Yaratılışın Altı Günü Neyi Anlatıyor? (5)
Yaratılış Anlatısının Gücü
Bazı kişilerin, Yaratılış anlatısının bilimsel bir perspektiften doğru olmadığı kanıtlanırsa, bu anlatının diğer uluslarınkilerin sahip olduğu gibi eski efsanelerin bir derlemesi çıkacağına dair gizli bir korkusu bulunmaktadır. Başka milletlerdeki yaratılış efsanelerinin üstünkörü bir incelemesinin bile kanıtladığı gibi, hiçbir şey gerçekten daha fazla uzak olamaz.
Yaratılış… dini yazın içerisinde en önde gelen anlatıdır. Yaratılışın başka hiçbir antik açıklaması (kozmogoni) ikinci bir okumaya dayanmayacaktır. Çoğu, sadece dünyanın kökenini tanımlamakla kalmaz, aynı zamanda tanrıların önceden var olan bir kaostan (teogoni) nasıl ortaya çıktığını da anlatarak başlar. Yaratılış 1. Bölüm’ün sadeliğinin ve haşmetinin aksine, ister Babil, ister Fenike, Yunan veya Roma olsun, tümü rahatsız edici derecede vahşi, acımasız kozmogonilere sahiptir. Her dinin belirgin öğretileri vardır. Yahudiliğin belirgin öğretisi, dünyanın Bir Olan, Her Şeye Gücü Yeten ve Her Şeye Sahip Tanrı’nın iradesiyle var olduğudur. Komşu uluslar, Güneş’i, Ay’ı ve yıldızları tanrılaştırdıklarında veya hayvanlara, taşlara, kutsal Nil nehrine, sularında yüzen timsahlara ve kıyısı boyunca sürünen böceklere taparken, Tora’nın ilk bölümü, görkemli diliyle, evrenin ve içerdiği her şeyin, onlardan önce var olan bağımsız Varlığın, ebedi, tek bir yüce Aklın ürünü olduğunu ilan etmiştir.
Rabbi J. H. Hertz, Tora ve Aftaralar , sayfa 193
Yaratılış anlatısına baktığımızda, temelde önemli beş gerçeği sunduğunu görüyoruz:
[1] Tanrı evreni yarattı.
[2] Tanrı, evrende bulunan her şeyin Yaratıcısı’dır.
[3] Dünya iyidir.
[4] Dünyanın yaratılışının hedefi insandır.
[5] Yaratılış, Şabat günü ile kutsanır.
Rabbi Hertz’in sözleriyle:
Yaratılış bölümünün öğretileri bunlardır. Amacı, bu öğretileri insanoğluna açıklamaktır, astronomi, jeoloji veya antropoloji ders kitabı olarak hizmet etmek değildir. Amacı, bilimsel gerçekleri öğretmek değildir; ama Tanrı, insan ve evren hakkında en yüksek dini gerçekleri ilan etmektir.
Rabbi J. H. Hertz, Tora ve Aftaralar, sayfa 195
Yaratılışın İçeriği ve Sırası
Yaratılışın Unsurları
Önceki bölümlerde, Rambam ve Ralbag’ın Yaratılış’ı bilimsel bir metin olarak değil, daha çok hayati teolojik gerçekleri öğreten bir metin olarak gördüklerini öğrenmiştik. Yaratılış’ın temel amacını insana dünyadaki tüm farklı olguların tanrılar yerine Tek Tanrı tarafından yaratıldığını öğretmek olarak açıklamıştık. Bu, Tora’nın neden bazı olayları kulağımıza biraz modası geçmiş bir şekilde anlattığını anlamamıza yardımcı olur. Rabbi Samson Raphael Hirsch, dünyayı çevreleyen, gökkubbe olarak adlandırılabilecek gerçek bir katı katman olmamasına rağmen, Tora’nın bu terimi kullandığını, çünkü; gökyüzünün insana yeryüzünün üzerinde ve çevresinde bir kubbe olarak göründüğünü belirtir. Pagan dünyada yaşayan insana verilen mesaj, evrende gördüğü her şeyin – yıldızlar, gökkubbe, bitkiler ve hayvanlar – tek Tanrı tarafından yaratılmış olmasıdır.
