Erdemlilerin Duaları
İnsan, kendisini ve dünyayı mükemmelleştirmek için yaratıldı. Mükemmellik, Tanrı’ya asıl Mükemmellik’e yakın olmaktır. İnsan, bunu dünyada karşılaştığı her şeyde Tanrı’nın iradesini yerine getirerek başarabilir. Tanrı’nın varlığının saklı olduğu bir dünyada insan, ödülü olan dünyayı amaç değil, araç olarak görmelidir. İnsanı ve dünyasını Tanrı’ya odaklandırmak ve yöneltmek için duaya ihtiyaç vardır.
Tefila emri, gerektiğinde dilek ve ricalarımızla O’na dönebilmemiz için Tanrı tarafindan verilmiştir (dua bir mitsva’dır). Bazılarına göre dua etmek mitsva de’orayta Tora’nın emridir (bkz. Rambam – Dua Kuralları 1,1) ; diğerlerine göre mitsva derabanan-Hahamlarımızın öngördüğü bir emirdir (bkz. Ramban, Sefer Hamitsvot, aseh 5). Buna rağmen, herkes duaların metninin ve okundukları zamanların Bilgeler, özellikle de İkinci Tapınak zamanında yaşamış olan yüz yirmi bilge ve peygamberden oluşan Anşe Keneset Hagedola – Büyük Meclis Üyeleri tarafından saptandığında hemfikirdir.
İnsan, duaya ne gerek var diye sorabilir. Tanrı bizi neyin rahatsız ettiğini ve neye ihtiyaç duyduğumuzu bilmez mi? Dahası, neden bilgeler her duanın okunacağı belli zamanı belirlemişlerdir? Herkes ihtiyacı olduğunda Tanrı’ya yakarsa dualar daha teşvik edici olmaz mıydı? Bu soruların cevapları Tefila’yı ve amacını daha derinden anlamakta yatar.
Rambam, Moreh Nevuhim – Aklı Karışanlar İçin Rehber’ de (3. kısım, 36.bölüm) şöyle yazar: “Sıkıntılı zamanlarda Tanrı’ya yakarma mitsvası bize O’nun bizim her durumumuzdan haberdar olduğuna, O’na hizmet ettiğimizde bağışlanmamızın ve O’nu inkar ettiğimizde acı çekmemizin Tanrı’nın kudretinde olduğuna dair inancımızı yenileyip kuvvetlendirmemiz için verilmiştir. Başımıza gelenlerin tesadüfi veya olağan olduğunu aklımızın ucundan dahi geçirmeyelim…Bu, O’na dua etmemizin emredildiğini hatırlamamız içindir…”
Rambam’ın bu sözleri, duanın asıl amacının ihtiyaç ve dileklerimizin gerçekleşmesi ya da kaza ve belalardan kurtulmak olmadığını anlatır. Aksine, zaman zaman çektiğimiz acıların ve duyduğumuz ihtiyaçların sebebi, bizi dua ederek Tanrı’ya dönmemizi sağlamaktır. Bunun bir örneği, Bilgeler’in Annelerimiz – Sara, Rivka ve Rahel – için söyledikleridir: Onlar önce kısır ve çocuksuzdular, çünkü “Tanrı erdemlilerin duasını ister”
(Midraş Tanhuma, Toledot, §9). Bu yüzden Tanrı insana acı verir; böylece insan dua ederek O’na yaklaşacaktır. (Gerçekten, bazı tefsirlere göre “Tefila” – dua- kelimesi, Talmud İbranicesi’nde kopartılmış olanı birleştirmek anlamına gelen ” lamed-fey-tav” ile aynı kökten türemiştir; bkz. Tosefta Pesahim 5,9.)
Dua aynı zamanda, dünyanın ve üzerinde yer alan herşeyin Tanrı’nın takdirinde olduğunu, böylece insanın emuna ve bitahon -Tanrı’ya olan inanç ve güvenini güçlendirdiğini sürekli hatırlatmaya yarar. Bilgeler, günlük hayatın meşguliyetleri ve telaşı içinde emuna ve bitahonun zayıflayıp yok olması eğiliminde olduğumuzun farkındaydılar. Dolayısıyla, başımıza gelen – iyi veya kötü – her şeyin Tanrı’nın elinden olduğuna ve başka hiç kimseye değil, sadece O’na dönmemiz gerektiğine dair farkındalığımızı kuvvetlendirecek telkinleri periyodik ‘dozlar’ halinde almamız için günde üç (Şabat, Roş Hodeş – Yeni Ay Bayramı ve bayramlarda dört) kez dua düzenlediler.
İnsan bir noktadan diğerine göreceli olarak düz bir doğru üzerinde ilerleyebilir. Fakat eğer aynı doğrultuda devam etmek istiyorsa üç noktayı belirlemelidir: şimdi durduğu noktayı , başlangıç noktasını ve hedefini. Bu dizilim, planladığı hedefin başlangıç yönü üzerinde olmasını garantiler. Günün üç bölümü potansiyel dönüm, noktalarıdır. Sabah kişi uykudan uyanır ve Tanrı’nın Varlığı’na dair farkındalığı sıfırdır. Öğleden sonra günlük işlerine dalmıştır ve kolaylıkla Tanrı’ya odaklanmaktan uzaklaşabilir. Gece, rahatlama ve eğlence ilk aklına gelenlerdir ve kolaylıkla dünyevi zevkleri araç yerine amaç olarak görebilir. Bu noktaların hepsi, hayatımızın her unsurunun bizi ve dünyamızı Tanrı’ya ve mükemmeliyete yönelmiş düz bir doğru boyunca götürmesini garantilemek için birer duayla taçlandırılmıştır, sabah Şahrit, öğleden sonra Minha ve gece Artvit ile.
Duanın önemi, Bilgeler’in ifade ettiği meşhur hükümle daha da vurgulanabilir: “Dünya’nın varlığı üç sütun üzerine kurulmuştur: Tora, avoda-hizmet ve gemilut hasadim -merhamet ile iyi davranışlar.”
Tapınağın ayakta olduğu zamanlarda avoda, insanın Tanrı’ya şükranlarını sunmak, günahlarından duydukları pişmanlığı göstermek ve af dilemek için korbanot-kurban sunularak yerine getirilirdi. Şimdi Tapınak yıkılmış olduğundan, Tanrı, sonsuz merhametiyle, aynı fırsatlardan dua yoluyla yararlanmamızı sağlar.
Kaynak: Sidur Kol Yaakov