Mezmurlar 33:6 Gökler Rab’bin sözüyle ve onların bütün orduları ağzının nefesi ile yaratıldı.
Bu mezmurda, “nefes” olarak tercüme edilen kelimenin orijinali İbranice “ruah” (ר֥וּחַ) kelimesidir. “Ruh” olarak tercüme edilebilir. “Söz” olarak tercüme edilen kelimenin orijinali İbranice “devar” (דְבַ֣ר) kelimesidir. Üçlü Birlik doktrinine iman eden Hristiyanlar, bu mezmurda üçlü birliğe atıf olduğunu savunurlar. Onlara göre, “Ruh” kelimesi ile işaret edilen Kutsal Ruh, “Söz” kelimesi ile işaret edilen de Oğul’dur. Dolayısı ile hem Kutsal Ruh hem Oğul, Yaratılış’a katılmış eş yaratıcılardır.
Üçlü Birlik kavramının doğruluğunu önceden koşulsuz kabul etmemiş bir okuyucunun bu mezmurda Üçlü Birlik doktrinini, eş yaratıcıları görmesi mümkün değildir. Üçlü Birlik doktrinine iman eden Hristiyanlar, bunun nedeninin Üçlü Birlik kavramının Kutsal Kitap içerisinde gizlenmiş olduğunu, Tanrı’nın özüne ilişkin vahyin ve açıklamanın insanlığa aşama aşama, derece derece verildiğini belirtirler.
Yahudilik, Tanrı’nın her şeyi konuşarak yarattığını söyler. Tanrı konuşmuş ve her şey oluşmuştur. Yaratılan şeylerin esası sözdür. İbranice “söz” ve “şey” kelimeleri aynı kökten (devar – דבר) gelir. Bu nedenle, İbranice’de her kelime rastgele seçilmiş birer kelime değildir; her kelime o nesnenin esasını içerir ve açıklar.
Dolayısıyla, tüm yaratılışın yapı taşları İbrani harfleridir. Yaratış eyleminin yöntemi konuşmak olduğu için, nefes kelimesi ile Tanrı’nın Adam’a üflediği ruh aynı kökten gelir; Neşama.
Hristiyanlar bu “söz” kavramını İsa olarak yorumlar. Ancak bu yorum, Yahudi Kutsal Kitabı’na dayanmaz. Bu yorum kaynağını Helenleşmiş Yahudi filozof Philo’dan (M.Ö. 25 ? – M.S. 50) alır.
Bu görüş şudur:
Tanrı, her şeyin üzerindedir, her türlü kavramın üstündedir, bildiğimiz fiziksel evren ile hiçbir bağı yoktur. Yaratılmış fiziksel evrenden o kadar ayrı ve aşkındır ki bu evren ile doğrudan bir ilişkiye sahip olamaz. Yaratılan ile yaratılmış olan arasındaki uzlaştırılamaz mesafe nedeniyle; Tanrı, Kendisi ile yaratılmış maddi dünya arasında ara ve aracı varlıklar yaratmıştır. Bu aracı varlıklara “sözler” denir. Örneğin Mezmurlar 33:6’da gökler, bu “sözler” aracılığı ile yaratılmıştır. Bu “sözler” Kutsal Kitap’ta “melekler” olarak adlandırılır. Bu güçlerin (meleklerin) tümü tek bir varlık, “Söz” veya “Logos” olarak düşünülebilir.
Philo bu fikri Yunan felsefesinden almıştır. Logos, aşkın ve mutlak ruhsal olan Tanrı ile maddi yaratılış arasında aracıdır ve Tanrı’nın Kendisi’ni insanlığa göstermesinin tek yoludur. Bu görüşün temelinde, Yunan felsefesindeki ikicil evren görüşü, birbirine zıt iki kavramın; madde ve ruhun çift kutuplu bir yaratılış düzeni oluşturduğu inancı bulunmaktadır. Tanrı ve dünya iki zıt uçta yer almaktadır. Philo, Logos aracılığı ile, mutlak aşkın olan Tanrı’nın, yaratmış olduğu dünya ile nasıl yakından ilgilendiğini çözmeye çalışmıştır. Philo, Logos’u Tanrı’nın yaratma, vahiy, dünya üzerindeki etkinlikleri için vasıtası olarak tanımlar.
