeni ismi, bundan böyle Yaakov’un herhangi bir mücadeleden kurtulma yeteneği hakkında hiçbir şüphesi olmaması gerektiğini ima ediyordu. “Hem Tanrı (elokim) ile hem de insanlarla mücadele etmiş ve üstün gelmiş” bir kişi, hiç kimseye boyun eğmesi veya “efendim” demesi gereken biri değildir. Yaakov’dan beklediğimiz kazanmış olduğu özgüvenini göstermesidir, beklenmedik bir itaatkarlık ve kendini alçaltma değildir.
Hepsi bu kadar da değil. Esav önce hediyeleri reddeder: “Bende çok var, kardeşim. Senin olan sende kalsın” (33:9) der. Yaakov aşağıdaki sıradışı sözlerle cevap verir:
“Yapma lütfen. Eğer gözünde beğeni kazandıysam, hediyemi (minha) elimden alırsın.Ne de olsa senin yüzünü görmek Tanrı’nın (elokim) yüzünü görmeye benziyor. Beni memnun et ve sana getirilen hediyemi (kutsama-birkati) lütfen kabul et. Çünkü Tanrı bana çok cömert davrandı ve her şeyim (yeş li kol) var.”
Yaratılış 33:10-11
“Hediye” neden bir “kutsama” oldu? Esav’ın yüzünü görmek nasıl olur da “Tanrı’nın yüzünü görmek” gibi olabilir? Ve Esav’ın “Bende çok var” ifadesine Yaakov neden “Her şeyim var” diyerek cevap veriyor?
Bu bölümde başka yankılar da bulunur. En önemlisi “panim” (yüz) kelimesi ile ilgilidir. Yaakov’un Esav’a söylediği, “Senin yüzünü görmek Tanrı’nın (elokim) yüzünü görmeye benziyor” sözü, güreş karşılaşmasından sonra söylediği sözlerin açıkça tekrarıdır: “Yaakov bu yere Peniel adını verdi. ‘İlahi bir varlığı yüz yüze gördüm; canım yine de kurtuldu’ dedi” (32:31). 32 ve 33. bölümler’de (Karşılaşma için hazırlıklar, gece yapılan mücadele ve karşılaşmanın kendisi) “panim” kelimesi çeşitli biçimleriyle tekrar tekrar yankılanır. Sadece tercümelere bakarsanız, bu tekrarları fark etmeniz mümkün değildir, çünkü; “panim” kelimesinin çeşitli biçimlerinin Türkçe veya İngilizce’de karşılıkları yoktur. Örneğin, Yaratılış 32:21 ayeti şöyle tercüme edilir:
“[Ayrıca] İşte kulun Yaakov da arkamızda’ diyeceksiniz” [Yaakov içinden] “Önümden giden hediyeyle [Esav’ı] yatıştırmış olur ve onu ancak sonra görürüm. O zaman belki beni affeder” diyordu.
Yalnızca tercümeleri okuyan bir kişinin sadece bu ayette “panim” kelimesinin dört kez geçtiğini bilmesi mümkün değildir. Ayetin ikinci yarısı düz anlamıyla şöyle tercüme edilmelidir:
..diye düşündü: ‘Yüzümün önündeki armağanla yüzünden [öfkesini] sileceğim; sonra yüzünü gördüğümde belki de yüzümü kaldırır.
Yaratılış 32:21
Burada bir dramatik anlatım var ve bu yüzler ile ilgilidir: Esav’ın yüzü, Yaakov’un yüzü ve Tanrı’nın yüzü.
Neler oluyor?
İpucu, Yaakov’un “kutsama – birkati” kelimesinin kullanımında yatmaktadır. Bu bizi yirmi iki yıl geri götürüyor: Yaratılış 27. Bölüm’de Yaakov, Esav’ınkine benzer kıyafetleri giyer ve Esav’ın kutsamasını alır. Bu bölümde b-r-kh kelimesi tam yirmi iki kez geçer.
