Tanrı, Moşe’ye konuşarak şöyle dedi: “Aaron’a konuş ve ona [şunları] söyle: ‘Kandilleri yaktığında, [alevleri] Menora’nın merkezine doğru [yönlendirilmiş olsun]. Yedi kandil [bu şekilde] ışık verecektir’”
(Sayım 8:1-2)
Bilgelerimiz bize fiziksel evrenin, Yaratıcı tarafından yaratılan bir dizi dünyanın sonuncusu olduğunu, soyut olandan elle tutulur olana veya manevi olandan maddi olana bir “evrim zinciri içerisinde” (seder hiştalşelut) son halka olduğunu söyler. Seder Hiştalşelut, Tanrı ile Yaratılış arasındaki manevi dünyaların zincir benzeri inişini ifade eder. Başka bir deyişle, fiziksel dünyada gördüğümüz veya deneyimlediğimiz her şeyin daha yüksek, daha manevi bir biçimde var olan bir karşılığı olduğu anlamına gelir. Örneğin, fiziksel dünyada bulunan su ve taşlar gibi maddi nesneler, yaratılışın daha yüksek alanlarındaki manevi gerçekliklerin maddi biçimleridir. Fiziksel dünyanın dört canlılık derecesindeki “krallıktan” (mineral, bitki, hayvan ve insan) oluşması gibi, manevi alan da dört dereceye sahiptir. Nasıl ki fiziksel bedenlerimizin birlikte var olmaya devam ettiği fiziksel zaman ve mekan varsa, söz konusu bu fiziksel zaman ve mekan da, ruhlarımızın yaşadığı bir “manevi zaman” ve “manevi alan”ın ürünleridir.
“Manevi alan”ın en üst düzeyde fiziksel temsili, Yeruşalayim’deki Kutsal Tapınak Bet Amikdaş’tır. Bet Amikdaş, göksel olan ile yersel olanın buluşma noktası olarak, Tanrı tarafından seçilen yer ve yapıdır. Tüm fiziksel alan, fizik ötesi alandaki prototipinin bir yansımasıdır ve maddi dünya ile onun manevi kaynağı arasında bir gizleme perdesi yer almaktadır. “Kutsal” bir yer demek, bu perdenin daha geçirgen/saydam olduğu, gerçekliğin manevi ruhunun daha kolay görülebildiği bir yerdir. Kutsal Tapınak dünyadaki en kutsal yerdir: perdenin en saydam olduğu yer de Tapınak’ın en içteki ve en kutsal odasıdır.
“Kutsalların Kutsalı” olarak adlandırılan bu oda, hem fiziksel hem de fizikötesi yöne sahiptir ve aynı zamanda hiçbiridir. Talmud Yoma 21a’da belirtildiği gibi, Kutsalların Kutsalı yirmi kübit (yaklaşık 30 fit) x yirmi kübit ölçülerindedir. Kutsalların Kutsalı’nın ortasında, belirli bir (2.5 × 1.5 × 1.5 kübit) ölçülerinde sandık bulunuyordu. Bununla birlikte sandık, onu barındıran Kutsalların Kutsalı odasında bir hacim işgal etmiyordu, böylece sandığın dış kenarlarından Kutsalların Kutsalı’nın iç duvarlarına olan mesafesi on kübitti. Bu durum, sadece fiziksel uzayın aşılmasından daha fazlasıydı: sandığın fiziksel alanı vardı (aslında, fiziksel ölçüleri Yasa tarafından belirtilmiştir), ama aynı zamanda Kutsalların Kutsalı’nda hiçbir alan işgal etmiyordu. Bu, Tanrı’nın aynı zamanda hem Yaratılış’ın kısıtlamalarını aştığını; hem de Yaratılış’a yayıldığı ve onu sardığı gerçeğini göstermektedir.
