İki Ağacın Hikayesi (13)
Bu yazımızda, İki Ağacın Hikayesi serimizin önceki oniki yazısında açıklamaya çalıştığımız ayetlere farklı bir açıdan bakacağız. Tora’nın, zaman üstü bilgeliği az sayıdaki ayetlere gömülü katmanlar halinde anlattığından önceki yazılarımızda bahsetmiştik.
Buraya kadar tüm anlatmış olduklarımıza ilave olarak, Rabbi Bahya ben Asher’in (Rabenu Behaye) (1255–1340) bu ayetleri açıklamalarını aktaracağız.
Rabbi Bahya ben Asher’in açıklamalarına göre söz konusu ayetlerde beden, ruh ve kötülük dürtüsünün birbirleri ile olan ilişkisi de anlatılmaktadır. Adam, Hava ve yılanın yüzey anlamlarına ilave olarak, bedenin dirilişi, hem beden, hem de ruha verilen ödül ve cezalandırma kavramları ve sonunda Kötülük Dürtüsü’nün dünyadan çıkarılmasıyla ilgili alt anlam da bulunmaktadır.
Eden Bahçesi
Yaratılış 2:15 ayeti, ויקח ה’ אלוקים את האדם ויניחהו בגן עדן לעבדה ולשמרה sözleri ile başlar: “Tanrı adamı aldı ve hem işlemesi, hem de koruması için onu Eden Bahçesi’ne yerleştirdi.” Ayetteki גן עדן (gan eden – Eden Bahçesi) kelimeleri aynı zamanda Tora’ya bir göndermedir. Bahçe’nin kökeni Eden’de olduğu gibi, Tora’nın kökeni de Eden adı verilen göksel bilgelik alanlarındadır. O halde, insanın yaratılmasının başlıca nedeni (onu işlemesi-koruması) yani Tora ile meşgul olması, onu çalışması ve yerine getirmesidir. Dolayısıyla iki ağaç, bahçenin merkezindeki Yaşam Ağacı ve Bilgi Ağacı, Tora’dan kaynaklı alan olumlu (yap) ve olumsuz (yapma) emirlere bir göndermedir.
Adam ve Hava
האדם (haadam) (Adam veya insan olarak tercüme edilir) kelimesi, insanın soyut kısmını, insan aklını sembolize eder.
“Tanrı “Adamın yalnız olması iyi değil. Ona, kendisine uygun bir yardımcı yapayım” dedi” (Yaratılış 2:18). Niçin?
Tanrı, aklın kendisini ortaya koyabilmesi, eylemler biçiminde kendisini gösterebilmesi için bir araca sahip olması gerektiğini, Tora’nın emirlerini yerine getirirken ona yardımcı olacak bir vasıtaya ihtiyaç duyduğu için yalnız kalmasının iyi olmadığını düşündü. Soyut aklın ihtiyaç duyduğu söz konusu araç, elbette ki insanın fiziksel kısmı, somut madde olacaktır.
İnsan, soyut ve somut kısımlarının yani beden ve ruhun bir birleşimi olarak yaratıldıktan sonra, türünün yavrular yoluyla sürekliliğini sağlamak için bir eşe ihtiyacı vardı. Bu, bedenin zihinsel arayışlarla ilgili konularda akla yardımcı olmasına benzerdir. Söz konusu yardımcı, kadındı. Kadının tam adı, גוף bedene yönelik bir gönderme içerir. Şlemo Peygamber, Özdeyişler 2:16 ayetinde להצילך מאשה זרה “yabancı kadından seni kurtarsın” derken kadını maddeye benzetmiştir. Maddenin, tanım gereği olarak aklın bir parçası olmadığını, ama aklın eyleme geçmesi için gerekli kap olduğunu ima etmiştir. Kadının, bir yardımcı ya da araç olması bu anlamdadır.
