Artık Şabat ve gökkuşağı hikayelerine geri dönebiliriz. Çıkış Kitabı’ndaki Şabat hikayesi ile Yaratılış Kitabı’ndaki gökkuşağı hikayesi arasındaki metinler arası benzerlikler hakkında konuşmuş, her iki hikayenin bir merkez çevresinde yapılandığını göstermiştik. Bu iki merkez arasında bir ilişki olup olmadığını merak ediyorduk. Böylece hem Şabat hem de gökkuşağı antlaşmasını daha iyi anlamamıza yardımcı olmasını umuyorduk.
Gökkuşağı hikayesindeki merkez:
Yeryüzüne bulutlar getireceğim zaman, o, Benimle yeryüzü arasındaki antlaşmanın işareti olacaktır.
Şabat hikayesindeki merkez:
Altı gün boyunca iş yapılabilir; fakat Cumartesi, tam bir işten el çekme günüdür.
Peki şimdi bu iki merkez hakkında düşünelim, birbirleriyle nasıl ilişki kuruyorlar? Cevap: Bu iki merkezi fikir, birbirlerinin ayna görüntüleridir, birbirinin zıttıdır.
Önce Şabat’a bakalım. Altı gün çalışın ama yedinci gün Şabat’tır. Öyleyse Şabat’a, Şabat antlaşmasına ulaşmadan önce insanlar ne yapıyordu? İnsanlar işe gidiyor, çalışıyor, melaha yapıyor, altı gün boyunca dünyayı alıyorlar, ihtiyaçlarına göre şekil veriyorlar, kalıplara sokuyorlar, onarıyorlardı. Altı gün boyunca yaratıcı bir süreç yaşanıyordu.
Peki ya Tufan hikayesinde? Gökkuşağı antlaşmasından önce ne yaşanıyordu?,Gökkuşağından önce, Tanrı ne yapıyordu? Tanrı, son derece yıkıcı bir sürece dahildi, yeryüzünü yok ediyordu. Kendi yarattığı dünyayı yıkıma uğratıyordu.
Anlaşıldı. Bir yanda yaratım, diğer yanda yıkım var.
Şabat hikayesinde insanların yaptıklarından bahsediyoruz. Gökkuşağı hikayesinde, Tanrı’nın yaptıklarından bahsediyoruz. Şabat hikayesinde yaratımdan bahsediyoruz, gökkuşağı hikayesinde yıkımdan bahsediyoruz. Her iki hikayede yaratım ve yıkım durur. Ne zaman durur? Antlaşmada durur.
Gökkuşağı Hikayesi | Şabat Hikayesi |
Tanrı | İnsan |
Daha önce yok ettiği gibi yok etmeye devam etmek istediğinde | Daha önce yarattığı gibi yaratmaya devam etmek istediğinde |
Duracaktır | Durmalıdır |
Antlaşma İşaretinde | Antlaşma İşaretinde |
Şabat hikayesinde, sarhoş edici, bağımlı bir yaratım süreci vardır. Altı gün boyunca yaratmaya dahil oluyorsunuz, yaratıyorsunuz, yaratıyorsunuz ve yaratmaya devam etmek istiyorsunuz. Hep daha fazlası… Altı gün boyunca yaratım sürecine dahil olmuş insanlık yedinci gün geldiğinde yaratmaya devam etmek ister. Niye dursun?
Ayartı, sürekli devam etmek, asla bırakmamak, sürekli kontrol altında tutmak istemektir.
Antlaşma bize şu söyler: “Hayır, durmalısınız. Disiplinli olmalısınız. Yaratılışa ara vermelisiniz. [Bir önceki yazıda görmüş olduğumuz gibi] Ancak böyle yaparak yaratım gerçekten var olabilir. Onun gerçekten var olmasına izin vermek için durmalısınız.”