Bu yüzden Kutsal Tapınağın fiziksel boyutları ruhun manevi doğası bir model oluşturmaktadır. Kuşaklar boyunca birçok bilgin ve mistik, Kutsal Tapınağın içindeki alanlar, odalar ve kapların insanın içsel dünyasının hangi unsuruna nasıl karşılık geldiğini, bunların her birinin ilahi işlevini ve amacını açıklayan yazmıştır (örneğin, Çıkış 25:9 üzerine Rabbeinu Behaye tarafından Şaloh, Teruma 324b; Rabbi Moşe Isserlis tarafından Torat AOlah; ve diğerleri.) Kısa bir süre önce ortaya çıkan bir el yazmasında, (Reşimat Amenorah, 1938 veya 1939 yılında Paris’te yazılmıştır) Lubaviçer Rebbe, Kutsal Tapınağın temel bileşenlerinden biri olan Menora’nın ve onun Tapınak alanı içindeki konumunun manevi önemini araştırmaktadır:
Kandillerin Yerleştirilmesi
Kutsal Tapınağın dört duvarı pusulanın dört yönüne hizalanmıştır ve tüm yapı doğu-batı doğrultusunda yerleştirilmiştir. Tapınağa girmeye çalışan biri sırasıyla bir dizi avludan geçer. Bunların ilki Kadınlar Avlusu’dur. Buradan batıya doğru ilerlediğinizde, on beş basamak yukarıda İsrailliler Avlusu yer alır. İsrailller avlusunun batı tarafında, Koenler avlusuna çıkan basamaklar bulunur. Koenler avlusunda dış ortamda bulunan sunak yer alır. Tapınak hizmetinin çoğu burada yapılır. Sunağın batısında Mabet’e çıkan basamaklar vardır. Mabet’e girdiğinizde, batıdan doğudan altmış kübit ve kuzeyden güneye yirmi kübit ölçülerindeki alan ile karşılaşırsınız. Bu alanın, üçte ikisini oluşturan alana Kutsal, batı yönündeki üçte birini oluşturan alana ise Kutsalların Kutsalı denir.
Dolayısıyla batıya doğru ilerleyiş, daha fazla kutsallık gerektiren, daha yüksek bir kutsallık seviyesine yükseliştir. Kutsal alanın en batı ve en kutsal kısmı olan Kutsalların Kutsalı, Koen Gadol (Yüksek Rahip) hariç herkese yasaktı ve oraya sadece yılın en kutsal günü olan Yom Kippur’da girebiliyordu. Bilgelerimizin sözleriyle, “İlahi Kutsallık batıdadır” (Talmud, Bava Batra 25a.)
Dünya’daki ışığın kaynağı olma görevine sahip Mabet’i sembolize eden yedi kollu şamdan Menora’nın “batı ışığı” (ner Amaaravi) da batının daha büyük kutsallığını anlatır. Yedi Kollu şamdan Menora, merkezi bir şamdan ve her iki yönde bulunan ve tam menora boyundaki üçer tane koldan oluşur. Bunların her birinin üstünde, her öğleden sonra yakılan ve gece boyunca yanan yedi kandil bulunuyordu. “Batı kandili” benzersizdi, diğerleriyle aynı miktarda yağ içermesine rağmen, mucizevi bir şekilde diğerlerinden daha uzun yanıyordu; genellikle, Koen (rahip) ertesi gün Menora’yı yakmaya geldiğinde hala yanıyor oluyordu. Batı kandili diğer kandiller için de ışık kaynağıydı: Menora’nın diğer altı kandili batı kandilinden, batı kandili ise dış alandaki sunağın ateşinden yakılırdı.
Hangi kandil “batı kandili” idi? Bu soru, göründüğünden daha karmaşıktır, çünkü; Talmud (Menahot 98b), Menora’nın Mabet’teki konumuna ilişkin iki görüş aktarır. Rabbi Yehuda HaNasi’ye göre Menora, Mabet’in uzun kenarı doğrultusunda konumlandırılmıştır, böylece yedi kandil doğudan batıya doğru hizalanıyordu. Rabbi Elazar ise Menora’nın Mabet’in eni doğrultusunda yerleştirildiğini ve kandillerinin kuzeyden güneye doğru hizalanmış olduğu görüşündedir.
