Önceki yazımızda, yeryüzünde küçük birer yaratıcı olduğumuzu, Tanrı’yı taklit ederken yaratıcılığın iki yolunu kullandığımızı, bunların biyolojik düzeyde ve teknolojik düzeyde yaratımlar olduğunu anlatmıştık. Tanrı’nın yaptığı gibi, altı yaratış gününden sonra disiplinli yaratıcılığın bir ifadesi olan yedinci günde, Şabat’ta yaratıcı eylemden “dinleniriz”. İlginç olan soru şu ki, daha sonra Çıkış Kitabı’nda Şabat’ı koruma buyruğu verildiğinde, insanlara ne tür bir işten dinlenmemiz emredilmiştir? Biyolojik yaratıcılıktan mı, yoksa teknolojik yaratıcılıktan mı? Cevap, kesinlikle teknolojik yaratıcılıktır.
Şabat’ta kaçınmamız gereken yaratım eylemlerini düşünürseniz, bu eylemler ateş yakmak, inşa etmek, dokumak, yemek pişirmek gibi aletler kullanarak yaptığımız eylemlerdir. Bu eylemler toplam 39 kategoride toplanır. Bunlar, “melaha” dediğimiz işlerin örnekleridir ki, bunlar doğayı isteğimize uygun hale getirme süreçleridir ve tümü teknolojik alandaki yaratıcılık örnekleridir. Şabat’ta erkek ve kadın arasındaki yakınlıktan kaçınmak, çocuk sahibi olmaya ya da başka bir deyişle çocuk yaratmaya karşı bir emir yoktur, bu eylem yasak değildir. Ama bu biraz garip değil mi? Neden insanın diğer aktif yaratıcılık alanı olan biyolojik yaratıcılık alanında bir Şabat yok? Yoksa var mı? Bir konuyu gözden kaçırıyor olabilir miyiz?
İşte burada gerçekten ilginç bir noktaya ulaşıyoruz. Şimdiye kadar gördüklerimize bakarsak, Yaratılış dünyası ile Tufan sonrası dünya arasındaki metinler arası bağlantıları ve Noah’ın dünyasındaki gökkuşağının, Çıkış Kitabı 31. Bölüm’de yer alan Şabat antlaşmasının bir yansıması olduğunu göstermiştik. Metinler arasındaki ortak kelimeleri hatırlarsak; tekrar edilen kelimeler “antlaşma” için “brit“, “işaret” için “ot“, “nesiller boyu” için “L’dorot Olam“, “sizinle Ben’im aramda” için “Beini U’bein” ve “sonsuza kadar” için “L’olam“, “kesmek” için “venichratah” kelimeleri hem Şabat hem de gökkuşağı antlaşmasında defalarca karşımıza çıkıyordu:
Yaratılış 9. Bölüm (9 – 17) | Çıkış 31. Bölüm (13 -17) |
9] “Ben de İşte Bizzat sizinle ve sizden sonraki kuşaklarınızla bir antlaşma yapıyorum. | 13] “Sana gelince; Bene- Yisrael’e konuş ve [şöyle] söyle: Yine de, Şabatlarım’ı gözetmelisiniz. Zira [Şabat], sizi Benim – Aşem’in – kutsal kıldığımın bilinmesi için, nesilleriniz boyunca, sizinle aramda bir işarettir. |
10] [Bu antlaşma aynı zamanda] Sizinle birlikte bulunan ve gemiden tüm çıkanlar – gerek kuş, gerek çiftlik hayvanları, gerekse de yeryüzünün tüm vahşi hayvanları olsun – tüm canlı türleri ve yeryüzünün tüm hayvanları [için de geçerlidir]. | 14] Şabat’ı korumalısınız – çünkü o sizin için kutsaldır ve onun [kutsiyetini] ihlal eden, kesinlikle idam edilecektir – çünkü [Şabat günü] içinde her kim melaha yaparsa, o can, halkının içinden kesilip atılacaktır. |
