İki Ağacın Hikayesi (1)
Bu yazıları okumadan önce, sizleri Adam, Hava, Yılan ve Eden Bahçesi öyküsünü yeniden okumaya davet ediyorum. Evet, biliyorum: Hikayeyi siz zaten çok iyi biliyorsunuz. Aklınıza hemen ağacın etrafına sarılı bir yılanın Hava’ya bir elma sunması geldi. Ama konu tam olarak da bu. Bunların tümünü unutmalısınız. Bu görüntüleri silmeniz ve hikayeyi yeniden okumanız gerekiyor.
Hikayeyi yavaşça ve dikkatlice okuyun ve kendinize şu soruları sorun: Bunu ilk defa okuyor olsaydım, bana ne garip gelirdi? Tora’nın bu hikaye ile ilgili benden sormamı istediği “büyük sorular” nedir?
Tanrı neden bizden iyilik ve kötülük bilgisini saklamak istesin?
Umarım, metni şimdi başka bir gözle okudunuz ve kendinize şu temel soruları sordunuz: “Bu tabloda garip olan nedir?” Kendi sonuçlarınıza varmadan önce, hikayenin ana temasını birlikte gözden geçirmek için bir dakikamızı ayıralım. Özetle, şudur:
Bir dünya yarattıktan sonra, Tanrı iki kişiyi meydana getirir ve onları cennete, Eden Bahçesi’ne yerleştirir. Onlara bu alan üzerinde hüküm yetkisi verir. Sadece bir kısıtlama vardır: “İyi ve Kötüyü Bilme Ağacı” olarak adlandırılan ağaç. Bu ağacın meyvesi hiçbir koşulda yenmemelidir.
Kısacası, insanlar kendilerine verilen tek yasağı çiğnemeyi başarırlar. Gizemli bir yılanın isteğiyle Hava ağaçtan yer ve meyveyi Adam ile paylaşır. Tanrı sinirlenir ve çeşitli cezalar verir: Yılan mı? Artık onun için dik yürüme yoktur; karnı üzerinde sürünmeli ve toz yemelidir. Kadın? Onun türündeki nesiller hamileyken ve doğumda acı çekecektir. Ya Adam? O ve soyu topraktan ıstırapla yiyecek çıkaracak, alın teriyle çalışmak zorunda kalacaktır. Son olarak ölüm tüm taraflara dağıtılır; artık kimse sonsuza dek yaşamayacaktır.
Eden Bahçesi, ulaşılabilecek sınırın dışına yerleştirilir; artık herkesin yaşayacak başka bir yer bulması gerekmektedir. Gökyüzündeki büyük Cankurtaran düdüğünü öttürmüş ve herkesin havuzdan çıkma zamanı gelmiştir. Neden? Çünkü Bahçe’de gizemli bir ağaç daha vardır – Yaşam Ağacı – ve Tanrı’nın istediği son şey o ağaçtan bir şey alınmasıdır…
Tanrı’nın ulaşabileceğimiz sınırların ötesine yerleştirdiği Bahçe’deki bu gizemli ağaç hakkında biraz konuşalım. Bu ağacın bir adı var: “İyi ve Kötüyü Bilme Ağacı” olarak adlandırılır. Her açıdan, bu isim bir ağaç için oldukça garip bir isimdir – fakat eğer Kutsal Kitap bu ismi veriyorsa, o zaman büyük olasılıkla öyledir: Bir şekilde “İyi ve Kötünün Bilgisi’ni” meyvesinden alanlara doğruyu yanlıştan ayırt etme yeteneğini taşımaktadır.
İnsanlar “İyi ve kötü” bilgileri ile daha mı iyidir yoksa daha mı kötüdür?
Fakat burada büyük bir sorun vardır: “Tanrı neden insanları bu bilgiden mahrum etmek istesin?”
Bunu düşünün. İnsanların “iyilik ve kötülük” konusundaki bilgiye sahip olmaları onların için daha mı iyidir, yoksa daha mı kötüdür? Doğruyu yanlıştan ayırt edebilmek insanlık için kazanç mıdır yoksa bir yük müdür?