Ama Menora kuzeyden güneye hizalanıyorsa, “batı kandili” hangisiydi? Rabbi Elazar, “batı kandilnin” aslında orta kandili olduğunu, Menora’nın merkezi kolunun üzerinde olduğunu açıklar. “Batı kandili” olarak adlandırılmasının nedeni, fitilinin batıya doğru, Kutsalların Kutsalı’na doğru bakarken, diğer kandillerin “batı kandiline” doğru, kuzeydeki üç kandilin güneye ve güneydeki üç kandilin kuzeye bakmasıdır (Bu, Peraşamızın açılış ayetindeki kelimelerin anlamını açıklar, “Kandilleri yaktığında, [alevleri] Menora’nın merkezine doğru [yönlendirilmiş olsun]. ”, “Menora’nın merkezi” olarak tercüme edilmiş olan kelimeler “Menora’nın yüzü”dür. Menora’nın yüzü de merkezi koludur.)
Rabbi Yehuda’ya göre, en azından, “batı kandilini” tanımlamak basit bir meseledir: kandiller doğudan batıya doğru hizalanmışsa, “batı kandili”, Menora’nın batı ucundaki kandildir. Mabet’e girişten en uzakta ve Kutsalların Kutsalı’na en yakın olanıdır. Gerçekten de Rambam, Rabbi Yehuda’nın görüşünü böyle anlamaktadır. Bununla birlikte, diğer yorumcuların çoğu, Rabbi Yehuda’ya göre “batı kandilinin” doğudan (batıdan altıncı) ikinci kandil olduğunu ve ismini, en doğudaki kandilin hemen batısında yer almasından aldığını anlamaktadır. ( Bakınız: Raşi, Talmud, Şabat 22b ve Menahot 86b açıklaması; Ramban, Ran ve Meiri’nin Şabat bölümünün adı geçen yere açıklaması; Rabbeinu Gerşom’un Menahot bölümünün adı geçen yere açıklaması; Raavad ve Bartenura’nın Tamid’de adı geçen yere açıklaması; Raşba, cilt. 1, bölüm 309.)
Eksen
Bunlar ve bunların ikisi de yaşayan Tanrı’nın sözleridir.
(Talmud, Eruvin 13a.)
Talmud, bir Tora yasası ile ilgili bir konuda bilgeler arasındaki görüş farklılığı sırasında göksel bir sesin duyulduğunu şöyle açıklar: “Bunlar ve bunların ikisi de yaşayan Tanrı’nın sözleridir” (Talmud, Eruvin 13a.) Her iki görüş de Tora’yı açıklamanın ilahi olarak belirlenmiş yöntemlerine dayanmaktadır ve her ikisi de ilahi gerçeğe tamamen bağlı bireyler tarafından ulaşılmıştır, her ikisi de “yaşayan Tanrı’nın sözleri” dir. Her ikisi de Tora’dır, Tanrı’nın bilgeliğini ve iradesini insan aklı aracılığıyla dile getirmesidir.
Gerçekte, bu görüşlerden sadece birisi tarihsel olarak uygulanmıştır. Kutsal Tapınak’taki Menora, Mabet’te uzunlamasına ya da enlemesine yerleştirilmişti. Menora, her iki doğrultuda birden yerleştirilemeyeceğine göre nasıl olur da birbirinden farklı iki fikir de doğru olabilir? Burada bir çelişki yok mudur?
Tora, yasalarını yorumlama yetkisine sahip olanlar arasında fikir ayrılığı olduğunda ne yapılması gerektiğini söyler: “çoğunluğu takip et” (Çıkış 23:2). Ancak ilahi bilgeliğin eşit derecede geçerli iki ifadesinden sadece biri, fiziksel dünyada gerçekleştirilebiliyorsa da, ruhun bulanık dünyasında durum bu değildir. Kalp aynı anda hem çekilebilir ve reddedebilir; akıl aynı anda hem farkında olabilir ve unutabilir. Tora’nın manevi uygulamalarında, “Bunlar ve bunların ikisi de yaşayan Tanrı’nın sözleridir” sözü tam anlamıyla uygulanabilir.