Philo, Tanrı ile dünya arasındaki bu aracı Logos kavramını, Yunan filozofların Akıl kavramı ile özdeşleştirerek bu fikri Yahudileştirmiştir. Hem söz hem de akıl anlamına gelen Logos kelimesinin Aramice karşılığı olan “memra” kelimesini kullanmıştır.
Logos, ilk yaratılan, yaratılıştan önce var olan Oğul, Tanrı ve insan arasındaki aracı şartı gibi kavramlar Yahudi Kutsal Kitabı’nda bulunmaz. Bu kavramlar, Yunan felsefesinden alınmıştır.
Burada, Tanrı’nın melekleri yarattığı, peygamberler aracılığı ile insanlar ile konuştuğu söylenebilir. Ancak Tora, bu varlıkların eş-yaratıcılar olduğunu, bunlara tapılması gerektiğini veya bunlara dua edilebileceğini, Tanrı ile bağlantı kurmak ya da Tanrı ile bir ilişkiye sahip olabilmek için bunlara ihtiyaç olduğunu, bunların Tanrı ile insan arasında aracılar olduklarını veya Tanrı’ya eşit ya da Tanrı’daki kişiler olduklarını asla söylemez. Bu aracılar Tanrı’nın yarattıklarıdır, Tanrı’nın birer parçası değillerdir ve Tanrı’nın onlara bahşettiği güç dışında bağımsız güce sahip değillerdir.
Yahudi inancına göre Tanrı mutlak birdir. Tanrı çoklu kişilerden oluşmaz. Üçlü Birlik doktrinine iman eden Hristiyanlar’ın iddia ettiği gibi, Kutsal Ruh (Ruah HaKodeş) Tanrı’da bir kişi değildir. Kutsal Ruh, belirli durumlar için kullanılan Tanrı’nın bir ismidir ve faal haldeki Tanrı’nın Mevcudiyeti’dir.
Şekina
Şekina kelimesi, Rabbinik yazın içerisinde Kutsal Ruh için değişimli olarak kullanılır. Şekina kelimesinin kökü “ikamet, oturma” anlamına gelir. İlahi Mevcudiyet’in bir yerde bulunmasını anlatır. Bu dünyada, Tanrı’nın mevcudiyetinin bize olan yakınlığını algıladığımızda, bunu tarif ederken Tanrı’nın ismi olarak Şekina ismini kullanırız.
Örneğin, Kutsalların Kutsalı’na Koen Gadol girdiğinde veya on kişi bir araya gelerek bir minyan oluşturduğunda Şekina’nın, Tanrı’nın mevcudiyetinin onlarla olduğu belirtilir.
Yeruşalayim Talmudu, İkinci Tapınak döneminde peygamberliğin sona erdiğini belirtir. Rabbi Aha şöyle der:
“Birinci Tapınak’ta olup, İkinci Tapınak’ta olmayan beş şey vardır; İlahi ateş, Antlaşma Sandığı, Urim ve Tumim, meshedici yağ ve Kutsal Ruh [peygamberlik ilhamından]” (Yeruşalim Talmudu, Ta’anit 2:10).
Aynısı, Babil Talmudu’nda da belirtilir:
“Bilginlerimiz şöyle öğretti: Son peygamberlerin Hagay, Zekeriya ve Malaki’nin ölümü ile Kutsal Ruh İsrail’den ayrıldı” (Sanhedrin 11a).
Tanrı’nın aramızda olma hissini anlatırken Kutsal Ruh’u Tanrı’nın ismi olarak kullanırız. Tanrı’nın varlığını en fazla vahiy ve peygamberlik aracılığı ile hissedebiliriz. Bir peygamber, Tanrı ile peygamberlik aracılığı ile iletişim kurar. Kutsal Ruh’un İkinci Tapınak döneminde var olmamasının nedeni peygamberliğin var olmamasıdır.
