Yaratılış 2. Bölüm’de, yaratılış hikayesi olarak adlandırdığımız hikayedeki nesiller ile ilgili ayetler ile 9. Bölüm’de yeniden yaratılış hikayesi olarak adlandırdığımız bölümdeki nesiller ile ilgili ayetler arasında ilginç bir zıtlık olduğunu düşünüyorum.
2. Bölüm’e bakarsanız, hangi nesillerden bahsediyor? “Yaratıldıklarında, göklerin ve yeryüzünün türevleri bunlardı” (2:4). Daha önce de bahsettiğim gibi, nesilleri göklerle ve yeryüzü ile ilişkilendirme fikri bile tuhaf. Normalde nesilleri organik varlıklar olarak düşünürsünüz, biyolojik olarak ürediğinde bir kişiden gelen nesilleriniz olur. Normalde gökleri ve yeri nesilleri olacak türden şeyler olarak düşünmezsiniz. Burada, yaratılmış olan her şeyin göklerden ve dünyadan türediği fikrini öne sürüyor ki kozmolojik bir bakış açısıyla bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Ama yine de biraz eğreti bir ifade gibi görünüyor.
Burada anlatılan nesiller ile Yaratılış 9. Bölüm’de anlatılan nesiller çok farklıdır. Yeniden yaratılış hikayesinde geçen dört nesiller bölümü, Noah’ın bağı hikayesinin öncesi ve sonrasında, kule hikayesinin öncesi ve sonrasında geçer. Bu ayetlerin herhangi birine bakarsanız, göklerin ve yeryüzünün nesilleriyle ilgili değillerdir, peki neyle ilgililerdir? İnsanların nesli, Noah’ın oğullarının nesilleri ile ilgililerdir. “Noah’ın, gemiden çıkan oğulları Şem, Ham ve Yefet idi. Ham, Kenaan’ın babasıdır. Bu üçü, Noah’ın oğullarıydı ve tüm dünya onlardan [gelenlerle] tekrar kalabalıklaştı” (9:18-19). Öyleyse burada nesiller söz konusu olduğunda, Noah’ın üç oğlunun nesillerinden bahsediyoruz.
Bunun nedeni nedir? Nesiller arasında neden bu farklılık vardır? Daha önce tartıştığımız bir fikre geri dönersek, size şunu önermek istiyorum. Daha önce yaratılış ve yeniden yaratılış dünyalarının ne açıdan farklı olduğunu konuştuğumuzu hatırlarsanız. Şu soruyu sormuştuk, yaratılış dünyası ile yeniden yaratılış dünyası aynı dünyalar mıdır? Tanrı aynı dünyayı yeniden mi yaratıyor? Yoksa yeni bir yaratılış olduğu için farklı temel kurallar olması mümkün müdür?
Temelde iki dünya arasında nasıl farklı kuralların var olduğunu göstermiştik.
İlk dünyanın Tanrı’nın dünyasına benzediğini, sanki insan ve hayvanların ikisinin de Tanrı’nın dünyasında birer kiracı olduğunu öne sürmüştük, hatırladınız mı? İnsan ve hayvanlar, yaratılış dünyasında, yeniden yaratılış dünyasında sahip olmadıkları belirli bir eşitliğe sahipti. Yeniden yaratılış dünyasında, Noah’ın dünyasında ise insanlar hayvanları yiyebilir. Yeniden yaratılış dünyası, yaratılış dünyasından çok farklı bir besin zincirine sahiptir. İnsanlar ve hayvanlar, Yaratılış dünyasında, Tanrı’nın dünyasında ortak kiracılar iken, yeniden yaratılış dünyasında insanlar sanki ev sahibi olur ve diğer her şey kiracıdır. İkinci dünyada insanlığın sahip olduğu hakimiyet artmıştır.
Ancak, bu yeni dünya daha düşük bir dünyadır, insanın dünyasıdır. Tanrı’nın belki de bu yüzden dünyayı bir daha asla tümüyle yok etmeyeceğine söz verdiğini söylemiştik. Tanrı sanki şunu söylüyor gibidir: “Bu (ilk dünya), Benim dünyamdı ve artık bu (ikinci dünya) senin dünyan ve bu senin dünyan olduğuna göre, eğer onu mahvetmek istiyorsan, git mahvet!”
