İki bin yıldır Kilise, Yahudiler’i hristiyanlaştırmaya çalışmaktadır ve bu amaçla Yahudiler’in dinini değiştirmek için binden fazla misyoner topluluğu görevlendirilmiştir. Kilise’nin Yahudileri Hristiyanlaştırma gayreti, Kilise açısından birkaç çok önemli nedene dayanır:
Bunlardan birincisi, bir Yahudi’yi hristiyan yapmak, herhangi bir kişiyi hristiyan yapmaktan çok daha önemlidir. Hristiyanlaştırmada Yahudiler’in önceliği vardır:
Öteki ulusların arasına girmeyin, Samiriyeliler’in kentlerine de uğramayın.. Bunun yerine, İsrael Evi’nin kaybolmuş koyunlarına gidin.
Matta 10:5-6
Çünkü Müjde’den utanmıyorum. Müjde iman eden herkesin – önce Yahudiler’in, sonra Yahudi olmayanların– kurtuluşu için Tanrı gücüdür.
Romalılar 1:16
Yukarıda örneği verildiği gibi, önce Yahudiler’e, sonra diğer uluslara gidilecektir. Bunun bir nedeni de Son Günler ile ilgilidir. Yahudiler’in Son Günler ile ilgili özel bir rolü vardır. isa, Yahudiler’e seslenerek şöyle der:
Size şunu söyleyeyim: ‘Rab’bin adıyla gelene övgüler olsun!’ diyeceğiniz zamana dek beni bir daha görmeyeceksiniz.”
Matta 23:39
Burada hitap Yahudiler’edir ve buna göre, isa’nın yeryüzüne ikinci kez gelmesi için Yahudiler’in isa’yı kabul etmesi gerekmektedir.
Peki ama Yahudiler’i hristiyanlaştırmak neden bu kadar zordur? hristiyanların iddia ettiği gibi isa, Yahudi Kutsal Kitabı’nın her yerinde varsa öncelikle Yahudiler’in hristiyanlığı kabul etmesi gerekirdi. Ancak durum böyle değildir.
Yahudiler, kendi Kutsal kitaplarını, Yahudi Kutsal Kitabı’nı ana dillerinde okuyabilirler, birileri tarafından hazırlanmış çevirilere muhtaç değillerdir. Küçük bir çocuk bile Yahudi Kutsal Kitabı’nı okuyup anlayabilir. Peki, kendi Kutsal kitaplarını binlerce yıldır en iyi derecede okuyup anlayanlar Yahudiler olduğu halde, hristiyanlara göre neden isa’ya ait kanıtları göremezler, neden hristiyanlığı kabul etmezler? Yahudiler’in gerizekalı olduğunu söyleyemeyeceğimize göre şöyle demeleri gerekir:
“zihinleri peçe ile örtülü” (2 Korintliler 3:14), “kıskanç ve inatçı yürekli, engerek soyu” (Matta 3, 13, 23. Bölümler, Luka 3.Bölüm).
“Zihinleri peçe ile örtülü” (!) olan Yahudiler, kendi Kutsal Kitaplarındaki isa’yı göremiyorlarsa, misyonerler Yahudiler’e hristiyanlığın “köklerini” Yahudiliğin eski kaynaklarında bulabileceğimizi gösterebilirlerse, o zaman modern rabbilerin sonradan yanlış yöne saptığını iddia edebilirlerdi. Bunun işe yaraması için, bir zamanlar rabbiler tarafından yazılmış kaynaklarda, hristiyan inancını destekler bazı kalıntılarının hala bulunabilir olması gerekiyordu.
Tüm dünyada hristiyanlar’da birden ortaya çıkan Targum ve Talmud ilgisinin nedeni budur. Yahudiliğin eski kaynaklarında, rabbiler onu sözde mahvetmeden önce (!), rabbilerin hristiyanlıkla uyumlu inançlara sahip olduklarını gösteren “ipuçları” bulunmalıdır.
Hristiyan misyonerlerin işlerine geldiğinde “Targum, Talmud, Rabbinik kaynakları” hristiyanlık ile asla uzlaşmayan içeriği nedeniyle asla kabul etmediklerini, yalnızca Kutsal Kitap’a (!) inandıklarını ve bu metinlerin sonradan rabbiler tarafından yazılan, bağlayıcılığı olmayan uydurma metinler olduğunu, Tanrısal olmadıklarını söylemeleri, ama suistimal edebilecekleri bir bölüme rastladıklarında tüm güçleriyle bu metinleri reklam yapıp, pazarlamaya çalışmaları, “Bakın, rabbileriniz de böyle söylemiş” demeleri gülünçtür.
One For Israel, Jews For Jesus, Christian Ministry to Israel gibi görevleri Yahudiler’i hristiyan yapmak olan kuruluşların iyi niyetli ama bilgisiz kişileri aldatmak için kullandıkları bir hile de şudur:
İddia:
Nasıl ki “Kefaret günü” (Yom Kippur) İsrael’e kefaret ediyorsa, İsrael’in dürüstlerinin ölümü de öyledir.
Talmud Yoma 2a
Kurbanların amacı nedir? Kefareti etkilerler. Dürüst kişinin ölümü de kefareti etkiler.
Raşi, Çölde Sayım 20
Mesih, çektiği acılarla neslinin kefaretini öder ve her Yahudi’nin kurtuluşa kavuşmasını sağlar. Dendiği gibi; Doğrusu hastalıklarımızı o taşıdı, acılarımızı o taşıdı. (Yeşaya 53:4).