Kutsama neydi kendimize hatırlatalım:
Tanrı sana göklerin çiyinden ve yeryüzünün yağından [versin ve] bol buğday ve şarap bahşetsin. Milletler sana hizmet etsin, hükümdarlıklar sana eğilsin. Kardeşlerine efendi ol, annenin çocukları sana eğilsinler. Sana lanet edenler lanetlidir, seni mübarek kılanlar mübarektir.
Yaratılış 27:28-29
Bu sözlerin düz anlamı açıktır. Zenginlik ve güç demektir. Yaakov’un Esav’ın kıyafetlerini giyerek, Esav’ın yerine aldığı kutsama budur. Bu ilk gerçektir.
İkinci gerçek, daha sonraki bir kutsama olduğudur. Esav, Hititli iki kadınla evlenmişti. [Bu kadınlar] Yitshak ve Rivka için birer sıkıntı kaynağı oldular (26:35). Rivka, bunu Yaakov’u Esav’ın intikam alma arzusundan uzak olacağı kardeşi Lavan’a gönderme fırsatı olarak görür. Yaakov ayrılmadan önce babası Yitshak onu şu sözlerle kutsar:
Ve Her-şeye-Kadir Tanrı seni mübarek kılacak, seni verimli kılıp sayıca çoğaltacaktır. Bir halklar topluluğu haline geleceksin. [Tanrı] Sana Avraam’ın Berahasını verecek – hem sana hem de seninle birlikte soyuna. Bu şekilde Tanrı’nın Avraam’a vermiş olduğu ve şu ana kadar yabancı olarak yaşadığın ülkeyi ele geçireceksin.
Yaratılış 28:3-4
Bu tamamen farklı bir kutsamadır: Çocuklar ve toprak. Bunlar, Tanrı’nın tekrar tekrar Avraam’a vaat ettiği iki önemli şeydir. Bunlar “antlaşmaya dayanan kutsamalardır.” Bunlar Yaratılış Kitabı’na hakimdir ve zenginlik veya güçle hiçbir ilgileri yoktur. Tanrı, Avraam’a antlaşmaya devam edecek çocukları ve bunu yapacakları bir ülkeleri olacağını vaat etti. Tanrı, Avraam’a asla Yitshak’ın Yaakov’a yaptığı kutsamada (27:28) olduğu gibi, “göklerin çiyini ve yeryüzünün zenginliğini” vaat etmez ve güç ile ilgili bir dil kullanmaz. Yitshak’ın Yaakov’a yaptığı kutsamada olduğu gibi “Milletler sana hizmet etsin, hükümdarlıklar sana eğilsin. Kardeşlerine efendi ol, annenin çocukları sana eğilsinler” (27:29) demez. Yitshak onu evden göndermeden önce Yaakov’a kutsamalarını verir ve antlaşmayı gelecekte devam ettirecek olanın o olduğunu belirtir.
Üçüncü önemli gerçek, kutsamaları yaparken Yitshak kör olmasıdır. Yaakov’un Esav’ı taklit etmesi ancak Yitshak’ın görememesi ile mümkün olmuştur. Yaratılış 27.Bölüm neredeyse duyular üzerine yazılmış bir denemedir. Görme duyusundan mahrum kalan Yitshak, diğer dört duyusunu kullanır. Yiyecekleri tadar, Yaakov’un ellerine dokunur ve kıyafetlerini koklar. Ayrıca Yaakov’un sesini duyar. Sonunda, Yitshak ses nedeniyle duyduğu şüpheyi bir yana bırakır, tad, dokunuş ve kokuya dair kanıtlara güvenir ve Yaakov’a Esav’ın kutsamasını verir. Bunu sadece Yaakov’un yüzünü göremediği için yapar. Bu üç gerçek yirmi iki yıl sonra Yaakov ile Esav arasındaki buluşmanın gizemini çözmemize izin vermek için yeterlidir.
Atalarımız; Avraam, Yitshak ve Yaakov sadece bir inancın kurucuları değildi. Onlar aynı zamanda birer rol modeldi. Yaşamları sadece geçmişte yaşanıp bitmiş olaylar değildir, aksine bugün, bize konuşmaktadırlar. Onların karşılaştıkları zorluklar aslında bizim zorluklarımızdır.
