Kutsal sayılan metinlerin, aşamalı olarak kayda geçirilmiş, ilkel insanın zihninde üretilen hayal ürünleri veya tarihi olayların fantezilerle karıştırılarak sunulan toplum yönetim araçları olduğu, doğa güçlerine atanan çok sayıdaki tanrıdan tek tanrılı inanca geçişte, gelişmemiş insanın zihninde insani duygular gösteren insan benzeri bir tanrı kavramının geliştiği iddiası çok yaygındır.
Buna bir kanıt olarak, Tanrı’nın pişman olduğu, öfkelendiği, üzüldüğünü belirten ayetleri gösterirler. Gerçekten böyle mi? Yoksa, karar vermede biraz acele mi ediyorlar?
Tora, Yahudi halkını bilge ve anlayış sahibi bir halk olarak tanımlar. Yahudi halkının bu niteliklere sahip olmasını sağlayan ise Tora’dır:
[Tora’yı] Gözetin ve uygulayın, çünkü [diğer] halkların gözündeki bilgeliğiniz ve anlayışınızdır o. [Dünya ulusları] Tüm bu hükümleri duyup “Bu büyük ulus şüphesiz bilge ve anlayış sahibi bir halktır” diyecekler.
Yasa’nın Tekrarı 4:6
O günlerde her dil ve ulustan on kişi bir Yahudi’nin eteğinden tutup, ‘İzin verin, sizinle gidelim. Çünkü Tanrı’nın sizinle olduğunu duyduk’ diyecekler.
Zekeriya 8:23
Öyleyse, Tora’ya biraz daha yakından bakalım. Acaba, Tanrı’nın duygularından bahsederken aslında daha büyük bir resme bakıyor olabilir miyiz? “Pişman olmaktan” bahsedelim. Tanrı, pişman olur mu?
Tora, bizimle Noah’ın adı hakkında konuşur ve bize O’nun bu ismi neden ve nasıl aldığını açıklar. Noah’ın babası Lemeh’in oğluna bu ismi vermesi şöyle anlatılır:
“Bu, bizi işimizden ve Tanrı’nın lanetlemiş olduğu topraktan kaynaklanan ıstırabımızdan ferahlatacak” diyerek adını Noah koydu.
Yaratılış 5:29
Ayeti tekrar okuyun. “Ferahlık” veya “rahatlık” ile Noah isminin ne ilgisi var?
Orijinal metinde “rahatlık” olarak tercüme edilen kelime, “יְנַחֲמֵ֤נוּ” (yenahamenu) İbranice nun-het-mem harflerinden ( נ-ח-מ) oluşur ve Lemeh, Noah ismini oluşturan nun ve het harfleri ile benzerlik kurar. Noah’ın babası Lemeh, her nasılsa, bu çocuğun rahatlık getireceğini hisseder ve bu fikre dayanarak çocuğa kelime benzerliği ile Noah (נֹ֖חַ) adını verir. Ama bu rahatlık sadece Lemeh için değil, tüm insanlık için olacaktır, Noah, Tanrı’nın lanetlemiş olduğu topraktan tüm insanlığı rahatlatacaktır.
Lemeh’in bahsettiği toprağın laneti nedir? Lemeh’in aklında Tora’nın ilk bölümlerinde duyduğumuz lanetlerin olduğu çok açıktır: İyinin ve Kötünün Bilgisi Ağacı, Kayin ve Evel ile ilgili bölümler. Hatırlarsanız, bu hikayelerde, işlenen günah yani yasak ağaçtan yemek ve Kayin’in Evel’i öldürmesi iki ana sonuca yol açıyordu: Bunlardan birincisi Tanrı’ya yabancılaşmadır. Yasak meyveyi yedikten hemen sonra, Adam ve Hava bahçedeki ağaçların arasında Tanrı’dan saklanır ve kısa süre sonra Tanrı’nın bahçesinden çıkarılırlar.
Adam ve eşi, bahçe ağaçlarının arasında, Tanrı’dan gizlendiler.