11] Sizinle [şu] antlaşmamı gerçekleştiriyorum: Bir daha asla tufan sularından [dolayı] tüm vücutlar [yaşamdan] koparılmayacak. Yeryüzünü yok edecek bir tufan, bir daha olmayacak”. | 15] Altı gün boyunca iş yapılabilir; fakat Cumartesi, tam bir işten el çekme günüdür – Tanrı Adına kutsaldır. Şabat günü melaha yapan herkes kesinlikle idam edilecektir. |
12] Tanrı [şöyle] dedi: “Sonsuza kadar her nesil için, Benimle, sizin aranıza ve sizinle birlikte tüm canlı türleri arasına verdiğim işaret şudur: | 16] “Bene-Yisrael, Şabat’ı nesilleri boyunca ebedi bir antlaşma şeklinde uygulayarak Şabat’ı gözetsinler. |
13] Gökkuşağım’ı bulut içine yerleştirdim ve o, Benimle yeryüzü arasındaki antlaşmanın işareti olacaktır. | 17] [Çünkü] O, Bene-Yisrael ile aramda, Tanrı’nın gökleri ve yeryüzünü altı günde yaptığına, yedinci günde ise işi bırakıp dinlendiğine dair ebedi bir işarettir.” |
14] Yeryüzüne bulutlar getireceğim zaman, gökkuşağı bulutlar arasında görülecek. | |
15] O zaman sizinle ve her vücuttaki canlı türüyle olan antlaşmamı hatırlayacağım. Ve su bir daha hiçbir zaman tüm vücutları yok etmek için tufana dönüşmeyecek. | |
16] Gökkuşağı bulutların arasında olacak ve Ben onu görerek, Tanrı ile, yeryüzünde bulunan her vücuttaki tüm canlı türleri arasındaki ebedi antlaşmayı hatırlayacağım”. | |
17] Tanrı, Noah’a “Benimle yeryüzündeki tüm vücutlar arasında yapmış olduğum antlaşmanın işareti budur” dedi. |
Kutsal Kitap’ta acaba bu kelimelerin bu şekilde bir arada bulunduğu başka bir bölüm var mı? Büyüleyici , evet, gerçekten de böyle bir bölüm vardır.
Tora’da, bir yerde daha, Yaratılış Kitabı’nın 17. Bölümünde, Avraam’ın hikayesinde, aynı kelimeler tekrar karşımıza çıkmaktadır:
Bu bölüm ne hakkındadır? Sünnet antlaşması. Bu kelimelerin hepsinin bulunduğu diğer tek bölüm burasıdır. Bu sünnet antlaşmasını okurken sanki Şabat ve gökkuşağı antlaşmasını okuyormuşsunuz gibi geliyor. Bu gerçekten çok ilginçtir çünkü; sünnet hakkında gerçekten düşünürseniz, sünnet aslında biyolojik yaratıcılık ile ilgilidir! Peki, bunun Şabat ile bir ilgisi var mı? Şabat, disiplinli yaratıcılıkla ilgili olduğuna göre, belki de bu antlaşma biyolojik yaratıcılığın da bir sınırının olması gerektiği ile ilgilidir?
Sünnet antlaşması, biyolojik yaratıcılığın da disipline edilmesi gerektiğinin işaretidir.
Yaratılış ile Tufan sonrası hikaye, gökkuşağı antlaşması ve Şabat antlaşması arasındaki metinler arası paralellikler bulunduğuna göre ve aynı metinler arası paralellikler bizi sünnet antlaşmasına getirdiğine göre, acaba burada, Avraam’ın dünyası’nda, başka bir dünya mı var? Bu soruya daha sonra döneceğiz.
Eğer sünnet antlaşması, Şabat ve gökkuşağı antlaşması ile aynı kelime desenine sahipse, Şabat ve gökkuşağı antlaşması ile aynı yapıya sahip olabilir mi? Şabat ve gökkuşağı antlaşmasının bir kiyastik yapıya sahip olduğunu hatırlıyor musunuz?