The Days of Moshiach, Menachem M. Brod
Yahudi kaynaklarında da dürüst kişinin ölümünün günahları ortadan kaldırdığı belirtilmektedir. Günahsız isa mesih, dünyanın günahları için kendisini kurban olarak sunmuş, bizim günahlarımız için ölmüştür. O’nun kendisini çarmıhta kurban olarak sunması ve ölümü bizim günahlarımızı ortadan kaldırmıştır (1 Yuhanna 2:2, Romalılar 5:8, İbraniler 9:12, İbraniler 9:14, 28, İbraniler 10: 10,12-14, Titus 2:14, 1 Petrus 2:24, Filipililer 2:6-8, Efesliler 5:2, Yuhanna 1:29, Bu inanç, Yahudi kaynaklarında da bulunmaktadır. Öyleyse, hristiyan inancı gerçek Yahudi inancı ile uyumludur ve Yahudi inancı hristiyanlığı desteklemektedir.
Yanıt:
Hristiyanların inançlarıyla tutarlı görünmek için çarpıttıkları bir kavram da doğru kişilerin acıları veya ölümüyle ilgilidir. Doğru kişilerin çektiği acıya ilişkin Yahudi düşüncesinin, hristiyan inancındaki bedene bürünmüş ve insan olarak görünmüş Tanrı’nın (has v’şalom) kendisine iman edecek insanlara kefaret getirmek için ölmesi fikriyle aynı veya ona çok yakın olduğunu söylemektedirler. Buradan, Maşiah’ın bizim günahlarımız için öldüğü inancını satmaktadırlar. Doğrusu şudur ki, hiçbir şey hakikatten daha uzak olamaz. İki fikir birbirinden tamamen farklıdır ve hiçbiri diğerini ima etmez.
Öncelikle tanımlar üzerinde konuşalım:
[1] Kefaret ile ne demek isteniyor?
[2] Dürüstlerin ıstırabı/ölümü ne anlama geliyor?
Rabbiler kefareti iki anlamda kullanırlar:
[1] Bir kişi günah işler, günahının kefareti ödenir, günahından aklanır.
[2] Bir kişi veya kişiler günah işler ve onun veya onların cezası /acı çekmesi bu dünyada durdurulur.
Birincisi, “aklanma” olarak tercüme edildiğinde kastedilen kavramdır. Rabbinik yazın içerisinde her iki anlam da kullanılmaktadır ve bu iki anlamın karıştırılması birçok yanlış anlaşılmaya yol açmaktadır. Berahot 62a, buna bir örnektir.
Başka bir sorun da, dürüstlerin ölümüyle kefaret / aklama sağlamak ile ne demek istediğimizdir. Kefaretin ilk anlamına atıfta bulunursak, hristiyan inancı şöyledir:
Dürüst olan bir kişi ölür ve başka bir kişi veya kişiler herhangi bir eylemde bulunmadan kefaretlerini alırlar, aklanırlar.
Göreceğimiz gibi bu inanç, rabbilerin bu konuyu tartışırken kastettikleri değildir. Rabbinik inanç şunu söylemeye çok daha yakındır:
Dürüst bir kişinin ölümü, başka bir kişiye, ancak belirli eylemleri yaparsa kefareti, aklanmayı kazanma olasılığını açar.
Bu, dürüst kişilerin çektiği ıstırabın kefaret gücüne dair iddia edilenden tamamen farklı bir görüş gibi görünmektedir. Bir hristiyan bunu benzer fikirler olarak görse de, iki fikrin ne kadar farklı olduğunu birazdan göreceğiz.
Rabbinik öğretilere bakarken akılda tutulması gereken başka bir önemli konu daha vardır. Bu, “ulusal” (toplu biçimde işlenen) günah ile bireysel günah arasındaki farktır. Ulusal günah fikri peygamberler kitapları boyunca ortaya çıkar ve bunun temeli, Tanrı’nın ulusunun günah işleyeceği ve Tanrı’nın emirlerine uymazlarsa cezalandıracağını söylediği Levililer 26 ve Yasa’nın Tekrarı 28. bölümlerde anlatılır. Bu ulusal günah kavramı, ulusun çektiği acıyı ve sonunda İsrael topraklarından sürgün edilmesini içerir. Bireysel günah ise hem bu dünyada hem Gelecek Dünya’da sadece bireyi etkiler.
Misyonerler tarafından rabbilerden muhtemelen en çok alıntılanan öğreti şudur:
Rabbi Hiya Bar Abba dedi ki: Aaron’un oğulları Nisan ayının ilk günü öldüler. O halde Tora neden onların ölümlerini Kefaret Günü (Yom Kippur) ile birlikte anıyor? Bunun nedeni, Kefaret Günü nasıl kefaret ediyorsa, dürüst kişilerin ölümünün de kefaret ettiğini öğretmektir.
Vayikra Rabba 20:12
Bu temel öğreti, Aaron’un iki oğlunun ölümünü anlatan sözlerle başlayan Yom Kippur okuma geleneğinin parçasıdır. Ayrıca, bir bütün olarak toplumun değil, bir bireyin günahlarına atıfta bulunduğuna dikkat edilmelidir. Peki ama “Kefaret Günü nasıl kefaret ediyorsa” ne anlama gelmektedir? Nasıl olur da dürüst kişilerin ölümü, Kefaret Günü’ne (Yom Kippur’a) benzeyebilir?
