Yasa’nın Tekrarı Kitabı (Sefer Devarim), Devarim Peraşası ile başlar. Tora, bu kitap ile sona erdiğine göre, bizim için ilham verici, destansı bir girişe sahip olmasını bekleriz. Bakalım nasıl başlıyor?
Moşe’nin İsrael’e Son Konuşması Ne Hakkındaydı?
Tora’nın son kitabı, Tora boyunca gerçekleşen büyük olaylar ile başlamalıdır. Örneğin, Sinay’da Tora’nın alınması, Altın Buzağı, Korah’ın isyanı gibi büyük olaylar olmalıdır? Ama hayır! Moşe, casusların günahından bahseder, Çölde Sayım (Sefer Bamidbar) Kitabı’ndan birkaç hikaye daha anlatır. Mesela, İsrael’in Seir ve Moav topraklarından uzak durduklarını, Sihon ve Og topraklarından geçtiklerini, Moşe’nin yeni yargıçlar atadığını anlatır. Bu konular sizce de biraz rastgele seçilmiş görünmüyor mu? Moşe gerçekte ne hakkında konuşuyor?
Belki Moşe, çölde halka tarihlerini anlatıyordur? Muhtemelen hayır, çünkü; tarihlerini anlatıyor olsaydı, büyük hikayeleri anlatırdı, böyle rastgele görünen olaylar derlemesini değil. Belki de İsrael halkı için ilham verici bir konuşma yapıyordur? Ama, seçilen hikayeler pek de ilham verici değil. “Seir topraklarından nasıl uzak durduğumuzu hatırlayın” sözü hiç de ilham verici görünmüyor.
O halde Devarim’in destansı konuşmasına bu giriş gerçekte ne hakkında?
Moşe Rabbenu’nun bahsettiği dört hikayeye daha derinden bir bakalım ve belki de bu bize konuşmasının ne hakkında olduğu hakkında fikir verecektir.
Moşe’nin Son Sözlerindeki Hikayeleri Anlamak
İsraellilerin çölde geçirdiği zamanın en ünlü hikayesi olan casusların günahı ile başlayalım. Casuslar ülkeyi keşfe çıkmak için İsrael topraklarına gider ve geri döndüklerinde Kenaan uluslarının ne kadar güçlü olduğunu bildirirler. İnsanlar dehşete düşer ve kararlılıklarını kaybederler. Moşe, onlara ne söylemiş olduğunu hatırlatır: Size; “Kırılmayın ve onlardan korkmayın” dedim. Önünüzden giden Tanrınız Aşem – sizin için O savaşacak; tıpkı Mısır’da gözlerinizin önünde sizin için tüm yaptıkları gibi. Çölde de, Tanrın Aşem’in, seni, bu yere gelişinize kadar yürüdüğünüz tüm yol boyunca, bir adamın, oğlunu taşıdığı gibi taşıdığını gördün” (Yasa’nın Tekrarı 1:29-31) dedim.
Ama olaylar böyle olmadı ki! Şelah Peraşası’nda, casuslar olumsuz bir rapor verdikten ve insanlar cesaretlerini kaybedince; Moşe ve Aaron, toplanan tüm Bene-Yisrael cemaatinin önünde kendilerini yüz üstü yere atar (Çölde Sayım 14:5). Moşe sessizdir, hiçbir şey söylemez. Sonra casuslardan ikisi olan Kalev ve Yeoşua bir adım ileri çıkar, giysilerini yırtar ve Tanrı’nın bize vereceği ülkenin ne kadar iyi olduğu, korkmamamız gerektiği konusunda bir konuşma yaparlar (Çölde Sayım 14:7-9).
Bu nasıl bir tarih dersi? Şelah Peraşası’nda, Moşe tamamen sessizdi, Kalev ve Yeoşua halka cesaret verici bir konuşma yapıyordu, ancak şimdi Moşe olayı yeniden anlatırken sanki konuşmayı yapan kişi kendisiymiş gibi anlatıyor! Neden değişiklik yapıyor? Peki, Moşe neden öncelikle bu olayı anlatıyor?
Moşe, casusların günahının İsrael’in yaşamış olduğu en büyük başarısızlık olduğunu hatırlamıyor mu? Ulusun 40 yıl boyunca çölde dolaşmasının, vaat edilen ülkeye girmemesinin nedeni budur! Bu onların en büyük güvensizliklerini tekrar yüzlerine vurmak ve onlara tekrar başarısız olabileceklerini hissettirmek değil mi? Burada neler oluyor?