Yaratılış ile pagan dünyasının yaratılış mitleri arasındaki zıtlık dikkat çekicidir. Örneğin, göklerin ve denizlerin yaratılışını ele alalım. Ünlü Babil yaratılış destanı Enuma Eliş’te tanrı Marduk, deniz tanrısı Tiamat’ı savaşta yener, Tiamat’ın vücudunu ikiye böler ve iki yarıyı deniz ve gökyüzü yapmak için kullanır.
Yaratılış… tüm yaratılışın, tarihteki kudretli eylemlerini yerine getirmek için doğanın güçlerini kullanabilen yüce Yaradan’a mutlak tabi kılınmasını yüksek sesle ve açık bir şekilde ilan eder. Tüm dünya, Tanrı’nın bölünmemiş ve kaçınılmaz egemenliği altındadır. Babil’deki Enuma Eliş’in aksine, Yaratılış anlatısı, öncelikle bu tarihsel süreci başlatan ve yaratılışın ardında ve insan sahnesinde kendini gösteren ilahi bir amacın var olduğunu açıklayan olayın kaydıdır.
Nahum Sarna, Yaratılış’ı Anlamak, sayfa 9
Kavramsal ve Kronolojik Tarih
Aslında, Yaratılış anlatımı, anlatılan olaylara ilişkin bilimsel bir sıra sunmadığını açıkça gösterir. Çünkü Yaratılış Kitabı’nın ikinci bölümünde bu sıra gözetilmez. Yaratılış’ın ilk bölümünde insan her şeyden sonra yaratılırken, ikinci bölüm farklı bir düzen sunar:
Tanrı “Adamın yalnız olması iyi değil. Ona, kendisine uygun bir yardımcı yapayım” dedi. Tanrı tüm vahşi hayvanları ve gökyüzünün tüm kuşlarını topraktan şekillendirmişti. [şimdi] Her birine ne isim vereceğini görmek için [onları] adama getirdi. Adam her canlıya ne isim verdiyse, onun ismi öyle kalacaktı.
Yaratılış 2:18-19
Rabbi Joseph Soloveitchik, ünlü eseri “The Lonely Man of Faith“te, iki anlatımın, insanın dünyadaki rolüne dair iki farklı ama birbirini tamamlayıcı görüşü temsil ettiğini açıklar. İlk anlatı, doğanın zirvesi olarak görünen ve onu fetheden “görkemli insanı” anlatır. İkinci anlatı, doğaya boyun eğdirmeyen, ancak Tanrı ile kişisel bir ilişki kurmak için doğa ile etkileşime giren “yalnız adam” ı anlatır. Bu anlayışa göre, her iki anlatı da dünyanın gelişiminin bilimsel bir açıklaması olma niyetinde değildir; her ikisi de insanın manevi varoluşunun gerçek yönlerini sunar.
Öncelik Sırası
Yaratılış sırasındaki önemli bir teolojik gerçeğin bir örneği, bu şekilde verdiği öncelikler sırasında Tora, Güneş’in bitkilerden sonra ortaya çıkmış olarak belirtmektedir, oysa bilim bize Güneş’in yaklaşık beş milyar yıl önce ortaya çıktığını söylemektedir. Ancak Tora bize bilim öğretmekle ilgilenmez. Bunun yerine, amaçları açısından çok daha önemli bir hedefi vardır; Güneş’in önemini küçümsemek, konumunu düşürmek.
Rabbi Pinchas ben Yair şöyle dedi: “Tanrı,neden bitkilerin üçüncü gün yerden filizlenmesini buyurdu da dördüncü gün ışık veren gökcisimlerini ortaya çıkardı? Gücünün bilinmesi, ışık veren gökcisimleri olmadan yeryüzünde bitki örtüsü filizlendirebileceğini ilan etmek içindir.”
Midraş Tadshei 1, aktaran kişi Toras HaBriah’ta Kasher
Doğal dünyada en çok kutsal görülen ve birçok kültür tarafından tapınılan nesne öncelikle Güneş ve diğer gökcisimleridir.