Onyedinci bölüme bakalım: 3. ayette şöyle diyor: “Vayipol Avram al panav” “Avram yüzüstü kapandı.” Hikayenin sonundaki şu kelimelere bakın; 17. ayete: “Vayipol Avram al panav” – bir kez daha, Avram yüzüstü kapanıyor. Devam edersek, sonraki konu nedir? “Vayedaber ito Elokim leimor” – Tanrı, onunla konuşur ve der ki; “Ani hinei briti itach” – bu seninle benim aramdaki antlaşmam; “V’hayita l’av hamon goyim” – birçok ulusun babası olacaksın. Peki, bölümün sonunda size bunu hatırlatan bir şey var mı? Tanrı, Saray hakkında konuşur ve burada şöyle der; “U’beirachtiha“- Onu kutsayacağım; “V’hayta l’goyim malchei amim mimenah yiheyu” – ondan uluslar gelecek. Böylece Avraam uluslara baba olacak ve Sara’dan uluslar gelecek. Sonraki konu: “V’loh yikarei od et shimcha Avram” – artık adı Avram olmayacak, adı Avraam olacak. Avram ismi Avraam’a dönüşür. İsim değişikliği olur. Hikayenin sonunda bir isim değişikliği oluyor mu? Evet, Saray, Sara olur. “Vayomer Elokim el Avraham Sarai işteha lo tikrah et şemah Sarai” – Saray artık Saray olarak adlandırılmayacak, adı Sara olacak. Devam ediyor: Buradaki ilk kelimeye bakın; “V’hifreiti” – Seni büyük ölçüde çoğaltacağım; “B’me’od me’od” – şu son kelimeye bakınız; Heiphar, Hifreiti kelimesinden türeyen ama zıt anlamlı: Et briti heiphar – antlaşmamı ihlal ederseniz. Yani, çoğalmak ve antlamayı ihlal etmek zıt anlamlıdır.
Sonunda, kiyastik yapımızın merkezine geldik:
Tanrı [daha sonra] Avraam’a “Sana gelince – antlaşmamı korumalısın” dedi. “Hem sen, hem de nesilleri boyunca ardından gelen çocukların Antlaşmamı koruyacaksınız. Sizinle ve ardından gelecek çocuklarınla aramdaki, korumanız gereken Antlaşmam şudur: İçinizdeki her erkeği sünnet edeceksiniz.
Yaratılış 17: 9-10
Antlaşmayı korumalısınız. Bu fikir, tüm bölümün çevresinde döndüğü merkezdir. Antlaşma, birinci derecede önemlidir. Antlaşma yok ise vaat edilen ülke de yoktur. Avraam’ın sonraki nesilleri ancak antlaşma sayesinde bir ulus olabilecektir. İsrael’in bir çocuğu kendisi ile antlaşmanın bağlarını koparırsa, bu ulus ile bağlarını kesmiş olacaktır. Bu konuda Yasanın tekrarı 29. Bölüm 9 -20 ayetlerini dikkatle okuyunuz.
Aynı durumu tarih içinde Yeoşua Kitabı’nda görüyoruz. İsrael Ülkesi’ne girmeden hemen önce İsraeloğulları ne yapar? Yeriho’nun ele geçirilmesinden hemen önce, çölde doğmuş ve henüz sünnet edilmemiş olanlar sünnet edilir. Askeri hazırlık açısından bakarsanız, bu karar deliliktir. Ülkeyi ele geçirmek üzere girilecek savaştan hemen önce, böyle bir işe neden girilsin? Üstelik ağrı kesiciler, antbiyotikler henüz yokken. Hiçbir komutan bunu emretmezdi. Ama Yeoşua’nın yaptığı budur. Niçin? Bunun nedeni, Tanrı’nın Avraam’a söylediği şu sözdür: “Ülkeyi miras almak istiyorsanız, sünnet antlaşmasını yerine getirmelisiniz.”
Toprak ile antlaşma arasındaki bu ilişki, yemekten sonra okuduğumuz şükran duasında (Birkat HaMazon) şöyle belirtilir:
Sana teşekkür ediyoruz, Tanrı’mız, çünkü atalarımıza imrenilecek iyi ve geniş bir toprak, bir antlaşma ve Tora’yı, yaşam ve yiyecek bıraktın, çünkü bizi Mısır’dan çıkardın, kölelik evinden kurtardın, çünkü Antlaşmanı vücudumuzda mühürledin, çünkü bize Tora’yı öğrettin, çünkü istediğin ilkeleri bize bildirdin, çünkü bizi yaşatıyorsun, bizi doyuruyor ve geçimimizi sağlıyorsun.
Artık, devam etmeye hazırız ve sonraki yazımızda paralellikler; yedinci günden sonraki Yaratılış Hikayesi ile gökkuşağından sonraki Tufan hikayesindeki paralellikler devam ediyor mu göreceğiz. Görüşmeyi bekliyorum.
Önceki Yazı: Yaratımın İki Yolu
Sonraki Yazı: Gökler ve Yeryüzünün Nesilleri
Kaynak: Rabbi David Fohrman