Şimdi Moşe’nin konuşmasında anlattığı bir sonraki hikayeye bakalım. Moşe, Tanrı’nın kendisine “Seir’de oturan kardeşleriniz Esav-oğullarının sınırından geçiyorsunuz. Onlara sataşmayın; zira size onların ülkesinden bir ayak basımı bile yer vermeyeceğim” dediğini aktarır. (Yasa’nın Tekrarı 2:4-5). Neden vermeyecek? “Çünkü bu bölgeyi Esav’a miras olarak verdim” (Yasa’nın Tekrarı 2:5). Ve Moşe devam eder. Tanrı Moav ve Amon hakkında da aynı şeyi söyledi: “Onlara sataşmayın. Çünkü sana onun toprağından miras vermeyeceğim, zira Ar’ı miras [olarak] Lot-oğullarına verdim” (Yasa’nın Tekrarı 2:9). Esav ve Lot için miras mı? Neden bunları anlatıyor?
Moşe, Esav’ın ve Lot’un soyundan gelenlerin bu toprakları nasıl ele geçirdiği konusunda bile ayrıntılara girer. Esav’dan önce Horiler Seir’de oturuyordu. Esav onları yok etti ve oraya yerleşti (Yasa’nın Tekrarı 2:12). Ve Lot’un çocukları Moav ve Amon’a gelmeden önce, Refaim orada yaşardı, devler gibi cüsseli bir halktı (Yasa’nın Tekrarı 2:20-21). Yaratılış Kitabı’nda Esav ve Lot hakkında konuşmayı bitirdiğimizi sanıyordum? Neden Tora şimdi onları rastgele bir şekilde yeniden gündeme getiriyor ve bize onların topraklarından kaçınmamızı söylüyor? Ve sadece bu değil, bu hikaye neden Moşe’nin konuşmasına dahil edilecek kadar önemli? Bu hikayeler daha önceki dört kitapta bile görünmüyor ve şimdi bu son konuşmada yepyeni bir hikaye olarak anlatılıyor? Neden?
Moşe’nin bahsettiği bir sonraki olay İsrael’in iki Emori kralı Sihon ve Og’u mağlup etmesidir. Moşe, “Sihon bize karşı savaş için Yaats’a çıktı – o ve tüm halkı” (Yasa’nın Tekrarı 2:32). Yine de, “Tanrımız Aşem onu önümüze teslim etti. O zaman [onun] tüm şehirlerini ele geçirdik. Sağ [kalan kimse] bırakmadık” (Yasa’nın Tekrarı 2:33-34) der. Ve sonra, Og için de aynı şey oldu. “Başan kralı Og bize karşı savaş için Edrei[’ye] çıktı – o ve tüm halkı.” Moşe devam eder: Tanrı, bana “Çekinme ondan” dedi. “Ve onu Sihon’a yaptığımız gibi yok ettik” (Yasa’nın Tekrarı 3:1-2). Ve bize çok fazla ayrıntı anlatılır: “Og’un yatağı demirdi, dokuz ama uzunluğunda ve dört ama genişliğindeydi” (Yasa’nın Tekrarı 3:11) Bu yaklaşık 13.5 fit uzunluk ve 6 fit genişlik demektir. Bu çok büyük, adeta bir dev için yapılmış bir yataktır! Ve şehirler dehşete düşürüyorlardı. “Bu şehirlerin hepsi, yüksek surlar, kapılar ve sürgüyle [iyice] korunaklı [hale getirilmiş] şehirlerdi” (Yasa’nın Tekrarı 3:5)
Moşe, neden bu olaylar hakkındaki tüm detayları anlatıyor? Gerçekten de Og’un yatağının boyutunu bilmemiz mi gerekiyor?
Son bir hikayeye bakalım – aslında Moşe’nin konuşmasında dile getirdiği ilk hikayedir – ve bence bu parçaları birleştirmemize yardımcı olacaktır. Moşe, halka onlar için yeni yargıçlar atadığı zamanı anlatır. Onlara hatırlatır: O zaman, size, “Sizi tek başıma taşıyamayacağım” demiştim. “[Ne de olsa] Tanrınız Aşem sizi çoğalttı ve işte bugün göklerin yıldızları kadar çoksunuz” (Yasa’nın Tekrarı 1:9-10). Moşe bir çözüm önerir: “Kendinize bilge, anlayış sahibi ve kabilelerinizce tanınan kişiler belirleyin ve onları başınıza atayayım” (Yasa’nın Tekrarı 1:13). Onlar sizi yargılayacaklar ve yükü benimle paylaşacaklar.
