Üçlü Birlik doktrinine inanan Hristiyanlar, Yaratılış Kitabı 18. ve 19. Bölüm’de İbrahim’e gelen üç adamın Tanrı’nın Kendisi’ni üçlü biçimde gösterdiğini, Üçlü Birlik doğasını ve bu üç kişiden birinin beden almış Oğul Tanrı olduğunu kanıtladığını iddia ederler.
Önce iddiayı görelim:
Hristiyan iddiası:
Kutsal Kitap’ta kurtuluş, birçok defa ‘Tanrı’nın Meleği’ aracılığıyla gelir. “Oğul Tanrı” kendisini “Tanrı ve Melek” olarak aynı kişi biçiminde göstermektedir. Bunun bir örneği, Oğul Tanrı’nın beden alarak Kendisi’ni iki melekle birlikte İbrahim’i ziyaretinde bulunur:
Tanrı, ona [ Avraam’a ] Mamre Düzlüğü’nde göründü. [İbrahim] Günün sıcak vaktinde, çadırının girişinde oturmaktaydı.
Gözlerini kaldırdı ve bakın, üzerinde üç adam duruyordu. [Onları] Görünce çadırının girişinden, onları karşılamak üzere koştu ve yere doğru eğildi.
“Efendim” dedi. Eğer gözünde lütuf bulduysam, lütfen hizmetçinizin yanından geçmeyin..
Yaratılış 18:1-3
Görüldüğü gibi Tanrı, İbrahim’e görünmektedir ve Tanrı Kendisi’ni üç adam olarak üç kişide göstermektedir. Bu da Tanrı’nın üçlü birlik doğasını gösterir.
Rab, “Gelecek yıl bu zaman kesinlikle yanına döneceğim” dedi, “O zaman karın Sara’nın bir oğlu olacak.” Sara, Rab’bin arkasında, çadırın girişinde durmuş, dinliyordu.
Yaratılış 18:10
Bu ayetlerde Sara, Rab’bin arkasında durmaktadır. Bu da Tanrı’nın beden almış olarak bir insan şeklinde göründüğünü gösterir. Tanrı ve iki melek bu ayette açıktır.
Adamlar yerlerinden kalktılar ve uzaktan Sedom’a doğru baktılar. İbrahim, onları geçirmek üzere gitti.
Tanrı “Yapacağım şeyi İbrahim’den saklayacak mıyım?” dedi.
Yaratılış 18:16-17
Adamlar oradan ayrılıp Sedom’a doğru gittiler. Ama İbrahim Rab’bin huzurunda kaldı
Yaratılış 18:22
Bu üç ayette de insan şeklinde iki melek ve Oğul Tanrı bulunmaktadır. İki melek, Sedom’a gider ama beden almış Oğul Tanrı, İbrahim’in yanında kalır.
Bu ayetlerde, Üç Kişide Görünen Bir Tanrı; Oğul Tanrı ve İki Melek, Tanrı ile birlikte Kutsal Üçlüğü simgeleyen İki Melek fikri açıktır.
Yaratılış 19:1-16 ayetlerinde iki melek konuşmaktadır. İki adam ya da iki melek Lot’a kenti yok edeceklerini söylemektedir. Lot, iki meleğin sözünü kendi çocuklarına aktarırken “Tanrı’nın yapacağı bir iş” olarak anlatmaktadır:
Yabancılar Lot’a “Burada başka kimin var?” dediler. “Damat? Oğulların? Kızların? şehirde başka bir akraban varsa onları bu bölgeden çıkar.
Çünkü, biz bu bölgeyi yok etmek üzereyiz. Zira [mazlumların] çığlıkları Tanrı’nın önünde çok arttı. Tanrı [burayı] yok etmek üzere bizi gönderdi”.
Lot çıktı ve kızlarıyla nişanlı olan damatlarına konuştu. “Kalkın! Bu bölgeden çıkın” dedi. “Tanrı bu şehri yok etmek üzere!” Ancak damatlarının gözünde [Lot] bir ‘şakacı’dan ibaretti.
Yaratılış 19:12-14
Yaratılış 19:17 ayetinde ise bu iki melek tek kişi gibi konuşmaktadır:
Onları dışarı çıkardığı zaman [melek] “Kaç, canını kurtar!” dedi. “Arkana bakma! Düzlüğün hiçbir yerinde durma! Dağa doğru kaç ki yok olmayasın!”
Yaratılış 19:17
İki adam ya da iki melek, Lot’a kenti yok edeceklerini söylediklerine rağmen, kenti yok edenin Oğul Tanrı olduğunu görmekteyiz. Bu da Üçlü Birliğin; Tanrı ve iki meleğin var olduğunu göstermektedir:
Tanrı, Sedom ve Amora üzerine, [doğrudan] Tanrı’dan – göklerden [gelen] kükürt ve ateş yağdırdı.