Maddeyi tanımlayan, ona şekil veren kuvvet akıldır, aktif rolü nedeniyle erildir.
Madde, formu yansıtır ve aklın kendisine dikte ettiği biçimi alır.
Eylem, bedenin zihin tarafından yönlendirilmesiyle ortaya çıkar. Beden, akıl ile dış dünya arasında bir aracı görevi görür.
Yılan
Yılan yani נחש, (nahas) kötü dürtüyü temsil eder, çünkü מ-נחש (ha-nahas) kelimesi insanı sınama ve onu ayartma girişimini vurgular.
Yılan, Adam ile değil, kadınla diyaloğa başlar. Neden?
Çünkü, kötü dürtünün muhatabı חומר (homer) insanın fiziksel yönü, maddedir. Şeytani dürtü her zaman insanın fiziksel tarafına, חומר, (homer-kil) yani maddeye hitap eder. Asla שכל (sekel) yani insan aklının gücü ile boy ölçmeye kalkışmaz.
Yılan, söze אף yani öfke kelimesi ile başlar, çünkü; öfke ve hiddet kötü dürtünün, Şeytan’ın gücünün ürünleri veya türevleridir.
Kadın, yılana şöyle dedi: “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” (Yaratılış 3:2). Bu, insanın maddi yönünün potansiyel ayartıcısına cevabıydı; başka bir deyişle: “Yiyerek ve içerek sağlığımızı koruma amacına hizmet ettiği sürece duyular yoluyla bedenin hoşnut edilmesinden men edilmedik.” Devam etti: “Ancak, Tanrı bizi sadece türlerin sürekliliğini sağlamak için izin vermemiz gereken belirli bir haz konusunda uyardı. Bu emri çiğnersek, hem bedenimiz hem de ruhumuz ölecektir”
Bunun üzerine yılan, kadına insanın fiziksel kısmına hitap eden kötü dürtünün klasik sözleriyle şöyle dedi:לא מות תמותון,
“Beden, zevkler olmadan var olamayacağından dolayı, fiziksel zevk aldığınız için kesinlikle ölmeyeceksiniz. Tanrı, bu ağaçtan yediğiniz gün gözlerinizin açılacağını gayet iyi biliyor” (Yaratılış 3:5). Yılan, Hava’nın ne zaman fiziksel zevklere teslim olsa zihinsel gücünün artacağını ve iyi ile kötülük arasında özgür seçim yapma deneyimini yaşayabileceğini kastediyordu.
Bu aşamada, yılan daha da baştan çıkarıcı hale geldi ve şöyle dedi: “Bu ağacın meyvesinin tadını almak için sadece bir kez deneyin ve gözlerinizin yeni bakış açılarına açılacağı yararlı etkilerini hemen deneyimleyeceksiniz. İyiyle kötüyü birbirinden ayırt eder etmez, kötü olarak tanımladığın her şeyden uzaklaşacaksın ve sadece iyi olanın peşinden gideceksin.” Yılanın umduğu şey, elbette; insanın iyiyi kötüden ayırmayı bilir bilmez, kötülüğü seçmesiydi.
Tora, ותרא האשה “kadın gördü, vb.” diye devam ettiğinde, bu “gözlerle görmek” anlamına gelmez, “kalp ile görmek” anlamına gelir. Ağırlıklı olarak maddesel חומר (homer-kil) özelliklerin baskın olduğu kadın, kalbinin eğilimlerini takip ederek, doğal olarak meselelere fiziksel, maddi bir pencereden bakmaktadır. Sonuç olarak, ağacın yemek için iyi olduğu, yani fiziksel hazlar peşinde koşmanın buna değer olduğuna karar verdi. Ayetteki, “yemek” מאכל (maakal) kelimesi, cinsel ilişki ile vücudun haz almasını içerir. Şlemo Peygamber, Özdeyişler 30:20’de baştan çıkarıcıyı tarif ederken אכלה ומחתה פיה “yedi, ağzını sildi, ‘Yanlış bir şey yapmadım’ dedi” yazar. Bu ayet, yalnızca cinsel bir ilişki ile ilgili bir örtmecedir.