Peygamberliğin çeşitli dereceleri vardır. Rambam, Şaşırmışlar için Kılavuz’da (More Nevuhim) bize ilk iki derecenin tarifini yapmaktadır:
- Peygamberliğin ilk derecesi, bir insana iyi ve büyük bir işi, örneğin biçok kişiyi kötülerin elinden kurtarması, birçok kişiye mutluluk getirecek işleri başarması için cesaretlendiren ve teşvik eden ilahi destektir. Kişi kendinde bu eylemleri yapmaya iten ve sevk eden sebebi bulur. Bu derecedeki İlahi etkiye “Rab’bin Ruhu” denir ve bu etkinin altındaki kişi için “Rab’bin Ruhu o kişiye geldi, Rab’bin Ruhu onu sardı, Rab’bin Ruhu onun üzerinde, Rab’bin Ruhu onunla” gibi ifadeler kullanırız. İsrail’in hakimleri bu dereceye sahipti, örneğin;
Hakimler 2:18 Rab onlar için ne zaman bir hakim çıkardıysa, onunla birlikte oldu; onları kurtardı.
Hakimler 11:29 Rab’bin Ruhu Yeftah’ın üzerine indi.
- İkinci derece şudur: Bir kişi, onu konuşmak için cesaretlendiren yeni bir gücü almış gibi, bir şeyin ona geldiğini hisseder. Bilim ile ilgilenir, şiir yazar, kardeşlerini yüreklendirir, politik ve teolojik problemlerden bahseder; ve bunların tümünü uyanık haldeyken ve tüm duyularına hakimken yapar. Bu kişinin Kutsal Ruh ile konuştuğu söylenir. Kral David Mezmurlar’ı, Kral Şlemo Özdeyişler’i, Vaiz’i ve Ezgiler Ezgisi’ni bu Kutsal Ruh ile yazmıştır. Ayrıca Daniel, İyov, Tarihler ve Ketuvim’in kalanı bu ruh ile yazılmıştır. Bu nedenle Ketuvim (Yazılar) olarak adlandırılırlar; insanlar tarafından yazılmış, Kutsal Ruh tarafından ilham edilmişlerdir.
Kutsal Ruh ile ilgili olarak Kral David, “Rab’bin Ruhu benim aracılığımla konuşuyor, Sözü dilimin ucundadır” (2 Samuel 23:2) demektedir. Rab’in Ruhu, O’na bu sözleri söyletmektedir. Bu sınıf ayrıca yetmiş ileri gelenleri de içerir. “O’nun üzerinde olan Ruhtan aldı, yetmiş ileri gelene verdi. Ruh’u alınca peygamberlik ettiler” (Çölde Sayım 11:25). (Rambam, 1956:241).
Tanrı’nın İsimleri
Yahudilik içerisinde Tanrı’nın farklı isimleri vardır ve bu isimler açıklamanın içeriğine göre farklılık gösterir. Örneğin, Tetragrammaton en kutsal olan isimdir ve sadece Yom Kippur gününde Koen Gadol tarafından Kutsalların Kutsalı’nda söylenebilir. Bu isim yerine, sözlük anlamı olarak “isim” anlamına gelen “Aşem” adını kullanırız. Dualarımızda Tetragrammaton yerine Adonay ismini, aramızda olduğunu algıladığımızda ise dişil biçimdeki Şekina ismini kullanırız. Bu gibi Tanrı’nın birçok ismi vardır. Bu isimlerin hiçbiri farklı bir varlığı, kişiyi işaret etmez.
Vahiy (İlahi İlham)
Tanrı, insanı zekasını kullanarak, kendi kendine öğrenebilecek, anlayabilecek, akıl yürütebilecek ve nesneleri gözlemleyerek onlar ve onların özellikleri hakkında bilgi sahibi olabilecek biçimde tasarlamıştır. Bu temelden hareketle insan, apaçık görünür olmayan bilgiye çıkarım yaparak ulaşabilir ve böylece şeyler hakkında daha fazla anlayışa sahip olabilir. Bu insan aklının doğal sürecidir.