İnsanlık tarihinde hiçbir putperestlik biçimi, Güneş tapıncından daha yaygın değildir. Güneş’e ve diğer gökcisimlerine tapınç küresel olarak tanımlanabilir. Gökcisimlerine tapınmanın bir şekilde yer bulamadığı bir ulus neredeyse yoktur. Mısır’da, yarım düzine başka biçimle Ra ve Osiris adlarıyla, Fenike ve Kenaan ülkesinde, Baal, Melkart, Şamas, Adoni, Molek ve diğer birçok adlarıyla; Suriye’de Tammuz ve Elagabalus adıyla, Moavlılar arasında Baal-peor ve Kemoş adları altında; Babilliler ve Asurlular arasında Bel ve Şamas adlarıyla; Medler, Persler ve diğer akraba milletler arasında Hürmüz ve Mitra adları altında; Hintliler arasında, Mitra veya Mitras adı altında; Yunanistan’da Adonis, Apollo, Baküs ve Herkül adlarıyla; Frigya’da Attis ismi altında; ve Roma’da, tüm bu yerlerde ve tüm bu isimlerin altında, tüm bu halklar Güneş’e tapıyordu.
A.T. Jones, The Two Republics, Bölüm 7
Tora’da ise belirgin bir zıtlık vardır. Tanrı Güneş’i yaratır, Güneş yaratılanlar listesindeki sadece başka bir maddedir. Dahası, ne başlangıçta yaratılmıştır, bu onu üstün bir varlık olarak değerlendirmeye sevk edebilir, ne de son olarak yaratılmıştır ki bu durum insanın onu yaratılışın zirvesi veya hedefi olarak düşünmeye sevk edebilir. Bunun yerine sürecin ortasında, dördüncü günde oluşturulur.
Kutsal Kitap, tüm gök cisimlerini ilahi görme ve tapınma nesnesi olasılığından mahrum etmek için şimdiye kadar gösterilen en büyük çabanın belgesidir… Kutsal Kitap’taki yaratılış anlatımının en çarpıcı özelliği, göğün ve gökteki ışıkların indirgenmesi ya da alçaltılmasıdır.
Leo Strauss, Jewish Philosophy and the Crisis of Modernity, sayfalar 293, 383
Ralbag da bu konuyu tartışır ve benzer bir noktaya değinir:
Burada zorluklar var … Şeylerin doğal düzenine göre, [ışık veren gökcisimlerinin ] yaratılışının üçüncü günde gerçekleşmiş olması gerekirdi, çünkü gökler ve gök cisimleri nedensel ve ontolojik olarak elementlerden ve elementlerden türetilenlerden öncedir (ama Tora, onları daha önce yaratılmış olarak tanımlar)…Bunu açıklamak oldukça zordur, ancak yine de onu yeteneğimiz ölçüsünde çözmeye çalışacağız. Mükemmel Tora’mızın tüm hedefi, onu takip eden öğrencilerini gerçek mutluluğa götürmek olduğundan, Tora’ya yaptığımız yorumumuzda açıkladığımız gibi, Tora, yaratılış anlatısının bu düzeni ile insan aklını varoluşun sırlarına uyandırmayı amaçlamıştır…Eğer gökcisimlerinin yaratılışından, kuru toprağın ortaya çıkmadan önce bahsedilmiş olsaydı, birinin bu konuda hata yapması ve kuru toprağın ortaya çıkmasının gök cisimlerinin etkisine bağlaması mümkün olabilirdi. Nitekim, Aristoteles ve takipçileri buna inananıyordu. Bu nedenle Tora, gök cisimlerinin yaratılışından bahsetmeden önce ilk olarak kuru toprağın görünmesinden bahseder.
Ralbag, Milhamos HaŞem, 2: 6: 8
Bu nedenle, Ralbag açıkça, Yaratılış’taki sıranın, doğal sıralamadan beklenenle tam olarak ilişkili olmadığını, bunun yerine, gökcisimlerinin önemini düşürmek gibi daha büyük teolojik gerçeği vurgulamak amacıyla bu sıralamanın değiştirildiğini belirtir.
Devam edecek.
Altıncı Bölüm’ü okumak için tıklayınız.
Kutsal Kitabınızı bilin!
Kutsal Kitabınızı bilirseniz, kimse inancınızı ve Tanrı ile olan bağlantınızı çalamaz.