Yaratılış dünyasının Tanrı’nın dünyası olduğu, yeniden yaratılış dünyasının ise Noah’ın veya insanlığın dünyası olduğu fikri, nesiller konusu ile desteklenmektedir. Peki, Tanrı’nın dünyasında ne tür nesiller olurdu? Tanrı’nın yarattığı ilk şey nedir? O, gökleri ve yeri yaratır ve burada 2. Bölüm 4. ayette gördüğünüz tam olarak budur: “Yaratıldıklarında, göklerin ve yeryüzünün nesilleri bunlardı” – bunlar O’nun yarattığı ilk şeylerdir. Tanrı Baba’dır ve gökleri ve yeri yaratır ve bunlar O’nun ilk çocuklarıdır. Bu çocuklar, tabiri caizse, bu cansız nesneler, gökler ve yeryüzü, her şey onlardan türer. Noah’ın dünyasındaki benzerliğe bir bakın. Baba kimdir? Noah. İlk çocukları kimlerdir? Şem, Ham ve Yefet. Bu çocuklar “Bu üçü, Noah’ın oğullarıydı ve tüm dünya onlardan [gelenlerle] tekrar kalabalıklaştı” (9:19).
Bir başka deyişle, 1 numaralı dünyada, Baba’nın çocukları gökler ve yeryüzü, 2 numaralı dünyada Noah’ın, Baba’nın üç çocuğuna karşılık gelmektedir. Birinci dünyada her şeyin kendisinden türediği gökler ve yeryüzünü yerini ikinci dünyada tüm insanlığın türediği Şem, Ham ve Yefet’e bırakır. Bu çok etkileyicidir. Tanrı’nın dünyası ve insanlığın dünyası fikrini desteklemektedir.
Bu fikri destekleyen son bir küçük parça daha var, size göstermek istiyorum. Yaratılış hikayesinde, 2. Bölüm’de, göklerin ve yerin nesillerini anlatan, sonraki hikayeye bir ortam hazırlayan üç ayetimiz bulunmaktadır (2:4-6). Bu üç ayetten sonraki hikaye nedir?
Söz konusu üç ayetten sonra, yedinci ayette insanlığın yaratılışı anlatılmaya başlanır. Tanrı, insanı toprağın tozundan yaratır. Tanrı, ağaç dikmeye başlar ve Eden Bahçesi’ni yaratır ve Tanrı insanlığı oraya koyar. Tamam, çok güzel, bu ayetler insanlığın yaratılış hikayesinin ve bilgi ağacının hikayesinin başlangıcı. Ama sonra burada küçük bir kırılma olur, bilgi ağacının hikayesi ya da Eden’in gelişimi ya da insanın gelişiminin hikayesi kesintiye uğrar ve çok tuhaf bir coğrafya dersini almaya başlarız.
Metne biraz daha dikkatli bir şekilde bakalım. 10. ayet’te, Eden’den bahçeyi sulamak üzere bir nehir çıkar ve dört ana kola ayrılır. Sonra bu kolların adını duyarız: Pişon, Gihon, Hidekel, Perat. Sonra, sanki hiçbir şey olmamış gibi, Eden nehirleri hakkındaki bu uzun coğrafya dersinden sonra, bilgi ağacı hikayemize geri döneriz. Ve sonra Tanrı insanlığı bahçeye koyar ve “o ağaçtan yeme” der.
İyi de, bu nehirler bölümünün burada ne işi var? Buradaki nehirler kimin umurunda? Eden’den çıkan nehirlerle ilgili bu coğrafya dersine neden ihtiyacım var? Bu bölümü okurken bunu hiç merak ettiniz mi? Neden bu nehirleri duyuyorum ve neden dört tane?
Yaratılış dünyasına bakarsak, bu dünyanın ne olduğundan bahsediyorduk? Bu dünya bir şekilde Tanrı’nın dünyasıdır. O dünyada birincil olan nedir? O dünyada birincil olan şey, Tanrı’nın yaratımı, göklerin ve yerin nesilleridir. Yani, birincil olan, insanın bakış açısından “çevre” olarak adlandırdığımız yaratımdır. Bunu insanlığın dünyadaki amacı açısından bile görürsünüz. Biliyorsunuz, biz çok insanmerkezciyiz, insanlığın dünyadaki amacının yine insanın kendisi olduğunu düşünüyoruz, ama burada anlatılan bu değildir. Bu dünyada insanlığın amacına bakın, nehirleri anlatan bölümden hemen sonra 15. ayette Tanrı, insanı ne yapmaya götürdü?
“Tanrı adamı aldı ve hem işlemesi, hem de koruması için onu Eden Bahçesi’ne yerleştirdi.”
Yaratılış 2:15
Yaratılış dünyasında, insanlığın amacı Tanrı’nın bahçesine bakmak ve ona hizmet etmektir.
Çok etkileyici. Bunu gerçekten düşünürseniz, ilk dünyada insanlık çevreye kıyasla ikincildir. İnsanın orada olmasının tek nedeni, Tanrı’nın dünyasına bakmak, Tanrı’nın dünyasının en özel parçası olan Tanrı’nın bahçesine bakmaktır ve insanlığın yaptığı da budur. Tanrı’nın dünyasında insanlık neredeyse ikincildir, insanlık bu saf, şaşırtıcı, kırılgan dünyayla ilgilenmek için oradadır, maneviyatın her yerde olduğu bu dünya, Tanrı’nın dünyasıdır. İnsan bunun için oradadır.
