Son yazımızda, yedinci günden sonraki Yaratılış Hikayesi ile gökkuşağından sonraki Tufan hikayesindeki paralellikler devam ediyor mu diye sormuştum.
Yaratılış hikayesinde Şabat’tan bahseden son ayet 2. Bölüm 3. ayettir. Yaratılış hikayesindeki Şabat, Tufan sonrası hikayede gökkuşağına karşılık geliyordu. Gökkuşağı antlaşması’ndan bahseden son ayet ise 9. Bölüm 17. ayettir. O halde, bu paralleliklerin devam edip etmediğini görmek için iki bölümde de bir sonraki ayetler olan 2. Bölüm 4. ayet ve 9. Bölüm 18. ayetten başlayıp, benzerlikler var mı bakmaya başlayalım.
Yaratıldıklarında, göklerin ve yeryüzünün nesilleri bunlardı. Tanrı’nın yeryüzü ve gökleri tamamladığı günde,
Yaratılış 2:4
Türkçe çeviride “türevleri” olarak tercüme edilen kelime “תוֹלְד֧וֹת” (toldot) Tora’nın birçok yerinde geçer ve “nesiller” anlamına gelir. Bu “nesiller” kavramı, Tora’da neredeyse her zaman babadan oğula, insanın soyunu anlatan bir kelimedir. Örneğin; Adam’ın nesilleri (Yaratılış 5:1), Noah’ın nesilleri (Yaratılış 6:9), Şem’in nesilleri (Yaratılış 11:10), Terah’ın nesilleri (Yaratılış 11:27) gibi.
Bu ayette, sanki gökler ve yer kendisinden sonra gelecek olan her şeyin bizzat ebeveyniymiş gibi, sanki her şey göklerden ve yerden çıkıyormuş gibi anlatılmaktadır.
Peki, 9. Bölüm 18. ayet ne diyor ona bakalım:
Noah’ın, gemiden çıkan oğulları Şem, Ham ve Yefet idi. Ham, Kenaan’ın babasıdır.
Noah’ın hikayesinde, 18. ayetinde yine bir babanın soyundan bahsedilmektedir: “Va’yihiyu benei Noah” – aslında burada yine “toldot” Noah’ın nesilleri vardır. Noah’ın oğullarını görürüz; “Şem, Ham ve Yefet idi. Ham, Kenaan’ın babasıdır.” Gökkuşağının hemen ardından Noah’ın nesilleri hakkında bir şeyler duyuyoruz, bu da belki garip bir şekilde göklere ve yeryüzünün nesillerine karşılık geliyor. Tesadüf olabilir.
Hiçbir yabani çalılık henüz yeryüzünde değildi ve hiçbir yabani bitki henüz bitmemişti. Çünkü Tanrı henüz yeryüzüne yağmur yağdırmamıştı ve toprağı işleyecek insan yoktu.
Yeryüzünden bir sis yükseldi ve toprağın tüm yüzeyini suladı.
Yaratılış 2:5-6
Bu arada, İkinci Bölüm’de gördüğümüz insanın yaratılışının ikinci hikayesidir. Birinci Bölüm’de insan erkek ve dişi olarak yaratılırken, İkinci Bölüm’de, önce erkek sonra dişi yaratılır. İkinci Bölüm’de Tora, insanlığın yaratılışını farklı bir perspektiften anlatır. 1. Bölüm’deki Yaratılış hikayesi ile 2. Bölüm’deki Yaratılış hikayesinin nasıl birbiri ile uyum içinde olduğu ile ilgileniyorsanız, size Rabbi Joseph B. Soloveitchik’in 1. Adam ve 2. Adam’dan bahsettiği bu konudaki harika makalesini öneriyorum. Kitabın adı “Lonely Man of Faith”.