Yaratılış 19:24
İddialar ve Gerçekler
Özet: Yaratılış Kitabı 18. Bölüm’ün başında Tanrı, İbrahim’e görünür ve ardından üç adam ziyarete gelir, İbrahim ve Sara ile yemek yerler, adamlardan biri İbrahim’e ertesi yıl bir oğlu olacağını haber verir, diğer iki adam Sedom’a gider, Tanrı Sedom’u yok edeceğini İbrahim’e söyler, İbrahim Tanrı ile konuşur, Sedom’a giden iki adamın melek olduğu söylenir, adamlar Lut’u ziyarete gelir, Sedom halkı bu kişileri kendilerine vermesini ister, melekler Lut ve ailesini kurtarır, Sedom ve Amora’yı yok eder.
Yaratılış 18:2 ayeti bize, İbrahim’e üç adamın (İbranice: anaşim) göründüğünü söylemektedir. Sonra bize bu üç adamdan ikisinin Sedom’a gittiğini söylenir (Yaratılış 18:22). Bu ayette de “adamlar” için kullanılan kelime “anaşim” kelimesidir. Bu iki adam Lut’un evine vardıklarında, Yaratılış 19:1 ayeti bu “adamları” açıkça melekler / elçiler / haberciler (malakim) olarak tanımlar. Oysa, Üçlü Birlik doktrininin üç kişisi / hipostazı melekler değildir. Baba Tanrı’nın bir melek olduğu iddiası hiçbir Hristiyan doktrininde yer almaz. Bu aynı zamanda Üçlü Birlik doktrininin kişileri olan Kutsal Ruh’un ve Baba Tanrı’nın İbrahim ve Sara tarafından hazırlanan eti yediği, sütü içtiği anlamına gelir (Yaratılış 18:8). Hristiyan İncili’nin kendisi hiçbir insanın Tanrı’yı görmediği ve göremeyeceği söylerken (1 Timoteos 6:16), Üçlü Birlik taraftarları İbrahim ve Sara’nın Tanrı’yı gördüklerini iddia ederler.
Eisegesis: Metni kişinin kendi ön varsayımlarını, amaçlarını veya önyargılarını içerecek şekilde yorumlamak.
Bu üç adamın Üçlü Birliği temsil ettiğini iddia etmek, Üçlü Birlikçilerin zihinlerindeki kabulleri metinde bulma arzusundan kaynaklanan bir uydurmadır. Üçlü Birlikçiler, Kutsal Kitap’ta ne zaman 1, 2, 3′ ü saysalar, bunların Üçlü Birliği temsil ettiğini hayal ederler.
Üç ziyaretçiden birinin beden almadan önceki Oğul Tanrı, İsa olduğunu iddia etmek yine eisegesis örneğidir. Yaratılış 18:22’e bakarak İsa’nın, İbrahim’in üç ziyaretçisinden biri olduğunu veya 19:24’e bakarak İsa’nın Sedom’u yok eden Tanrı olduğunu iddia ederler. Üçlü Birlikçiler, Tanrı’yı hiç kimsenin görmediğini, hiç kimsenin Baba’yı (veya Ruh’u) görmediğini, ancak insanların Üçlü Birliğin ikinci kişisini gördüklerine inanırlar. Onlara göre bir kişi Üçlü Birliğin ilk kişisini görüp yaşayamaz ama Üçlü Birliğin ikinci kişisini görüp yaşayabilir. Üçlü Birlik doktrinine göre, Üçlü Birliğin birinci kişisi ile Üçlü Birliğin ikinci kişisi her bakımdan eşittir ve tamamen aynı tanrısal doğaya sahiptir ancak; bir yandan bir kişinin Üçlü Birliğin 1. kişisini görüp yaşayamayacağına ama 2. kişisini görüp yaşayabileceğine inanırlar.
Dahası, Üçlü Birliğin üçüncü kişisine ne olmuştur? Üçlü Birlikçiler neden Üçlü Birliğin üçüncü kişisinin İbrahim’e göründüğünü iddia etmezler? Belki de görünmez olan Kutsal Ruh’u göremediğiniz içindir? Ancak Üçlü Birlik doktrinine göre beden almadan önce Üçlü Birliğin ikincisi Oğul Tanrı da Ruh’tur. Üçlü Birlikçilerin burada gerçekte ne yaptıkları oldukça açık hale gelmektedir: Metne kişisel inançlarını dayatmaktadırlar.
Metin bize, İbrahim’e üç “adam” ın (anaşim) göründüğünü bildirir (Yaratılış 18:2,16, 22). Tanrı bir insan olmadığına göre (Çölde Sayım 23:19 ve 1 Samuel 15:29), bazı Üçlü Birlikçilerin bu üç adamı kendilerine uygun bir şekilde üç “ziyaretçi” olarak tanımlamayı tercih etmelerinin nedeni de bu olabilir. İbrahim, İshak ve Yakup’un Tanrısı üç adam değildir.
Kutsal Kitap bize, İbrahim’in Tanrı ve iki adam gördüğünü söylemez. Ona üç adamın göründüğünü söyler. Bu nedenle, ziyaretçilerden ikisinin bir kategoriye ait olduğunu, ancak üçüncü ziyaretçinin başka bir kategoriye ait olduğunu söyleyemeyiz. Her üç ziyaretçi de aynı isimle tanımlanmakta, kategorize edilmektedir: adamlar. Kutsal Kitap’ta Tanrı hiçbir zaman bir “adam” olarak tanımlanmaz.