Şimdi bu tür bir dünya hakkında düşünürseniz, evet belki nehirler önemlidir, coğrafya önemlidir, coğrafya merkezidir, hepsi bununla ilgilidir. Yeniden yaratılış dünyasına, insanın dünyasına geçerseniz, orada da nesilleri görüyoruz, ama ne tür nesilleri görüyoruz?
Bu üçü, Noah’ın oğullarıydı ve tüm dünya onlardan [gelenlerle] tekrar kalabalıklaştı.
Yaratılış 9:19
Bu size bir şeyi hatırlatıyor mu? Aslında size nehirleri hatırlatıyor, değil mi?
Eden’den bahçeyi sulamak üzere bir nehir çıktı. Oradan dört ana kola ayrıldı.
Yaratılış 2:10
Yani ayrışan nesillere sahipsiniz; birinci hikayede bir nehir, dört ana kola ayrılır, ikinci hikayede bir adam üç ana kola, birbirinden ayrışan nesile ayrılır.
Tek fark, ikinci hikayede dört değil, üç nesil var. Öyle değil mi? Ama bir saniye, 9. Bölüm 18. ayete tekrar dikkatlice bakın:
Noah’ın, gemiden çıkan oğulları Şem, Ham ve Yefet idi. Ham, Kenaan’ın babasıdır.
Yaratılış 9:18
Bu üçü, Noah’ın oğullarıydı ve tüm dünya onlardan [gelenlerle] tekrar kalabalıklaştı. Bu üçü, Noah’ın oğullarıydı ve tüm dünya onlardan tekrar kalabalıklaştı.
Yaratılış 9:19
Evet, Noah’ın üç oğlu var. Ama ayetin geri kalanına bakın. “Ham, Kenaan’ın babasıdır” – tuhaf, değil mi? Oraya yerleştirilmiş bir başka bir çocuk var: Kenaan. Neden, Kenaan’ı bu üç oğlun yanına eklemiş ki?
Öyleyse üç mü yoksa dört nesil mi var? Üç tane birinci nesil var, bir tane ikinci nesil var. Kenaan oraya nasıl girdi? Garip. Sonra 19. ayet sanki tuhaf bir şey olduğunu hissediyormuş gibi belirtir: “Bu üçü, Noah’ın oğullarıydı.” Ama görüyor musunuz? Sanki, bu dört nehiri gösteriyor gibi..Sanki üç çocuk bir şekilde aslında dört çocuk gibi. Ama her iki durumda da, tüm dünya onlardan dallanarak türedi.
Bu, daha sonra biraz daha açık hale gelecek. Nasıl mı? 10. bölüme gidersek ve gelecek nesiller bölümüne bakarsak, bunlar Noah’ın çocuklarının nesilleridir. 5. ayete bakalım:
Yalıtılmış halklar, kendi ülkelerine bunlardan ayrılmışlardır.
Yaratılış 10:5
Türkçe çeviride “yalıtılmış halklar” olarak tercüme edilen kelimeler aslında “ulus adaları” anlamına gelir. Yani, onlar “adalar”dır.
Ulus adaları, kendi ülkelerine bunlardan ayrılmışlardır.
Yaratılış 10:5
“Adalar”? Ulusları tanımlamanın ne tuhaf bir yolu. Bu çocuklardan ulus adaları ayrıldı. “Ulus adaları” ne demek? Neden onlara “ada” diyorsunuz? Adalarınız nerede? Suda. Bu, sizin için hangi metaforu ortaya çıkarıyor? Bu nesiller neye benziyor? Noah’ın oğulları sanki nehirlermiş gibi ve bu nehirlerin içinden çıkan ulus adaları var. Bu anlatım dilini yaratılış hikayesinden alıyor: “Eden’den bahçeyi sulamak üzere bir nehir çıktı. Oradan dört ana kola ayrıldı” (2:5). Gökler ve yeryüzü nesillerindeki nehir Eden’den gelir ve kollara ayrılır. Bir sonraki dünyada insan nesillerindeki bir kişi, Noah, kollara ayrılır ve bu kollardan ulus adaları oluşur. Tarihin akışı gibi.
Eden’in nehirleri, sonraki dünyada artık nehirlere benzemiyorlar, insanlara benziyorlar, uluslara benziyorlar. Peki, nehirlerin ve ulusların birbirleriyle ne ilgisi var? Bunu sorduğunuza sevindim. Nehirler ve uluslar hakkında konuşalım. Umarım siz de benim kadar zevkle takip ediyorsunuzdur. Bu konuda biraz düşünün, bir sonraki yazıda görüşelim.
Önceki Yazı: Gökler ve Yeryüzünün Nesilleri
Sonraki Yazı:
Kaynak: Rabbi David Fohrman