וכי תאוה הוא לעינים “gözler için arzu uyandırıcı olduğunu” (Yaratılış 3:6) ifadesinin anlamı, günah işlemeden önce kalp ve gözlerin her zaman işbirliği içinde olduğu anlamına gelir. Bu yüzden Tora, Çölde Sayım 15:39’da,
ולא תתורו אחרי לבבכם ואחרי עיניכם “sizi yoldan çıkaran kalbinizin ve gözlerinizin peşinden arayışta bulunmayacaksınız” demektedir.
ותקח מפריו ותאכל “Meyvesinden aldı ve yedi“(Yaratılış 3:6)
Bunun anlamı, kadının, yani (homer-kil) חומר, yeni bir anlayışa ulaşıncaya dek kendisini fiziksel zevklerle meşgul etmesi ve sonra kocasına vermesidir. “Kendisiyle birlikte kocasına da verdi ve [adam da] yedi” (Yaratılış 3:6) sözlerinin anlamı, yılanın kadını baştan çıkarması gibi, kadının da erkeği baştan çıkarmasıdır. Metnin düz anlamına göre, Adam’ı baştan çıkaran Hava’ydı. Bununla birlikte, Tora’nın burada tarif ettiği şey yalnızca Adam ve Hava arasında olanları değil, kötü dürtünün yol açacağı gelecekteki baştan çıkarmanın tasarısını açıklar. Böyle bir baştan çıkarmanın ilk aşaması, fiziksel evrenin sunduğu zevklerin tadını çıkarmak için insanın fiziksel kısmına yapılan ayartıyı içerir.
İnsanın fiziksel kısmının sevgisi kazanılıp ele geçirildikten sonra, fiziksel kısım, baştan çıkarıcının söylediklerini rasyonalize etmek için insanın zihinsel kısmını ikna edecektir.
Gözlerin açılması
ותפקחנה עיני שניהם “Her ikisinin de gözleri açıldı” (Yaratılış 3:7). Tora, insanın zihinsel yetilerini içeren alışagelmiş bir işlemi anlatmaktadır. Yani beden ve ruh günah işledikten sonra yaptıkları yanlış nedeniyle önceki hallerini kaybedince, yanlış yaptıklarının farkına varır. Arzularının kendilerine hükmetmelerine izin verdiklerini fark ederler. Burada “gözleri açıldı” olarak tanımlanan süreç budur. Bu “açılma” fazladan anlayış kazanmalarını ifade etmez. Aksine, başarısızlığın farkına varıştır. Gözleri “açıldığında,” bir şeyleri gerçekten kaybettiklerini, yeni bir şey elde etmek yerine daha önce sahip oldukları bir şeyi kaybettiklerini fark ettiler. Çeşitli fiziksel arzular tarafından köleleştirilmedikleri zaman ne kadar şanslı olduklarını fark ettiler, oysa şimdi onlar için birer kıyafet olarak vazgeçilmez olan bu arzulardan kurtulmak için mücadele etmek zorundadırlar. וידעו (vayyedeu -bildiler) kelimesinin daha derin bir anlamı budur. “İyi ve kötüyü bilme ağacı”nın güçlerini üzerilerine alıyorlardı. Zengin bir adam genellikle sahip olduklarını takdir etmez, kıymetini bilmez, bunların zaten olması gerekenler olduğunu düşünür. Ancak onlardan yoksun bırakıldığında, kaybettiklerinin farkına varınca, onlara sahip olduğu süre boyunca ne kadar şanslı olduğunu anlar. Bu tam olarak Adam ve Hava’ya olan şeydi. “Gözleri açıldı,” günahlarından önce sahip oldukları üstün hali ancak şimdi takdir edebildiler.
