Önceki iki yazıda şu soruyu araştırıyorduk: Tanrı ve insan arasında peygamberlik dışı iletişim olabilir mi ve eğer bu mümkünse, neye benzerdi?
Yosef, Paro’nun Düşlerini Nasıl Yorumlayabiliyor?
Yosef’in Paro’nun rüyasını yorumlamasına bu imkan için olası bir model olarak bakıyorduk. Paro’nun rüyalarını Yosef’e anlatmasına kadar gerçekleşen olaylar, Yosef’in 13 yıl önce çukura atılmasına kadar meydana gelen olayların yansıması gibi görünüyor. Gerçekten de, bugün gerçekleşmekte olan olaylar, o zaman gerçekleşen her şeyin hem kronolojik, hem olayların anlamı olarak simetriğidir. İkinci yazının sonunda şunu sormuştuk: Paro, rüyasını anlatmaya başladığında bu model devam ediyor mu?
Paro’nun Rüyasını Anlamak
Paro, Yosef’e “Rüyamda Nil’in kıyısında duruyordum. Ansızın Nil’den yedi inek çıktı, oldukça besili ve güzel yapılıydılar (v’yifot toar)” der. Eğer Yosef olsaydınız, “v’yifot toar” size neyi hatırlatırdı?
Tora’nın (İlk Beş Kitap) tamamında “güzel biçime sahip” yifat toar veya yifat mareh veya yafeh toar veya yafeh mareh olarak tanımlanan sadece iki kişi vardır: Bunlar Yosef’in kendisi (Yaratılış 39:6) ve Yosef’in annesi Rahel’dir (Yaratılış 29:17)… Eğer Yosef olsaydınız, “Aman tanrım! Bu inekler bana annemi ve beni hatırlatıyorlar” diye düşünürdünüz. Bu gerçekten çok garip değil mi? Yosef inekleri, Rahel inekleri?
Paro devam eder: “ve sazlıkta otlamaya başladılar (vatir’eynah ba’ahu)” (vatir’eynah kelimesinin kökü olan reş, ayin ve hey harflerinden oluşan “raah” kelimesi, bir kişi hakkında veya bir hayvan hakkında konuşmanıza bağlı olarak “çobanlık etmek” ya da “otlamak” anlamına gelebilir.) Burada bir hayvandan bahsediyoruz. Yani bu yedi güzel inek otluyorlardı, ama nerede otluyorlardı? Bir “ahu“da otluyorlardı, “ahu” nedir? Bu kelime Tora’nın (İlk Beş Kitap) tamamında başka hiçbir yerde geçmez, Raşi bu kelimenin bataklık anlamına geldiğini tahmin eder. Öyleyse, bu yedi güzel inek nehrin yanındaki bataklık alanda otluyorlardı.
Ama bu kelimenin başka bir olası anlamı olabileceğini ve aslında var olduğunu tahmin edebilirsiniz. Raşi’den bile daha eski bir Tora bilgini olan Onkelos, bu kelimeyi farklı şekilde tercüme eder. Alef-het-vav, harflerinden oluşan “ahu” kelimesini okumanın diğer yolu “ehav”dır, “vatir’eynah b’ehav“, yani “kardeşleriyle otluyorlardı.” “Ve bataklıkta otluyorlardı,” sözü “kardeşleriyle otluyorlardı” olarak okunabilir. Öyleyse, bu yedi güzel inek başka inekler (kardeşleri) ile otluyorlardı. Çirkin inekleri hatırlayın. Eğer Yosef olsaydınız, bu size neyi hatırlatırdı?
“Raah” kelimesinin, (reş-ayin-hey) konunun kim olduğuna bağlı olarak iki anlama gelebileceğini unutmayın. İnsanlar hakkındaysa, otlamak anlamına gelmez, çobanlık yapmak anlamına gelir. Evet, şimdi size ne hatırlatıyor?
Yafot toar inekleri, Rahel inekleri, Yosef inekleri, kardeşleriyle birlikte çobanlık ediyorlardı (otluyorlardı.) Yosef kardeşleriyle birlikte çobanlık mı yapıyordu? Evet! Yosef hikayesinin ilk ayeti budur (37:2). Yosef çukura atılmadan, elbiseleri çıkarılmadan, babası onu göndermeden, o rüyaları görmeden önce, Yosef “ben şeva esreh şanah” tı, yani 17 yaşındaydı, “hayah roeh” çobanlık yapıyordu, “et ehav” kardeşleri ile, “b’tzon” koyunları.