Avraam, kendi zamanının kültüründen ayrı durma inancına sahip olan adamdı – çağdaşlarından farklı olma, çağın putlarına tapmayı reddetme, bunun yerine Bir Olan Tanrı’nın sesini dinleme inancına sahipti. Bu, uzun ve risk dolu bir yolculuğa çıkmak anlamına gelse bile…Onu taşıyan şey sevgiydi (hesed); Tanrı sevgisi ve evet, tüm eylemlerinde ve sözlerinde parlayan insanlık sevgisi.
Yitshak, kurban olmanın gerçekliğini bilen adamdı. Yaşadı, hayatta kaldı, ama bıçağın ona doğru kalktığını görmeden değil. Varlığının en derinine kadar antlaşmanın çocuğu olmanın ne kolay ne de güvenli olduğunu biliyordu. Onu taşıyan şey cesaretti (gevurah) ve her ne sebeple olursa olsun, tarihi kayıtlar açıktır: Yahudi olarak kalmak cesaret ister.
Ancak Yaakov ile bağlantılı olarak, Peygamber Mika gerçeği söyler: “Yaakov’un hakikatini vereceksin” (Mika 7:20). Peygamber, bilişsel anlamdaki hakikati kastetmez (Gerçekler nelerdir? Nihayetinde gerçek nedir?). Bunu varoluşsal anlamda ifade eder (Ben kimim? Hangi hikayeye aitim ve hangi bölümü oynamaya çağrıldım?). Bilişsel gerçek arayışı; (bilimsel, metafizik, sanatsal), Avraam’a ait antlaşmaya özgü bir arayış değildir. Bütün insanlığın mirasıdır. Yahudi bilimi, Yahudi ekonomisi veya Yahudi psikolojisi diye bir şey yoktur. Var olan her şey tüm homo sapiens’e keşfetmesi için verilir.
Raşi,“Görüntümüzde ve benzeyişimizde insan yapalım” ayetini (Yaratılış 1:26), “anlama ve ayırt etme kapasitesi” olarak açıklar. Yaakov’un yaşamının çoğunu güreşerek geçirdiği gerçeği, onun kimliği ile ilgili bir gerçekti. Bunun merkezinde;
1) Yüz (kim olduğumu görmek için hangi aynaya bakıyorum?),
2) İsim (hangi terimle kendimi biliyorum?)
3) kutsama (hangi kadere çağrılıyorum?)
bulunur.
Yaakov’un hayatındaki ilk aşamada bir şey dikkat çeker: Yaakov, Esav olmayı ister; daha spesifik olarak Esav’ın yerini almak ister. Anne karnında onunla mücadele eder. Esav’ın topuğuna tutunarak doğar (ona Yaakov, “topuk kavrayıcı” adını veren şey budur). Esav’ın ilk doğan olma hakkını satın alır. Esav’ın kıyafetlerini giyer. Esav’ın kutsamasını alır. Kör Yitshak ona kim olduğunu sorduğunda, “Ben senin oğlun, Behor oğlun Esav’ım” diye cevap verir (Yaratılış 27:32).
Neden? Cevap açık görünüyor. Esav, Yaakov’un olmadığı her şeydir. O ilk doğandır. Annesinden kırmızı saçlı olarak doğar ve vücudu kıllarla kaplıdır (Esav “tamamen yapılmış” anlamına gelir). Güçlüdür, enerji doludur, yetenekli bir avcıdır, “kırların adamıdır.” Daha da önemlisi, babasının sevgisine sahiptir. Esav, bir doğa adamı olan homo naturalis’tir. “Homo homini lupus est” yani “insanın, insanın kurdu” olduğunu bilir. Hayatta kalma mücadelesinde savaşma ve kazanma gücü ve becerisine sahiptir. Bunlar onun doğal savaş alanıdır ve mücadeleden zevk alır.