Bunu yanıtlamak için, rabbilerin Yom Kippur’un kefareti hakkında ne öğrettiklerini incelememiz gerekmektedir.
Korban Hatat (Günah Sunusu) ve Korban Aşam (Suç Sunusu) bilinen bir günahı kefareti eder; Ölüm ve Yom Kippur tövbe ile kefaret eder…
Yoma 85b
Raşi, Hatat ve Aşam kurbanlarının kefareti hakkında oldukça önemli bir yorum yapar. Bu kurbanların neden kefaret ettiğini açıklar:
“Tövbe ettiği varsayılır. Çünkü yaptığına pişman olmasaydı, kurban da getiremezdi.”
Yoma 85b’de, Yom Kippur’un kefaretini kazanmak için tövbenin zorunlu olduğunu görürüz. Yom Kippur tek başına kefaret sağlamaz. Tövbe yoksa, kefaret de yoktur.
Bu şart en ünlü Rabbinik öğretilerinden biri tarafından daha da vurgulanmaktadır:
Rabbi Masya ben Horeş, Rabbi Eluzer ben Azarya’ya sordu, “Roma’da, Rabbi Yişmael tarafından kefaretin dört bölümü olduğunun öğretildiğini duydum.”
O şöyle cevapladı: Üç bölümdür, ve her birinde tövbe vardır. Eğer bir kimse yapılması gereken bir emri çiğner ve tövbe ederse, o günah için derhal bağışlanır, söylendiği gibi, “Geri gelin, ey dönek oğullar, ve sizi iyileştireceğim” [Yeremya 3:22].
Biri yapılmaması gereken bir eylemi içeren bir emri çiğner ve tövbe ederse, tövbe cezayı erteler ve Yom Kippur kefaret eder, çünkü şöyle der: “Zira bu günde Tanrı’nın Huzuru’nda tüm hatalarınızdan arınacaksınız…” [Levililer 16:30].
Bir kişi, toplumdan kesilme veya mahkeme tarafından ölüm cezası verilmesi gereken bir günah işler ve tövbe ederse, tövbe ve Yom Kippur cezayı askıya alır ve ıstırap o günahı ortadan kaldırır, çünkü şöyle der: “O zaman sopa ile günahlarının hesabını soracağım ve belalarla yanlışlarının” [Mezmurlar 89:33].
Fakat işlediği günahlarından biri Aşem’in ismine saygısızlık ise, tövbede cezayı askıya alma veya Yom Kippur’da kefaret etme veya ıstırab ile günahı silme gücü bulunmaz ancak hepsi askıya alınmasına neden olur ve ölüm onu siler. Çünkü şöyle der: “Siz ölene dek bu suçunuz bağışlanmayacak” [Yeşaya 22:14].
Yoma 86a
Buradan neyi görüyoruz? Yom Kippur’da kefaret olması için kişinin tövbe etmesi zorunludur. O halde dürüst kişilerin ölümü Yom Kippur gibiyse, tövbe etmedikçe dürüst kişilerin ölümünün bir etkisi olamaz demektir. Bu fikir yazılan birçok ahlaki eserde bulunur. Aaron ve iki oğlunun ölümü ile Yom Kippur arasındaki ilişkiyi ele alan Midraş gibi Zohar’da da aynı konu açıkça görülmektedir:
Şöyle okuruz: [Yom Kippur] “Aaron’un iki oğlunun ölümünden sonra [Levililer 16:1], insanlar yitirilmiş dürüst kişilerin ölümünü işitip acı çeksinler. Çünkü ölmüş dürüst kişiler nedeniyle acı çekenler ya da onlar için gözyaşı döken herkes için Aşem şöyle duyurur: “ve günahın kaldırıldı ve suçun bağışlandı [Yeşaya 6:7]. Sadece bu da değil, onun günlerinde çocukları ölmeyecek. Söylendiği gibi, “tohumunu görecek ve günleri uzayacak [Yeşaya 53:10].
Zohar III 57b
Bu sadece mistik bir anlayış değildir. Şulhan Aruh [Bölüm 621] yorumu Magen Avraaam, bu bölümü okumanın neden yılın en kutsal gününde, Yom Kippur’da yapıldığını açıklar. Zohar’ı kaynak olarak gösterir ve bu bölümden Yom Kippur’daki kefaret ile tövbenin önemi arasında açık bir ilişki kurar.
Buradan, dürüst kişilerin ıstırabının/ölümünün kefarete yol açacağına dair bir fikir bulunduğunu görüyoruz, Ancak, bu doğrudan bir sebep sonuç bağlantısı değildir, bir katalizördür. Bir kişi o ölüme üzülür ve o ölüm üzerine tövbe ederse etkili olabilir.
Şimdi kefaret konusuna ve Yahudilik ile hristiyanlık arasındaki önemli farklılıklara dönebiliriz:
[1] hristiyanların “isa bizim günahlarımız için öldü ve başka kişilerin günahlarına kefaret etti” iddiası, isa’nın ölümü olmadan günahın bağışlanmasının mümkün olmadığını söyler. Ancak bu yeterli değildir, buna iman etmek de gereklidir.
[2] Yahudiliğe göre, günahların kefareti için dürüst bir kişi veya kişilerin ıstırap çekmesi veya ölümü şart değildir. Kefarete ulaşmanın birçok yolu vardır.
[3] Yahudiliğe göre, günahların kefareti için dürüst bir kişi veya kişilerin ıstırap çekmesi veya ölümü yeterli değildir. Kefarete ulaşmak için ve dürüst bir kişinin ıstırap çekmesi veya ölümünün kefarete ulaşmada etkili olabilmesi için tövbe etmek şarttır.
