Tanrı’nın Bizimle Nasıl Konuştuğunu Anlamak
Öncelikle şu konuyu açıklığa kavuşturmak istiyorum: Paro ve Yosef’in rüyası hakkında söylediğimiz her şeye geri dönüp baktığımızda, bir Tora okuyucusu olarak duyduğumuz şeyler ile Yosef’in Paro’dan duymuş olduklarını ayırt etmeliyiz. Tora, İbranice yazılmıştır. Paro ve Yosef ise muhtemelen İbranice konuşmuyordu. Tora metninde gördüğümüz dil muhtemelen başka kelimeler ile aktarımdır ve eğer durum böyleyse, “yifat toar” kelimelerini kullanmazsanız, o zaman Rahel ile eşleşme olmaz diyebilirsiniz, doğru mu?
Tora, bu bağlantıları sizinle bir okuyucu olarak konuşmak için kullanır. Bu, Yosef’in bu rüyaları dinlediğinde ne duyduğunu size iletmenin bir yolu olarak Tora’nın kullandığı yazınsal bir araçtır. Tora, hapishaneyi tanımlamak için “bor”, çukur kelimesini kullanır. Bu, Yosef’in hapishaneden çıkarken bir Deja vu hissi yaşadığını, daha önce atılmış olduğu çukurdan çıkarıldığını tekrar hissettiğini bize aktaran yazınsal bir araçtır. Yeni kıyafetleri giyerken, kıyafetlerinin 13 yıl önce kendisinden alındığını hatırlar ve artık o önemli kişiye getirilir. Sonra, Paro’nun rüyasında inekleri tanımlama şeklinde bir mesaj olduğunu görür ve bunlar ona annesini hatırlatır. Tora, bağlantıları kurmanıza yardımcı olan bu kelimeleri kullanarak size ipucu vermektedir.
Tanrı Bizimle Konuşursa Bunu Nasıl Bilebiliriz?
Tüm bunlar kendi kişisel yaşamlarımızda ne anlama geliyor? Buna benzer biçimde omuzlarımıza dokunulduğu oluyor mu? Bu örüntüleri kendi yaşamımızda görmek nasıl bir şey olurdu? Ve bunlardan yaptığımız çıkarımlar nelerdir? Hayatımda bu türde örüntüler olup olmadığını araştırıp, bunlardan anlam çıkarmaya mı çalışmam gerekiyor? Ya yanlış anlarsam?
“Tanrı’nın yanınızda olduğunu hissediyor musunuz?” sorusuna, sanırım çoğumuz “hayır!” yanıtını verir. Gündelik hayatımızda işe gideriz, eve döneriz, günlük koşuşturmalar içerisinde günü tamamlarız. Bu şekilde hissetmemizin bir nedeninin Tanrı hakkında düşündüklerimiz olduğunu düşünüyorum. Yani, ben kimim ki? Milyonlarca insandan oluşan bir şehirde ve içinde yüz milyar yıldız bulunan bir galaksideki küçücük bir varlığım. Yüzmilyarlarca galaksinin Yaratıcısı’nın benimle pek ilgili olduğunu sanmıyorum. Ama eğer Tanrı gerçekten benimle yürüyor olsaydı ve bunun doğru olduğunu bir anlığına bilseydim, bazı olayların tesadüf olmaktan çok uzak ve Tanrı’nın orada olduğunu bilseydim, yaşamım çok farklı olurdu. Tanrı’nın eşlik ettiği bir hayat, kendinizi yalnız hissettiğiniz bir yaşamdan çok farklıdır.
Tanrı’nın Bizimle Nasıl Konuştuğunu Yanlış Yorumlamanın Tehlikeleri
Bu diziyi madalyonun diğer tarafını düşünerek bitirmek istiyorum. Omzumuza dokunuşların Tanrı’nın hayatımızdaki varlığını göstermek açısından önemli olduğunu, ancak bu dokunuşların bizden talep ettiği yorumlamanın daha ciddi olduğunu düşünüyorum. Çünkü, bu yorumlama çabası, özellikle tüm gerçekler masada olmadığında çok tehlikeli olabilir ve sizi büyük problemlerle karşı karşıya bırakabilir. Bu nedenle son kez Yosef ve Paro’ya geri dönmek istiyorum.
Paro’nun bir değil iki rüyası vardı. Yosef’i Paro’nun rüyasının kendi hayatı ile ilişkili olduğuna götüren tüm temsiller, yedi güzel inek ve yedi çirkin inek rüyasındaydı. Ama hiç bahsetmediğimiz Paro’nun başka bir rüyası vardı ve bu rüyada dolgun ve iyi yedi başak ile kötü ve ince yedi başak vardı. Paro’nun neden iki rüyası vardır? Neden sadece bir tanesi Yosef’in hayatıyla benzerliğe sahiptir?