Esav, antik dünyanın mitlerinin ve efsanelerinin (ve bugünkü aksiyon filmlerinin) arketipik kahramanıdır. Kendisi haysiyetsiz veya insani duygulardan yoksun değildir. Babası Yitshak’a olan sevgisi gerçek ve dokunaklıdır. Midraş, geçerli eğitim nedenleriyle Esav’ı kötü bir adama dönüştürür. Tora’nın kendisi tamamen daha incelikli ve derindir. Esav kötü bir adam değildir; doğal bir adamdır.
Yaakov’un ilk arzusunun onun gibi olması şaşırtıcı değildir. Hayal gücünün aynasında ilk gördüğü yüz O’dur ve kutsamayı almaya geldiğinde kör Yitshak’a sunduğu yüz O’dur. Ama bu yüz, Yaakov’un yüzü değildi.
Aldığı kutsama da Yaakov’un değildi. Gerçek kutsama, Yitshak’ın onun Yaakov olduğunu bildiği ve Esav olduğunu düşünmediği zaman aldığı kutsamaydı.
Yaakov’un kutsamasının servet veya güçle hiçbir ilgisi yoktu. Çocuklarla ve toprakla ilgisi vardı. Antlaşmaya uygun olarak öğreteceği çocuklar ve adalet ve merhamet, hukuk ve sevgiye dayanan bir ahlaki toplum inşa etmeye çalışacağı bir toprak. Bu kutsamayı almak için Yaakov’un Esav’ın kıyafetlerini giymesi gerekmiyordu. Bunun yerine kendisi olmalıydı, doğa adamı değil. Kulakları doğanın ötesindeki Yazar’ın sesini duymaya hazır olmalıydı.
Yaakov’un yirmi iki yıl sonra Esav ile karşılaştığında neden öyle davrandığı artık açık olmalıdır. Yaakov, yıllar önce aldığı kutsamaları Esav’a geri veriyordu. Esav’a gönderdiği sığır ve davar sürüleri serveti temsil ediyordu (“göklerin çiyleri ve dünyanın zenginlikleri”). Yedi kez eğilip kendisine “hizmetkarın” ve Esav’a “efendim” demesi gücü temsil ediyordu (“Kardeşlerine efendi ol, annenin çocukları sana eğilsinler”). Yaakov artık bu şeyleri istemez ya da buna ihtiyaç duymaz (“Her şeye sahibim” yani “Artık tam olmak için servete ya da güce ihtiyacım yok”). Yaakov artık açık ve dolambaçsız konuşmaktadır. “Lütfen (sadece “hediyemi”değil, aynı zamanda) “kutsamamı da al” der. Artık Esav’dan aldığı kutsamanın asla onun için tasarlanmadığını bilmektedir ve onu geri vermektedir.
Bir önceki gece, güreş mücadelesinde ne yapıldığı da artık aynı derecede açıktır. Bu Yaakov’un varoluşsal gerçekle yaptığı bir iç savaştı! Yaakov aslında kimdi? Esav olmayı isteyen adam mı? Yoksa farklı bir kadere, Avraam’ın antlaşmasına çağrılan kişi midir? “Beni kutsayana kadar gitmene izin vermeyeceğim,” demişti rakibine. İsimsiz yabancı, Yaakov’un beklentisini karşılamayacak bir şekilde cevap verir: Yaakov’a alışageldik bir kutsama vermez (“Zengin, güçlü ya da güvende olacaksın” demez.) Ya da Yaakov’a kolay, çatışmasız bir hayat vaat etmez. Yaakov ismi mücadeleyi simgeliyordu; İsrael adı da mücadeleyi simgeler. Ancak mücadelenin koşulları tersine çevrildi.
Sanki isimsiz adam ona, “Geçmişte Esav olmak için mücadele ettin. Gelecekte Esav olmak değil, kendin olmak için mücadele edeceksin. Geçmişte Esav’ın topuğuna tutunuyordun. Gelecekte Tanrı’ya bağlı kalacaksın. Onu bırakmayacaksın, O da seni bırakmayacak. Şimdi Tanrı’ya tutunabilmen için Esav’ı bırak” diyordur.