İnsanların şimdiki halleri ile aynı olduğu bir dünya düşünün – zeki, yürüyebiliyor, konuşabiliyor, araba kullanıyorlar. Ancak sadece bir şeyleri eksik: Doğruyu, yanlışı bilmiyorlar!
Böyle insanlar için bir tanım var. Onlara sosyopatlar diyoruz. İnsanlıkla ilişkilendirdiğimiz tüm yeteneklere sahip, ama doğru ve yanlışı anlama kapasitesi yok. Böyle bir kişi, yolumuzu baltayla kesebilecek biridir. Tanrı gerçekten böyle insanlarla dolu bir toplum mu yaratmak istedi? Açıktır ki, doğru ile yanlış arasındaki farkı bildiklerinde insanlar daha iyi durumdadırlar. Öyleyse neden Tanrı böyle bir bilgiye sahip olmayı “istenmeyen” ilan etmiştir?
Bu sorundan kurtulma konusunda cazip bir yol, bir şekilde hepsinin Tanrı tarafından kurulan bir tezgah olduğunu iddia etmek olacaktır. Tanrı, insanların ağacın onlara vereceği bilgiye sahip olmalarını istiyordu ve aslında ondan yediklerinde “memnun” olmuştu. Ancak bu yaklaşım derinden sorunludur. Tora’nın hikayeyi anlattığı gibi Tanrı, ağaçtan yedikten sonra Adam ve Hava ile ilgili olarak oldukça hayal kırıklığına uğramıştır ve aslında onları ciddi şekilde cezalandırmıştır. Bu hayal kırıklığını nasıl anlayabiliriz? Tanrı’nın gizlice içten içe güldüğünü, Adam ve Hava’nın Kendisi’nin onlara koyduğu sınırları çiğneyerek meyveyi yediklerini, ancak; Tanrı’nın sevincini bir hoşnutsuzluk ve öfke maskesi arkasına sakladığını hayal etmek biraz uygunsuz görünmektedir.
Açıkçası, Tanrı gerçekten Adam ve Hava’nın Bilgi Ağacı’ndan uzak durmasını istedi. Fakat bu bizi sorumuza geri getiriyor: Tanrı neden insanlığı iyilik ve kötülük ile ilgili anlayıştan mahrum etmek istesin ki?
İçinden çıkılması imkansız bir durum
Gerçek şu ki, soru gerçekten bundan biraz daha derindir. Tanrı’nın Adam ve Hava’nın yememesi için Eden Bahçesi’ne bir “bilgi ağacı” koymasının garip görünmesi kadar basit değildir. Aksine, böyle bir ağacın varlığı, bir bütün olarak hikayede temel bir çelişki yaratıyor gibi görünmektedir.
Bunun nedeni şudur:
Adam ve Hava, “iyi ve kötü” bilgisini veren ağacın gizemli meyvelerinden yedikten hemen sonra ne olur? Tanrı onlara kızar ve onları cezalandırır. Fakat Adam ve Hava yaptıkları için cezalandırıldıysa, bu onların yanlış bir şey yaptıklarını bildiklerini varsaymaktadır. Çünkü, kötü bir şey yaptıklarının farkında olmayan insanları cezalandıramazsınız. Öyleyse Adam ve Hava açıktır ki, ağaçtan yemeden önce iyilik ve kötülük hakkında bilgiye sahiptiler. En azından, Tanrı’ya itaat etmenin doğru olduğunu, itaat etmemenin ise yanlış olduğunu biliyorlardı.
Ama şimdi gerçekten sıkıştık. Çünkü Adam ve Hava, meyveyi yemeden önce iyiyi ve kötüyü anlıyorlarsa, o halde bu, onların ağacın onlara verecek olduğu şeye çoktan sahip oldukları anlamına gelir. Bu da, ağacın gereksiz olduğu, boş bir saçmalıktan başka bir şey olmadığı anlamına gelir.
Bu çok ciddi, temel bir sorundur. Adam ve Hava, ağacın onlara vermesi gereken bilgiye zaten sahip değil miydi? Uykularınızı kaçırmanızı sağlayacak bir soru. Bu sorunu çözemediğiniz sürece, Adam ve Hava’nın hikayesi bir anlam ifade etmeyecektir. Peki, bu problemle nasıl başa çıkacağız?