Menora’nın Mabet’in uzunluğuna mı, yoksa enine mi yerleştirilmiş olmasının manevi açıdan ne önemi olabilir? Tarihi bir olaydaki, görünüşte önemsiz bu ayrıntı bize bugün neyi anlatabilir ki?
Manevi alanda, bir şeyin “uzunluğu,” onun yüksekliği- ne kadar uzağa ulaştığı, ne kadar alçaldığıdır. Yukarıda açıklanmış olan “evrim zinciri” kavramı, manevi uzunluğun tipik bir örneğidir: soyut, göksel, hafif bir durumdan birbiri ardından gelen daha ağır ve daha dünyevi formlara dönüşmesidir. En alçak düzeyde aldığı biçim ile başlangıç durumu arasındaki uzaklık “uzunluk” ölçüsüdür.
Manevi “genişlik” ise bir şeyin çok sayıda benzer biçimde ve dışavurumlar halinde ortaya çıkmasıdır. “Genişlik” teriminin ifade ettiği gibi, daha büyük ve daha küçük biçimlerden veya daha yakın ve daha uzak dışavurumlardan değil, her biri orijinal hali ile diğerleri kadar yakından ilişkili olan, tek bir gerçeğin benzer yönlerinden bahsederiz.
Bu manevi “uzunluk” ve “genişlik” tanımları Kutsal Tapınak’ın yapısında belirgindir. Tapınağın uzun kenarı batıdan doğuya doğru uzanır, bu yüzden Kutsal Tapınağın boylamındaki bir şeyin konumu aynı zamanda Kutsalların Kutsalı’na olan yakınlığının, yani Kutsal’a olan yakınlığının bir ölçüsüdür. Kutsal Tapınak’ta batıya gittikçe kutsallık artar. Öte yandan, bir şeyin Tapınağın genişliği yönündeki konumu (güneye ya da kuzeye yakınlığı) daha çok ya da daha az kutsallığını göstermez, sadece belirli bir kutsallık düzeyindeki dışavurumlar dizisi içerisindeki yerlerini gösterir.
“İnsanın ruhu, Tanrı’nın kandilidir”
(Özdeyişler 20:27).
Eğer Kutsal Tapınak’ın tüm bileşenlerinin ve unsurlarının insan ruhunda karşılıkları varsa, Menora da ruhtur, insanın manevi dünyasının eksenidir. (Mabet’teki Menora’nın karşısındaki konumda, bedensel ihtiyaçları ve fiziksel yaşamı temsil eden “masa” yer alır. Kutsalların Kutsalı’nda yer alan sandık, fiziksel ya da ruhsal olmayan, fakat her iki alanı da aşacak biçimde, Tanrı ile tam bir birlik durumunu temsil eder.) Nedir bu eksen? İnsanı tanımlayan nedir? Rabbi Yehuda ve Rabbi Elazar arasındaki tartışmanın merkezinde yatan budur. Menora’nın konumu için – yedi kandilinin Kutsal Tapınağın uzunluğuna mı yoksa genişliğine mi hizalandığı sorusu – Menora’nın ne olduğu sorusu ile ilgilidir: Menora, insan ruhundaki “uzunlamasına” bir bileşen midir yoksa “enlemesine” mi bir bileşendir?
Akılsal Enlem
İnsan ruhu birçok niteliğe ve kabiliyete sahiptir, ancak kişiliği tanımlayan önde gelen iki şey vardır: akıl ve duygular. Gerçekten de insanları genel olarak iki genel kategoriye ayırıyoruz: “Akılcı” insanlar ya da yaşamlarını mantık ve anlayışlarına göre belirleyenler; ve esas olarak duyguları, sezgileri, inançları ve bağlılıkları ile yönlendirilen “duygusal” bireyler.
Başka bir deyişle, hem akıl hem de kalp, bir kişinin hayatında “yol gösterici ışık” olarak hizmet edebileceğinden dolayı, insan ruhu hem akılsal hem de duygusal bir “menora”ya sahiptir. Bazı bireylerde akılsal menora hakimdir, bazılarında ise kalbin menorası manevi kişiliklerinin merkezidir.