Ertesi gün Yaakov da böyle yapar. Kutsamalarını ona geri vererek Esav’ı bırakır. Ve Yaakov şimdi hem servetten hem de güçten vazgeçmiş olsa ve bir gece önceki karşılaşmadan dolayı aksıyor olsa da, bölüm şöyle biter: “Vayavo Yaakov şalem” yani “Ve Yaakov tamamlandı” (Yaratılış 33:18). Yaakov’un nihayet ulaştığı ve İsrael adının buna tanıklık olduğu çarpıcı gerçek budur. Tamamlığa ulaşmak için Esav’ın zenginlik ve güç kutsamalarına ihtiyacımız yok. Bizimki başka bir yüz, farklı bir kader, farklı bir kutsamadır.
Bu bölümde İsrael olarak kimliğimizin (“adımızın”) doğuşu tesadüfen değildi. Tarihimizdeki hemen hemen her önemli noktada, doğa tanrılarına ibadet eden medeniyetlerle boğuştuk, mücadele ettik: servet (“göklerin çiyleri ve dünyanın zenginliği”) veya güç (“Milletler sana hizmet etsin, hükümdarlıklar sana eğilsin”). İsrael hiçbir zaman eski Yunanistan veya Roma, Rönesans İtalyası veya aristokrat Fransa’nın zenginliğini bilmiyordu. Büyük imparatorlukların gücünü, yenilmez ordularını ve yıkım silahlarını asla bilmiyordu. (Kral Süleyman’ın günlerinde olduğu gibi) bu şeyleri arzuladığında yolunu kaybetti.
İsrael’in gücü asla kendi içinde değil, kendisinden başka ve daha büyük Olan’da yatıyordu: tüm dünyevi güçleri aşan güç ve fiziksel değil ruhsal olan zenginlik, zihin ve kalp meselesinde.
Tora bizden Esav hakkında kötü düşünmemizi istemez. Aksine, bize emreder: “Bir Adomi’den [yani Esav’ın soyundan] nefret etme, çünkü o senin kardeşindir” (Yasa’nın Tekrarı 23:8). Ancak bizden geceleri, yalnız başımıza, ruhumuzun derinliklerinde Yaakov gibi güreşmemizi ve yüzümüzü, ismimizi ve kendi kutsamamızı keşfetmemizi ister. Yaakov’un, Esav’la barışa kavuşmadan önce, kendisinin Esav değil, Tanrı’yla güreşen ve asla vazgeçmeyen İsrael olduğunu öğrenmesi gerekiyordu.
Başka bir katman:
Tanrı, Yaakov’un adını neden İsrael olarak değiştirdi?
Yaakov ismi, Yaakov’un anne rahminden çıkarken Esav’ın topuğuna (ekev) tutunmasıyla ilgilidir. Gecenin ortasında kimliği belirsiz bir adamla olan bir garip mücadeleden sonra – bu adam bir melek olabilir – bu adam Yaakov’a artık Yaakov olarak adlandırılmayacağını, hem insanlarla hem de Tanrı ile mücadele etmiş ve galip gelmiş olduğu İsrael olarak adlandırılacağını söyler. Peki Yaakov’un isminin değişmesi neden bu kadar önemlidir? Bu yeni ismin anlamı nedir?
Yaakov, İsrael Olmadan Önce
Sanıyorum Yaakov’un orijinal ismine geri dönerseniz, ilginç bir şey bulursunuz. Rivka ikizlere hamiledir. Birincisi kırmızı saçlı ve vücudu kıllıdır ve adı Esav olur. “İlki kızılımsı renkte, bir kürk manto gibi tamamen kıllı olarak çıktı. Adını Esav koydular” (25:25). Esav ismi böyle bir çocuk için oldukça doğrudan bir isimlendirmedir. Sanki tamamen yapılmış, küçük bir adam gibi doğmuştur ve Esav kelimesi “yapılmış” anlamına gelir. “Asah” kelimesi ‘yapmak’ demektir.
