Kaynak: Prof. Lawrence H. Schiffman, lawrenceschiffman.com
Ölüdeniz Parşömenleri terimi, Ölüdeniz boyunca uzanan mağaralarda son kırk yılda keşfedilen el yazmalarını ifade eder. Bulunanların çoğunluğu, Eriha kentinin 8,5 mil güneyinde, Ölüdeniz’in kuzey ucuna yakın bir bölge olan Kumran’dan gelmiştir. Parşömenler Greko-Romen döneminde bir Yahudi mezhebi tarafından toplanmıştır. Parşömenler ayrılmış ve 1947’de, genç bir Bedevi çobanının şimdi 1. mağara olarak adlandırılan yere girip keten bezlere sarılmış deri parşömenler içeren birkaç çömlek testi bulmasıyla yeniden keşfedilmişlerdi. 1951’den başlayarak sürekli bir el yazması akışı gün ışığına çıkarılmıştır.
Aslında bu keşif, türünün ilk örneği değildi, çünkü; kilise babaları tarafından korunan birkaç kayıt, Ölüdeniz bölgesinde Roma ve Bizans dönemlerinde parşömenlerin ortaya çıkarıldığını göstermektedir. Orta Çağ kayıtları, bölgede mağara sakinlerinden oluşan eski bir Yahudi grubundan bahsetmektedir.
Ölüdeniz Parşömenleri’nin tarihlenmesi, en başından beri tartışma konusu olmuştur. Bazıları yeni metinleri Orta Çağ Karay belgeleri olarak görmüştür. Diğerleri Roma döneminden kalma olduklarını ve hatta bazıları Hristiyan kökenli olduklarını iddia etmiştir. Tarihleme sorusu birkaç çeşit kanıtla çözülmüştür.
Mağaraların hemen altındaki platoda bulunan yapı kompleksinin arkeolojik kazısı birincil derecede önemliydi. Çoğu bilim adamının görüşüne göre, bu kompleks parşömenlerle bağlantılıydı. Kompleksin sakinleri parşömenlerin çoğunu kopyalamıştı ve bazı metinlerde anlatılan tarikatın parçasıydı. Madeni paralara ait kanıtlar, kompleksin M.Ö. 135 civarında geliştiğini göstermiştir. M.S. 68’e kadar orada ikamet etmeleri, sadece M.Ö. 31’de meydana gelen bir depremle kısa bir süre kesintiye uğramıştı.
Benzer sonuçlar, parşömenlerin bulunduğu kumaş sargıların karbon-14 tarihlendirmesinde ortaya çıkmıştır. Eski yazı bilimi çalışmaları, metinlerin yazıldığı İbranice harflerin biçimi, hemen hemen aynı tarihlemeyi desteklemiştir. Bu nedenle, bilim adamları parşömenleri M.Ö. 168-164’teki Makkabi döneminden, M.S. 66-73’teki Büyük İsyan’a kadar Kumran bölgesinde ikamet eden bir tarikatın kütüphanesi olarak tanımlamıştır.
Kumran mağaralarında bulunan birçok parşömen üç ana kategoriye ayrılabilir: Kutsal Kitap el yazmaları, apokrif metinler ve tarikat belgeleri. İbranice Kutsal Metinlerinin her kitabının parçaları – sadece Ester kitabı dışında – Kumran’da gün ışığına çıkarılmıştır. En önemli Kutsal Kitap parşömenleri arasında iki Yeşaya parşömeni (bir tanesi tamdır) ve Levililer ve Samuel’in parçaları M.Ö. üçüncü yüzyıla tarihlenmiştir. Kumran’daki Kutsal Kitap metinlerinin incelenmesi, yerel metinler teorisinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu teori, metindeki farklılıkların kökeninde İbranice Kutsal Metinleri’nin üç versiyonu olduğunu savunur: Biri, Samiri Torası’nın kendisinden geldiği Pelişti bölgesi, ikincisi, Septuaginta’nın dayandığı İskenderiye’dir. Son olarak, M.S. birinci yüzyılın sonlarında Tanaim tarafından sabitlenen ve Masoretik İbranice metnin temeli olan Babil metni vardır. Son araştırmalar, proto-Masoretik metinlerin en yaygın metinler olduğunu ve yalnızca birkaç proto-Samaritan veya Septuagintal metinlerinin tanımlanabildiğini göstermektedir. Ayrıca Kumran mezhebine özgü bir biçimde yazılmış çok sayıda el yazması vardır.