Yaratılış 3:8
Aynı şekilde Kayin, işlediği günahının ardından, tüm hayatını sürekli olarak Tanrı’dan saklanarak geçireceğini anlar.
İşte bugün beni toprağın üzerinden sürdün ve ben Yüzün’den gizlenmek durumundayım.
Yaratılış 4:14
Bu günahların ikinci ana sonucu ise insanın toprağa, yeryüzünün kendisine yabancılaşmasıdır. Adam’a toprağın artık çaba harcamadan ürün vermeyeceği söylenir. Artık çalışmaları, onu işlemeleri gerekecektir:
Hayatının tüm günlerinde, ondan [topraktan] üzüntü ile yiyecek çıkaracaksın.
Yaratılış 3:17
Ve bu lanet Kayin zamanında kuvvetlenir. Toprağı işlese bile Kayin’e şöyle söylenir:
Toprağı işlediğin zaman, artık sana kuvvetini vermeyecek.
Yaratılış 4:12
Ama şimdi, nesiller sonra, Lemeh her şeyin farklı olabileceğini, bir şekilde biz insanlar olarak bu lanetin üstesinden gelebileceğimizi düşünür:
Bu, bizi işimizden ve Tanrı’nın lanetlemiş olduğu topraktan kaynaklanan ıstırabımızdan rahatlatacak” diyerek adını Noah koydu.
Yaratılış 5:29
Hepsi kulağa çok hoş ve çok umut verici geliyor. Ama işte tüyler ürpertici kısım: Noah’a isim verilmesi ayetinden başlar ve altı ayet ilerlerseniz, Tanrı’nın dünyayı Tufan ile yok etme kararını açıklayan çok daha karanlık bir bölüme ulaşırsınız. Ve her şeyi yok edecek bu ilahi karara iyice bakarsanız, dikkat çekici bir şey fark edeceksiniz: Tanrı’nın dünyayı yok etme kararı, Lemeh’in çocuğuna Noah adını verme kararının bir yankısıdır!
Yankıyı Duymak
Yankının ne olduğunu görmek için, Lemeh’in bahsettiği “rahatlık” kelimesi ile başlayalım. Lemeh’in kullandığı kelime “yenahamenu“dur (יְנַחֲמֵ֤נוּ). Bu İbranice “rahatlık” kelimesi, Tanrı’nın dünyayı yok etmeye karar verdiği zaman tekrar karşımıza çıkar:
Tanrı yeryüzünde insanı yaptığına pişman oldu ve kalbinde ıstırap çekti. Tanrı, “Yaratmış olduğum insanoğlunu yeryüzünden sileceğim – ” dedi.
Yaratılış 6:6-7
Tanrı, insanı yaratmış olduğuna “pişman olur.” Ve biliyor musunuz? İbranice’de, Tanrı’nın “pişmanlığını” ifade eden kelime ile Lemeh’in “rahatlığı”, nun-het-mem kökünden gelen aynı sözcükle ifade edilir: vayinahem (וַיִּנָּ֣חֶם).
Buna güzel, ilginç bir tesadüf diyebilirsiniz. Ama gerçekte bundan çok daha fazlası var. Bunu tesadüf olarak nitelendirmek çok zordur, çünkü; sadece nun-het-mem benzerliği değil, Lemeh’in konuşması ile Tanrı’nın konuşması arasında birçok paralellik bulunur.
Karşılıkları sizin için daha geniş bir şekilde açayım: Lemeh, Noah hakkında şöyle demişti:
Bu, bizi işimizden ve Tanrı’nın lanetlemiş olduğu topraktan kaynaklanan ıstırabımızdan rahatlatacak.
Şimdi, Lemeh’in kullandığı dört kelimenin, hepsinin Tanrı’nın dünyayı yok etme kararında tekrarlandığını göreceksiniz. Ve sadece tekrarlanmakla kalmazlar, Lemeh’in onları kullandığı sırayla tekrarlanırlar. Tanrı’nın söylediğini tekrar okuyalım ve ne demek istediğimi anlayacaksınız:
Lemeh’in Sözü
Bu, bizi işimizden ve Tanrı’nın lanetlemiş olduğu topraktan kaynaklanan ıstırabımızdan rahatlatacak” diyerek adını Noah koydu.