O halde, üzerinde düşünürseniz, bir dünyayı yok etmenin iki yolu vardır: Birincisine yıkım süreci diyebiliriz. Yok etmenin bir yolu bulutlardan, yağmurdan, selden, yıkımdan geçer. Tanrı’nın Tufan ile yaptığı budur. Daha önce bulutları toplayan ve dünyayı yok eden Tanrı, gelecekte yine dünyayı yok etmek isteyip, bulutları topladığında yapmış olduğu antlaşmanın işaretinde duracaktır. Tanrı, yaratmış olduğu dünyayı koruyacaktır. Önceki yazımızda konuştuğumuz gibi, yok etmenin bir başka yolu, yaratmayı asla bırakmamaktır. Eğer yaratmayı asla bırakmazsam, yaptığım şeyi tıpkı bir tufan ile yok ediyormuş gibi kesinlikle yok ederim.
O halde bu iki merkez ne ile ilgilidir? Her ikisi de disiplinli yaratıcılıkla ilgilidir. Nasıl disiplinli bir yaratıcı olurum? Yarattığım şeyin gerçekten var olmasına izin vermek ve disiplinli bir yaratıcı olmak için yapmam gereken iki şey var: Yapmam gereken ilk şey, yıkım konusunda dikkatli olmam gerekiyor. Bir kez yok edebilirim, tahtayı temizleyebilirim, ama sonra bir daha yok etmeyeceksin, onunla yaşayacaksın ve onunla çalışacaksın. Tanrı’nın Tufan’dan sonra söylediği budur. “Ne kadar kötü olursa olsunlar, onları tamamen yok etmeyeceğim.” Disiplinli yaratıcılığın yıkımın gücünü kontrol eden yönü budur: “Yok etmeyeceğim.” Ama yaratıcılığınızı disipline etmenizin bir başka yolu, sadece yıkımı durdurmak değil, aynı zamanda yaratmayı durdurmaktır. Bir şeyin gerçekten var olmasına izin vermek için belirli bir noktada yaratmayı bırakmalıyım. Bunu yapabildiğimde, yaratıcılık alanında disiplinli olabildiğimde ve yıkım alanında disiplinli olabildiğimde – ikisini yapabildiğimde, disiplinli bir yaratıcı olabilirim.
“Disiplinli yaratıcılık” hakkında “İki Ağacın Hikayesi (14)” başlıklı yazımızda konuşmuştuk. Öyle görünüyor ki, Şabat ve gökkuşağı bir araya gelerek bize ikili yol sunuyor. Neyin ikili yolu? Disiplinli yaratıcılığın. Disiplinli yaratıcılık, ikisinin biraraya gelmesi ile gerçekleşmektedir. İki antlaşma vardır ve her bir antlaşma aynı sonuca ulaşmak için; yaratılışın potansiyeline ulaşmasına, dünyanın var olmasına izin verecek şekilde tasarlanmıştır. Şabat’ın kutsallığını düşünürsek, Şabat’ta neyi kutluyoruz? Yedinci gün dinlenmeyle sonuçlanan altı günlük bir çalışmayı kutluyoruz.
Tanrı yedinci günü mübarek kıldı ve onu kutsal ilan etti; çünkü Tanrı, yapmak üzere yaratmış olduğu tüm işini, bu günde bırakmıştı.
Yaratılış 2:3
Tanrı şöyle diyor: “Yaratım faaliyetinin nasıl bir şey olduğunu sizinle paylaşmama izin verin. Yaratımı durdurmak, bırakmak zorunda olduğum o ana nasıl tepki verdim biliyor musunuz? Çok heyecanlandım, mutluydum, kendime bir kutlama günü yaptım. O günü kutsadım, kutsal yaptım, heyecanlandım. Sen de heyecanlanmalısın. Bırakıp heyecanlanabilmelisin. Bu Şabat Günü’dür.” Şabat Günü, disiplinli yaratıcılığın neye benzediğini bizim için modellemek üzere tasarlandı, böylece bizler, dünyadaki küçük yaratıcılar olarak yaratım şeklimizde taklit ettiğimiz Tanrı gibi disiplinli olabilelim.
Sonraki yazıda görüşmek üzere.
Önceki Yazı: Dinlenmenin Anlamı
Sonraki Yazı: Yaratımın İki Yolu
Kaynak: Rabbi David Fohrman