Hristiyan İncili’nin kendisi de, İbrahim’e ziyarete gelen adamların Tanrı değil, melekler olduğunu söylemektedir:
Konuksever olmaktan geri kalmayın. Çünkü bu sayede bazıları bilmeden melekleri konuk ettiler.
İbraniler 13:2
Yine, Hristiyan İncili’nin kendisi, İbrahim’e ziyarete gelen adamlardan birinin Oğul Tanrı olamayacağını söylemektedir. İbraniler 1:1-2, Tanrı’nın halkıyla eski günlerde peygamberler aracılığıyla konuştuğunu, ancak bu son günlerde Tanrı’nın halkıyla bir Oğul olarak konuştuğunu söyler:
Tanrı eski zamanlarda peygamberler aracılığıyla birçok kez çeşitli yollardan atalarımıza seslendi. Bu günlerin sonunda da her şeye mirasçı kıldığı ve aracılığıyla evreni yarattığı kendi Oğlu’yla bize seslenmiştir
İbraniler 1:1-2
Eğer Tanrı gerçekten de eski zamanlarda “bu son günlerden” çok önce, halkıyla Oğlu olarak konuşsaydı, İbraniler Kitabı’nın yazarının tarif ettiği bu ifadenin bir anlamı olmazdı. Ancak İbraniler 1: 1-2’nin açık anlamı, İsa’nın ölümü ve sözde dirilişiyle bir şeylerin değişmiş olmasıdır. İbraniler Kitabı’nın yazarına göre eski günlerde Tanrı halkıyla peygamberler aracılığıyla konuştu, ancak; bu son günlerde Tanrı halkıyla bir oğul olarak konuşmaktadır. Buradaki bariz anlam, Tanrı’nın eski günlerde halkıyla bir Oğul olarak konuşmadığıdır.
İbrahim üç “adam” (anaşim) gördü (Yaratılış 18: 2, 16, 22). 18. Bölüm’de bu adamları ifade etmek için kullanılan kelime (anaşim), bir sonraki bölümde, Yaratılış 19: 5, 12 ayetlerinde Sedom’a giden iki adamı (anaşim) ifade etmek için kullanılan sözcükle aynıdır ve Yaratılış 18:22’de Sedom’a giden bu iki anaşim‘in 19:1 ayetinde melekler olduğunu görürüz.
Bu iki melek akşam üstü Sedom’a geldiler. [Bu sırada] Lot Sedom [şehrinin] kapısında oturuyordu. Lot [onları] gördü ve onları karşılamak üzere kalktı; yüzünü yere doğru eğdi.
Yaratılış 19:1
Burada, Lut’a gelen adamların (anaşim) aslında melek olduğunu görürüz. Aynı adamlar (anaşim) bir önceki bölümde İbrahim’e gelmişti (18:2).
Gözlerini kaldırdı ve bakın, üzerinde üç adam duruyordu. [Onları] Görünce çadırının girişinden, onları karşılamak üzere koştu ve yere doğru eğildi.
Yaratılış 18:2
İbrahim’e gelen adamların melek oldukları burada kesinleşmiştir.
Lot, bu iki adamı görünce, aynı İbrahim’in 18:2 ayetinde yaptığı gibi, onların melekler olduğundan habersiz biçimde önlerinde bir saygı ifadesi olarak eğilir.
Bu iki melek akşam üstü Sedom’a geldiler. [Bu sırada] Lot Sedom [şehrinin] kapısında oturuyordu. Lot [onları] gördü ve onları karşılamak üzere kalktı; yüzünü yere doğru eğdi.
Yaratılış 19:1
Yaratılış 18:2 ve 19:1 ayetlerinde “eğilmek” olarak tercüme edilen kelime aynı “vayiştahu” kelimesidir.
19:1’de melekler olduğu belirtilen bu iki adam, 19. bölümün devamında, 18. bölümde olduğu gibi, “adamlar” olarak anlatılmaya devam eder (Bakınız 19: 5, 8,10,12,16; anaşim). Üç ziyaretçi kategorik olarak üç “adam” olarak tanımlanmış ve bu üç adamdan ikisi de daha sonra melek olarak tanımlanmış olduğu için, bu üç adamın da melek olduğu açıktır.