Akıl, tanımı gereği, bir gerçeği kavrama, onu zihninde tutma, ona odaklanma ve bunu deneyimlerinde uygulama kapasitesidir. Bu anlamda “akılsal” kişi, tüm kişisel önyargıları gözardı ederek, nesnel gerçeği hayatındaki her şeyin temeli yapan kişidir. Manevi alan açısından akıl, “geniş” bir şeydir. Nihayetinde, daha büyük veya daha küçük hakikat yoktur: bir şey ya doğrudur ya da değildir. Elbette, nesnel bir gerçeklik birçok ve çeşitli bağlamlarda algılandığından, hakikatin değişken dışavurumları vardır; ancak bu uzunluktan ziyade genişliğe bir izdüşümdür. Hakikatin hiçbir ifadesi – eğer gerçekten hakikatin bir ifadesi ise – soyut kaynağa göre diğerinden “daha ileride” değildir. Aksine, hakikatin birçok yönü birbirine paraleldir/benzerdir ve gerçekliğin farklı alanlarında ifade edilen aynı nitelikteki hakikatlerdir.
Ruhun hakikate ulaşma aracı, Tanrı’nın bilgeliğini ve iradesini açığa vurduğu Tora’dır. Böylece, akıl menorası yedi kandilden oluşur. Menora’nın merkezi kolu ile temsil edilen Yazılı Tora, insanla Tanrı arasındaki İlahi iletişimin esası ve merkezidir. Menora’nın diğer altı kolu ise, Sözlü Tora’nın altı ana bölümünü, Yazılı Tora’yı insan yaşamının altı ana alanına uygulama çabasını temsil eder.
Altı ana bölüm (Mişnadiye) şunlardır:
- Zera’im, “Tohumlar”, Tarım ve gıda tüketimi yasaları ile ilgilidir;
- Moed, “Zamanlar”, Şabat yasaları, bayramlar ve Yahudi takvimi ile ilgilidir
- Naşim, “Kadınlar”, evlilik ve boşanma yasaları;
- Nezikin, “Zararlar”, Sivil ceza hukuku kanunları;
- Kodaşim, “Kutsal Şeyler”, Tapınak hizmetinin yasaları;
- Taarot, “Saflıklar”, ritüel saflık ve saf olmama yasalarıdır.
“Akılsal” menora, Mabet’in eni yönünde konumlanmıştır. Yedi kandilinin Kutsalların Kutsalı’na olan uzaklığı eşittir. Çünkü, tüm Tora yasaları, hangi yaşam alanını yönettiğinden bağımsız olarak, İlahi kaynağa eşit uzaklıktadır. “İneği boynuzlayan öküz” ile ilgili yasa, “Ben, sizin Tanrınız Aşem’im” hakikatine göre İlahi hakikatin özünden, “daha uzakta” değildir.
Bu menoradaki “batı kandili” Yazılı Tora’yı temsil eden merkezi kandildir. Sözlü Tora’nın altı dalının kendisinden “kök aldığı” saptır. Tek başına “batıdaki İlahi Kutsallık” ile – Yazılı Tora’nın özü olan On Emir’in yazılmış olduğu İki Antlaşma Tableti’ni bulunduran sandığı içeren Kutsalların Kutsal’ı – ile yüz yüze gelir. Yazılı Tora, İlahi hakikatin yegane kaynağıdır; diğer altı kandil parlaklıklarını bu kandilin ışığından alır. Bununla birlikte, diğer altı kandil konum olarak “batı kandili” kadar batıdadır. Çünkü, hakikatin her bir dışavurumu, yazılı “orijinal” hakikat kadar hakikattir.
Duygusal Boylam
Duygusal Menora’nın yedi kandili, kalbin yedi niteliğidir (middot): Bunlar, hesed, gevurah, tiferet, netzah, hod, yesod ve malkut,sırasıyla sevgi, kısıtlama, uyum, süreklilik, teslimiyet, bağlanma ve alıcılıktır.
