İki Ağacın Hikayesi (10)
Yapbozun kalan parçaları
Eğer arzu, Adam ve Hava’nın yasak meyveden yiyip yememe konusunda verdikleri ilk kararlarında bu kadar güçlü rol oynadıysa, bu seçimin sonuçları onları nasıl hissettirmiştir? Ağaçtan yemek veya ondan yiyip yememek konusundaki mücadeleleri Adam ve Hava’yı nasıl değiştirmiştir? Ya da bizi nasıl değiştirmiştir?
Bu sorunlarla uğraşmak için, hikayemizin geri kalanına dikkatlice bakmamız gerekiyor. Adam ve Hava meyveyi yediğinde ne olur? Bu olaylar nedir?
Adam ve Hava, çıplak olduklarının farkındadır ve Tanrı’dan saklanırlar.
Tanrı, Adam’a nerede olduğunu sorar.
Adam çıplak olduğu için korktuğunu, bu nedenle saklandığı cevabını verir.
Tanrı, Adam ve Hava’nın Tanrı’nın emrini neden reddettiklerine dair açıklamalarını (Hava, bana yapmamı söyledi; yılan bana yapmamı söyledi…) reddettikten sonra, Tanrı onlara ölüm, sürgün, toprağı işleme konusunda zorluk, doğumda acı gibi çeşitli cezalar verir.
Daha önce, bu olayların bazı garip yönlerine dikkat çekmiştik. Fakat gerçekte, sorunlar listesi daha önce belirttiğimizden daha fazla ve daha kapsamlıdır. Ağaç’tan yemek sonrasında gerçekleşen olayların her biri kendi içerisinde kafa karıştırıcıdır. Şimdi bunları teker teker inceleyelim:
Adam ve Hava, çıplak olduklarını anlarlar ve Tanrı’dan saklanırlar.
Yazılarımızın başında, burada çıplaklık vurgusunun garip göründüğünden bahsetmiştik: Neden bu “iyi ve kötünün bilgisini” taşıyan ağaçtan yemenin temel sonucu çıplaklarının farkına varmak olmuştur?
Bu bilgiyi elde ettikten sonra, Adam ve Hava, yepyeni bir ahlaki ikilemler dünyasının farkına varmazlar Bunun yerine, çıplak olduklarının farkına varırlar. Neden?
Tanrı, Adam’a nerede olduğunu sorar.
Bir saniye; bana Tanrı’nın Adam’ı bulamadığını, onun nerede olduğunu bilmediğini mi söylüyorsun?
Tanrı zaten cevabını bildiği bir soruyu neden soruyor?
Adam çıplak olduğu için korktuğunu, bu nedenle saklandığını söyler.
Bu yanıtı tekrar okuyunuz ve Adam’ın yerinde olsaydınız böyle yapıp yapmayacağınızı veya bu cevabı verip vermeyeceğinizi düşünün. Her şeyden önce, saklanmasının nedeni olarak Adam’ın çıplaklığını öne sürmesi gariptir. Sen ve ben Adam’ın yerinde olsaydık, muhtemelen Tanrı’ya itaatsizlik ettiğimiz için utancımızdan saklandığımızı söylerdik. Fakat bazı nedenlerden dolayı, Adam’ın aklında, itaatsizlik nedeniyle yaşadığı utanç duygusundan daha baskın bir duygu vardır: Kendi çıplaklığının farkına varmak. Yine çıplaklık konusuna geri döndük: Bu onun için neden bu kadar önemliydi?
Gerçekte soru bundan biraz daha derindir. Yine, kendinizi Adam’ın yerine koyun. Çıplak olduğunuz için saklanacak olsaydınız, saklanmak istemenize sebep olarak hangi duyguyu gösterirdiniz? Sizi bilmem ama, saklanma nedeni olarak utanç ya da mahcubiyeti seçerdim. Toplum içerisinde çıplak olduğumuzda nasıl hissederiz? Sanırım utanırdım. Ama garip bir şekilde, Adam başka bir şeyden bahsetmektedir. Çıplak olduğu için korktuğunu söylüyor. Adam’ın zihninde, çıplaklık neden utanmaya değil de korkuya sebep oluyor?
Tanrı, Adam ve Hava’ya çeşitli cezalar verir.
Şimdi, bu cezalar üzerinde düşünelim. Her şeyi bilen ve kusursuz adil olan Tanrı’nın, vermeyi seçtiği cezaların suçla örtüşmesini beklemeliyiz. İnsanların yaptıkları yanlış ile karşılaştıkları sonuçlar arasında mantıksal karşılıklılık olmalıdır. Ancak hikayemizdeki ceza ile suç arasındaki bağlantı nedir? Görünüşe göre Tanrı rastgele cezalar yağdırmış gibidir: “Hmm, bakalım, Adam buradaki tarlaları işleyen sensin. Tamam, artık bundan sonra sana kolay toprak yok. Artık bundan sonra, topraklardan hasat almak için çalışmak zorunda kalacaksın.”
“Hava, çocukları taşıyan kişi sensin, madem öyle bunu senin için daha zor hale getirelim.”
“Yılan..Karnı üzerinde sürünecek, toz yiyecek ve onun soyu ile Hava’nın soyu arasında düşmanlık olacak. Herkes ölecek, kimse sonsuza dek yaşayamayacak. Ve son bir şey daha: Sürgün. Haydi, herkes dışarı.”
Sonunda, bu zorluklara cevap verecek konumda olduğumuzu düşünüyorum.
Bu hikayenin, Adam’ın hayvanlara isim verme ve Adam’ın, [bunların arasında] kendine uygun bir yardımcı bulamaması ile bağlantısını; yasak meyveden yeme seçimimizin bir hayvanın neden bizim asla ruh eşimiz olamayacağını anlamamızı isteyen bir deneme olduğunu; “da’at” taki yani hem içsel hem de deneyimsel türdeki bilgide ve “tov ve ra” (iyi ve kötü) deki öznelliği, doğru ve yanlışa bakmanın Cesur Yeni Dünya’sını gördük.
Tüm bunları gördükten sonra, nihayet bence, Ağaç’tan yemenin artçı şoklarını daha derinden anlayabiliriz: Tanrı’nın garip “Neredesin?” sorusu, Adam’ın odak noktası ve korkusu olan çıplaklık ve Tanrı’nın görünüşte rastgele ceza dağıtması.
Önümüzdeki yazılarda tüm bunları bir araya getirmeye çalışacağız. Bu arada, daha fazla okumadan önce biraz düşünmek isterseniz, kendinize sorabilirsiniz:
Bu cezalar göründüğü kadar rastgele mi?
Artık görmeye başladığımız Ağaç’ın doğası göz önüne alındığında, kendisini radikal biçimde yeni bir “iyi ve kötülük dünyası’nda” bulan bir kişinin buna verdiği tepki neden tam da çıplaklık korkusu olmalıdır?
Sonraki Yazı: İki Ağacın Hikayesi (11)
Kaynak: Rabbi David Fohrman