Bu hikayenin orijinal versiyonu Beaaloteha Peraşası’nda geçmişti, ama diğerlerinde olduğu gibi burada da orijinalinden biraz farklı anlatılıyor. İnsanlar şikayet ediyorlardı, yeni yemek istiyorlardı, man yemekten bıkmışlardı. Ve Moşe de onlardan bıkmıştı. Tanrı’ya “Neden kuluna kötülük ettin?” dedi. “Neden gözünde beğeni bulmadım da tüm bu halkın yükünü üzerime koyuyorsun?” (Çölde Sayım 11:11) demişti. “Tüm bu halkı ben tek başıma taşıyamayacağım; çünkü benim için ağır” (Çölde Sayım 11:14). Ve Tanrı karşılık vermişti: “Tamam. Kabileler arasından saygın yaşlıları topla. ‘Halkın yükünü seninle taşıyacaklar ve sen tek başına taşımak zorunda kalmayacaksın’ “(Çölde Sayım 11:17).
Peki Moşe neden konuşmasına bu hikaye ile başlıyor? İlham verici olma çabasında da kesinlikle başarısız oluyor: “Hey millet, sizden bıktığım zamanı hatırlıyor musunuz?” Ve aynı zamanda tarihi anlatma konusunda da yetersiz. Yargıçların hikayesi, Moşe’nin konuşmasına onunla başlamasını gerektirecek kadar önemli mi?
Yargıçlar ile ilgili hikayenin ve Yasa’nın Tekrarı Kitabı’nın (Sefer Devarim) başlangıcı olan Devarim Peraşası’nın bizim için bu kadar kafa karıştırıcı olmasının nedeni, hikayenin yani kitabın sonunu biliyor oluşumuzdur. Bu bölümleri okurken, aklımızda hikayenin sonu var. Sefer Devarim‘i, Moşe’nin ilk dört kitaba yaptığı özet niteliğinde, tekrarlar ve ayrıntılarla dolu bir “son söz” veya “bitiş” kitabı olarak okuma eğilimindeyiz. Ama bunun nedeni, bu hikayenin nasıl bittiğini biliyor olmamızdır. İnsanlar ülkeye girerler ve başarılı bir krallık inşa ederler.
Ama kaçırdığımız bir konu var.
Moşe’nin Son Konuşmasına İsrael’in Gözünden Bakmak
Bu konuşma Kenaan bölgesine girmelerinin hemen öncesinde yapılmıştı. İnsanlar savaşa girmek üzereydiler. Ve ben halkın arasında olsaydım çok korkardım. Tanrı onların ihtiyaçlarını kırk yıldır tümüyle karşılıyor, düşmanlarını savaşta yeniyordu. Fakat girmek üzere oldukları yeni ülkede bu artık olmayacaktı. Savaşmak, toprakları fethetmek zorundayız. Tanrı bizimle olacak, ama eskisi kadar aktif olmayacak. Bu neye benzeyecek? Tüm bunları kendi başımıza yapmak zorunda mıyız?Bu konuşma “Braveheart” da William Wallace’ın yaptığı konuşmaya ya da devre arasında soyunma odası yapılan konuşmaya benziyor. Moşe hiçbir şeyi yeniden özetlemiyordu, onlara şöyle diyordu: “Bunu yapabilirsiniz!”
Moşe, hikayelerini dikkatle seçer, her bir hikaye insanların neden cesur olması gerektiğine dair özel bir anlama sahiptir. Şöyle başlar: “Yeni yargıçlar atadığımızı hatırlıyor musunuz? Evet, o gün deli gibi göründüğümü biliyorum. Ve bu doğru, hayal kırıklığına uğramıştım. O gün sorunun üstesinden gelemedim. Ama üstesinden gelemememin nedeni olan sayınızın fazlalığı hakkında düşünün: ‘Tanrınız Aşem sizi çoğalttı ve işte bugün göklerin yıldızları kadar çoksunuz’” (Yasa’nın Tekrarı 1:10).
Moşe bu hikayeyi onları azarlamak için değil, onları teşvik etmek için gündeme getirir. Cesaret kırıcı bir bölüm olarak hatırlanabilecek bir olay, Liderleri tarafından eleştirildikleri bir olay, Moşe önemli tek lider olan Tanrı tarafından yükseltildiklerini göstermek için anlatılır.
“Evet, sayıca benim için çok fazlaydınız, ama büyük bir kutsamadır ki, herhangi bir insanın taşıyamayacağı kadar çok oldunuz. Korktuğunuzu biliyorum. Ama unutmayın, Tanrı vaatlerini yerine getirir. Sizi büyük bir ulus yapma vaadini yerine getirdi, sizi vaat ettiği ülkede koruma vaadini de yerine getirecek. Daima sizinle olacak!”
Sonra Moşe, casusların günahından bahseder, ama yine onların cesaretlerini kırmak için değil, onlara yeniden cesaret vermek için. İsrael halkı şu anda, bir zamanlar casusların neslinin karşılaştığı denemenin aynısı ile karşı karşıyadır. Atalarının yüzleşmekten korktuğu çok güçlü uluslar olan Kenaanlılarla yüzleşmek üzerelerdir.