Esav’dan sonra kardeşi Yaakov gelir ve Esav’ın topuğuna tutunuyordur ve bu nedenle adını Yaakov koyar. Bu ismi koyan muhtemelen Yitshak’tır. “Daha sonra, kardeşi çıktı. Eli Esav’ın topuğunu kavramıştı. [Yitshak bu çocuğun] Adını Yaakov koydu” (25:26). Ama buradaki karşıtlığa bakın. Her iki ebeveyn de Esav’ı, Esav olarak adlandırır ama sadece bir tanesi Yaakov’a, Yaakov der. Peki ya sessiz olan Rivka olacak? Belki de bu ismi çok sevmiyordu.
“Yaakov” ismine biraz buruk duran tek kişi Rivka değildir. Esav, daha sonra Yaakov tarafından aldatıldığında, Esav şöyle der: “İsminin Yaakov olması ne kadar uygun! İkinci keredir arkamdan geliyor. Behorluk hakkımı almıştı; şimdi de Berahamı aldı!” (27:36) (Vayakveni zeh pa’amayim”) “akveni” kelimesi ne demektir? Çünkü iki kez arkamdan dolaştı. Benimle yüzleşmek yerine buraya gelip, “Baba, bu kutsamayı istiyorum” demedi, benmişim gibi davrandı. O’na dolambaçlı davrandı, arkasından dolandı. Topuğu gözünüzde canlandırırsanız, topuk neye benzer? Vücudun dönen, kavisli bir parçasıdır. Bana karşı dosdoğru, düz değildi. Önce benden ilkdoğan olma hakkımı aldı ve şimdi de kutsamamı aldı.
Ve gerçek şu ki, Yaakov sadece kardeşine dolambaçlı bir şekilde davranmaz, Tanrı söz konusu olduğunda da, yaşamının erken dönemlerinde, yine dolambaçlı bir niteliğe sahiptir. Yaakov ve Tanrı arasındaki ilk karşılaşmaya bakın. Onu öldürmek isteyen Esav’dan kaçar. Durur ve bir rüya görür ve bu rüyada merdivenden çıkıp inen melekler vardır ve Tanrı ona görünürek, “Ben, baban Avraam’ın Tanrısı ve Yitshak’ın Tanrısı Aşem’im. Üzerinde yatmakta olduğun ülkeyi sana vereceğim – ve soyuna. Soyun, toprağın tozu gibi olacak. Batıya, doğuya, kuzeye ve güneye yayılacaksın. Yeryüzünün tüm aileleri senin sayende mübarek kılınacaklar – ve soyunun [sayesinde]. Ben yanındayım. Gideceğin her yerde seni koruyacağım ve seni bu ülkeye geri getireceğim. Seninle ilgili konuştuklarımı yerine getirene kadar seni terk etmeyeceğim” der (Yaratılış 28:13-15).
Tanrı, Yaakov’a doğrudan bir söz verir. Birisi size doğrudan bir söz verdiğinde, seçebileceğiniz iki yol vardır. Birincisi, sözünü doğrudan kabul etmektir. Eğer söz veren bir kişi ise, onun gözlerine bakabilir, “teşekkür ederim” diyebilir, elini sıkabilirsiniz ve bu kabul, sözü mühürler. Ancak bir sözü, daha dolambaçlı bir biçimde mühürlemenin yolu da vardır. Sözü kabul etmek yerine, sizi kilitlemeye çalışabilirim. Bu sözü yerine getirme olasılığını artırmak için hangi teşvikleri oluşturabilirim? Bu, onları söze kilitlemenin dolaylı bir yoludur ve aslında Yaakov’un seçtiği yol budur.
Eğer gerçekten Tanrı benimle olursa ve gittiğim bu yolda beni korur, bana yemek için ekmek, giymek için elbise verirse, ve babamın evine selametle dönersem…(Yaratılış 28:21) O zaman yapacağım şey şu: Bunu Tanrı için yapacağım, sana sahip olduğum her şeyin onda birini vereceğim (28:22). Yani burada bile Yaakov insanlara olduğu gibi Tanrı’ya da dolambaçlı bir karşılık verir. Bu Yaakov’un kavisli topuğudur. Ama daha sonra Yaakov’un hayatında, bunların hepsi değişiyor gibi görünmektedir.