Şimdi, 9. Bölüm 18. ayet’te yankılanan yukarıdaki üç ayet ile Noah ve oğullarının hikayesi ya da Noah’ın çocuklarının gemiden çıkışını karşılaştırmak istiyorum. İki bölümü yan yana iki sütun halinde görelim:
Yaratılış (Yaratılış 2:4,5,10) | Yeniden Yaratılış (Yaratılış 10:1,5) |
Yaratıldıklarında, göklerin ve yeryüzünün nesilleri bunlardı. Tanrı’nın yeryüzü ve gökleri tamamladığı günde, (2:4) | Bunlar, Tufan’dan sonra doğan Noah’ın oğulları Şem, Ham ve Yefet’in soylarıdır. (10:1) |
yeryüzünde henüz bitki yoktu (2:5) | yeryüzünden bitkiler yok edildikten sonra |
Tanrı henüz yeryüzüne yağmur yağdırmamıştı [yardımsever bir şekilde] (2:5) | Tanrı henüz yağmur yağdırmıştı [yıkıcı bir şekilde] |
yeryüzünde henüz insan yoktu (2:5) | insan bir kez daha yeryüzündedir |
yeryüzünü sulamak için yeryüzünden göğe bir sis yükseldi [yeni yaşamı geliştirmek için] (2:6) | yeryüzüne su baskını getirmek için gökten yeryüzüne şiddetli bir yağmur indi [yaşamı yok etmek için] |
Tamam, “Yaratıldıklarında, göklerin ve yeryüzünün nesilleri bunlardı.” ayetinin aynası nedir? İlk sütunda, daha önce de bahsettiğim gibi – cansız nesneler olan gökler ve yeryüzünden türeyen nesiller ile ilgileniyoruz, gökler ve yeryüzü daha sonra diğer her şeyi yaratıyor. İkinci sütunda ise yine nesiller hakkında da konuşuyoruz, ancak göklerin ve yeryüzünün nesillerinden bahsetmiyoruz, Noah’ın nesillerinden, çocuklarından bahsediyoruz. İşte oradaki ilk ayet budur: Bunlar, Noah’ın çocuklarının neslidir. “Bunlar, Tufan’dan sonra doğan Noah’ın oğulları Şem, Ham ve Yefet’in soylarıdır.” (Yaratılış 10:1)
İlk sütundaki ilk ayete tekrar bakın. Tora, sadece bunların göklerin ve yeryüzünün nesilleri olduğunu söylemiyor. Aynı zamanda “Yaratıldıklarında” bunların göklerin ve yeryüzünün nesilleri olduğunu söylüyor. İkinci sütunda olanlar gerçekten de ilk sütunda olanların ayna görüntüsüdür. İkinci sütundaki ayetin bağlamını düşünürsek; bunlar Noah’ın nesilleridir ama bağlam gökler ve yeryüzü yok edildikten hemen sonrasıdır. Ya da daha ayrıntılı olarak, yeryüzü gök aracılığı ile yok edildi. Yağmur yeryüzünü yok etmek için gökten yağdı. Yani ilk sütunda gökler ve yeryüzü yaratılırken, gökler ve yeryüzünün nesillerden bahsederken, ikinci sütunda gökler ve yer silinirken Noah’ın nesillerinden bahsediyor.
“Tanrı’nın yeryüzü ve gökleri tamamladığı günde,Tanrı’nın yeryüzü ve gökleri yaptığı günde, yeryüzünde bitki yoktu.” “Bitki örtüsü yeryüzünde olmadan önce?” – bu bize neyi hatırlatıyor? Noah’ın üç çocuğuyla birlikte gemiden yeni bir dünyaya adım attığını hayal ettiğinizde, bundan az önce ne olmuştu? Bitki örtüsü yeryüzünden henüz yok edilmişti, yeniden geri geliyordu. 2. Bölüm’de ne olmuştu? Metnin yeryüzünde bitki örtüsünün olmadığını bize anlatmak için nasıl konudan ayrıldığını hatırlıyor musunuz? Çünkü, Tanrı henüz yağmur yağdırmamıştı. Bitki örtüsünü büyütecek şekilde yardımsever bir yağmur yağdı. Peki, Tufan hikayesinde az önce burada ne olmuştu? Tanrı, az önce yağmur yağdırmıştı, ancak yıkıcı bir şekilde.