Mısır’ın yöneticisi Paro olduğunuzu düşünün. Eğer başlıca tarım ürününüz ile ilgili büyük bir sorunla karşılacaksanız, bu uyarının buğday başakları ile mi yoksa inekler aracılığı mı verilmesi daha mantıklı olurdu? Mısır tarım toplumuydu, Nil her yıl taşıyordu, kurak Ortadoğu’da ekinleri güvenilir bir şekilde ekebileceğiniz tek yer Mısır’dı. Buğday yiyorlardı, inek değil. Yani ineklerle ilgili rüya, Paro için garip bir rüya olurdu. Ama Yosef’in kendi yaşamıyla benzerlikler bulunan rüya inekler hakkındaydı.
İnekler hakkında rüya, Yosef içindi. Yosef hakkındaki bu rüya, Paro hakkındaki rüyayı yorumlayabilmesi için bir anahtar sağlamıştı. İki rüya..Durun, bir saniye! Yosef 17 yaşındayken, o da iki rüya görmüştü!
Yosef’in rüyalarından biri Güneş, Ay ve on bir yıldız hakkındaydı, ancak buğday demetleri hakkında başka bir rüya daha görmüştü. Yosef’in buğday demetleri vardı, kardeşlerinin buğday demetleri vardı ve onların demetleri Yosef’in demetlerine doğru eğiliyordu. Neden buğdaylar hakkında bir rüya görmüştü? Onlar çobandı, buğday çiftçisi değildi. Paro buğday çiftçisiydi, çoban değildi. Paro rüyasında inekleri gördüğünde, Yosef’in geçmişini görüyordu, değil mi? Belki Yosef de rüyasında buğdayları görürken, Paro’nun geleceğini görmüştü. Kardeşlerinin buğday demetlerinin Yosef’in demetine eğilmesi, asla Yosef’in 17 yaşındayken kardeşlerine hükmetmesi anlamına gelmiyordu. Rüya, gelecek hakkındaydı. Bir gün kardeşleri çaresiz kalacaklardı ve bütün buğdaydan Yosef sorumlu olacaktı. Yosef’e boyun eğmeye, yiyecek için çaresiz durumda geleceklerdi.
Ama sonra, Yosef başka bir rüya daha gördü; anlamı çok açık görünen bir rüya: Güneş, Ay ve on bir yıldız Yosef’e eğiliyordu. Hepimiz bunun ne anlama geldiğini bildiğimizi düşündük, bundan emindik, öyle değil mi? Güneş, babasını temsil ediyordu; ay, annesini ve on bir yıldız da belli ki kardeşlerini temsil ediyordu, hepsi Yosef’e boyun eğeceklerdi.
Ama belki de yanılmışızdır.
Belki de apaçık görünen rüya o kadar da apaçık değildi. Çünkü Paro’nun rüyası Yosef’e ne öğretti? İneklerin olduğu gibi, nesnelerin her zaman nesneleri temsil etmediği, zamanı temsil edebildikleri ve temsil ettikleri zamanın birimlerinin yıllar olduğudur. Peki, ya o dersi alıp şimdi Yosef’in kendi rüyasına uygularsam? Rüyasında kaç tane gökcismi vardı? Güneş, Ay ve on bir yıldız, toplam 13. O rüyayı gördüğünde kaç yaşındaydı? 17 yaşında. Metin bize Yosef’in Paro’nun huzurunda durduğunda 30 yaşında olduğunu söylüyor. Ne rastlantı! Her iki rüya da aynı anlama geliyor. 13 yıl içinde, tüm dünya size boyun eğecektir, dünyanın tüm buğdayından sorumlu olacaksınız. Yosef’in Paro’nun rüyasının ne anlama geldiğini ve kendi geçmişine bakarak kendi rüyasının ne anlama geldiğini anlamasını sağlayacak anahtarı alması 13 yılını almıştı.
Sonuçta, Yosef ve ailesi bir hata yaptı. Yosef’in rüyalarının tesadüf olmadığı, Tanrı’nın bir eylemi oldukları konusunda haklıydılar. Ama sonra tüm gerçeklere sahip olmadıkları halde yanlış bir adım attılar. Tanrı benimle konuşuyorsa, Tanrı benimle neden konuşuyor? Açıkça bir mesajı iletmek için. O halde mesajı anlamalıyım. Ama tüm parçalara sahip değilsem, bütünü kavramamışsam, çıkarımlarımı gerçek mi kabul etmeliyim? Bu tehlikeli bir oyundur.
İşaretlerin ne anlama geldiğini her zaman bilemezsiniz. Evet, bazen geçmişinize bakıp daha sonra anlarsınız, bazen ise asla anlamazsınız. Bazen tek bildiğiniz şey, omzunuza bir dokunuşun var olduğudur ve bu iyidir, anlamadığınızı söyleyecek kadar alçakgönüllülüğe sahip olmak da iyidir. Ama, artık yalnız olmadığımızı biliyoruzdur ve bu yüzden hayatımız çok farklıdır.