“Melek” olarak tercüme edilen İbranice “malak” kelimesi “haberci” anlamına gelir ve “bir mesajla göndermek” anlamındaki “lak” kökünden gelir. Aynı kelime insan habercileri tanımlamak için de kullanılır. Örneğin, peygamberlere de melek denir. Kaynak: Tanhuma, VaYislah (Çölde Sayım 20:16)
Tanrı’nın meleği, Tanrı’nın habercisi, elçisi anlamına gelir. Tanrı’nın elçilerinin amacı, Tanrı’nın sözlerini, Tanrı’nın mesajlarını iletmektir. Peygamberler Tanrı tarafından gönderildiği için, Kutsal Kitap onları “Tanrı” olarak adlandırabilir (Örneğin Musa ve Yeşaya Peygamber gibi). Çünkü, bu elçi gönderilmiş olan mesaj ile Tanrı’nın Kendisi’ni temsil etmektedir. Bu haberciler, Tanrı’nın mesajlarını O’nun adına söyledikleri için Tanrı’nın temsilcileridir. Örneğin, Tanrı’nın gönderdiği bir elçiye saygısızlık etmek, Tanrı’nın Kendisi’ni küçük düşürmektir, çünkü; Tanrı bu elçiyi temsilcisi olarak göndermiştir. Tanrı’nın elçisine saygısızlık etmek, nihayetinde o elçiyi gönderen Tanrı’ya saygısızlık etmektir. Öyleyse, bir melek Kutsal Kitap’ta bir insanla konuştuğunda, sanki Tanrı’nın Kendisi konuşuyormuş gibi tarif edilir ve bunun nedeni aslında Tanrı’nın Kendisi’nin konuşmasıdır. Bir aracı aracılığıyla, elçilerinden biri aracılığıyla konuşmaktadır.
Örneğin;
Tanrı’nın bir meleği onu çöldeki bir su kaynağı başında – ur yolundaki kaynağın başında – buldu.
[Melek] “Saray’ın cariyesi Agar!” dedi “Nereden geliyor, nereye gidiyorsun?” “Hanımım Saray yüzünden kaçıyorum” diye cevap verdi [Agar].
Tanrı’nın [başka bir] meleği ona “Hanımına dön ve kendini onun ellerine teslim et” dedi.
[Diğer bir] Melek ona Tanrı’nın sözleriyle “Soyunu fazlasıyla çoğaltacağım ve bolluktan sayılamayacaklar” dedi.
Tanrı’nın [bir diğer] meleği ona “İşte hamilesin ve bir oğul doğuracaksın” dedi. “Adını Yişmael koy; çünkü Tanrı duanı kabul etti.
[Oğlun] Asi biri olacak. Hem onun eli herkese karşı, hem de herkesin eli ona karşı olacak. Yine de tüm kardeşlerinin üzerinde yerleşecek”.
[Agar] Kendisiyle konuşan Tanrı’ya bir isim vererek “Sen benim için Görüş Tanrısı’sın” dedi. Çünkü “Gördükten sonra, burada da mı gördüm?” dedi.
Yaratılış 16:7-13
Agar (Hacer), Tanrı’nın meleği ile konuşmakta, ama Kutsal Kitap konuşanın Tanrı olduğunu söylemektedir.
Moşe, kayınpederi, Midyan reisi Yitro’nun davarını güdüyordu. Davarı çölün derinliklerine kadar yönlendirdi ve Horev bölgesindeki, Tanrı’nın Dağı’na geldi. Tanrı’nın bir meleği, çalılığın içinden parlak bir ateşle kendisine göründü. [Moşe] Baktığında, çalılığın, ateş içinde yanmasına rağmen, tükenmediğini fark etti.
Moşe [kendi kendine] “Yolumu değiştirip bu muhteşem görüntüyü araştırayım. Acaba çalılık neden yanmıyor?” dedi.
Tanrı onun araştırmak için yolunu değiştirdiğini gördü. Tanrı ona çalılığın içinden seslenerek “Moşe! Moşe!” dedi. “Efendim” dedi [Moşe].
“Buraya [daha fazla] yaklaşma” dedi [Tanrı]. “Ayakkabılarını ayaklarından çıkar; çünkü üzerinde durmakta olduğun yer, kutsal topraktır”.
[Tanrı devam ederek] “Ben babanın Tanrısı; Avraam’ın Tanrısı, Yitshak’ın Tanrısı ve Yaakov’un Tanrısı’yım” deyince, Moşe [hemen] yüzünü gizledi; zira Tanrısal [görüntüye] bakmaktan korkmuştu.
Tanrı “Mısır’daki Halkım’ın düşkünlüğünü mutlaka gördüm” dedi. “Başlarındaki angaryacıların [yaptıkları] yüzünden [ettikleri] feryatlarını duydum; çünkü acılarının bilincindeyim.
Onu Mısır’ın elinden kurtarmak, iyi ve geniş bir ülkeye – süt ve balın aktığı ülkeye – Kenaani, Hiti, Emori, Perizi, Hivi ve Yevusi’nin bölgesine [götürmek üzere] o ülkeden çıkarmak için indim.
“Ve işte tam şu anda bile Bene-Yisrael’in feryadı Bana ulaşıyor. Mısırlılar’ın onlara uyguladığı baskıyı da görmekteyim.
Şimdi git – seni Paro’ya gönderiyorum – ve Halkım Bene-Yisrael’i Mısır’dan çıkar”. Moşe, Tanrı’ya “Ben kimim ki Paro’ya gideyim?” dedi. “Bene-Yisrael’i Mısır’dan nasıl çıkarabilirim ki?”