Yine, hem kronolojik hem de tematik olarak, bu iki bölüm birbirlerinin ayna görüntüleridir. Kronolojik olarak zıtlar, örneğin, Tanrı henüz yağmur yağdırmamıştı. Diğer tarafta ise, Tanrı yağmur yağdırmıştı. Ayrıca tematik olarak, yağmurun doğası önemli ölçüde değişti. Önceki sütunda hayırsever yağmur vardı, hayatı beslemek için gerekli olan türden yağmur. Sonraki sütunda ise yıkıcı yağmur var, yaşamı yok edecek türden yağmur. Yağmur bu gücün her ikisine de sahiptir, su hem yaratma gücüne hem de yok etme gücüne sahip olabilir. Bu iki gücün ve amacın ayna görüntüleri vardır.
Devam edelim. İnsan henüz yeryüzünde değildi, evet, ilk sütunda insanın henüz yeryüzünde olmadığı bir dönem vardır. Yaratılıştan önce yeryüzünde insan yoktu, ama sonra ikinci sütunda yeryüzünde insanın olmadığı başka bir zaman vardı, çünkü Tufan vardı ve bu Tufan ile insanlık yok edildi. Ve şimdi insan bir kez daha yeryüzündedir. Bir kez daha ayna görüntüleri burada.
Sıradaki tema yine bir ayna görüntüsüdür ama sadece kronolojik değil, aynı zamanda yön ile ilgili olarak da zıttır. “Yeryüzünden göğe bir sis yükseldi” – bu size neyi hatırlatıyor? Yeryüzünden göğe yükselen su buharı, dünyayı iyilikle sulamak ve yeni yaşamı beslemek içindir. Yine, hem yön ile ilgili hem de tematik zıtlık var. İlk sütunda yeryüzünden hafifçe yükselen su buharı var ama diğer sütunda hiç de yumuşak olmayan, gökten yere şiddetli yağmur geliyor, dünyayı sular altında bırakmak ve tüm yaşamı yok etmek için. İlk sütunda, yağmurun amacı yeni bir hayatın gelişmesine yardım etmek iken, ikinci sütunda yağmur yeni hayatı yok ediyor.
Tamam, bu bağlantılar ne anlama geliyor? Bu bize ne sunuyor? Bağlamı düşünün, ilk sütunda yaratılış hikayesinde neler olduğunu düşünün? Olan şu ki, ilk sütundaki ayetler gerçekleşecek olan bir hikaye için bir bağlam veya ortam yaratmaktadır. Ne zaman bir hikaye anlatacak olsanız, önce sahneyi kurarsınız, sonra olayı anlatırsınız. Anlatılacak olan hikaye, insanın yaratılışını yeniden duymak üzereyiz ve ondan sonra Eden Bahçesi’nin tüm hikayesini bilgi ağacıyla birlikte duymak üzereyiz.
Öyleyse gerçekten ilginç olan şey, eğer ilk sütunda anlatılanlar insanın yaratılışı ve bilgi ağacı için bir sahne ise, ikinci sütunda anlatılanlar da benzer bir hikaye için bir sahneyi oluşturuyor olabilir mi? Bu paralellikler devam ediyor mu? İkinci sütunun oluşturduğu sahnede, daha sonra insanın yaratılış hikayesini ve bilgi ağacını hatırlatacak veya onların bir yansıması olacak bir hikaye mi duyacağız? Bu gerçekten ilginç olurdu, öyle değil mi?
Yaratılış Kitabı’nın dokuzuncu bölümünün 18. ayetine bakalım: “Noah’ın, gemiden çıkan oğulları Şem, Ham ve Yefet idi.” Noah’ın gemiden çıkan oğullarını görürüz. 19. ayet ne diyordu: “Bu üçü, Noah’ın oğullarıydı ve tüm dünya onlardan tekrar kalabalıklaştı.” Tüm dünya bu oğullardan çıkıyor. Bu ayetten hemen sonra küçük bir hikaye başlar.Bu hikaye Noah ve bağının hikayesidir. Noah’ın bir bağ dikmesi, sonra sarhoş olmasıyla ilgili çok garip bir hikayedir ve sonra korkunç bir trajedi meydana gelir. Buna döneceğiz.