וַיִּקְרָ֧א אֶת־ שְׁמֹ֛ו נֹ֖חַ לֵאמֹ֑ר זֶ֞ה֠ יְנַחֲמֵ֤נוּ מִֽמַּעֲשֵׂ֙נוּ֙ וּמֵעִצְּבֹ֣ון יָדֵ֔ינוּ מִן־ הָ֣אֲדָמָ֔ה אֲשֶׁ֥ר אֵֽרְרָ֖הּ יְהוָֽה׃
Yaratılış 5:29
Tanrı’nın Sözü
Tanrı yeryüzünde insanı yaptığına pişman oldu ve kalbinde ıstırap çekti. Tanrı, “Yaratmış olduğum insanoğlunu yeryüzünden sileceğim – ” dedi.
וַיִּנָּ֣חֶם יְהוָ֔ה כִּֽי־ עָשָׂ֥ה אֶת־ הָֽאָדָ֖ם בָּאָ֑רֶץ וַיִּתְעַצֵּ֖ב אֶל־ לִבֹּֽו׃
וַיֹּ֣אמֶר יְהוָ֗ה אֶמְחֶ֨ה אֶת־ הָאָדָ֤ם אֲשֶׁר־ בָּרָ֙אתִי֙ מֵעַל֙ פְּנֵ֣י הָֽאֲדָמָ֔ה
Yaratılış 6:6-7
Neler Oluyor?
Bir nedenden ötürü, Tanrı, dünyayı yok etme kararını açıklamasına model olarak Lemeh’in Noah adını verme açıklamasını kullanmaktadır! Sanki, Tanrı dünyayı yok etmeye karar verdiğinde Lemeh’i bir şekilde taklit ediyor gibidir. Ama bunun nedeni nedir? Tanrı, Lemeh’in yeni doğmuş çocuğuna yönelik masum umutlarından yola çıkarak, yaratmış olduklarını yok etme kararını mı oluşturuyor? Bunu neden yapsın?
Size bir açıklama önermek istiyorum. Bu açıklama, Lemeh’in Noah’ın “rahatlık” getireceği yönündeki açıklamasına ilişkin Büyük Raşi’nin yaptığı – görünüşte çok masum bir yorum olan – bir yorumdan doğar. Raşi, Noah’ın bu rahatlamayı nasıl getireceğini merak ediyor gibi görünür ve Midraş bilginlerinden alıntı yapar. Midraş bilginlerimiz “rahatlığı” şu şekilde açıklar:
Raşi’nin Yaratılış 5:29 açıklaması:
Noah’tan önce insanların saban demiri yoktu. Noah onlar için (bu tür aletler) hazırladı.
[Midraş Tanhuma, Yaratılış 11]
Bilginlerimiz, Lemeh’in, Noah’ın sabanın yaratıcısı olacağını ve sabanın da insanlar için bir tür rahatlık getireceğini, dolayısıyla sabanın toprağın laneti için bir merhem olacağını önceden gördüğünü söyler. Toprağın laneti, ürün yetiştirmenin kolay olmayacağı anlamına geliyordu. Dikenler ve çalılar toprağın ürününe karışacaktı. Yine de sabanın icadı bu sorunu çözmeye yardımcı olacaktı. İnsanlığın toprağı işlemesini kolaylaştıracaktı. Saban sonrası bir dünyada yaşarken, insanlar artık toprağın lanetinin acısını eskisi kadar hissetmeyecekler ve böylece rahata ereceklerdi.
Lemeh’in ifade ettiği zararsız bir umut gibi görünmektedir. Ancak, Lemeh’in bu umudu bir şekilde bir dönüm noktasıdır. Bu, Tanrı’nın dünyadan vazgeçip, yeni bir dünya kurma kararını tetikleyen bir umuttu.