Kutsal Kitap parşömenlerinin Kutsal Kitap metninin ve versiyonlarının tarihini anlamamıza katkısı küçümsenemez. Artık Kutsal Yazılar’ın İkinci Tapınağın son yıllarındaki sabit olmayan durumunu biliyoruz. Masada ve Bar Kohba mağaralarından gelen Kutsal Kitap parşömenlerinin yardımıyla, nihayetinde Masoretik (alınan) İbranice metninin birinci yüzyıl rabbileri tarafından yetkin olarak nihai kabulüne yol açan standardizasyon sürecinin erken aşamalarının izini sürmek mümkündür. Yerel metinlerin bu tarihte nasıl bir rol oynadığını ve son olarak, Kutsal Kitap’ın eski çevirilerinin temelini oluşturan İbranice metinlerin doğasını da anlayabiliriz.
Ölüdeniz Parşömenleri arasında açık ara en ilginç malzemeler mezhepsel yazılardır. Bunlar Kumran’da yaşayan mezhebin yazılarıdır. Bunlar, mezhebin nasıl yönetildiği hakkındaki düzenlemeleri, Yahudi hukukuna yaklaşımını ve Mesih özlemlerini özetleyen Kutsal Kitap yorumları ve belgelerden oluşur.
Peşarim, bu mezhebin Kutsal Kitap yorumlarıydı. İçinde bulundukları dönemin, yani parşömenlerin yazıldığı çağın, aslında peygamberlerin sözlerinin gerçekleştiği bir dönem olduğunu, Mesih öncesi zamanda olduklarını, Mesih’in yakın olduğunu göstermeye çalışıyorlardı. Bunlar, tarikatın kendisini nasıl tanımladığını ve kendi tarihi ve genel toplumdaki yeri hakkındaki görüşünü anlamak için önemli bir kaynak sağlar. Bu Peşarimlerde Habbakkuk, Nahum ve bazı Mezmurlar için yorumlar da yer almaktadır. Kumran’ın işgal edildiği dönemde yaşamış gerçek tarihi şahsiyetlerin isimlerini sadece yorumlarda buluruz.
Kumran’daki el yazmalarından bir diğeri de Saduki (Zadokite) Parçaları olarak da bilinen Şam Belgesi idi. Bu eserin M.S. 10. ve 12. yüzyıllardan kalma iki nüshası, Solomon Schechter’in Mısır’ın Kahire kentindeki Ben Ezra Sinagogu’nun “geniza”sında (depo) bulduğu ve 1896’da İngiltere’deki Cambridge Üniversitesi’ne getirdiği İbranice el yazmalarından biriydi. Bu Yahudi mezhebinin yaşamını ve öğretilerini detaylandıran Şam Belgesi Kumran’da bulunana kadar, Kahire Genizası’nda bulunan Şam Belgesi’nin kökeni oldukça belirsizdi. Şam Belgesi, Kumran’da bulununca, bu belgenin Kumran grubu tarafından yazıldığı ve dolayısıyla en az bir Ölüdeniz metninin Orta Çağ’da dolaşımda olduğu görülmüş oldu.
Kumran mezhebine kabul, günlük işlerin yürütülmesi ve yasasını ihlal etmenin cezaları Disiplin El Kitabının (Topluluğun Yönetimi) konularıdır. Bu metin, mezhep üyeliğinin tanımlanmasında ritüel saflığın ve safsızlığın rolünü açıklığa kavuşturmakta ve ayrıca yıllık toplanma töreni ve antlaşmanın yenilenmesini ayrıntılarıyla anlatmaktadır. Son Günler’de cemaati tanımlayan Cemaat Yönetimi ve mezhep liderlerine övgülerini içeren Kutsama Yönetimi buna eklidir.
Şükran Parşömeni tarikatın inançlarını ve teolojisini anlatan bir dizi şiir içerir. Pek çok bilim adamı, bu parşömenin yazarlığını, mezhebin ilk yıllarında liderlik eden doğruluk öğretmenine (veya “doğru öğretmen” olarak adlandırılan) atfeder.
“Işığın Oğulları’na Karşı Karanlığın Oğulları Savaşı” parşömeni, kıyamete yakın olan savaşı detaylandırmaktadır. İçinde mezhep ve melekler, kırk yıl boyunca İsrael’e zulmedenler ve uluslara karşı olarak savaşmaktadır, ardından Son Günler başlamaktadır. Bu parşömen, Greko-Romen dönemindeki savaş sanatı hakkındaki bilgileriyle dikkat çekmektedir.