Sonunda yararlı bulabileceğimiz bir yaklaşımın taslağını çizmek istiyorum.
İyi ve Kötünün Ötesinde Bir Dünya
Belki de hatalı ön kabullerin kurbanı olduk. Ağacın Adam ve Hava’ya ne tür bir bilgi verdiğini bildiğimizi varsaydık: “Doğru ve yanlış” hakkında “iyi ve kötünün” bilgisi.
Fakat bir kez daha düşünürsek, bu ağacın “İyi ve Kötünün Bilgisi Ağacı” olarak adlandırılması, Adam ve Hava’nın ahlaktan, doğru ya da yanlıştan habersiz olduğu anlamına gelmemektedir. Bu sadece ahlaklılığa “iyi ve kötü” demedikleri anlamına gelir. Ona başka bir isim veriyorlardı.
Burada önerdiğim yaklaşım bana ait değil. Aslında bu, Maimonides, Rambam’ın yaklaşımıdır. Gerçekten de, “Şaşırmışlar İçin Kılavuz” adlı eserinde Rambam, burada ele aldığımız aynı soruyu ele almaktadır: Tanrı neden bizden iyi ve kötü ile ilgili bir bilgiyi saklamak istesin ki? Ve verdiği cevap şudur: Ağaç bize daha önce sahip olmadığımız doğru ve yanlış anlayışını vermedi, aksine; bu anlayışı bir şeyden diğerine dönüştürdü. Onu “İyi ve Kötünün Bilgisi” olarak adlandırılan bir şeye dönüştürdü.
“Ağaç öncesi” dünyada, Eden dünyasında doğru ve yanlış hakkında düşünmenin anlamı nedir?
Bu biraz belirsiz görünüyorsa, şu şekilde düşünmeyi deneyin:
Bugünlerde doğru bir şey yaptığımızda, bunu “iyi” olarak düşünüyoruz. Yanlış bir şey yaptığımızda, bunu “kötü” olarak düşünüyoruz.
Ancak, Rambam, bunların kullanılabilecek en doğal terimler olmadığını iddia etmektedir. Ancak biz ağaçtan yeyip, “iyi ve kötünün bilgisini” özümsedikten sonra bu terimler bizim için ilgili, bağlantılı hale gelmiş ve kelime dağarcığımızın bir parçası olmuştur. Eden dünyasında, Ağaç’tan önceki dünyada, “iyi” ve “kötü” kelimeleri tuhaf ve ilgisiz görünüyordu. Evet, doğru ve yanlış kavramlarının farkındaydık ama bunları “iyi ve kötü” olarak tanımlamıyorduk. Bunun hakkında farklı düşünebilirdik. Ona başka bir isim verebilirdik.
Bu başka şey tam olarak neydi? “Ağaç öncesi” dünyada, Eden dünyasında doğru ya da yanlış hakkında düşünmenin anlamı nedir? Bu soruyu sormak için bile bir dereceye kadar kendimizden öteye erişmekteyiz. Sormak, doğru ve yanlışın şimdi olduğundan çok farklı olarak görüldüğü ve hissedildiği, artık bilmediğimiz bir dünyayı deneyimlemek ve anlamak demektir. Ama denemeliyiz. Çünkü Tora, onun daha hakiki bir dünya olduğunu ileri sürmektedir ve o dünya bizim geri dönmek için uğraştığımız dünyadır.
Eden’in bozulmamış dünyasında doğru ve yanlışın doğasını ortaya çıkarmak sonraki yazılarda önümüzde bulunan temel görevlerden biri olacaktır. Ancak bununla uğraşmadan önce, biraz daha çok veriyi bir araya getirmemiz gerekiyor. Şimdi, kendimize tekrar sorma zamanı: Adam ve Hava’nın hikayesinin bize getirdiği diğer sorunlar nelerdir?
Sonraki Yazı: İki Ağacın Hikayesi (2)
Kaynak: Rabbi David Fohrman