“Çünkü yanında olacağım” diye cevap verdi [Tanrı]. “Ve bu, sana, seni gönderenin Ben olduğuma dair kanıttır. Halkı [bu sayede] Mısır’dan çıkardığın zaman, bu dağ üzerinde Tanrı’ya ibadet edeceksiniz”.
Moşe, Tanrı’ya “Bene-Yisrael’e gelip ‘Atalarınızın Tanrısı beni size gönderdi’ dediğimde, bana hemen ‘İsmi ne?’ diye soracaklardır. Onlara ne diyeceğim?” diye sordu.
“Olacağım Gibi Olacağım” diye cevapladı Tanrı. [Tanrı sonra] Açıkladı: “Bene-Yisrael’e şöyle söyleyeceksin: ‘Beni size Olacağım gönderdi’ ”.
Çıkış 3:1-14
Çıkış 3:1-14 ayetleri arasında Musa’ya görünen, bazen melek bazen Tanrı olarak tanımlanır. Hristiyan İncili dahi bu bölümde bazen Tanrı olarak adlandırılmış olsa da, görünenin melek olduğunu söylemektedir:
Kırk yıl geçtikten sonra Musa’ya, Sina Dağı’nın yakınlarındaki çölde, yanan bir çalının alevleri içinde bir melek göründü.
Elçilerin İşleri 7:30
Moşe Rabbenu (Musa), Tanrı’nın meleği ile konuşmakta, ama Kutsal Kitap konuşanın Tanrı olduğunu söylemektedir.
Tanrı’nın elçisi, Tanrı’nın Kendisi değildir. Kutsal Kitap, Tanrı’nın Kendisi’ni Tanrı’nın elçisi olarak tanıtmaz. Benzer şekilde, David’in elçisi de David’in Kendisi değildir. Ancak, Tanrı’nın bir vasıtası olarak, melekler / haberciler / elçiler Tanrı’yı temsil ettiği ve Tanrı Kendi sözlerini Kendi elçisi aracılığıyla ifade ettiği için Tanrı’nın Kendisi konuşmuş veya gelmiş gibi anlatılır. Dolayısıyla, Tanrı’nın İbrahim’e göründüğünü okuduğumuzda ve sonra İbrahim’e görünenin üç melek olduğunu okuduğumuzda, Kutsal Kitap yine bunu anlatmaktadır.
Kutsal Kitap, birçok yerde gördüğümüz gibi sadece melekleri Tanrı olarak adlandırmakla kalmaz [Bakınız: Yaratılış 32:29 (Hristiyan İncili’nde 32:30) – Hoşea 12:4, Mezmurlar 8:6 (Hristiyan İncili’nde 8:5)]
aynı zamanda;
Sunak, Tanrı olarak adlandırılır (Yaratılış 33:20)
Musa Peygamber, Tanrı olarak adlandırılır (Çıkış 7:1)
Yargıçlar, Tanrı olarak adlandırılır (Çıkış 21:6, Çıkış 22:8)
Sunak, Tanrı olarak adlandırılır (Hakimler 6:24)
Yeşaya Peygamber, Tanrı olarak adlandırılır (Yeşaya 7:10)
Mesih, Tanrı olarak adlandırılır (Yeremya 23:6)
Yeruşalayim, Tanrı olarak adlandırılır (Yeremya 33:16)
Ne sunak, ne Musa Peygamber, ne yargıçlar, ne Yeşaya Peygamber, ne Mesih, ne Yeruşalayim Tanrı’dır. Tanrı adına konuşan, Tanrı için bir kap ve araç haline gelen, Tanrı’nın bir niteliğini temsil eden kişiler ve nesneler Tanrı olarak adlandırılır. Kutsal Kitap’ın konuşma tarzı budur.
Yaratılış 18:16’da adamlar (melekler) Sedom’a bakarlar. 18:21’de Tanrı, Sedom ve Amora’ya ineceğini söyler. 18:22’de ise Sedom’a gidenler iki adamdır (iki melektir). Yine eylemi yapan melekler, Tanrı’nın elçileri olarak görev yapmakta ve eylemi asıl yapanın Tanrı olduğu belirtilmektedir.
Üçlü Birlikçiler, 18:22’de İbrahim’in Tanrı’nın huzurunda olduğuna bakarak, Sedom’a inen iki meleğin dışındaki üçüncü adamın beden almış Oğul Tanrı olduğunu söylerler. Oysa bir önceki ayette 18:21’de Tanrı, Sedom ve Amora’ya ineceğini söylemişti. Üçlü Birlikçiler, Oğul Tanrı’nın 18:22’de İbrahim’in yanında kaldığını söylediklerinde, Tanrı’nın bir önceki ayette Sedom’a ineceğini söylediğini ama bunu yapmadığını ima ettiklerinin farkında değillerdir. Tanrı yalan mı söyledi? Elbette hayır! Sedom’a giden meleklerdi ve yine melekler, Tanrı’nın elçiliğini yerine getiriyordu.
Aynı biçimde, Yaratılış 18:28-32 ayetleri Sedom’u yok edenin Tanrı olduğunu, 19:13 Sedom’u yok edenin melek olduğunu ve yok etmesi için meleği gönderenin Tanrı olduğunu, 19:14 ve 19:24 Sedom’u yok edenin Tanrı olduğunu, 19:21-22 ayetleri ise Sedom’u yok edenin melek olduğunu söylemektedir.