Lavan’ın evinde yıllar geçirdikten sonra Yaakov ayrılırken radikal ve riskli bir seçim yapar. Yaakov, Lavan’ın evinden ayrılırken kardeşi Esav ile karşılaşır ve korkmaktadır, çünkü; Esav ona 400 adamla gelmektedir Ancak genelde fark etmediğimiz şey şudur: Esav ile bu teması başlatan Yaakov’dur. Yapılacak dolambaçlı şey Lavan’ın evinden ayrılmak ve Esav’dan kaçınmaya çalışmak olacaktır. Esav, Seir’de bir yerlerdedir ve Esav’a görünmeden kolayca Kenaan’a gidebilir, ancak Yaakov bunu yapmamayı seçer.
Adı değişmeden önce Yaakov’daki değişiklikler
Yaakov, ağabeyi Esav’a ulaklar gönderir (32:4). Bu Yaakov, kardeşinden kaçan Yaakov değildir. Bu Yaakov, aralarındaki işleri yoluna koymak için elinden geleni yapmaya çalışır. Esav’a gözlerinde iyilik bulmak için hediyeler gönderir (32:6). Ama kullandığı dil, bir tür sevgiyi gösterir: “Bunu seninle bütün olduğumu göstermek için gönderiyorum ve senin sevgini ve arkadaşlığını arıyorum.” Bu uzlaşma çabası, karşılığında bir felakete yol açabilecek bir girişim gibi görünür, Esav ona yaklaşmaktadır ve yanında 400 adamı vardır. Bu noktada Yaakov korkar ve Tanrı’ya yaklaşır, ancak bu konuşma Yaakov’un Esav’dan kaçtığı ve Tanrı ile yaptığı ilk konuşmadan çok farklıdır.
Kendinizi şu anda Yaakov’un yerine koyun: Yoğun bir korku hissediyorsunuz. Kampınızı ikiye ayırdınız, böylece Tanrı korusun, Esav birine saldırdığında, en azından diğeri hayatta kalacaktır. Ailenizin yarısını kaybetmeye hazırsınız ve şimdi Tanrı’ya yaklaşıyorsunuz ve diyorsunuz ki, Tanrım bana verdiğin sözünü hatırlıyorum. Sen Tanrı’sın “Bana ‘Ülkene ve doğduğun yere dön; işlerin senin için iyi gitmesini sağlayacağım’ diyen Tanrı!” (32:10)
Şimdi, bu sözü hatırlayarak, Yaakov’un söylediği şudur: “Kuluna gösterdiğin tüm iyiliklerden ve tüm doğruluktan dolayı küçüldüm. Zira [evden ayrılışımda] şu Yarden’i [sadece elimdeki] asamla geçmiştim; şimdi ise iki kamp haline geldim” (32:11). Teşekkürler Tanrım. Bana burada iki kampım olacak kadar yeterince şey verdin. Sana karşı hiçbir iddiam yok, sadece bir isteğim var: “Beni – lütfen – kardeşimin elinden, Esav’ın elinden kurtar. Çünkü ondan ‘gelip bizi anne-çocuk demeden öldürürse’ diye çekiniyorum” (32:12).
Vaatler yok, “benim için bunu yaparsan ben de senin için bunu yaparım” yok. Sadece gözlerinin içine bakıyorum ve doğrudan ve dürüst bir istekte bulunuyorum. Seni zorlamaya, yönlendirmeye çalışmıyorum. Sana her neyse onu söylüyorum. Korkuyorum, lütfen bana yardım et!
Yaakov’un şu anda doğrudan Tanrı ile konuşmaya iten korkudur. Tanrı ile ilk konuştuğunuzda, her şeyi iten duygu da korkuydu. Raşi, Radak, Ramban, hepsi Yaakov’un ilk seferdeki korkusunu açıklar ve bu korku duygusundan kurtulmaya çalıştığını öne sürer. Orada korku, onu dolambaçlı bir sona koşmaya iten bir arka plan sorunuydu. Burada ise korku, masanın tam üstünde ve doğrudan bir talebe yol açmaktadır: Lütfen bana yardım et!
