Neden buradayız?
Tüm soruların anası bu soru, her biri kendi tarzındaki düşünceler ile Tora’nın çeşitli akımları tarafından sırayla ele alınacaktır.
Talmud, basit ve özlü biçimde şöyle der: “Ben, Yaratıcı’ya hizmet için yaratıldım.”
Ahlaki odaklı Mussar çalışmaları hayatın amacını kişinin karakter özelliklerini düzeltmek, arıtmak olarak açıklar.
Zohar, Tanrı’nın bizi “Yarattıkları O’nu bilsin” diye yarattığını söyler.
Usta Kabalist Rabbi Isaac Luria, yaratılışın nedeni için şu sebebi önermiştir: Tanrı, iyiliğin özü, esasıdır. İyiliğin doğası, iyiliği sunmaktır, vermektir. Fakat onu alacak kimse yok ise iyilik bahşedilemez. Bu amaçla, Tanrı dünyamızı yarattı ki O’nun iyiliğini alanlar olsun.
Hasidik öğreti, diğer kabalistik ve felsefi eserler tarafından verilen nedenlerin yanı sıra, yaratma için duyulan ilahi isteğin kendini çeşitli “dünyalar” ya da Tanrı’nın yaratmış olduğu alemler olarak gösterdiğini anlatır.
Hasidizm, bu ilahi isteğin formülasyonunu şöyle belirtir:
“Fiziksel dünyada Tanrı için bir konut yapmak”
Tanrı için Bir Konut
Dünyamızı Tanrı için bir konut haline getirmek ne demektir?
İnancımızın temel ilkelerinden ikisi şudur: “Tüm dünya O’nun varlığı ile doludur” ve “O’nun olmadığı hiçbir yer yoktur.”
Dolayısıyla, dünyamızı Tanrı için bir konut haline getirmek demek, Tanrı’yı fiziksel dünyaya getirmek anlamında değildir. O zaten buradadır.
“Evde olmak”, varlığınıza duyarlı, ihtiyaç ve arzularınıza hizmet etmek için ayrılmış bir yerde olmak demektir. Başka ortamlarda üstlendiğiniz toplumsal kimliğe karşıt olarak; gerçek, kişisel, özel benliğinizin olduğu bir yerde olduğunuz anlamına gelir.
Maddi dünya, doğal haliyle Tanrı için misafirperver bir ortam değildir. Maddi şeyler için ortak bir özellik varsa, o da şudur: Özlerindeki benmerkezciliği ve kendilerini varlığın temeli ve amacı olarak konumlandırmalarıdır. Maddi şeyler her zerresinde adeta, “Ben” diye ilan etmektedir. Bitkilerde veya hayvanlarda, bu benliğin korunması, sürdürülmesi ve üremesi, her içgüdünün ve her başarı hedefinin odak noktasıdır. Ancak, hiçbir canlı, insandan daha çok biçimde bu ihtirası saplantılı bir amaca yükseltmemiştir.
Tüm bu bencillikle ilgili yanlış olan şey, arkasındaki asıl gerçeği bulanıklaştırmasıdır: Yaratılışın kendi başına bir son değil, Yaratıcı için bir ürün ve araç olduğu gerçeğidir. Bu bencillik, dünyanın tesadüfi veya ikincil bir özelliği değil, en temel özelliğidir. Dolayısıyla, dünyamızı ya da insanı Tanrı için bir “konut” yapmak ya da başka bir deyişle dünyamızı veya insanı Tanrı’nın Mevcudiyeti’nin kendisini gösterdiği bir vasıta yapmak için, onların doğasını değiştirmeliyiz. Kimliğinin temellerindeki kendine odaklı bir varlıktan, kendisinden daha büyük bir amaç için var olan bir başka varlığa dönüştürmeliyiz.
Bu ne anlama gelmektedir?
Ne zaman maddi bir nesneyi Tanrı’ya hizmet için alır, onu bir kaynak ve araç olarak kullanır veya ona destek sağlarsak, maddi nesne üzerinde böyle bir dönüşümü gerçekleştiriyoruz demektir. Örneğin, bir parça deri alıp, ondan bir tefilin yaptığımızda, bir miktar para alıp onunla yardımda bulunduğumuzda, Tora’nın bir bölümünü çalışmak için aklımızı kullandığımızda, insanlığın yararı için bir eylem yaptığımızda böyle bir dönüşümü gerçekleştirmekteyiz.
İlk durumunda, deri parçası “Ben varım” derken; şimdi, “Yaratıcı’ya hizmet etmek için varım” demektedir. Cebindeki para “Hırs iyidir” demekteyken; yardım kutusundaki para artık; “Yaşamın amacı, almak değil vermektir” demektedir. İnsan beyni, “Kendini zenginleştir” demekteyken; Tora’yı çalışan beyin, artık “Tanrı’nı bil” demektedir.
Benliğin Sınırı
Dünyamızı Tanrı için bir konut haline getirmek için iki temel adım vardır:
İlk adım, “Tanrısallık için bir kap” yapmak için maddenin kaynak olarak hazırlanmasıdır: derinin tefiline dönüştürülmesi, paranın yardım için bağışlanması ve Tora çalışması için zaman programlaması yapmak gibi.
İkinci aşama, ilahi iradeye hizmet etmek için bu “kapların” fiili olarak çalıştırılmasıdır: tefillini kola ve başa bağlamak, bağışlanmış parayı aç insanları doyurmak için kullanmak, Tora’yı çalışmak gibi.
İlk bakışta, ikinci adımın daha önemli olduğu, ilk adımın sadece ikincisinin mümkün olmasını sağlayan bir adım olduğu, sonuca ulaşmak için bir araç olduğu düşünülebilir.
