Tora’nın verilmesinden önce Tora?
Her sene Şavuot bayramında Tanrı’nın dünyaya Tora’yı vermesini yani Matan Tora’yı anarız. Gemara’nın bize bildirdiği gibi, “Mısır’daki atalarımız Tora çalışmayı hiçbir zaman bırakmadı” (Yoma 28b).
Bir dakika! Tora, Yahudilere Mısır’daki esaretten kurtulduktan sonra, Sinay Dağı’nda verilmemiş miydi? Nasıl olur da henüz kendilerine verilmemiş olan Tora’yı çalışabilirler? Burada bir çelişki yok mu?
Dahası, sorular bununla da bitmiyor. Tora, henüz Yahudiler’e verilmeden önce, Yaratılış Kitabı’nda bazı atalarımızın Tora’nın emirlerini bildiğini gösteren ayetler bulunmaktadır: Örneğin; Evel sunu için lekesiz temiz hayvanları biliyordu (Yaratılış 4:4), Noah, temiz ve temiz olmayan hayvanları biliyordu (Yaratılış 7:2, 8:20), Avram, Tanrı’nın Emaneti’ni, Emirleri’ni, Hükümleri’ni ve Kanunları’nı biliyordu (Yaratılış 26:5). Yitshak ve Yaakov da öyle. Yaakov, Şem’in akademisinde Tora öğrenmişti!
Tora nedir?
Tora bize verilmeden önce neydi? Tora, Tanrı’nın bilgeliğidir. Tora, Tanrı’nın aracılığı ile evreni yarattığı ve yönettiği bilgeliği içerir. Bir yapımcının bir video oyunu veya benzeri bir ürünü geliştirmeden önce yazdığı bir konsept planı düşünün. Tora tam olarak bunu içerir (ve çok daha fazlasını). [Bakınız: Tanya, cilt 5 (Kuntres Aharon), sayfa 160, burada Liadi’li Rabbi Schneur Zalman, Tora’nın varoluşun her detayının orijinal kaynağı olması yönünün, Tora’nın sadece dış görünüşü olduğunu açıklar. Tora’nın temeline göre, yaratılan tüm dünyalar mutlak hiçliktir.] Bahsettiğimiz yüce ruhların her biri bu bilgeliğe erişmişti ve böylece evrenin en gizli sırlarını biliyordu.
Moşe Rabbenu birçok açıdan özeldi. Her şeyden önce Moşe, Tora’nın tamamını mükemmel bir görüşle, berrak, apaçık bir şekilde görebiliyordu.
İkincisi, Moşe bu Tora’yı tüm insanlara getirme yetkisine sahipti, böylece her insan tüm Tora’yı, her biri kendi düzeyinde, tüm nesiller için geçerli olmak üzere alabildi.
Üçüncüsü, Sinay dağında alınan Tora artık sadece bir bilgelik değil, aynı zamanda bir emirdi. O zamana kadar, bunu çalışmak ve uygulamak bireye bağlıydı. O andan itibaren, her yetişkin Yahudi tüm Tora’yı yerine getirmekten sorumlu oldu.
Bu, bahsetmiş olduğumuz tüm bu aydınlanmış bireylerin kendi yaşamlarının ayrıntılarını henüz onları yaşamadan önce bildikleri anlamına mı gelmektedir? Örneğin Yaakov, Yosef’in tüm hikayesini, bir çukura atılıp kardeşleri tarafından köle olarak satıldığını Tora’da gördü mü? Yitshak, Esav’ın Yaakov’u öldürmeye çalışacağını gördü mü?
Tora’nın gerçeğe dönüşmesi
Rabbi Yeşaya Horowitz, bunu Şnei Luhot HaBrit adlı klasikleşmiş eserinde tartışır (Toldot Adam, Beit HaBechira) ve Ramban’ın sözlerine dayanarak şu yanıtı verir:
Tora, manevi alanlarda bulunduğundan, birden fazla biçimde gerçekleşme yolu vardır. Sonuçta, Tora sadece Tanrı’nın bilgisi ve bilgeliği değil, O’nun iradesi ve isteğidir. Bu isteğin bu dünyayla nasıl buluştuğu pek çok şeye bağlıdır. Örneğin, Yahudi halkı On Emir’i duyduktan sonra kırk günün ortasında altın bir buzağıya tapınmasaydı, bir Mişkan’a gerek kalmazdı. Her birimiz Şekina (İlahi kutsallık) için mükemmel bir tapınak olacaktık ve Tanrısallık yeryüzünde çok daha basit bir şekilde oturacaktı.