Yaakov’un isim değişikliğinin arkasındaki anlam
“Panim”, (Yüz) kelimesi metinde tekrar tekrar görünmektedir. Yaakov, Esav’a yüzünden önce elçiler gönderir (32:4). Esav’a hediyelerini gönderdiğinde “belki yüzünün önünde affını kazanabilirim” der. Yüzümün önünde giden bu hediyelerle…ve daha sonra yüzünü göreceğim…belki yüzümü kaldıracaktır (32:21). Yüz, yüz, yüz, her şey yüz ile ilgili!
Yaakov, meleklerle güreş mücadelesi yaptığı yere Peniel, “Tanrı’nın yüzü” der. Neden sürekli “yüz” kelimesine vurgu yapılıyor? Bir kez daha isim değişikliğine bakın: “Yisrael”, çünkü hem Tanrı ile hem de insanlarla mücadele ettin ve üstün geldin (32:29). Nasıl mücadele edersiniz? Dolambaçlı yollara başvurmak mücadele etmek değil, kaçıştır. Mücadele yüz yüze olur.
İsim değişikliği Yaakov’un Tanrı ve insanlarla yüzleştiğini açıklar. İsim değişikliği, Yaakov’un hem Tanrı hem de insanlarla nasıl iletişime girdiği konusundaki köklü değişikliği ifade eder. Artık İsrael olarak adlandırılmayı hak eder. Artık annesinin istemediği isim “Yaakov” değildir. Artık dolambaçlı olmayan, doğrudan, düz, açık olan “Yisrael”dir. “Yisrael” belki de “yaşar kel” ifadesinin bir yankısıdır. Tanrı ve insanlarla ile dosdoğru, doğrudan konuşur. Artık dolambaçlık, dolanma yoktur.
Başka bir katman:
Tora, Yisrael isminin” Tanrı ile mücadele eden/yüzleşen” anlamına geldiğini söylemektedir (32:29). Midraş ve Zohar’da Yaakov’un mücadele ettiği meleğin, iyi bir melek mi yoksa kötü bir melek mi olduğuna dair bir tartışma bulunur. Ama ana mesele şudur: Bir kişi manevi olan ile yüzleştiğinde, kişi kendini hem iyi hem de kötüye açmaktadır; yani, hem iyi kuvvetler hem de kötü kuvvetler ile mücadele etmektedir.
Bazı açıklamalar, Yaakov’un yaşadığı bu deneyimi, meditatif bir hal içerisinde gerçekleşiyor olarak görür. Yaakov, bir melek ile fiziksel bir güreş yapıyor değildir, ama meditasyon halinde bir manevi varlığı algılar. Yaakov’un aldığı İsrael ismi manevi bir hale girişi ve oradaki deneyimler ile mücadelesi ile ilgilidir.
Bir kişi meditatif haldeyken, manevi olan ile yakın seviyede temas halindedir. Bu arayışta olan kişi İsrael’dir. Bu İsrael, fiziksel olanın sınırlarını aşmayı arzulayıp, manevi olanı arayan parçamızdır. İsrael, dinlemeli, zihnini sakinleştirmeli ve kendisini Tanrı’nın birliğinin evrensel mesajına açmalıdır. Ancak, bir kişinin müdahale olmadan mükemmel biçimde dinlemesi ancak meditatif halde mümkündür.
Kutsal Kitabınızı bilin!
Kutsal Kitabınızı bilirseniz, kimse inancınızı ve Tanrı ile olan bağlantınızı çalamaz.
Kaynaklar:
Vayishlach (5768) – Jacob Wrestling, Rabbi Jonathan Sacks
alephbeta.org, How Jacob Becomes Israel, Rabbi David Fohrman
Jewish Meditation, Rabbi Aryeh Kaplan, sayfa 125.