Kutsal Kitap, hem meleğin hem de Tanrı’nın Sedom’u yok ettiğini söylemektedir.
O halde soru şudur: Sedom’u yok eden melek miydi yoksa Tanrı mı? Kutsal Kitap’ta bir çelişki mi var?
Elbette hayır! Yukarıda birçok örneğini gördüğünüz gibi, yine melekler Tanrı’nın elçiliğini yerine getiriyordu.
Üçlü Birlik iddiası, gerçeklerin dürüst bir incelemesi yerine, kendi teolojik kabullerini tatmin etme yönündeki kişisel arzuların bir ürünüdür. İbrahim’e gelen üç adam, Tanrı’nın üç elçisiydi. Tanrı, elçileri aracılığıyla iletişim kurar ve bu elçiler aracılığıyla İbrahim’e haber getirir. Metin bize Tanrı’nın Sedom’a ineceğini ve Sedom’a gidenlerin iki melek olduğunu söyler. Lut, meleklerin Sedom’u yok edeceklerini duyduğunda, bunun Tanrı’nın Sedom’u yok edeceği anlamına geldiğini anlar:
Çünkü, biz bu bölgeyi yok etmek üzereyiz. Zira [mazlumların] çığlıkları Tanrı’nın önünde çok arttı. Tanrı [burayı] yok etmek üzere bizi gönderdi”.
Lot çıktı ve kızlarıyla nişanlı olan damatlarına konuştu. “Kalkın! Bu bölgeden çıkın” dedi. “Tanrı bu şehri yok etmek üzere!” Ancak damatlarının gözünde [Lot] bir ‘şakacı’dan ibaretti.
Yaratılış 19:13-14
Bu iki ayet, Sedom’a giden iki melek, (İki insan görünümünde iki melek oldukları 19:1’de açıkça belirtiliyordu: “Bu iki melek akşam üstü Sedom’a geldiler”) Sedom’u yok edecek olanların kendileri olduğunu, yani meleklerin Sedom’u yok edeceğini söylemektedir. Ayetin devamında da Tanrı’nın Sedom’u yok etmek üzere kendilerini (melekleri) gönderdiğini söylemektedir. İş’i Yapan’ın aslında Tanrı olduğunu, İş’i yapması için melekleri gönderdiğini ve melek elçilerin de Tanrı olarak adlandırıldığını söylemektedir.
Ve bu iki melek Sedom’u yok ettiğinde, bu olay Tanrı’nın bir işi; kükürt ve ateş yağdırması olarak açıklanır:
Tanrı, Sedom ve Amora üzerine, [doğrudan] Tanrı’dan – göklerden [gelen] kükürt ve ateş yağdırdı.
Yaratılış 19:24
19:24’te olduğu gibi, Yaratılış 18:28-32 ayetleri de Sedom’u yok edenin Tanrı olduğunu söylemekteydi:
“[Ama yine de] Belki bu elli masum insan beş [kişi] eksiktir? Beş [kişilik fark] için tüm şehri yok mu edeceksin?” “Orada kırbeş [kişi] bulursam yok etmeyeceğim” dedi [Tanrı].
[Avraam] O’na konuşmakta ısrar etti ve “Ya orada kırk [kişi] bulunursa?” dedi. “Bu kırk [kişi] uğruna yapmayacağım”.
“Lütfen Efendim öfkelenmesin; fakat konuşacağım. Ya orada otuz [kişi] bulunursa?” “Orada otuz [kişi] bulursam – yapmayacağım”
“Efendim’e gereğinden fazla konuştum; [ama] ya orada yirmi [kişi] bulunursa?” “Bu yirmi [kişi] uğruna yok etmeyeceğim”.
“Lütfen Efendim öfkelenmesin; fakat sadece bir kez daha konuşacağım. Belki orada on [kişi] bulunuyordur?” “Bu on [kişi] uğruna yok etmeyeceğim”.
Yaratılış 18:28-32
Yaratılış 19:21-22 ise Sedom’u yok edenin melek olduğunu söylüyordu:
[Melek] Ona “Bak; sana bunda da ayrıcalık tanıyorum. Sözünü ettiğin şehri ters yüz etmeyeceğim.
Ama acele et! Oraya kaç. Çünkü sen oraya varana kadar hiçbir şey yapamam”. Şehre bu sebeple Tsoar ismini verdi.
Yaratılış 19:21-22
Temsil ilkesi Kutsal Kitap’ta yaygın bir kavramdır. Elçiler, Gönderen’in adına O’nun sözlerini söylemek ve O’nun işini yapmak için gönderilir. Tüm bu gerçekler, İbrahim’e görünen üç adamın üç melek olduğunu kesin bir şekilde göstermektedir. Tanrı’nın temsilcileri oldukları için de Tanrı olarak adlandırılmaktadırlar.