Tanrı aynı zamanda, bu yoldan daha üst bir bilgi sahibi olma vasıtası var olmasına karar vermiştir. Buna bağışlanmış aydınlanma diyoruz.
Bağışlanmış aydınlanma, özellikle bu amaç için hazırlanmış çeşitli vasıtalar aracılığı ile Tanrı tarafından bahşedilen Etki’yi içerir.(Araştırmak isteyenler için: hashpa’os) Bu Etki bireyin zihnine ulaştığında, belirli bir bilgi zihinde belirir. Kişi bu bilgiyi, açık, şüphe içermeyecek biçimde, tüm önerme ve sonuçları ile birlikte, genel düzen içerisindeki yeri de dahil olmak üzere algılar. Buna vahiy, ilahi ilham (Kutsal Ruh- Ruah HaKodeş) denir.
Bu yol ile insan, akıl yürütme ve doğal süreç ile ulaşamayacağı bilgiye çok daha net biçimde ulaşır. Ancak, bu deneyim birçok seviyede gerçekleşir. Bu seviyeler, Etki’nin gücü, ne zaman o kişiye bağışlandığı, hangi yol ile o kişiye ulaştığı ve açıklanan şeylerin doğası ile ilgilidir. Her koşulda, bu Etki’yi alan kişi, bu etkinin tümüyle farkındadır.
Ayrıca bir kişi, bu Etki’yi aldığını bilmeden, kendisine verilen kavramın farkına açık biçimde varabilir. Bu durumlarda bu etki, zihinde kendiliğinden beliren diğer fikirler gibi deneyimlenir. Geniş anlamda bu da, çok daha alt düzeyde de olsa, vahiy-ilahi ilham veya “gizli Etki” olarak adlandırılır. Gerçek vahiy ise buna layık olan kişi için çok canlı ve net bir deneyimdir ve kişi bunun Etkisi’nin yüksek derecede farkındadır.
Bu tür İlahi İlham’dan çok daha üst bir seviye vardır. Bu seviye, gerçek peygamberlik seviyesidir.
Gerçek bir peygamber ile olmayan arasında ne fark vardır?
Bu ilham derecesi, kişinin kendini Tanrı’ya tam anlamıyla bağladığı, şöyle ki, kişinin bu bağlılığı gerçekten hissettiği bir seviyeye ulaşmasıdır. O zaman, bağlanmış olduğunun Tanrı olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek biçimde, tüm açıklığı ile algılar ve anlar. Kişi bundan duyu organları ile fiziksel bir nesneyi algılıyormuş gibi emindir.
Gerçek peygamberliğin ana fikri, bu nedenle, insanın Tanrı’ya böyle bir bağlılığa ulaşabilmesidir. Bunun bizzat kendisi kesinlikle çok yüksek derece mükemmelliktir ve buna yanında belirli bilgi ve aydınlanma eşlik eder. Peygamberlik aracılığı ile bir kişi, Tanrı’nın saklı gizemlerinin birçok yüce gerçeği ile ilgili bilgi edinebilir. Bu şeyler, yukarıda anlatıldıği üzere bağışlanmış aydınlanma aracılığı ile edilen bilgi gibi çok açık biçimde algılanır. Ancak peygamberlik, İlahi İlham’dan çok daha fazla tesir ile gelir.
Bir kişi kendisini günahtan arındırdığında, o zaman bu kişinin Tora çalışması, yapmış olduğu hazırlık derecesine bağlı olarak o kişiye Etki’yi iletir. Ne kadar çok hazırlık yaparsa, Tora çalışmasının değeri ve gücü fazla olacaktır. Bazı eski bilginlerde Tora’nın onları büyük güçle sardığını ve onlara sonraki nesillerde bulunmayan statü ve mükemmellik verdiğini görürüz. Bu onların hazırlıklarının ve İlahi Mevcudiyet’in (Şekina) onları sarmasının sonucudur.
Kaynak 2 :The Way of God: Derech Hashem (Moshe Chaim Luzzatto -RAMCHAL)