Çıplak olma
כי ערומים הם “çıplak olduklarını” (Yaratılış 3:7). Şimdi onlara “elbise olan” arzunun gücü, onları daha önce suçlamaya uygun görmedikleri durumu suçlamaya sevk etti. Günahlarının bir sonucu olarak hem bedenlerini hem de akıllarını açıkta, çıplak, ortada hissediyorlardı. Artık övgüye değer, erdemli biçimde yaşayan kişiye bilgi tarafından sağlanan koruyucu örtüden mahrumlardır.
Suçlama
Adam şöyle cevapladı: “Bana verdiğin kadın-yediğim şeyi ağaçtan bana o verdi” (Yaratılış 3:12)
Adam’ın zihinsel yetileri האדם (haadam) soruyu şöyle yanıtladı: “Gerçekten de emrini ihlal ettim. Neden mi? Bana verdiğin kadın, (homer-kil) חמר, yani maddi yanım emrini ihlal etti. Yardımcım olması gerekiyordu ama onun yerine Senin niyetinin yerine getirilmesine engel oldu. O (חומר, maddi kısım), bu korkunç acıyı yaşamamın sebebidir.” Tora’nın, נתתה “verdin” kelimesinin sonuna ה harfini eklemesinin nedeni, insanın fiziksel kısmının חומר, algılama yetilerini oluşturan duyulara bir imadır. Başka bir deyişle, Adam (insan) başarısızlığının nedeni olarak güçlü fiziksel yanını suçladı. Karısı ise (beden) (insanın bir parçasıdır) yılanın kendisini baştan çıkardığını ileri sürdü. Bu, sonuç olarak Adam ve Hava’nın şeytanın baştan çıkarıcı güçlerini suçladıkları anlamına geliyordu (Yaratılış 3:12-13).
Zihin ve bedenin iddiası, Şeytan’ın baştan çıkarıcı güçlerinin etkisi olmadan, חומר fiziksel maddenin hiçbir şekilde zararlı olmayacağıydı. Bu nedenle Tanrı ilk olarak yılanı “kötü dürtüyü” lanetledi, onu karnının üzerinde sürünmeye mahkum etti. Bu, yılanın (şeytan) düzeyini muazzam miktarda düşürme anlamına geliyordu, çünkü; o zamana dek yılan, şeytan kendine bir kral gibi davranıyordu. Şlemo Peygamber, Vaiz 9:14’te ona מלך גדול der. Başını dik tutarak dik yürümek bir kralın işaretidir. Yılan şimdi bu yeteneğini kaybetmiştir. Bu, beraberinde, yılanın (kötü dürtünün) insanı baştan çıkararak gerçek doğası hakkında onu kandırmak için sahip olması gereken yetenekte büyük bir azalma, düşüş getirdi. ועפר תאכל כל ימי חייך “ve yaşadığın sürece toz yiyeceksin.” Tora’nın işaret ettiği zaman, yılanın günümüzde yaptığı gibi diğer canlılarla beslenmesine izin verilmeyecek olan zaman yani diriliş dönemidir. Bu, bir çeşit gözdağıydı (Yaratılış 3:14).