Ama biraz daha ilerleyip bu hikayenin sonuna atlarsanız, ne bulursunuz? Bu hikayenin sonunda, 29. ayette Noah ölür, “Noah’ın tüm günleri 950 yıldı; ve öldü.” Bu, hikayedeki son ayettir. Öyleyse ileri saralım, 10. Bölümdeki ilk ayete hızlı bir şekilde gidelim. Bölüm 10, ayet 1; “Bunlar Noah’ın oğulları Şem, Ham ve Yefet’in soylarıdır.” Bu çok ilginç. Çünkü, Noah’ın bağı hikayesinin hem başında hem de sonunda nesillerden bahseden ayetler yer alıyor.
Sonra ne olur? Beşinci Ayet bu temayı sürdürüyor; “Halk adaları, kendi ülkelerine [gittiklerinde, işte] bunlardan ayrılmışlardır.” (10:5). Türkçe çeviride “yalıtılmış halklar” olan tercüme edilen kelimelerin tam karşılığının “halk adaları” olduğuna dikkat ediniz. Nihayetinde bu uluslar bu çocuklardan çıkmıştır. İnsanlığın başlangıcı budur. Ama “adalar” kelimesi biraz tuhaftır. Sonra bir sürü soy, çocuklar ve onlardan gelen ulusların başlangıçlarını okuruz. Bu soy kaydı bölümü bölümün sonuna kadar gider. Bölüm 10’un en sonuna bakıyorum – çeşitli torunlardan bahsediyor, ve yine Noah ve oğullarının neslinden oldukları fikri yineleniyor: “Noah’ın oğullarının aileleri, halklarındaki nesillerine göre bu şekildeydi. Ve Tufan’dan sonra [tüm] halklar yeryüzüne bunlardan [türeyerek] yayılmışlardır.” (10:32).
Peki, bundan hemen sonra ne geliyor? Bu, 10. Bölüm’ün sonudur, dolayısıyla 11. Bölüm’ün ilk ayeti yeni bir hikayenin başlangıcı olacak. Tüm dünya tek bir dildi ve burada başlayan hikaye Babil Kulesi’nin hikayesi olacak. Sonra Babil Kulesi hikayesi burada birkaç ayet devam eder ve 9. ayette biter; “Tanrı’nın tüm dünyanın dilini karıştırdığı yer orasıydı.” Böylece Babil Kulesi burada bitiyor ve sonra Babil Kulesi’nin hemen arkasındaki 10. ayete bakın; “Bunlar Şem’in kuşaklarıdır“. Şimdi de Şem’in neslinin listesini buluruz.
Burada okuduğumuz yeniden yaratılış hikayesinden önce okuduğumuz yaratılış hikayesinde nesillerden “Toldot” bahseden bir ayet varken (Bakınız 2:4), yeniden yaratılış hikayesinde nesillerden bahseden dört ayet bulunur ve bu ayetlerin bulunduğu yerler gerçekten çok etkileyicidir.
Bu yerleşimi özetlemek için, nesillerden bahseden söz konusu dört ayetin nerede yer aldıklarına bakalım.
Yaratılış hikayesinde, “Bunlar, göklerin ve yerin nesilleridir” ayetinin işlevi, bir sonraki hikaye için bir sahne sağlamaktı. Yaratılış dünyasındaki bir hikaye için bir sahne sağlayan bu ayet, yeniden yaratılış hikayesinde belki iki farklı hikaye için ortam sağlıyordur? Noah’ın bağı hikayesi ve Babil Kulesi hikayesi. Yaratılış dünyasında yaşanan her neyse, iki farklı hikayeye ayrılıyor gibidir ve bu nesiller ayetleri, bu hikayelerin başını ve sonunu belirleyen ayraç işlevi görmektedir.
Bundan sonra keşfedeceğimiz, bağ ve kule hikayeleridir ve bu hikayelere ilk erkek ve kadının yaratılışı ve Eden Bahçesi hikayesi ile ilişkili olarak bakacağız. Eden Bahçesi hikayesi ile bağ hikayesi ve kule hikayesi arasında herhangi bir paralellik var mı bakacağız. Öyleyse yapacağımız ilk şey, bağ hikayesinde, bize yaratılış hikayesini hatırlatacak bir şey var mı bakmak olacak. Öyleyse, bir sonraki yazıda görüşürüz.
Önceki Yazı: Sünnet Antlaşması
Kaynak: Rabbi David Fohrman