[4] Tövbe, kefarete ulaşmak için gerekli bir koşuldur, ancak her zaman yeterli değildir, çünkü bundan daha fazlasını gerektiren bazı günahlar vardır.
Buradan, Yahudilik ile hristiyanlık arasındaki farkın ne kadar büyük olduğunu açıkça görüyoruz.
İnceleyeceğimiz bir sonraki Midraş [Bu ve bir önceki kaynak, Dr. Michael Brown’un “Yahudilerin isa’ya İtirazlarına Cevaplar” kitabının, 2. cildinin, 156. sayfasında alıntılanmıştır] bir önceki Midraş ile aynı kaynaktandır:
Ve nereden dürüstlerin ölümü kefareti etkiler? Şöyle yazılmıştır: “Ve Saulun ve oğlu Yonatan’ın kemiklerini Benyamin diyarında Tselada, babası Kiş’in kabrine gömdüler; ve Kral’ın emrettiği her şeyi yaptılar. Ve bundan sonra Tanrı diyar için duaları kabul etti.” [2 Samuel 21:14].
Vayikra Rabba 20:12
Bu Midraş’ta anlaşılması zor bir kısım var gibi görünüyor. Dürüst kişilerin ölümünün kefaret getirdiği fikrini nasıl kanıtladığı belirsizdir. Tanah’taki bu bölüme göre, Saul gömülmeden üç yıl önce ölmüştü ve öldüğü andan itibaren bir kıtlık olmuştu. Üç yıllık kıtlıktan sonra Saul’u gömdüler ve Tanrı İsrael’in dualarını yanıtladı ve kıtlığa son verdi. Bu olay, dürüst kişilerin kefaretini nasıl gösterebilir? Sanki tam tersini göstermektedir! Saul’un ölümü yüzünden halk cezalandırılmış gibidir!
Bu sorunun cevabı ve Midraş’ın neye vardığını anlamak için bir çözüm, bu Midraş’ın Peruş HaMarZU adlı yorumunda bulunabilir. Şöyle der:
Draş (ders), orada açıklandığı gibi, “Saul’un kemiklerinden” kaynaklanmaktadır [Bu Pirke D’Rabbi Eliezer’in 17. bölümüne bir göndermedir], Saul’u onurlandırdıkları ve Saul’u övdükleri için, Tanrı onların dualarını dinlemiştir. Düsürt kişilerin ölümünün kefarete neden olmasının sebebi, onu gömdükleri zaman verilen övgü ve onurdur. Bunu yapmazlarsa, sadece kefarete neden olmamakla kalmaz, aynı zamanda bunun için de cezalandırılırlar. Pirke D’Rebbe Eliezer 17. bölümünde Saul’un gömülme hikayesiyle ilgili olarak söylendiği gibi, şöyle der: ‘Kutsal Olan, bütün İsrael’in kendisine (Saul’a) merhamet ettiğini gördüğü için hemen şefkatle doldu ve bundan hemen sonra şöyle söylendi: “Ve bundan sonra Tanrı diyar için duaları kabul etti.”
Vayikra Rabba 20:12’e açıklama
Pirke D’Rebbe Eliezer’deki bölüm, şefkat ve merhamet karakter özellikleri ile ilgilidir. İçinde, Saul öldükten sonra gömülmediği için İsrael’in nasıl kıtlıkla cezalandırıldığını anlatan uzun bir bölüm bulunur. Üç yıl sonra David, Saul’un kemiklerini aldı ve bütün halkın onu övmesine izin vermek için İsrael’in her yerine gitti ve sonra onu gömdü. Bundan sonra kıtlık sona erdi. Bu açıklamanın işaret ettiği gibi, kefaret etkisi, ölümün kendisinden değil, ölümden sonra gösterilen övgüler ve onurdan kaynaklanmıştır.
Bu Midraş’ta Saul’un ölümünden sonra ona saygı göstermemekten dolayı gerçekleşen günahlarını düzeltip, eylemi geri aldıklarında kefaret gelmiştir. Yani, kefaretin nedeni Saul’un ölümü değil, onların eylemleriydi.
Bu Midraş’ta iki kilit nokta görüyoruz:
[1] Bu Midraş ulusal günahın bir örneğini ele alır ve ulusal günahla ilgili olarak ulusal eyleme ihtiyaç olduğunu belirtir.
[2] Burada “kefaret”in, bir günahın düzeltilmesinden kaynaklanan ıstırabın sona ermesi anlamına geldiğini görürüz. Bu durumdaki günah Saul’u gömmemektir.
Ele almak istediğim bir sonraki bölüm Berahot 62b’den:
Rabbi Eleazar, birçok (rav) insanı mahveden meleğe şöyle dedi [2 Samuel 24:16] “Kutsaldır O, Kutsal Olan, aralarında birçok borcu ödeyebilecek durumda olan en büyük adamı (rav) al.” O anda, Sanhedrin’in çoğunluğuna eşit olan Zeruya oğlu Abişay öldü.
Berahot 62b
Artscroll Talmud’un 47 numaralı notunda bu açıklığa kavuşturulmuştur:
“Onun ölümü İsrael’in birçok günahının kefareti olacaktır (Raşi). Bu, Talmud’un Moed Katan 28a’daki ifadesi uyumludur: “Dürüst kişilerin ölümü [nesil için] kefaret sağlar.”
