Moşe
“Musa Tora’yı Sina’da aldı.”
(Bilgelerimizin Öğretileri (Pirke Avot) 1: 1)
Tora, “ders” veya “öğretim” anlamına gelir. Tora, Aşem’in İnsanoğlu’na talimatıdır. Tora’da Yahudiler için mitzvalar ve Yahudi olmayanlar için yedi mitzva yer alır. Mitzva emir demektir, ancak daha derin anlamda bağlantı anlamına gelir.
Bir Yahudi, Aşem ile insan faaliyetinin tüm yelpazesini benimseyen yollarla bağlantı kurabilir. Yahudi emirlerine / bağlantılarına bakarak, Yahudi günlük yaşamında Şekina’yı sürekli olarak yansıtacak, İlahi örneği taklit edecek ve maddi olan ile manevi olan birbirinin içine işleyecektir.
Bu, Seçilmiş Halk ünvanının anlamıdır. Ancak, bu ünvan ne anlama gelmektedir? Aşem, Yahudi halkı “kohen ve kutsal ulus” olarak seçti (Mısır’dan Çıkış 19: 6). Burada “kohen” kelimesi, kelimenin sözlük karşılığı olarak bir rahip anlamına gelmiyor; çünkü bütün Yahudiler, Kohen kabilesi olan Levi kabilesinin torunları değildir. Daha çok bir “kohen işlevi” anlamına gelir. Bir kohenin görevi, insanları Aşem’e daha yakın hale getirmek ve Aşem’i halka yakınlaştırmaktır. Ulusal düzeyde, Yahudi halkı, ulusların arasında kohen olarak hizmet edecek, ya da Peygamber Yeşaya’nın belirttiği gibi “uluslara bir ışık” olarak hizmet edecektir.
Yahudi halkı kutsal bir ulus olduğundan dolayı, Aşem’in buyruklarına göre kutsallıkla davranır ve tutum sergilerlerse bu sorumluluk tamamen yerine getirilmiş olur. Kutsal kelimesi ayrı veya farklı anlamına gelir. Mitzva, bir Yahudiyi ayırt edip, onu her faaliyet alanında dünyanın geri kalanından ayırır.
Bir Yahudi Mitzva’yı korurken kendisini ayırt eder ve İlahi Olan’a bağlanır, dolayısıyla bu dünyada Aşem için bir ikamet yeri yaratır ve böylece yaratılış amacını yerine getirir.
Moşe, Sina’da Tora’yı aldığında, kabul ettiğinde O’nu beden ve ruh olarak aldı; Tora’nın bedeni yasalarında, Tora’nın ruhu mistik boyutundaydı. Moşe, yaşayan en mütevazi adam olduğu için, bu bilgeliğin mükemmel haznesi idi. Ego’yu tamamıyla söndürmüştü ve İlahi irade için bir yoldu. Levi’nin torunları gibi; Musa, kardeşi Aaron ve kızkardeşi Miriam, mistik geleneğin ve kehanet deneyiminin farkındaydılar, ancak Musa, peygamberlerin en büyüğü idi. Diğerleri kehanetlerini bir bilmece veya vizyon formunda uyurken aldılar, oysa Musa kehanetini uyanık ve net bir şekilde aldı.
Bu “Moşe, Sina’da Tora’yı aldı” sözünün anlamıdır. İbranice olarak, “aldı, kabul etti” kelimesinin orjinali “kibel” kelimesi, Tora’nın diğer tüm bölümleri gibi herhangi bir insan zihninin ürünü olmayan, ancak; çok yönlü ve içerikli olan mistik gelenek Kabala sözcüğünün de kök kelimesidir.
Aksine, vahiy yoluyla alınan bir gelenektir. Aşem, İnsan’a elini uzattı, tam tersi değil, İlahi bilgeliği en içkin ve en pratik seviyelerde Musa’ya açık bir şekilde gösterdi, vahiy etti. Sınırlı zihin sonsuzu kavrayamasa da, Her Şeye Gücü Yeten Aşem, İnsan ile bir köprü oluşturabilir ve bu, Yaratıcı ile bağlantı kurmanın yolu, vasıtasıdır. Tora, tüm Yahudi topluluğuna dünyada nasıl yaşayacaklarını ve yine de onun üstünde nasıl kalacaklarını öğretmiştir. Bu, Yahudi’yi bedensel konularda hedonistçe debelenmemesini, aynı zamanda da sofu biçimde ruhsal konulara kaçmamasını sağlamış, aksine; onun bedeni tümüye kucaklamasına ve onun tüm işlevlerini İlahi amaç için yükseltmesine izin vermiştir. Yahudi, dünyadaki günlük, sıradan sayısız faaliyetleri içerisinde, Tora’nın bedeni olan ilkelerinin rehberliği ile yaşar. Aynı zamanda, Tora, insanlığı yükseltir ve onu daha derin bir gerçekliğe odaklar; maddi karanlığı İlahi Işık ile aydınlatır.