İbrahim’e gelen üç adamın / üç habercinin işlevsel olarak birbirlerinden farkı var mıdır? Elbette! Midraş’ın sözleriyle “bir melek iki iş yapmaz.” Metin açıkça meleklerin ayrı ayrı görevlerini belirtmektedir: Birincisinin görevi, İbrahim’e seneye bir çocuğunun olacağı haberini vermektir (18:10-14), ikinci meleğin görevi Lut ve ailesini kurtarmaktır (19:12-22), üçüncü meleğin görevi ise Sedom’u yok etmektir (19:24-25). Bu nedenle iki melek Sedom’a gider.
Yaratılış 18:10’da Sara, Rab’bin arkasında mı duruyor?
Hristiyanlar’ın, Tanrı’nın beden alıp insan görünümünde yeryüzüne indiğini sözde kanıtlamak için ayetlerin çevirilerine ekleme ve çıkarma yapmaktan çekinmedikleri artık bilinen bir durumdur. Buna bir örnek de alıntı yapılan bu ayettir:
Alıntı:
RAB, “Gelecek yıl bu zaman kesinlikle yanına döneceğim” dedi, “O zaman karın Sara’nın bir oğlu olacak.” Sara, Tanrı’nın arkasında, çadırın girişinde durmuş, dinliyordu.
Yaratılış 18:10
Bilgisiz kişileri aldatmak için Sara’nın, Tanrı’nın arkasında durmakta olduğunu, bunun da Tanrı’nın beden almış olarak bir insan şeklinde göründüğünü kanıtladığını iddia ederler.
Ekran görüntüsü şöyledir:
Ayetin orijinaline bakalım:
Ve o dedi: Gelecek sene bu mevsimde mutlaka senin yanına döneceğim; ve işte, karın Sara’nın bir oğlu olacaktır. Ve Sara onun arkasında olan çadırın kapısında dinliyordu. (Kitab-ı Mukaddes çevirisi)
veya
[Adamlardan biri] “Gelecek yıl bu vakitte sana mutlaka döneceğim” dedi; “ve eşin Sara’nın bir oğlu olacak”. Sara çadırın girişinin arkasında dinlemekteydi; o [ Avraam ] ise diğer taraftaydı.
Yaratılış 18:10
Görüldüğü gibi ayetin başına konuşanın Tanrı olduğunu göstermek için eklenen “Rab” kelimesi ayette bulunmamaktadır. Daha kötüsü, Sara beden almış Tanrı’nın arkasında duruyormuş gibi göstermek için “Rab’bin” kelimesi eklenmiştir.
18:22’de İbrahim’in Tanrı’nın önünde (huzurunda) kalması, Tanrı’nın beden alıp, yeryüzünde yürüdüğünü mü gösteriyor?
Hristiyanların beden almış Oğul Tanrı’nın, İbrahim’in yanında kaldığına kesin kanıt olarak sundukları ayet şudur:
Hristiyan çevirisi:
Adamlar oradan ayrılıp Sodom’a doğru gittiler. Ama İbrahim Tanrı’nın huzurunda kaldı.
Yaratılış 18:22
İbrahim’in Tanrı’nın huzurunda kaldığı ya da önünde durduğu biçimde tercüme edilen kısım, ayetin son üç kelimesidir: עֹמֵ֖ד לִפְנֵ֥י יְהֹוָֽה….
“Tanrı’nın önünde” לִפְנֵ֥י יְהֹוָֽה ifadesi Kutsal Kitap’ta birçok yerde geçmektedir ve bunların hiçbirinde fiziksel biçime sahip Tanrı’nın önünde durmayı ifade etmez.
Kendiniz tek tek kontrol edin!
Kuş, Nimrod’a baba oldu – [Nimrod] dünyada güç sahibi olan ilk kişiydi.
Tanrı’nın önünde güçlü bir avcıydı. Bu sebeple, “Nimrod gibi – Tanrı’nın önünde güçlü bir avcı” şeklinde bir deyiş vardır.
Yaratılış 10:8-9
Nimrod, beden almış Tanrı (İsa) ile birlikte ava mı çıkıyordu?
‘Bana av eti getirerek lezzetli bir yemek hazırla ki, yiyeyim ve ölümümden önce seni Tanrı’nın önünde mübarek kılayım’.
Yaratılış 27:7
Yitshak, Yaakov’u kutsarken, odada başka kişi, bir köşede bekleyen beden almış bir Tanrı (İsa) mı vardı?
Moşe, Tanrı’nın önünde konuştu ve “Beni Bene-Yisrael bile dinlememişken, Paro nasıl dinler?” dedi. “Üstelik konuşma zorluğum var.”
Çıkış 6:12
Moşe, beden almış Tanrı (İsa) ile mi konuşuyordu?
Moşe, Tanrı’nın önünde konuştu ve “Konuşma zorluğum var. Paro beni nasıl ciddiye alır?” dedi.
Çıkış 6:30
Moşe, beden almış Tanrı (İsa) ile mi konuşuyordu?
Moşe Aaron’a [şöyle] dedi: “Tüm Bene-Yisrael toplumuna [şöyle] söyle: Tanrı’nın huzuruna yaklaşın. Çünkü şikayetlerinizi duydu.”