Ya da örneğin, casuslar Kenaan’a olan yolculuklarından geri dönüp, Moşe ile olan meseleleri tartışıp, Moşe’nin liderliğinde halkın Kenaan Ülkesi’ne girmesine izin verselerdi, Moşe ile birlikte Kutsal Topraklar’a girecek ve Maşiah Dönemi o gün başlamış olacaktı, Moşe de son kurtarıcı olacaktı.
Ancak Yahudi halkı, İlahi İrade’yi kanalize etmek için farklı bir yol seçti. Bize her durumda özgürce seçim yapma hakkı verilmiştir. O zaman ve orada İlahi İrade’nin dünyamıza nasıl kanalize edileceğini/akacağını seçtik.
Yani, Adam, Noah, Avraam’ın bildiği, tefekkür ettiği ve üzerinde çalıştıkları İlahi İrade ve Bilgelik idi.
Bunu biliyorlardı, bunu öğrettiler ve hayatlarını buna göre yaşadılar. Bilmedikleri, İlahi İrade ve Bilgeliğin maddi düzlemde nasıl fiilen gerçekleşeceğiydi. Çünkü bu henüz gerçekleşmemişti.
Rabbi Horowitz ve diğerlerinin yazdığı şeylerden, Tora’nın nihai gerçekleşmesinin bugün burada dünyamızda gerçekleşenler olduğu anlaşılmaktadır. Başka bir deyişle, Tanrı nasıl planlamış ise, bugün olaylar öyle sonuçlanmıştır. Sadece bunun bizim özgür irademiz aracılığı ile bu şekilde gerçeğe dönüşmesi gerekiyordu.
Örneğin: Rabbi Tanhuma’nın Midraşı (VaYeşev Peraşası), Eden Bahçesi’nden kovulması ile ilgili olarak, Adam’ın Tanrı’yı her şeyi baştan planlamakla suçladığını anlatan üzücü bir açıklama içermektedir. Kanıtı mı? Tora, ölü bir insan vücudu ile ilişkili tüm ritüelik safsızlık kurallarını içerir. Adam, “Yani dünyada ölümün var olması başta beri Senin planındı” diyerek Tanrı’yı suçlar. “Sadece ellerini üzerime silmek istediğin için!”
Soru şudur: Adam, Tora’da ölüm kavramını ilk kez öğrendiğinde, bunu daha önce fark etmemiş miydi? Bunu şöyle cevaplamalıyız: Evet, ölüm olacağını biliyordu. Ama bu birçok farklı yolla ortaya çıkabilirdi. Şimdi ise gizli İlahi Plan’ın ne olduğunu keşfetti ve bu da kendi özgür seçimiyle ortaya çıktı. Bu noktada Adam, Tora’nın derinliklerine ulaştı.
Dolayısıyla en üst seviyedeki Tora, Moşe Rabbenu’nun çölde kırk yıl boyunca yazdığı Tora’dır [Bu konuda Talmud’da iki görüş belirtilmiştir (Gittin 60a): Bunlardan birincisi, Moşe’nin parşömenleri tek tek yazdığı ve kırk yılın sonunda tüm bu parşömenleri birleştirdiğidir. İkincisi, kırk yılın sonunda her şeyi bir kerede yazmış olmasıdır. O zamana kadar her şey sözlü olarak öğretilmiştir. Bu konudaki tam bir tartışma için Ramban’ın Tora yorumunun önsözüne bakınız.] Tora’nın dünyamızdaki fiili uygulamasıdır. Bu Tora, atalarımızın bildiği Tora’dan farklıydı, çünkü bu Tora fiili olarak gerçekleşmiştir. Ve bu Tora, Tanrı ile bir olan Tanrı’nın bilgeliğinin özüne bağlı olan Tora’dır.
Usta Kabalistlerin sık sık söylediği gibi, “en yüksek olan, nihai ifadesini en altta bulur.”