Neden? Çünkü bu umudun sinsi bir yanı vardı. Bir saban ya da bir pulluk aradığımız rahatlığı sağlayacaktı. Hayal kırıklığına uğramış bir insanlık adına konuşan Lemeh, gerçekte olmaması gereken biçimde bir teselli bulmaya çalışmıştı. Bir sabanın onları bir şekilde toprağın lanetinden rahatlatabileceğini umuyorlarsa, aslında insanlık için umut kalmamış demekti.
Neden?
Rahatlık Gerçekte Ne Anlama Geliyor?
“Rahatlık” kavramını biraz inceleyelim. Rahatlık nedir? Neden rahatlığı istiyoruz ve bunu elde etmeye nasıl devam edebiliriz?
Rahatlık, kaybın panzehiridir, ya da panzehir değilse bile, biz insanların kaybetmeye karşı kullandığımız, yaralarımızı sarmamıza ve yolumuza devam etmemize izin veren merhemdir. Korkunç bir kaybın üstesinden gelmek kolay değildir. Bu kaybın nedeni nedir? Neden böyle oldu? Bir cevabın yokluğunda, yas tutan kişinin yapabileceği tek şey, kaybın açıklanamaz bir şekilde gerçekleşmiş olduğu gerçeğiyle bir şekilde uzlaşmaktır.
Öyleyse rahatlık, bakış açısında bir değişikliği içerir. Rahatsız edici bir gerçeği değiştirmeye çalışmaktan vazgeçiyorum ve bunun yerine kendimi buna alıştırıyorum demektir. Ama eğer rahatlığın doğası buysa, o zaman rahatlığın her tür acıya cevap olmadığını da kabul etmeliyiz. Tüm rahatsız edici gerçekler kabul edilmemelidir. Bazı zorluk türleri bize meydan okumak içindir; bazı acı türlerinin araştırmamız ve çözmemiz gereken temel nedenleri vardır. Toprağın laneti ile ifade edilen, işte bu türden bir zorluktu.
Üzüntü ve Zahmet
Kendinize sorun: Toprağın laneti sadece kör bir gerçek miydi, yoksa bunun bir amacı mı vardı?
Tanrı’nın laneti ifade ederken kullandığı dilde bir ipucu vardır. Tanrı, günahlarının ardından insanların toprağı işlerken “עִצָּבֹון֙” (itzavon) denen bir şeyi deneyimleyeceklerini söyler. Çeviriler geleneksel olarak bu kelimeyi “zahmet” olarak çevirir, ancak kelimenin tam karşılığı “üzüntü”dür.
בְּעִצָּבֹון֙ תֹּֽאכֲלֶ֔נָּה כֹּ֖ל יְמֵ֥י חַיֶּֽיךָ׃
Hayatının tüm günlerinde, ondan [topraktan] üzüntüyle (ıstırapla) yiyecek çıkaracaksın
Yaratılış 3:17
Öyleyse şunu düşünelim: Toprağı işlemekte bu kadar üzücü olan nedir? Sürekli çalışmak zor olabilir ama neden üzücü?
İş sadece iş olduğunda, o zaman üzücü değildir, ama iş zahmet olduğunda – iş daha kolay olabilecekken, bunun yerine bir zorluk olduğunda – o zaman bu işle ilgili üzücü bir şey var demektir. İçerisinde bir tür boşunalık, faydasızlık, sonuçsuzluk vardır. Ve üzüntümüz, hayal kırıklığımız, bu boşunalığın, sonuçsuzluğun, bazı şeylerin aslında farklı olabileceğinin fark edilmesidir.
Bilgi Ağacı ve Kayin’in Evel cinayeti bölümünün ardından gelen lanetler, insanlar ile iki “diğer varlık” arasında mesafe oluşmasını sağladı: Bunlar, Tanrı ve topraktır. Tanrı’dan saklanmamız, bu mesafeyi hissettiğimizi göstermenin bir yoludur.
Adam ve eşi, bahçe ağaçlarının arasında, Tanrı’dan gizlendiler.