Bu iddia hakkında yorum yapmadan önce, açıklamayı bağlamına oturtmak için 2 Samuel 24. Bölüm’de neler olduğuna bakmamız gerekiyor. Önemli olan bu kelimeleri koyu renkli yaptım:
RAB İsrael halkına yine öfkelendi. David’i onlara karşı kışkırtarak, “Git, İsrael ve Yahuda halkını say” dedi. Kral, yanında bulunan ordu komutanı Yoav’a şu buyruğu verdi: “Dan’dan Beer-Şeva’ya dek İsrael’in bütün oymaklarına gidip halkı sayın ki, halkın sayısını bileyim.”
2 Samuel 24 (hristiyan çevirisi)
Ama Yoav, “RAB Tanrın halkını yüz kat daha çoğaltsın, efendim kralım da bunu görsün!” diye karşılık verdi, “Ancak, efendim kralım neden bunu istiyor?”
Gelgelelim kralın sözü Yoav’la birlik komutanlarının sözünden baskın çıktı. Böylece kralın yanından ayrılıp İsrael’de sayım yapmaya gittiler. Yoav sayımın sonucunu krala bildirdi: İsrael’de kılıç kuşanabilen sekiz yüz bin, Yahuda’daysa beş yüz bin kişi vardı.
David sayım yaptıktan sonra kendisini suçlu buldu ve RAB’be, “Bunu yapmakla büyük günah işledim!” dedi, “Ya RAB, lütfen kulunun suçunu bağışla. Çünkü çok akılsızca davrandım.”
Ertesi sabah David uyandığında, RAB David’in bilicisi Peygamber Gad’a şöyle dedi: “Gidip David’e de ki, ‘RAB şöyle diyor: Önüne üç seçenek koyuyorum. Bunlardan birini seç de sana onu yapayım.’ ”
Gad David’e gidip durumu anlattı ve şöyle dedi: “Ülkende yedi yıl kıtlık mı olsun? Yoksa seni kovalayan düşmanlarının önünden üç ay kaçmak mı istersin? Ya da ülkende üç gün salgın hastalık mı olsun? Beni gönderene ne yanıt vereyim, şimdi iyice düşün.”
David, “Sıkıntım büyük” diye yanıtladı, “İnsan eline düşmektense, RAB’bin eline düşelim. Çünkü O’nun acıması büyüktür.”
Bunun üzerine RAB o sabahtan belirlenen zamana dek İsrael ülkesine salgın hastalık gönderdi. Dan’dan Beer-Şeva’ya dek halktan yetmiş bin kişi öldü. Melek Yeruşalim’i yok etmek için elini uzatınca, RAB göndereceği yıkımdan vazgeçti. Halkı yok eden meleğe, “Yeter artık! Elini çek” dedi. RAB’bin meleği Yevuslu Aravna’nın harman yerinde duruyordu. David, halkı öldüren meleği görünce, RAB’be, “Günah işleyen benim, ben suç işledim” dedi, “Bu koyunlar ne yaptı ki? Ne olur beni ve babamın soyunu cezalandır.”
O gün Gad David’e gitti. Ona, “Gidip Yevuslu Aravna’nın harman yerinde RAB’be bir sunak kur” dedi. David orada RAB’be bir sunak kurup yakmalık sunuları ve esenlik sunularını sundu. RAB de ülkeyle ilgili yakarıyı yanıtladı ve salgın hastalık İsrael’den kaldırıldı.
Burada dikkat edilmesi gereken iki önemli nokta vardır:
[1] Bu ulusal bir olaydır/ulusal günahtır, kişiye ait değildir. Bu nedenle ulus acı çekmiştir.
[2] David’in günahı ulusun çektiği acıların nedenidir. (Burada görüyoruz ki, bir adamın, kralın günahı, bütün ulusun günah işlemiş gibi yargılanmasına neden olabilir.)
[3] Ceza ancak David tövbe ettikten SONRA gelir ve bu günahın cezasıdır.[Tanah’taki metin, dürüst bir kişinin öldüğünü söylemez, bu Talmud’da bir draş’tır /derstir.]
Burada gördüğümüz şey yine, Talmud’daki bu bölümde ulusun ıstırabın sona ermesinin kefaret anlamına geldiğidir, günahın bağışlanması DEĞİL. Talmud’da ne David’in günahından ne de halkın günahından bahsedilir. Talmud ve diğer Rabbinik yazın, ulusal günahla ilgilenirken, kefareti İsrael ulusunun çektiği acının sonu olarak tanımlar, günahın affı değil.
Ulusal günahın gerçek kefareti, ulusal tövbeye bağlıdır ve başka hiçbir şeye bağlı değildir. Bakınız Sanhedrin 97b:
Rav şöyle der:…Yahudi halkı tövbe ettiğinde, kurtulacaklardır. Ve Şmuel şöyle der: Yaslının yasında kalması, Maşiah’ın gelişini sağlamak için yeterlidir. Tövbe etmeseler bile sürgün sırasında çektikleri acılardan dolayı kurtuluşa layık olacaklardır. Gemara şöyle belirtir: Bu anlaşmazlık, tanna’im arasındaki bir anlaşmazlığa paraleldir: Rabbi Eliezer şöyle der: Yahudi halkı tövbe ederse kurtulurlar, etmezlerse kurtulamazlar. Rabbi Yeoşua ona dedi ki: Tövbe etmezlerse, hiç kurtulamayacaklar mı? Daha çok, Kutsaldır O, Kutsal Olan, onlar için hükümleri Haman’ınkiler kadar sert olan bir kral çıkaracak ve Yahudiler’in tövbe etmekten başka çareleri kalmayacak ve bu onları doğru yola döndürecektir.