Kötü Dürtü’nün gücü
Tanrı, yılana, baştan çıkarıcıya, Şeytan’a, diriliş günlerinde, faaliyetlerini tozla sınırlandırması gerektiğini söyledi. Artık canlıları baştan çıkaramayacaktı. ואיבה אשית, “düşmanlık koyacağım” (Yaratılış 3:15).Birinden nefret ettiğinizde, o kişiden uzak durursunuz. Tanrı’nın insanla Şeytan (yılan) arasında düşmanlığı doğal bir durum haline getirmesinin amacı, onları mümkün olduğunca ayrı tutmaktı. Bu hal, diriliş günlerine kadar elde edilmeyecekti. O zamanda, insanın maddi fiziksel tarafı bile, Şeytan’ın hiçbir girdisine katılmadan tamamen saf olacaktır. Cennet haline benzer bu hal, Peygamber Şlemo, Hiram’a (diğer şeylerin yanı sıra) göndermiş olduğu bir mesajda öngörülmüştü, ועתה הניח ה’ אלוקי לי מסביב, אין שטן ואין פגע רע, “Oysa şimdi Tanrım Rab her yönden bana rahatlık verdi. Ne bir düşmanım var, ne de kötü bir olay” [1 Krallar 5:18 (1 Krallar 5:4 – Hristiyan İncili). Bu ayet, uzak gelecekte, baştan çıkarıcı gücün, kötülüğün gücünün yok olacağını söyleyen bir öngörüdür.
Kutsal Kitap’ta bu uzak geleceğe dair başka bir referans Yeşaya 25:8’de bulunur:
בלע המות לנצח
“Ölümü sonsuza dek yok edecek.”
Ceza
Sonra, Tanrı, maddi olan her şeyin temsilcisini חומר, bu durumda Hava’yı, cezalandırır. הרבה ארבה עצבונך וגו “Istırabını fazlasıyla artıracağım” der (Yaratılış 3:16). “Kötü dürtünün seni baştan çıkarmasına karşı dikkatli olmadığın için seni cezalandıracağım. Bedensel zevklere düşkünlüğün ve faydasız, anlamsız değerlerden zevk almanı artırdığın için, şimdi çocuk sahibi olmak gibi meyve veren faaliyetlerde bulunduğunda bile acı hissedeceksin.” הרבה ארבה kelimelerinin iki kez bulunmasının nedeni budur. Yine, günaha uygun cezaları görürüz. Sonuçta sadece daha fazla rahatsızlık çekmek için daha fazla zevk amacıyla keyfinize baktınız. ולאדם אמר כי שמעת לקול אשתך Ve Adam’a dedi ki: “Eşini dinlediğin için…” (Yaratılış 3:17). Tanrı şöyle diyordu: “Cezalandırılmanın nedeni, Benim emrim yerine, fiziksel maddi yönünün çağrısına kulak vermeyi tercih ettin.” ארורה האדמה בעבורך “toprak senin yüzünden lanetlendi” (Yaratılış 3:17). Bu, insan aklının üretkenliğini aracılığı ile yansıttığı fiziksel maddeyi חומר lanetlemenin ilave bir biçimiydi.
חומר (homer-kil) artık (adamah) אדמה “toprak” olarak adlandırılır. Tanrı , בעצבון תאכל לחם “ondan [topraktan] ıstırapla yiyecek çıkaracaksın” (Yaratılış 3:19) diye ekledi. Adam’ın cezası, artık fiziksel maddenin חומר karşı koyuşu, muhalefeti ile karşılaşmadan zihnin isteğini yerine getirmeyecek olmasıydı, diriliş günlerinde bile. Bu gerçekten çok ciddi bir lanetti ve Daniel 12:2’de bize söylendiği gibi, diriliş günlerinde bile bütün insanlar aynı haklardan yararlanamayacaktır. Kimisi sonsuz yaşama, kimisi utanca ve sonsuz nefrete gönderilecektir. Bu sözlerin anlamı şudur:
ורבים מישיני אדמת עפר יקיצו, אלה לחיי עולם ואלה לחרפות ודראון עולם. Tanrı,.כי
עפר אתה ואל עפר תשוב diye eklediğinde bu, Adam’a, fiziksel kısmının kendisine hükmetmesine izin verdiği için, sonunda zihinsel kısmının doğal olarak (homer-kil) חומר kısmının kaderini paylaşacağı ve ölüp çözüleceğine dair açıklamaydı. Tüm bölümün son sözleri, yani כתנות עור וילבישם ile ilgili olarak Tora, diriliş sırasındaki gelecek nesillerin sonsuz yaşamın keyfini çıkaracağı hakkında konuştuğunu görmek için gereklidirler.