Çılgınca değil mi? İki inek grubu var, Yosef inekleri ve sonra bu kardeş inekleri, değil mi? Yosef’in kardeşleri. O halde, kardeşler inekleri, çirkin inekler, bunlar kim olabilir? Görünüşe göre bunlar, Leah’ın çocukları inekleri olmalıdır. Bir saniye! Bu çok zorlama oldu! Bunların Leah inekleri olduğunu mu söylüyoruz? Bunun için bir kanıtımız var mı? Tora metni bize bununla ilgili bir işaret veriyor mu?
Görünen o ki evet.
Paro, konuşmaya devam eder. “Onların ardından gerçekten çirkin yedi başka inek çıktı.” “Raot toar” “gerçekten çirkinlerdi“, “v’rakot basar”, “ince ve cılızlardı.” “רקות” (rakot) kelimesini daha önce nerede duymuştuk? Fonetik olarak aynı şekilde söylenen “רכות” sesteş kelime sadece bir kez daha kullanılmıştı ve o defa bir kadını anlatıyordu: Lea. Lea hakkındaki tek fiziksel tanımı anlatıyordu: “v’eyney Leah rakot” “Gözleri ince ya da gözleri yumuşaktı.”
Gerçekten Lea inekleri! Rahel inekleri ve Lea inekleri birlikte otluyorlar. Eğer Yosef iseniz, şöyle düşünürdünüz: “Bu benim hayatıma benziyor!” Ama sonra, Paro rüyasına devam ettiğinde sonraki olay Yosef’in kanını dondurmuş olmalı: “Çirkin ve cılız olan inekler, güzel ve şişman olan yedi ineği yediler!”
Yosef olsaydınız, şimdi ne düşünürdünüz? Bu olay hayatınızda ne zaman gerçekleşmişti? Rahel’in çocuğu ortadan kaybolmuştu. Çukur’da. Bunun farkına vardığında Yosef çok sarsılmış olmalı. “Rüyamda, kardeşlerimin bana eğilerek geleceğini görmüştüm ama gerçekleşen bu olmadı. Gerçekleşen Paro’nun rüyası oldu. Bu kardeşler, Lea’nın çocukları, beni canlı canlı yuttular.”
Ve sonra Paro ne diyor görelim. Çirkin inekler güzel inekleri yuttuktan sonra bile farklı görünmüyor. Tamamen aynı görünüyorlar, mükemmel bir suç. İz bırakmadan kaybolup gittim. Kayboldum ve kardeşler babama daha önce olduğu gibi geri döndüler ve Yosef aileden silindi. Bu rüya, Yosef’in hayatını yeniden anlatıyor. Ama şimdi geri çekilip tüm bunları düşünelim. Çok ilgi çekici bir teori ama bir sorun var, bu sorun Yosef’i de rahatsız etmiş olmalı. Sorun şudur: İneklerin sayısı.
Evet, bu güzel inekler, “yifot toar” inekler gerçekte annemi mi temsil ediyorlar yoksa beni mi temsil ediyorlar? Neden yedi taneler? Bir veya iki tane olmaları gerekiyordu. Eğer çirkin inekler Lea’nın çocuklarını temsil ediyorlarsa, onlardan da yedi tane olmamalıydı. Lea’nın çocuğu olan altı tane erkek kardeşim var. Neden iki adet yedi dizisi var? Yedi artı yedi?
Yosef’in Paro’nun Rüyasını Açıklamasının Anahtarı
Öyleyse, Yosef’in Paro’nun rüyasını açıklamasının anahtarı olan ayete geri dönelim. Rahel ve Lea’nın fiziksel tanımlarını veren Vayetse Peraşası’ndaki ayete. “V’eyney Leah rakot” Leah’ın gözleri inceydi ya da yumuşaktı. “v’Rahel hayetah yefat toar vifat mareh” Rahel ise düzgün biçimli ve güzel görünümlüydü. Yefat toar, rakot. İşte tam burası Yosef’in rüyadaki her şeyin kendi hayatını nasıl yansıttığını anlaması için anahtardır.
Ve şimdi, sonraki sözler, “vaye’ehav Yaakov et-Rahel” “ve Yaakov Rahel’i sevdi”, “vayomer,” bu yüzden Lavan’a, “e’evadha şeva şanim beRahel bitha haktanah“, “senin için yedi yıl çalışacağım, küçük kızın Rahel için” dedi.