Sanhedrin 97b
Talmud daha sonra ikisi arasında, Rabbi Eliezer’in sonunda Rabbi Yeoşua’nın görüşüne katıldığı ayrıntılı bir tartışmaya sahiptir. Talmud’un görüşü, Tanah’ta belirtilen ile tutarlıdır. Bunu Tora’da görürüz [Yasa’nın Tekrarı 30:1-4]:
[1] Ve tüm bunlar – önüne yerleştirmiş olduğum beraha ve lanet – başına geleceği zaman, Tanrın Aşem’in seni sürmüş olduğu tüm ulusların içindeyken kalbinde derinlemesine düşünecek
[2] ve Tanrın Aşem’e [ulaşana] kadar geri dönerek, sana bugün emrettiklerimin tümü doğrultusunda Sözü’nü dinleyeceksin – hem sen hem çocukların – tüm kalbinle ve tüm canınla.
[3] [O zaman] Tanrı tutsak[ durumunda olan]larını geri getirecek ve sana merhamet edecek. Dönüp seni, Tanrın Aşem’in seni saçmış olduğu tüm halklardan toplayacak.
[4] Sürgünlerin göklerin ucunda [bile] olsa oradan toplayacak seni Tanrın Aşem ve oradan alacak seni.
Yasa’nın Tekrarı 30:1-4
Ulus için kefaret eden ulusal tövbedir, birey için ise kişisel tövbe.
Zohar’da bu konu ile ilgili olarak gündeme getirilen özel bir bölüm bulunmaktadır. Aslında bu, dürüst kişilerin ıstırabı ve bunun bireysel ve ulusal günah üzerindeki etkisi hakkında şimdiye kadar söylediklerimizin bir onayı olacaktır.
Zohar: II 212a’dan alınmıştır ve misyonerler tarafından genellikle şu şekilde sunulur [Dr. Brown’un aynı kitabında sayfa 115’te]:
İsrael, Kutsal Topraklar’da yaşadığı sürece, [Tapınakta] gerçekleştirdikleri ritüeller ve kurbanlar dünyadaki tüm bu hastalıkları ortadan kaldırdı; şimdi Maşiah onları dünyanın çocuklarından kaldırıyor.
Bu alıntı, Zohar’ın yalnızca Maşiah’ın çektiği acıların bu kefaret getirme gücüne sahip olduğu fikrini savunduğunu iddia etmek için kullanılır. Oysa bu, çarpıtılmış bir alıntıdır ve tüm bölüm aslında çok farklı bir ders vermektedir. Metin tam olarak şöyledir:
Bundan sonra onlar (yani bu ruhlar) yolculuk eder ve acı çekenlere, hasta olanlara ve Efendilerinin Birliği için acı çekenlere bakarlar. Sonra geri dönerler ve bunu Maşiah’a söylerler. Sürgündeki İsrael’in ve aralarında bulunan ve Efendilerini tanımaya çalışmayan kötülerin çektiği acıyı Maşiah’a anlattıklarında, sesini yükseltir ve söylediği gibi, aralarındaki kötüler için ağlar. Söylendiği gibi, “Ama isyanlarımız yüzünden o yaralandı, günahlarımız yüzünden o ezildi.” Sonra ruhlar yerlerine döner.
Gan Eden’de (cennet) bir salon vardır; “hasta salonu” denir. Maşiah bu salona girdiğinde, İsrael’in tüm hastalıklarını, tüm acılarını ve tüm ıstıraplarını üzerine gelsinler diye çağırır. Onları İsrael’den alıp kendi üzerine koymasaydı, hiç kimse İsrael’in “hastalıklarımızı o taşıdı” dediği gibi acılarına dayanamazdı. Ve tıpkı bu Ülke’deki Rabbi Eluzer gibi. Çünkü insanın başına her gün gelen ıstırapların bir ölçüsü yoktur ve hepsi Tora verildiğinde dünyaya gelmiştir. İsrael, Kutsal Topraklar’dayken, bu hizmetler ve yaptıkları korbanlar, dünyanın tüm hastalıklarını ve acılarını onlardan kaldırdı. Şimdi Maşiah onları dünyadan kaldırır, kişi dünyayı terk edip cezasını alana kadar. Dediği gibi, “günahları daha fazlaysa, mertebelerin en aşağısına Gehennim’e (cehennem) götürülür ve orada nefsindeki ‘kirin’ büyüklüğünden dolayı pek çok cezaya çarptırılır. Sonra bu ‘kiri’ yakmak için daha büyük ateş yakarlar.
Zohar: II 212a
Misyonerler tarafından kullanılan alıntının aksine gerçek alıntıya baktığımızda birkaç önemli farklılık görürüz:
[1] Bu alıntının, dürüst kişilerin ölümünün kefaret olduğunu gösterdiğini iddia ederler. Bu YALNIZCA “kefaret”i ıstırabın ortadan kalkması olarak tanımlarsanız doğrudur.
[2] Bunun tüm günahlar için geçerli olduğunu iddia edeler, ancak bu bölümde, bireysel günahın ıstırapla kefaret OLMADIĞI açıktır (önceki midraşik öğretide gösterdiğimiz gibi tövbe olmadıkça kefaret olmaz).