Bu neslin, yani Adam ve Hava’nın artık dünyadaki sonsuz yaşam haklarını kaybetmiş olduklarını görünce, bu sözler gelecek zaman için onlara bir güvenceydi. Adam ve Hava tövbe etmişlerdi, bu nedenle Tanrı da onlarla buna uygun olarak ilişki kurdu. Tanrı’nın Adam ve Hava’ya vereceği cezanın tarif edildiği ayetlere yakından bakmak faydalı olacaktır. Tanrı’nın adı, yılanın laneti ile bağlantılı olarak bahsedilmiş olduğu için, Tora, Adam ve Hava’ya verilen ceza açıklandığında Tanrı’nın adından bahsetmez. Sadece üçüncü kişi zamiri ile ifade edilir. Bunun nedeni, bu kötülüğün O’ndan kaynaklanmadığını kanıtlamak içindir. Bu yüzden İsmi’ni ondan ayırmakta dikkatlidir. Buna karşıt olarak, paragraftaki son ayetle sembolize edildiği gibi gelecekte sonsuz yaşamı tarif etmeye gelince, Tora, bunları כתנות עור to ה’ אלוקים, kişisel olarak Tanrı’ya doğrudan atıfta bulunma noktasına gelir. Bütün bu ayet, geçmiş zamanda ifade edilmesine rağmen, aslında birçok peygamberlikle bağlantılı olarak bulduğumuz geleceğe bir atıftır. [Nahmanides’e (Ramban) göre, bunun nedeni peygamberliğe vurgu yapmak, çoktan gerçekleşmiş gibi tarif ederek bunun kesinlikle gerçekleşeceği konusunda okuyucuya güvence vermektir.]
Erkek ve Kadın
ויעש ה’ אלוקים לאדם ולאשתו כתנות עור וילבישם “Tanrı, Adam ve eşine deri giysiler yaptı ve onları giydirdi” (Yaratılış 3:21) ayetindeki ויעש kelimesinin uygun çevirisinin: “Tamamen yeni bir şey yaptı; yeni bir kavram yarattı” olması gerekir. אדם (adam) ve אשתו (eşine) kelimeleri sözlük anlamıyla alınmamalıdır, sırasıyla שכל (sekel) ve נפש (nefes) kelimelerine atıfta bulunmaktadır. Erkek ve kadını sırasıyla שכל (sekel) ve נפש (nefes) olarak düşünmek mümkündür. Birincisi שכל (sekel) erkeği simgeleyen yaratıcı girişimci aktif gücü, נפש (nefes) ise daha pasif, yanıt veren manevi gücü, dolayısıyla kadını sembolize eder. Tıpkı bir kadının erkeğe eşlik etmesi gibi, נפש (nefes) kavramı שכל (sekel) kavramına eşlik eder.
İbranice “adam” kelimesinin tam karşılığı “kırmızı” demektir. “Hava” kelimesinin karşılığı ise “hayat veren”dir. Yaratılış 3:20’de “Adam eşine Hava adını verdi; çünkü [kadın] tüm yaşayanların annesiydi.“demektedir.
Aşağıda, Ripley Scroll adı verilen bir simya çalışmasından esinlenmiş bir simya resmi yer almaktadır. Adam’ı kırmızı sülfür (kükürt), Hava’yı civa olarak göstermektedir:
Simyacılar, soğuk ve nemli maddeyi kadın (Ay) (beyaz), sıcak ve kuruyu erkek (Güneş) (kırmızı) olarak adlandırırlar. Androjen varlık, bu dört öğeyi de içerir.
Artık okuyucu, konu hakkında daha derine inmek isterse ihtiyacı olan ipuçlarına sahiptir.
Kaynak: Rabbi Bahya ben Asher (Rabenu Behaye) (1255–1340)