Sinay Öncesi ve Sonrası
Sinay’da Tora’nın verilmesinden önce Tora, insan tarafından sadece sınırlı entelektüel kapasitesine göre “alınabilirdi”. Ancak Tanrı Tora’yı verdiğinde, sonsuz kapasitesine uygun olarak bize tamamını verdi.
Dahası, bu sadece bir kerelik bir olay değildi. Daha ziyade, Matan Tora zamanında Tanrı, Tora’ya Kendisini tamamen “dahil etti”. Böylece Tora ile ilgili olarak Tanrı şöyle demektedir: “Ben “Ruhum’u” ve Özüm’ü [Tora’ya] yazdım ve yerleştirdim” (Şabat 105b); ne zaman bir kişi Tora çalışırsa, Tanrı şöyle der: “Beni gerçekten kavrıyorsun” (Tanhuma, Emor 17. Ayrıca bakınız Şemot Rabba 33: 1; Tanya, Bölüm 47.)
Öyleyse, Tanrı’nın Tora’da Kendisini açığa çıkarmasının özgün yönü buydu: Matan Tora o kadar yeni ve farklıydı ki, Matan Tora’dan önce var olan Tora ile kıyaslanamazdı.
Yukarıda belirtildiği gibi, Matan Tora’dan önce, Tora çalışması insanın kısıtlı aklı ve kapasitesiyle sınırlıydı. Anlaşılır şekilde, insanın Tora konusundaki başarısı, sınırlı ve sonlu bir varlığın sonsuz bir varlığı ve sonsuz bilgeliği kavrayabileceği kadar ile sınırlıydı.
Bununla birlikte, Tora’nın verilmesi ile, Tora çalışması, bir öğrenciyi sadece insan zihninin sınırları ile Tora’yı kavrayabilmesi ile kısıtlamaz, aynı zamanda Tora’yı Veren Tanrı ile sonsuz bir birliğe de getirir.
Yahudiler arasında Matan Tora öncesinde Tora’yı anlama derecelerinde farklılıklar olsa da, Tora’nın özüne ilişkin olarak bu farklılıklar, Matan Tora’dan sonra Yahudiler için geçerli değildir. İster en büyük bilgin, ister en basit Yahudi olsun, Tora çalışan tüm Yahudiler arasında Tanrı’yı tam olarak kavrayabilme tavrı aynıdır.
Böylece Matan Tora sadece Yahudi halkı ile Tanrı arasında olağanüstü bir birliktelik yaratmadı, aynı zamanda Yahudi halkı içerisinde de birlik yarattı, tümü Tanrı’yı “kavrama” çabalarında eşit durumdaydı.
Matan Tora’nın bu niteliği o kadar güçlüydü ki tüm ulus Tora verilmeden önce Sinay Dağı’nın karşısında kamp yaptığında, bunu “tek bir kalbe sahip tek bir kişi” olarak yaptılar.
Tanrı, Tora’yı Yahudi halkına vermek üzere olduğu için, tüm Yahudi kalplerinde eşit olarak bulunan bir şeyi, Yahudiliklerinin en özlü yönünü ortaya çıkardı: Tanrı’ya mantığı aşan bir inanç; tüm Yahudilerin (Tora aracılığıyla) Tanrı’nın özünü eşit olarak kavramasını sağlayan bir güç.
Matan Tora’nın amacı, yalnızca Tanrı’nın Özünün Tora’da ortaya çıkması değildir, ama aynı zamanda öğrenci Tora ile o kadar bütünleşir ki, Tora o kişinin varoluş sebebi haline gelir.
Kişi kendi aklını kullanarak bir şeyi anladığında, bu kavram o kadar derinlemesine kavranır ki, nasıl ki gıda özümsenir ve insan bedeninin bir parçası haline gelirse, öğrenilen kavram da o kişinin ruhsal varlığının bir parçası haline gelir. Bakınız Tanya Bölüm 5.
Bu, Matan Tora’nın nihai amacıdır: İnsanın Tanrı’yı kavramasına izin vermek, aklı tamamen aşan bir ilişki kurmak, ama aynı zamanda kişinin Tora ile bir olması için Tora’nın derslerini özümsemek ve insan aklına nüfuz etmesini sağlamak.
Kaynak:Likkutei Sichot
Tzvi Freeman