Yasanın verildiği yer Sina olmasına rağmen, Kutsal Kitap metinlerinin yakından incelenmesi, Sina’dan önce verilen bir takım emirlerin bulunduğunu ortaya koyacaktır. Yaakov, siyatik siniri yememesi yönünde emir almış ve Şabat yasalarının bazıları Marah’ta verilmiştir. Pesah ritüeli, Mısır’dan Çıkış öncesi yasaklanmıştı. Peki Sina’da ne oldu? Moşe, Sina’da Tora’yı aldığında,kabul ettiğinde O’nu beden ve ruh olarak aldı; Tora’nın bedeni yasalarında, Tora’nın ruhu mistik boyutundaydı. Moşe, yaşadığı en mütevazi adam olduğu için bu bilgeliğin mükemmel haznesi idi. Ego’yu tamamıyla söndürmüştü ve İlahi irade için bir yoldu. Levi’nin torunları gibi; Musa, kardeşi Aaron ve kızkardeşi Miriam, mistik geleneğin ve kehanet deneyiminin farkındaydılar, ancak Musa, peygamberlerin en büyüğü idi. Diğerleri kehanetlerini bir bilmece veya vizyon formunda uyurken aldılar, oysa Musa kehanetini uyanık ve net bir şekilde aldı.
Öncelikle, bu, Moşe ile olan iletişimin doğruluğunun kanıtlanma anıydı. O noktaya gelene kadar Yahudi halkı Aşem’in kulu Moşe tarafından yapılan büyük mucizelere tanık olmuştu, ancak Aşem’den doğrudan hiçbir şey duymamıştı. Yahudi halkı, Moşe’nin iletişimini kurduğu gibi Aşem’den doğrudan On Emir’i duyduğunda, Moşe’ye olan inançları ve bunu izleyen sonraki tüm vahiyleri sağlamlaşmış oldu. İkincisi, Yahudi halkı resmen bir ulus oldu. Yaakov soyundan gelen bir grup olan “Bene-Yisrael”in, Mitzvalar ile ezeli bir şekilde bağlı bir varlık haline, antlaşma halkına dönüşmesiydi.
Fakat Kabalistik olarak, Sinay’daki vahiy bir bariyerin kırılmasıydı. Midraş’ın sözlerinde, Sinay’dan önce üst alemlerin iniş yapamayacağı ve alt alemlerin yukarı çıkamayacağı kararlaştırılmıştı. Sinya’da yukarıdaki alemler aşağıya indi ve alttaki alemler yükseldi.
Bu gizemli Midraş’ın anlamı şudur: Sinay’dan önce, beden ile ruh arasında, fiziksel ve ruhsal arasında, yer ile gök arasında bir ayrım vardı. Maddi nesnelere doğuştan gelen, özünde olan ruhsallığın sağlanması mümkün değildi. Tora’yı vermeden önce Atalarımız tarafından yerine getirilen Mitzvalar öncelikli olarak esasen ruhsal boyuttaydı.
Ruhsal olarak seçkin kişiler, mistik boyuttan tam olarak haberdar olan güçlü ruhlara ve zihinlere sahiplerdi, ancak bu sistemi tüm insanlık için uygulanabilir bir pratiğe dönüştürmemiş, kaynaştırmamışlardı. Sinay her şeyi değiştirdi.
Aşem, Moşe’ye gök ile yeryüzünü, maddi ile ruhsal olanı kaynaştırma planını bildirdi. O andan itibaren, bu iki görünüşte karşıt bölge artık iki ayrık bölge olmayacak, birbirine kaynaşacak ve Şekinah bir kez daha insanlar arasında ikamet edecekti. Aşem, daha sonra Moşe’ye, İlahi Olan için bir ev gibi olacak olan Mişkan’ı inşa etmesi için talimat verdi. Mişkan’ın en iç kısmında, Kutsalların Kutsalı olarak bilinen yerde, On Emir’in üzerine işlenmiş olduğu tabletleri içeren Sandık vardı.
Aşem’in doğrudan Moşe ile konuştuğu yer burasıydı. Aşem, tüm Yaratılış’ın tamamını doldurduğuna göre, O’nun ikamet etmesi, yaşaması için belirli bir yer yaratmanın amacını merak edebiliriz. Bununla birlikte, Aşem’in talimatları Mişkan ile ilgili derin bir sırrı ortaya koymaktadır. Aşem, Moşe’ye, “Benim Adıma bir Kutsal Mekan yapsınlar; böylece içlerinde barınacağım” diye buyurmuştu. Çoğul “onların içlerinde” sözünün kullanımı, amacın, halkın Aşem’in varlığına duyarlı hale getirilmesi olduğuna işaret etmektedir.
Mişkan ve Sandığın yapımında, günümüzde birçok yaşama uygulanabilir ve makrokozmik öğretiyi mikrokozmos seviyesinde temsil eden bir diğer ders vardır. Sandığın üstünde bir erkek ve bir kadın olmak üzere iki figür vardı. Aşem ile İnsan arasında mesafe olduğu zaman bu figürler birbirine sırtlarını dönerdi. Fakat Aşem halktan memnun olduğunda figürler yüz yüze döner ve orada Şekinah otururdu. Bütün bu tasvirler, toplumun ve hayatın temelini oluşturan aile birimini,Tora değerleri, ahlak ve barış ile dolu bir evliliği temsil eder ve böyle bir evlilik de, Şekinah’ın varlığını hak edecektir.