Moşe bu korkuyu fark eder, anlar ve konuşmasında bunu konu eder. Onlara tarihi anlatmakla ilgilenmemektedir. Bunun yerine, onları geçmişe döndürür ve duymaları gerekeni söyler. Moşe, Tanrı’nın o güne dek onlarla birlikte olduğuna ve onlarla birlikte olmaya devam edeceğine odaklanır. “Hatırlayın, o zaman anne ve babalarınıza söylediğim gibi, “Tanrınız Aşem – sizin için O savaşacak; tıpkı Mısır’da gözlerinizin önünde sizin için tüm yaptıkları gibi” (Yasa’nın Tekrarı 1:30) ve çölde de, “Tanrın Aşem’in, sizi, bu yere gelişinize kadar yürüdüğünüz tüm yol boyunca, bir adamın, oğlunu taşıdığı gibi taşıdığını gördünüz” (Yasa’nın Tekrarı 1:31). Sizi asla terk etmedi; ve İsrael topraklarına girerken, şimdi de sizi terk etmeyeceğini bilin!”
Ama hala korkuyorsunuz, belki Tanrı bizimle birlikte olacak, ama yine de tüm bu ulusları fethetmeliyiz! Moşe, şimdi Esav ve Lot’tan bahsediyor. Bu hikayelerin İsrael halkına nasıl göründüğünü düşünün. “Kuzenlerin Lot ve Esav’ı hatırlıyor musun? Tanrı onlara miras alacaklarını vaat etti ve bu vaat gerçekleşti. Şimdi senin sıran. Yıllar önce bu topraklarda güçlü ulusların, Refaim ve devlerle dolu ulusların yaşadığını hatırlıyor musunuz? Esav ve Lot onları tamamen yok edebildi. Nasıl? Çünkü Tanrı bu toprakları Esav ve Lot’a vaat etti ve Tanrı vaatlerini yerine getirdi. Sana söz verdiği toprakları fethetmeye yardım edeceği gibi, o toprakları onlar için fethetti.”
Sihon ve Og ile ilgili ayrıntılı hikayeler, artık çok daha mantıklı hale geliyor. Sihon ve Og güçlü ulusların liderleriydi. Şehirler çok güçlendirilmiş, yüksek surlar, kapılar ve sürgüyle [iyice] korunaklı [hale getirilmiş] şehirlerdi ve devlerdi, Og’un yatağının ne kadar büyük olduğuna bakın! Korkmak için her türlü nedenimiz vardı… Ve yine de Tanrı’nın yardımıyla onları tamamen yok ettik. Moşe onlara şöyle diyor: “Hey, siz bunu daha önce zaten yaptınız. Tanrı’nın yardımıyla, son defasında başarılı oldunuz ve yine olacaksınız. Tanrı sizinle, korkmayın!”
Moşe’nin Son Sözlerinin Arkasındaki Daha Derin Anlam
Moşe tekrar tekrar onları cesaretlendirmektedir. Tanrı tıpkı vaat ettiği gibi seni kutsadı! Tanrı sizinle, Mısır’da ve çölde olduğu gibi sizinle. Tanrı insanlara toprak verdi ve size de bu toprakları veriyor. Ve Tanrı’nın yardımıyla, daha önce mucizevi askeri zaferler kazandınız ve yine kazanacaksınız. Moşe konuşmasında, belirli hikayeleri bu özel mesajı vurgulayacak şekilde yeniden anlatmaktadır: Tanrı bir sonraki adımda da onlarla birlikte olacaktır. Tanrı’nın kutsiyeti artık bugüne kadar olduğu gibi etrafınızda olmayacak olsa da, korkmayın. O burada ve sizi asla terk etmeyecek!
Sefer Devarim‘e bilginlerimiz tarafından Mişne Tora (Tora’nın Tekrarı) denir. Fakat bu adı tekrarlayan hikayeler olarak anlarsak asıl anlamını kaybederiz. Bu kitabı okumamızın amacı casusların veya yargıçların hikayesini tekrarlamak, önceki dört kitabın bir özetini okumak değildir. Bu kitabı, kendimizi her şeyin nasıl sona ereceğini bilmeyen ya da bir sonraki adımı bilmeyen insanların yerine koyarak okumalıyız. Amacımız, geçmişimizin mucizelerinden cesaret ve Tanrı’nın geleceğimiz hakkındaki vaatlerinden güç almak olmalıdır.
Hikayenin sonunu bildiğimizde güçlü ve cesur kalmak ya da akıl vermek kolaydır. Acaba bugün kendi hikayemizin sonunu bilmediğimizde güçlü kalıp ve kendi inancımızı koruyabilecek miyiz?
Sonraki yazımızda görüşmek üzere.