Yedi yıl çalıştı. Ama Rahel, Leah ile değiştirildi, bu yüzden yedi yıl daha çalıştı ve hem Rahel hem de Lea’yı aldı. Yedi yıldan oluşan iki dizi ve sonunda Yosef anlamaktadır, inekler yılları temsil ediyor. Güzel inekler beni veya annemi temsil etmiyor. Çirkin inekler kardeşlerimi, Lea’nın çocuklarını temsil etmiyor.
İki dizi inek, yılları, babamın Rahel ve Lea için çalıştığı yılları temsil ediyor. Ben otlakta kardeşlerimle çobanlık yaparken, biz o yılların meyveleriydik. Sanki babamın Rahel için çalıştığı yedi yıl, babamın Lea için çalıştığı yedi yıl ile birlikte otlaktaydı ve beni yuttuklarında, bir yıl dizisi, diğer yıl dizisini yutmuş gibi oldu.
Babamın Rahel için çalıştığı yedi yıl boşa gitmiş gibiydi, çünkü o yılların meyvesi olan ben kayboldum. Ve sonra Yosef anlar: Paro, rüya benim için bir şey ifade ediyor ama aynı zamanda sizin için de bir şey ifade ediyor. Ben bu acımasız sonuca varıncaya kadar noktaları birleştirdim, rüya bana geçmiş hayatımdan bahsediyor. İneklerin ne olduğunu anladım ve sonra rüyanın sizin için ne anlama geldiğini anladım. Sizin hayatınız tamamen Mısır’ın refahı ile ilgili, rüya sizin için de bir şey ifade ediyor. Yedi güzel yıl olacak, bunlar yedi güzel inektir ve yedi korkunç yıl, yedi kıtlık yılları olacak. Bu kıtlık yılları, yedi güzel yılların varlığını unutmamızı sağlayacak. Şimdiden biriktirmeye başlasak iyi olur. Ve bu gerçekten doğru görünüyor. Tanrı, Yosef’in hayatını Paro’nun rüyasının anlamını açan bir anahtar olarak kullanıyor.
Paro, Yosef ile konuşurken Tanrı da konuşmaktadır, ama sadece Yosef anlayabilir.
Tanrı, Yosef ile Paro’nun Rüyası Aracılığı ile mi Konuştu?
Paro’nun rüyasında, bunun kadar dikkat çekici olan üçüncü bir anlam katmanı var. Rüya bir yandan Yosef’in geçmişine atıfta bulunuyor ve Paro’nun rüyasının şimdiki zamandaki anlamını veriyor. Ama aynı zamanda, Yosef’in geleceği hakkında da konuşmaktadır. Yosef, henüz bunu anlayamayacaktır, ama dokuz yıl sonra anlayacaktır.
Yosef’in bu rüyayı açıklamasına geri dönelim. Öz olarak Paro’ya umutsuzluğa gerek olmadığını söyler. Çirkin ineklerin güzel inekleri yuttuğu gerçeği, buna mahkum olduğumuz anlamına gelmez. Kıtlığın bizi yok etmesine mahkum olduğu anlamına gelmez. Hayatta kalabiliriz. Çünkü bu güzel ineklerin, hiç kimse onları hatırlamasa da, bir etkiye sahip olamayacakları anlamına gelmez. Yapacakları işler vardır.
Güzel ineklerin yani güzel yılların işi, kimsenin onları hatırlamamasına rağmen herkesi hayatta tutmaktır. Kıtlık yılları boyunca, ortalama bir Mısırlı’ya sokakta “güzel yılları hatırlıyor musunuz?” diye sorarsanız, “ne güzel yılları?” diyecektir. “Hatırladığım tek şey açlık.” Ama elinde tuttuğu bir parça ekmek, unutmuş olsa bile, onu hayatta tutmaktadır. Güzel ineklerin yok olduktan sonra bile etkisi olabilir. Güzel inekler, güzel yıllar, kötü yıllara, cılız ineklere cömertliklerini vermek zorundadır. Böylece işlerini yapmış olacaklardır.
Dokuz yıl sonra kardeşleri Mısır’ın kapısına gelir. Yosef’i tanımazlar, ancak Yosef onları tanır. Ve Yusuf’un ilk tepkisi, vayitnaker aleyhem olur, kendisini onlardan uzaklaştırır, onları tanımazdan gelir, onları evlerine gönderecektir.