Çıkış 16:9
Tüm İsrael, beden almış Tanrı (İsa)’ya mı geldi?
Moşe, Aaron’a “Bir çömlek alıp oraya bir omer dolusu Man yerleştir ve onu nesilleriniz için yadigar olarak Tanrı’nın önüne koy” dedi.
Çıkış 16:33
Aaron, bir çömlek manı beden almış Tanrı (İsa)’nın önüne mi koydu?
Moşe’nin kayınpederi Yitro, Tanrı adına bir Ola-korbanı ve [başka] korbanlar getirdi. Aaron, Yisrael’in ileri gelenleri ile birlikte, Tanrı’nın huzurunda Moşe’nin kayınpederiyle yemek yemeye geldi.
Çıkış 18:12
Aaron, İsrael’in ileri gelenleri, Moşe’nin kayınpederi ve beden almış Tanrı (İsa) hep birlikte yemek mi yediler?
Buluşma Çadırı’nda, Tanıklık [Sandığı’nı] gizleyen ayıracın dışarı bakan tarafında, Aaron ve oğulları, onu, Tanrı’nın Huzurunda akşamdan sabaha kadar [yanacak şekilde] düzenlemelidir. [Bu yağın] Bene- Yisrael tarafından [bağışlanması, onların tüm] nesilleri için ebedi bir kanundur.
Çıkış 27:21
Aaron ve oğulları Menora’yı her gün akşamdan sabaha beden almış Tanrı (İsa)’nın önünde mi yakıyordu? Beden almış Tanrı (İsa), akşamdan sabaha Tapınak’ta mı kalıyordu?
Böylece Aaron, Kodeş’e geldiğinde, Yisrael’in oğullarının Hoşen Mişpat’taki isimlerini, Tanrı’nın Huzurunda daimi bir hatırlatıcı olarak kalbinin üzerinde taşıyacaktır.
Urim’i ve Tumim’i, Hoşen Mişpat’ın içine yerleştir ve Tanrı’nın Huzuruna geldiğinde Aaron’un kalbi üzerinde olsunlar. Böylece Aaron, Bene-Yisrael’in yargısını Tanrı’nın Huzurunda sürekli olarak kalbinin üzerinde taşıyacaktır.
Çıkış 28:29-30
Beden almış Tanrı (İsa) Tapınak’ta mı bekliyordu?
[Tsits] Aaron’un alnı üzerinde bulunacak ve Aaron [böylece], Bene-Yisrael’in, her türlü kutsal bağış için adadıkları kutsal [korbanlarla] ilgili günahları onaracaktır. [Tsits’in] Devamlı olarak alnında bulunması, onlar adına [korbanlarının] Tanrı’nın Huzurunda kabul edilir olmasını sağlayacaktır.
Çıkış 28:38
Korbanlar sunulurken, korbanların yanında Beden almış Tanrı (İsa) mı duruyordu?
Aaron [bunu ayrıca] akşam üstü kandilleri yaktığında da tüttürecektir. Böylece nesilleriniz boyunca Tanrı’nın Huzurunda düzenli olarak tütsü [yakılmalıdır].
Çıkış 30:8
Nesiler boyunca Tapınak’ta bekleyen beden almış Tanrı (İsa)’nın önünde mi tütsü yakıldı?
Örnekler çok sayıdadır. לִפְנֵ֥י יְהֹוָֽה kelimelerini Kutsal Kitap’ta arayarak, çok sayıdaki ayetleri tek tek kontrol edin!
Tanrı’nın önünde (huzurunda) olmak, asla beden almış Tanrı’nın önünde ayakta durmak anlamında değildir ve iddianın gülünçlüğü ortadadır.
Peki, Hristiyanlar bu kadar gülünç bir iddiada bulunurken neye güvenmektedir?
Çok kez gösterildiği üzere, hitap ettikleri iyi niyetli ama bilgisiz kişilerin söylediklerine sorgusuz sualsiz inanacaklarına, Kutsal Kitap’ın orijinaline bakmayacaklarına, ayetleri karşılaştırmayacaklarına, kendilerine sunulan hazır sloganları savunacaklarına güvenmektedirler.
Ancak, işler planlandıkları gibi gitmemektedir. Gelişen teknoloji, verilere ulaşımın kolaylaşması ve sorgulayan kişilerin artması ile bugün düne göre daha çok kişi Kutsal Kitap’ın farkına varmaktadır.
Sular denizi nasıl dolduruyorsa, Dünya’nın da Tanrı bilgisiyle dolacağı (Yeşaya 11:9, Habakkuk 2:14) günler yaklaşmaktadır.
İstediğinizi tasarlayın, hepsi boşa gidecek. İstediğiniz kadar konuşun, hiçbiri gerçekleşmeyecek. Çünkü Tanrı bizimledir.
Yeşaya 8:10
Kutsal Kitabınızı bilin!
Kutsal Kitabınızı bilirseniz, kimse inancınızı ve Tanrı ile olan bağlantınızı çalamaz.