[3] Bunun Maşiah’a özgü olduğunu iddia ederler, ancak Zohar bu gücün tüm dürüst insanlar için geçerli olduğunu söyler. Maşiah’ın bu bölümde geçmesinin hristiyanların işine pek yaramadığını söyleyebiliriz. Çünkü, hem Talmud’da hem de Kabala kaynaklarında ruhların dünyaya gelmeden önce var olduğu iyi bilinen bir inançtır. Maşiah’ın İsrael’in bir an önce tövbe ederek dünyaya gelmek istemesi ama ulusal tövbenin ve dolasıyla dünyaya gelişinin gecikmesi nedeniyle manevi olarak acı çektiği örneği bilinen bir derstir.
Dolayısıyla burada tekrar görüyoruz ki, ulusal günahla ilgili olarak kefaret, acının sona ermesi anlamına gelir. Ve bu, daha önce gördüğümüz midraşime çok uygun görünmektedir.
Doğru kişilerin ıstırabıyla ilgili olarak Midraş, Talmud ve Zohar’daki çeşitli Rabbinik öğretilerinden gördüklerimizi özetlemek gerekirse:
[1} Bireysel günahla ilgili olarak, dürüst kişilerin ölümü YALNIZCA günah işleyen kişinin tövbe etmesine neden olursa yardımcı olur.
[2] Maşiah’ın bireysel günahlar için ölmesiyle ilgili hristiyan doktrini ile dürüst kişilerin ölümünün hiçbir ilgisi yoktur. Dürüst kişilerin ölümü yalnızca tövbeye yol açma ile ilgilidir.
[3] Ulusal günah ile ilgili olarak, dürüst kişiye ölüm sırasında uygun bir onur verilmezse, dürüst kişinin ölümü yardımcı olmaz. Saul’un ölümünün kefaret getirmek yerine günah olarak kabul edildiğini gördüğümüz gibi.
[4] Ulusal günah için, dürüst kişiye ölüm sırasında uygun bir onur verilmesi, yalnızca ıstırabı kaldırır, günahın kendisini kaldırmaz.
[5] Ulusal günah için, dürüst kişiye ölüm sırasında uygun bir onur verilmesi, ıstırabın kaldırılmasına yardımcı olur, ancak ulusun günahlarından tövbe etmesi hala gereklidir.
Zekeriya 12:10
Ve lütuf ve yakarış ruhunu David Evi üzerine ve Yeruşalim’de oturanlar üzerine dökeceğim ve DELİP GEÇTİKLERİ YÜZÜNDEN, BANA bakacaklar ve biricik oğlu için yas tutan biri gibi yas tutacaklar ve ilk oğlu için acı çeken biri gibi onun için acı çekecekler.
O gün Yeruşalim’de tutulan yas, Megiddon Vadisi’nde, Hadadrimmon’da tutulan yas gibi büyük olacak.
Zekeriya 12:10
Zekeriya Kitabı’nın 12.Bölüm’ü Son Günler’de İsrael’i bekleyen görkemli günleri, büyük savaşı ve Maşiah Dönemi’nde Tanrı’nın krallığının zaferini işaret etmektedir. Bu bölümün ana konusu “Yeruşalayim’in Kurtuluşu”dur. İsrael’in, Yeruşalayim’e karşı birleşmiş olan birçok düşmanından nihai olan kurtuluşu anlatılmaktadır. Zekeriya Peygamber, bu ayetleri yazdığı tarihten bir asır önce gerçekleşmiş olan felaketi, gelecekte savaş alanında yaşanacak olan trajediye benzetmektedir. O felaket, Megiddon Vadisi’nde, Hadadrimmon’da gerçekleşmişti:
Ne var ki, Yoşiya onunla savaşmaktan vazgeçmediği gibi, Tanrı’nın Neko aracılığıyla söylediği sözlere de aldırış etmedi. Kılık değiştirip Megiddon Vadisi’nde Neko ile savaşmak üzere yola çıktı.
Okçular Kral Yoşiya’yı vurunca, kral görevlilerine, “Beni buradan götürün, ağır yaralıyım!” dedi.
Görevlileri onu savaş arabasından çıkarıp kendisine ait başka bir arabaya koyarak Yeruşalim’e götürdüler. Yoşiya öldü ve atalarının mezarlığına gömüldü. Bütün Yahuda ve Yeruşalim halkı onun için yas tuttu.
Yeremya Yoşiya için bir ağıt yazdı. Kadın, erkek bütün ozanlar bugüne dek ağıtlarında Yoşiya’yı anarlar. İsrail’de bir gelenek haline gelen bu ağıtlar Ağıtlar Kitabı’nda yazılıdır.
2 Tarihler 35:22-25
Dürüst Kral Yoşiya, Mısır Kralı Neko’nun okçuları tarafından Megiddon Vadisi’nde öldürülünce, büyük yas tutulmuştu. Zekeriya Peygamber işte bu büyük yasa neden olan trajediyi, ileride gerçekleşecek ve büyük yasa neden olacak olaya benzetmektedir.
Gelecekte, Gog ve Magog savaşında yaşanacak trajik ölüm veya ölümler yani konumuzla ilgili olarak dürüst kişi veya kişilerin ölümü ve bunların getirdiği büyük yas, Yahudi ulusunun Tanrı’ya dönmesini, tövbe etmesini ve birleşmesini sağlayacaktır. Bu nedenle Zekeriya 12:10’da Tanrı, “delip geçtikleri yüzünden, BANA bakacaklar” demektedir. Böylece, bu felaket yani dürüst kişi veya kişilerin ölümü ulusal tövbeye neden olacak, ulusal tövbe de Zekeriya Kitabı’nın 12-14. bölümlerinde ve Hezekiel Kitabı 38 ve 39.bölümlerde anlatılan Maşiah Dönemi’nin habercisi olacaktır.