Benzersiz olan Tapınak Parşömeni, Yeruşalayim Tapınağı’nın ve onun kültünün idealize edilmiş bir açıklamasıdır ve Yahudi hukukunun çeşitli diğer yönlerini de içerir. Metin, yeniden yazılmış bir Tora biçimindedir ve eldeki konularla ilgili çeşitli ayetler, tutarlı bir bütün halinde uyumlu hale getirilir. Bu metin ile ilgili tartışma, bu metnin aslında mezhepsel bir parşömen mi yoksa daha önce açıklanan Kutsal Kitap ve apokrif metinleri gibi tarikatın kütüphanesinin bir parçası mı olduğu sorusuyla ilgilidir. Çok sayıda küçük metin, mistisizm, dua ve mezhep hukukuna ışık tutmaktadır. Bu metinlerin çoğu henüz yayınlanmamıştır veya kapsamlı bir çalışma beklemektedir.
Sadukiler ile bağlantılı olarak, Miksat Ma’aseh Ha-Torah (Tora İle İlgili Bazı Konular) adlı henüz yayınlanmamış bir metin son derece önemlidir. “Alahik (Yahudi din hukuku ile ilgili) bir mektup” olarak nitelendirilen bu metin, mezhep liderlerinin Yeruşalayim kurumuna gönderdiği bir mektup, mezheptekilerin ayrılmasına neden olan Yahudi hukuku ve Tapınak uygulamaları konusundaki anlaşmazlıkları özetleyen bir mektup şeklinde yazılmıştır. Metin, mezhebin kurucuları ile Saduki rahipler arasında yakın bağlantılar olduğunu göstermektedir ve daha sonra Ferisilere atfedilen görüşlerin Haşmonay döneminde Yeruşalayim Tapınağı’ndaki fiili uygulamayı yönettiğini göstermektedir.
Ölüdeniz Parşömenleri, erken Hristiyanlığın ortaya çıkışının arka planını aydınlatmaktadır. Önerilen ayrıntılı karşılaştırmaların çoğu yeterli desteğe sahip olmasa da, bilim adamları tarafından ulaşılan daha genel sonuçlar çok önemlidir. Şimdi biliyoruz ki, MS 66-73 Büyük İsyan’ın bir sonucu olarak ve ondan önceki yıllarda bile bir ölçüde Yahudilik, onu Orta Çağ’a taşıyacak bir fikir birliğine doğru ilerliyordu.
Parşömenler bize, İkinci Tapınak döneminin, Yahudilerin Kutsal Yazılar, Yahudi hukukunun yorumlanması, ritüel saflık uygulaması ve mesihsel özlemlere dayanan canlı bir dini yaşamla meşgul oldukları bir dönem olduğunu göstermektedir. Daha sonraki metinlerden bilinen tefilin takma, günlük dua ve yemeklerden önce ve sonra şükran duası gibi Yahudi uygulamaları düzenli olarak uygulanıyordu. Ritüeller, saflık ve mükemmellik dolu bir yaşamı başlatacak olan, Son Günler için bir hazırlık olarak görülüyordu.
Her ne kadar bu parşömenler, Kutsal Kitap’ın gerçek metni hakkında yetkinliğe sahip olmasalar da, bize Yahudi yasasının tarihini anlamamızda fayda sağlamışlardır. Burada, tamamlanmış bir Kutsal Kitap sonrası yasa ve ritüel sistemi bulunmaktadır.
Aynı zamanda, peygamberlerin kıyamet vizyonlarını vurgulayan bu mezhebin, bize İsa hakkında ortaya çıkan Hristiyan mesih iddialarını anlamak için bir arka plan sağladığı açıktır. Ölüdeniz Parşömenleri, erken Hristiyanlığın dünya görüşü açısından özellikle aydınlatıcıdır. Bu, Ölüdeniz mezhebinin ve bu nedenle İkinci Tapınak zamanlarının bilinen tüm Yahudi mezheplerinin, kendi yorumladıkları şekliyle Yahudi hukukuna sıkı sıkıya bağlı kaldıkları gerçeğine rağmen doğrudur.
Devam edeceğim.
Kutsal Kitabınızı bilin!
Kutsal Kitabınızı bilirseniz, kimse inancınızı ve Tanrı ile olan bağlantınızı çalamaz.