Fakat Tora’nın, dünyamızda Tanrı için inşa edilmiş olan ilk konut ile ilgili bölümü, evin ilahi bir mesken olarak işlev görmesinden daha çok, “konut”un yapımına büyük vurgu yapar ve önem verir.
Mısır’dan Çıkış Kitabı’nın önemli bir kısmı, İsrailoğulları tarafından çölde inşa edilen çadır mabetin inşası için ayrılmıştır.
Tora, kelimeler konusunda son derece tutumludur. Yasalarının birçoğunu tek bir sözcük ya da harfle anlatır. Ancak, söz konusu bu bölüm, ayrıntılarla donatılmıştır. Mabetin yapımında kullanılan on beş malzeme, en az üç kez belirtilmiştir; bileşenleri ve mobilyaları sekiz kez listelenmiştir; tüm duvarların ve sütunların boyutlarına ve duvara asılan kilimlerdeki renklere kadar mabetin her ayrıntısı bir kez değil, Tanrı’nın Musa’ya talimatları bölümünde ve Mabet’in yapımı bölümünde olmak üzere iki kez anlatılmıştır.
Sonuçta tam onüç bölüm belirli fiziksel malzemelerin Tanrı’ya hizmet için adanmış bir yapı için nasıl biçimlendirileceğini ve burada görev yapacak olan Kohenlerin (rahiplerin) eğitimini anlatmaya ayrılmıştır. Buna karşılık Tora, bir bölümünü evrenin yaratılması anlatımına, üç bölümü Sinay Dağı’ndaki vahiy açıklamasına ve onbir bölümü ise Çıkış öyküsüne ayırmıştır.
Çadır mabet (Mişkan), fiziki dünyada Tanrı için inşa edilen sonraki tüm konutların modeli ve prototipidir. Dolayısıyla inşaat sonrasındaki uygulamalara değil de, “yapım” aşamasına yapılan büyük vurgu, yaşamımızda kişisel kaynaklarımızı Tanrı’ya hizmet etme potansiyeline sahip şeylere dönüştürmenin büyük önemine ve yaşamın amacına işaret eder.
Kendimizi Tanrısallık için “kaplar” yapmak, bir anlamda; Tanrısallığı hayatımıza getirmekten daha büyük bir başarıdır.
Çünkü, gerçek dönüşüm noktasının yattığı nokta bu noktadır:
Ben merkezci, kendine dönük bir nesneden, kendisinden daha büyük bir şeye, amaca adanmış bir nesneye dönüşmek.
Tanrı, sadece O’na kusursuz hizmet edecek, konuksever bir ortam isteseydi, Tanrı’nın maddi bir dünya ile uğraşmasına, ya da maddi bir dünyayı yaratmasına gerek yoktu. Manevi bir dünya O’na hizmet etmek için kolayca tercih edilebilirdi ve manevi bir dünya bu iş için zaten kusursuzdu. Ancak, Tanrı’nın istediği şey dönüşümün, değişimin kendisiydi: bireyselliğin aşılması ve maddiyatın yeniden tanımlanmasıydı.
Bu nedenle Tanrı, özgür irade ile yapılan seçime değer verir. Özgür irade ile kötü olan yerine iyiyi tercih etme, kusursuz yaratılıştan üstündür, erdemi, fazileti, değerli eylemi yaratan da seçim işidir.
Seçim sonucundaki dönüşüm ve yeniden tanımlama, maddi olanın ilahi bir vasıtaya dönüştürüldüğü ilk aşamada gerçekleşir. İkinci aşama, varolan potansiyelin hayata geçirilmesi, nesnenin artık doğal kullanıma sokulmasıdır.
Kapların Yapımı
Henüz Tanrı’yı hayatına davet etmeyen biriyle tanışıyorsunuz. Çabaları ve marifetleri – ne kadar başarılı ve takdire şayan da olsa- kendini aşması ve kendine dönük hedefleri olması gerekir.
Onun ufkunu genişletmek, ona benliğin sınırlılığının ötesinde bir hayat göstermek istiyorsunuz. Onunla tefillin takmak, Tora’nın ilahi bilgeliğini paylaşmak istiyorsunuz.
Ama henüz hazır değil. Tanrı’ya hizmet etme kavramının, her şeyi ben penceresinden görmesi öğretilmiş ve buna şartlandırılmış bir hayata yabancı olduğunu biliyorsunuz. Ona, Tora ve emirlerinin dünyasını tanıtmadan önce, onu ilk önce Tanrısallığa açık ve kabul edici, ilahi olan ile yakınlık ile dolu bir yaşama açık yapmalısınız.
Öyleyse, onunla yolda karşılaştığınızda, gülümseyerek “Günaydın!” deyin. Onu bir fincan kahve veya Şabat yemeği için evinize davet edin. Biraz konuşursunuz. Bu noktada, yaşam biçiminde herhangi bir değişiklik önermiyorsunuz. Sadece size ve neyi temsil ettiğinize açık olmasını istiyorsunuz.
Görünüşte hiçbir şey “yapmadınız.” Ancak özünde, en derin ve köklü dönüşüm gerçekleşti. Kişi, Tanrısallık için bir kap haline geldi.
Tabii ki, bir kabın amacı bir içerik ile dolmasıdır; bir konutun amacı içinde yaşanmasıdır. Mabet, Tanrı’nın varlığını barındıracak şekilde inşa edilmiştir. Ancak Tanrısallık için kapların yapılması hayatın en büyük mücadelesi ve en devrimsel başarısıdır.
Lubavitcher Rebbe, Rabbi Menachem Mendel Schneerson’in öğretilerine dayanarak hazırlanmıştır.