Yedi niteliğin her biri aslında insan duygularının tüm bir alanıdır. Ancak sadece middotun orijinal İbranice isimleri, her bir middahın içerdiği birçok duygu ve hassasiyet nüansını açıklayabilir. Burada sunulan Türkçe çeviri, her bir middahın genel doğasının kısmi ve keyfi bir açıklamasıdır; alternatif çeviriler eşit derecede geçerli ve eşit derecede yetersiz olacaktır. (Yedi middotun ayrıntılı bir tartışması için bkz. Omer’in Sayımı için Manevi Kılavuz “ A Spiritual Guide to the Counting of the Omer” (Vaad Hanohos Hatmimim, 1996) ve İnsan Doğasını Anlamak için On Anahtar “Ten Keys for Understanding Human Nature” (Zichron Yayınevi, 1994).)
Duygusal menora, Kutsal Alan’ın Mabet’in boyu yönünde konumlanmıştır. Aklın aksine, kalp öznel ve muğlaktır; yüce ve kaba duygular, sofistike ve basit duygular, daha saf ve daha önyargılı duyguları aynı anda içerir. Yedi kandili batıdan doğuya, güçlü, fedakar “sevgiden”, ifadesiz, yönlendirilebilir “alıcılığa” kadar uzanır.
Yine de kalp, kişiye bir bağlılık derinliği verebilir ve en “akılcı” yaşamın bile eş değerde olamayacağı bir yaşama yön verebilir. Bu, altıncı kandil (kalbin bağlantı ve bağlanma yeteneği) “batı kandili” olarak hizmet ettiğinde ve diğer duyguları ateşlediğinde elde edilir. Bir kişi ruhunu Tanrı’ya bağlamak için tüm kişisel arzu ve istekleri reddettiğinde, “öznel” kalbi ilahi bir ışıkla aydınlatılacak ve yaşamını en üst düzeyde gerçekleştirilmesi için yönlendirecektir.
Bu nedenle altıncı middah, ruhun yaşamdaki görevi ve amacı ile uyumlu hale gelmiş duygusal benliğin temeli olduğu için, “temel” anlamına gelen “yesod” olarak adlandırılır. Bununla birlikte, Rambam, duygusal menora hakkında farklı bir anlayışa sahiptir – sevgi niteliğine karşılık gelen ilk ve en batıda olan kandil “batı kandilidir”. Bu, ruhun potansiyelinin en üst düzeyde gerçekleşmesi için Tanrı sevgisiyle yönlendirilen bir yaşam olması gerektiğine dayanan vizyonuna dayanmaktadır (bakınız Mişna Tora, Tövbe Yasaları 10:2-3).
“Bunlar ve bunların ikisi de yaşayan Tanrı’nın sözleridir.” Rabbi Elazar, Menora’yı kuzeyden güneye yerleştirir, aklı ve aklın Tora’da ortaya çıkan İlahi hakikati kavrama yeteneğini insanın manevi çabasının özeti, esası olarak görür. Rabbi Yehuda HaNasi, Menora’yı batıdan doğuya yerleştirir, ruhun birincil faaliyeti olarak, kalbin Tanrı ile özverili, fedakar bağlantı kurma yeteneğini görür. Her ikisi de yaşamdaki görevimiz için geçerli kavramlarıdır; her ikisi de her ruhun yaşamında, doğasına ve Tanrı tarafından verilmiş olan imkanlara uygun olarak, en üst düzeyde gerçekleştirilmelidir.
Burada çok küçük bir örneğini görmüş olduğunuz gibi; Tora, sonsuz derinlikteki bilgelik ile doludur. Tora’nın yasaları, Pavlus’un iddia etmiş olduğunun aksine ne eskimiş ne de köhnemiştir (İbraniler 8:13). Tam tersine Tora’nın yasaları sonsuza dek geçerlidir (Mezmurlar 111:7-8).
Kutsal Kitabınızı bilin!
Kutsal Kitabınızı bilirseniz, kimse inancınızı ve Tanrı ile olan bağlantınızı çalamaz.