Yaratılış 3:8
Bunu hissettiğimizin başka bir işareti, toprağı işlediğimiz zaman hüküm sürecek olan “üzüntü” dür. Toprağa olmamız gerektiği kadar yakın olmayacak, toprakla olan etkileşimimiz olmasını istediğimizden daha zor, daha endişe verici olacaktı.
toprak senin yüzünden lanetli olacak” dedi. “Hayatının tüm günlerinde, ondan [topraktan] üzüntüyle yiyecek çıkaracaksın.
Yaratılış 3:17
Toprak ve Tanrı, insanın ikiz yaratıcılarıydı: Tanrı, insanın burnuna yaşam nefesini üfleyerek bir can verdi, ama Tanrı, insanın bedenini yeryüzünün tozundan oluşturdu.
Tanrı, adamı toprağın tozundan şekillendirdi ve burun deliklerine bir yaşam nefesi üfledi.
Yaratılış 2:7
Ramban, bu fikri büyüleyici bir yorumla aydınlatmaktadır. Tanrı insanı yarattığında, o ünlü sözü ile şöyle demişti:
Görüntümüzde ve benzeyişimizde insan yapalım.
Yaratılış 1:26
Tanrı, birinci çoğul ifade ile konuştuğunda tam olarak kime sesleniyordu? Tanrı Tek olduğuna göre, insanın yaratılmasında Tanrı’ya eşlik eden kimdir? Yanıt, topraktır. Ramban, Tanrı’nın toprağa [yaratılışın tamamına] seslendiğini ve toprağa şunu söylediğini belirtir:
Sen bedeni vereceksin ve Ben de ruhu vereceğim, onu birlikte yaratacağız.
İnsan bedeninde bulunan demir elementinden daha ağır elementlerin süpernova patlamaları ile oluştuğunu ve gerçekten de bedenlerimizin “yıldız tozu”ndan ibaret olduğunu unutmayalım.
Yaratılan ile yaratıcısı arasında doğal bir yakınlık, doğal bir sıcaklık vardır. İlk günahlarımızın ardından, bu yakınlığın bir kısmı kaybolacaktı. İnsan ve yaratıcıları arasına bir tür mesafe girecekti. İşte lanet, bu mesafedir.
Lanet, Kaynak’tan uzaklaşma, araya mesafe girmesi, bağlantının azalması anlamına gelir.
Lanetlerin Amacı
Öyleyse bir düşünelim: Tanrı bunu neden yapsın? İnsanın günahlarına bu şekilde tepki vermenin mantığı nedir? Neden insanlığı yaratıcılarından uzaklaştıran lanetler yerleştirsin? Tanrı bizim yabancılaşmamızı istemiyor, değil mi?
Belki de bu yabancılaşma hissi bir tür eve dönüş çağrısıdır. Kişinin Yaratıcısı’na yabancılaşması duygusal, manevi olarak üzücüdür. Bir zamanlar Yaratıcımız ile birdik ve bir yanımız her zaman o birliğe, o yakınlığa geri dönmeyi arzulamaktadır. Her zaman dönmek, evimize dönmek isteriz. Ve böylece, kişi Yaratıcısı’na, Kaynağı’na ne kadar yabancılaşırsa, eve dönüş çağrısı o kadar güçlenir, evine dönmek ister.
Ve belki de lanetin amacı budur. Bize ne kadar yabancılaştığımızı göstermek ve buna ek olarak, bize geri dönme özlemini aşılamaktır. Ancak bu özlemi hissetmek için, zahmetin boşunalığını deneyimlememiz gerekir. Bu üzüntüyü hissetmemiz gerekmektedir.
Kırılma Noktası
O halde, bu “üzüntünün” tarihini hatırlayalım. Adam ve Hava’nın Eden’deki günahının ardından, Tanrı toprağı lanetler. Tanrı’nın dünyasıyla ilişkimize ve dolayısıyla ikiz yaratıcılarımız, Tanrı ve toprak ile ilişkimize bir ölçüde üzüntü ve zahmet getiren lanetleri getirir. Bu üzüntünün eve dönüş çağrısı olması gerekiyordu ve amacı insanlığı evine getirmeye yardım etmek içindi. Ancak bir sonraki nesil bu çağrı ile ilgilenmedi. Bunun yerine, bir kardeş diğerini öldürerek Tanrı’nın toprağını kardeşinin kanıyla suladı – ve bu gerçekleştiğinde toprağın laneti kuvvetlendi. Kayin toprağı işlemede daha çok zorlanacak ve günlerini Tanrı’dan sürekli saklanarak geçirecekti.