Bu konudaki video için: Yahudiler İki Mesih’e mi İnanıyor? Maşiah ben Yosef kimdir?
Kısaca, dürüst kişilerin ıstırabı veya ölümü, bir başkasını aklayamaz veya günahına kefaret olamaz. Dürüst kişilerin ıstırabı veya ölümü, ancak günah işleyen kişinin tövbe etmesine yol açıyorsa, dolaylı olarak o kişinin tövbe ederek Tanrı’ya dönmesine sebep olabiliyorsa o kişinin aklanmasına neden olabilir.
Başkasının Yerine Yapılan Kefaret (Vicarious Atonement)
Hristiyan teolojisine göre günahsız, masum Maşiah günahkar insanlık için kurban olarak kendini sunmuş, günahsız Maşiah’ın kanı günahlara kefaret olmuştur. Peygamber Ezekiel, Hristiyan teolojisinin bu temelini mahkum etmektedir: “ Doğru kişiler, günahkar kişilerin günahı için ölemez!” Kimse bir başkasının günahı için ölemez. Kim günah işlerse, karşılığını alacak da O’dur!
Rab bana şöyle seslendi: “İsrail için, ‘Babalar koruk yedi, Çocukların dişleri kamaştı’ diyorsunuz. Bu deyişle ne demek istiyorsunuz? “Varlığım hakkı için diyor Egemen Rab, İsrail’de artık bu deyişi ağzınıza almayacaksınız. Her yaşayan can benimdir. Babanın canı da, çocuğun canı da benimdir. Ölecek olan, günah işleyen candır.
Hezekiel 18:1-4
“Ama siz, ‘Oğul neden babasının işlediği suçlardan sorumlu tutulmasın?’ dersiniz. Bu oğul adil ve doğru olanı yapmış, bütün kurallarımı dikkatle izlemiştir. Böyle biri kesinlikle yaşayacaktır.
Ölecek olan günah işleyen kişidir. Oğul babasının suçundan sorumlu tutulamaz, baba da oğlunun suçundan sorumlu tutulamaz. Doğru kişi doğruluğunun, kötü kişi kötülüğünün karşılığını alacaktır.
“Kötü kişi işlediği bütün günahlardan döner, buyruklarıma uyar, adil ve doğru olanı yaparsa, kesinlikle yaşayacak, ölmeyecektir.
İşlediği günahlardan hiçbiri ona karşı anılmayacaktır. Doğruluğu sayesinde yaşayacaktır.
Ben kötü kişinin ölümünden sevinç duymam, ancak kötü kişinin kötü yollarından dönüp yaşamasından sevinç duyarım. Egemen Rab böyle diyor.
Hezekiel 18:19-23
Tanrı, günahı bilmeyen Mesih’i bizim için günah sunusu yaptı. Öyle ki, Mesih sayesinde Tanrı’nın doğruluğu olalım.
2 Korintliler 5:21
Ezekiel, meşhur 18. bölüm’de günah, günahın karşılığı, bağışlanma gibi kavramlardan bahsederken, ne kan sunusu, ne çarmıh, ne Maşiah’ın kurban edilmesi ile ilgili tek kelime etmemektedir.
Pavlus, Romalılar 6:23’te “günahın ücretinin ölüm”, yani; insanlığın günahlarının geri döndürülemez karşığının ruhsal ölüm olduğunu iddia etmektedir. Kilise’nin iddia ettiği gibi, Çarmıh dışında insanın günahlarının aklanması için yapabileceği birşey yoktur.
Protestanlığın Beş Sola’sından, İlkesi’nden biri olan Sola Fide’ye göre (Sade ve Yalnızca İman ile Aklanma), aklanma ve cennet; sevap ile kazanılan bir hak değil, Maşiah’ın tüm günahların bedelini ödediğine dayanarak yalnız iman karşılığında verilen ve yalnız Rab’bin lütfu olarak alınan bir armağandır.
İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı’nın armağanıdır.
Efesliler 2:8
Protestan Westminster İman Açıklaması’na göre, “İman, böylece Mesih’in ve O’nun doğruluğunu almak ve dayanmak, aklanmak için tek gerekli olan şeydir.” (Genevan 11)
İnsanın “asli günah” nedeniyle günahlı olarak doğduğu, kendi eylemleri ile kurtulamayacağı ve yalnız Maşiah’a iman yoluyla kurtuluşun olabileceğini belirten merkezi Kilise doktrini, Yahudi Kutsal Metinleri’nin hiçbir yerinde bulunmaz.
Kendiniz bakın!
Aksine, bu Hristiyanlık doktrini İsrael’in peygamberleri tarafından açıkça reddedilir. Hezekiel’in açıkça yazdığı gibi:
“Ben kötü kişinin ölümünden sevinç duymam, ancak kötü kişinin kötü yollarından dönüp yaşamasından sevinç duyarım.”
Hezekiel 18:23
Kutsal Kitabınızı bilin!
Kutsal Kitabınızı bilirseniz, hiç kimse Tanrı’ya olan inancınızı ve O’nunla olan bağlantınızı çalamayacaktır.
Kaynak: Rabbi Moshe Shulman.