Ama sonra bir şey olur, “vayizkor Yosef ve hahalomot”, Yosef rüyaları hatırlar. Belki de hatırladığı rüyalardan biri Paro’nun rüyasıydı. Ve eğer hatırladıysa, o rüyanın şimdi önünde duran insanları nasıl karakterize ettiğini hatırlardı. Onlar rakot inekler, cılız ineklerin ürünleri, cılız yıllardı.
Yosef, yifat toar ineklerinin, güzel ineklerin, güzel yılların ürünüydü ve Paro’ya güzel ineklerin işinin ne olduğunu söylemişti. Güzel yılların işi, korkunç yılları hayatta tutmaktır. Güzel ineklerin işi çirkin olanlarla ilgilenmektir. Bu nedenle, kardeşlerine bakar ve kırgın ve üzgün olsa da, onlarla konuşmaya devam eder ve onları eve gönderdiğinde, onları yanlarında yiyeceklerle gönderir.
Kardeşler tekrar geri döndüklerinde ve sonunda kendini açığa vurduğunda, söylediği ilk şey “Olanlar hakkında üzülmeyin” olur. “Tanrı’nın beni neden buraya gönderdiğini biliyorum, sizin hayatınızı kurtarmak için.” Yosef, bunu nereden biliyordu? Paro’nun rüyasından. Paro’nun rüyasında kendi geçmişini görür, Paro’nun şimdiki zamanının anlamını kavrar ve nihayet kendi geleceğinin anlamını görür. Tanrı’nın onu neden oraya koyduğunu; kardeşlerine bakmak için olduğunu anlar.
Tanrı, Yosef ile yaptığı gibi bizimle de konuşur mu?
Yosef’in nezaketine bakın. Birisi sizi unuttuğunda, sizi kendi ailenizden uzaklaştırdığında ne olur? Onlar için önemli olmadığınızda? Ama sonra, yıllar sonra size ihtiyaç duyuyorlar. Onlara bakmak için kendi içinizde istek bulabilir misiniz? İsimsiz olarak, kim olduğunuzu bile bilmediklerinde?
Ve şimdi sorum şu, başınızdan geçenleri düşünün, günümüzde peygamberlik yokken,Tanrı konuşmadan sizinle konuşuyor olabilir mi?
Size kanıtlayamam, ama sizinle bir spekülasyon yapacağım: Öldükten sonra, Tanrı ile konuşuyorsunuz, “Tanrım sana dua ettim, seninle konuştum ve biliyorsun, bazen, gerçekten konsantre değildim ama acılı anlarımda sana gerçekten ulaşmaya çalıştım, neredeydin, yanıtın neredeydi? Bana hiç bir şey söyledin mi?” Acaba Tanrı’nın cevabı ne olabilir? “Hayatına hiç baktın mı? Örüntüyü fark ettin mi? Olaylar arasında bir deja vu hissi, bunun daha önce, bir kez, iki kez, üç kez olduğu, hiç başına geldi mi? Sanki sen ve Ben bir özel mesaj panosuna sahibiz. Kimsenin anlayamadığı bir yazı tahtası. Paylaşılan deneyimlerimiz, hayatın. Seninle konuşma şeklim bu.
Bu küçük boş yazı tahtasında sana yazdığım mesajları her zaman anlamayabilirsin, ancak yine de nasıl dinleyeceğini öğrenmen gerekiyor, Yosef bile hemen anlamadı, dokuz yıl sürdü. Sen de anlamayabilirsin, ancak bazen bir tesadüf olmadığını anlarsın. Senin omzuna dokunduğumu bilmen, ne demek istediğimi bilmesen bile, seninle konuştuğumu bilmen, bazen yeterli olur.”
Tanrı ile neredeyse özel bir iletişim kanalına sahip gibiyiz. Bazen anlıyoruz ve bazen anlamıyoruz. Ama yazı tahtası bizim hayatımızdır. Bu sadece bizim için bir şey ifade eden kişisel bir dildir. Aynı şekilde Paro’nun rüyası sadece Yosef için bir şey ifade ediyordu. İletişim, en beklenmeyen kaynaklardan gelir, Tanrı’nın Yosef ile Paro’nun rüyası aracılığı ile konuşacağı kimin aklına gelirdi? Ancak Yosef, hayatındaki yankılarda Tanrı’nın sesini ayırt edecek kadar bilgeydi. Belki biz de bu bilgeliğin birazını alabiliriz ve O’nun sesini en az olası yerlerde duymaya hazır olabiliriz.
Sonraki ve konu ile ilgili son yazımızda tamamlamaya çalışalım.