Toprağı işlediğin zaman, artık sana kuvvetini vermeyecek. Dünyada göçebe ve yalnız olacaksın”.
Kayin “Günahım taşıyabileceğimden daha büyük!” dedi.
“İşte bugün beni toprağın üzerinden sürdün ve ben Yüzün’den gizlenmek durumundayım. Dünyada göçebe ve yalnız olacağım ve beni kim bulsa öldürecek.”
Yaratılış 4:11-14
Üzüntü artıyordu. Ama insanlık yine de aldırış etmedi, ta ki nesiller sonra insanlar bir çözüm bulana kadar: Saban.
Artan üzüntüye insanlığın cevabı ne yazık ki sabandı.Yani manevi bir soruna teknolojik bir çözüm. Daha önce Lemeh’in saban hakkındaki “peygamberliğinin” Tanrı’yı dünyayı yok etmeye ve yeniden başlamaya ikna eden bir tür kırılma noktası olabileceğini söylemiştik ve şimdi artık bir cevabımız var. Saban, lanetin getirdiği üzüntünün görevini yapamadığını garanti etmiştir. İnsanın üzüntüyle yaşaması, ikiz yaratıcıları, toprak ve Tanrı ile yeniden bağlantı kurmaya ve bu ilişkilere kendisinin getirdiği yabancılaşmanın bir şekilde üstesinden gelmeye çalışması gerekiyordu. Bunun yerine insan, acıya karşı kendini merhemler, ağrı kesiciler ile uyuşturmayı seçti. Saban, üzüntüyü hissetmemek için ağrı kesici almak gibiydi. Durum böyle olunca, artık hiçbir umut kalmamıştı, giderek artan lanetler görevini yapamamıştı. Artık tek çıkış yolu yeniden başlamaktır ki, bu tam olarak Tanrı’nın yapmaya karar verdiği şeydir.
Tanrı, sebepsiz yere insanlıktan vazgeçmeye karar vermedi. Tanrı ancak biz vazgeçtiğimizde vazgeçti.
Öyleyse, merhametli bir Tanrı insanlıktan ne zaman vazgeçer? İlişkiyi yeniden kurmaya çalıştığımız sürece asla! Çabaladığımız sürece ihtiyacımız olduğu kadar zamanı alabiliriz. Tanrı’nın ilişkiden vazgeçeceği tek zaman, bizim vazgeçtiğimizi gösterdiğimiz zamandır. Özünde, sabanın icadının işaret ettiği şey buydu: Bu, insanlığın lanetlere karşılık olarak, “Bu üzüntü asla bitmeyecek, bu hayatın bir gerçeği, bu yüzden işleri kendimiz için kolaylaştıralım” demesiydi.
Bu noktada Tanrı, bir aileyi bir gemiye almaya ve yeniden yaratma projesine başlamaya karar verir. Bunu yaparken Tanrı, insanoğlunun kendisini teselli etmek için kullandığı dili kullanır; Tanrı Lemeh’in oğluna “rahatlık” (nun-het-mem) adını verme (Noah) kararını taklit eder, kendi kararıyla insanlık ve kaderi hakkında “fikrini değiştirir” – (vayinahem) (nun-het-mem). Lanetler görevini yerine getiremediğinde, bu dünya geceye dönecek, Tanrı ve insanlar, yeni bir dünyada yeniden başlayacaktır.
Tanrı önceki dünyaya kapıyı kapatacak ve yeni dünyada, insanın dünyasına kendi kapısını açmasına izin verecektir.
Tanrı onu [Noah’ı] içeriye kapadı.
Yaratılış 7:16
Noah geminin [güverte] kapağını açtı
Yaratılış 8:13
Daha fazlası için “İki Ağacın Hikayesi” dizisini okuyabilirsiniz.
Kaynak: Rabbi David Fohrman