Tanrı ve Tanrı’nın İsimleri
Dualarımız boyunca Tanrı’ya sesleniriz. O’na direkt olarak hitap ettiğimizde her duaya “Baruh Ata Ad. Kutsalsın Sen” sözleriyle başlarız. Birkat Amazon’da olduğu gibi İsimler’ine başvuracağımızda “Merhametli Olan” deriz. Bazen Aşre’de “ve Senin Adını sonsuza kadar kutsuyorum”dendiği gibi Tanrı’ya “Senin Adın” diye hitap ederiz. Bazı zamanlarda Amida’nın üçüncü kutsamasında olduğu gibi Tanrı ve O’nun İsimleri’ni beraber kullanırız: “Sen kutsalsın ve Senin İsmin Kutsal”. Bu değişik hitap şekilleri kafa karıştırıcıdır.
Tanrı ve İsimleri arasındaki farkı anlayabilmek için önce Tora’nın bir isme verdiği öneme açıklık getirmek gerekir.
İsim nedir? İsim, bir nesnenin diğerlerinden ayrılmasını sağlar. Eğer insan dünyada yalnız olsaydı, bir isme ihtiyaç duymazdı. Benzer şekilde dünyanın yaradılışından önce Tanrı’nın bir İsim’e ihtiyacı yoktu. Tanrı’nın bir İsim’e sahip olması ihtiyacı, Tanrı O’na hitap edecek değişik canlıları yarattıktan sonra oluştu. Adon Olam’da dendiği gibi:” Leet Nasa Beheftso Kol, Azay Meleh Şemo Nikra .. Ne zaman ki O’nun iradesi varlıkları yarattı, o zaman İsim’i Kral ilan edildi”.
Fakat isim sadece bir kimlik aracı değildir. Maharal ve Ramhal, Kutsal Dil’de bir ismin, bir seri numarasının dilsel eşleniği olmadığını açıklarlar. İsim, bir nesnenin hem özünü hem de farklarını yansıtan bir kelimedir. Adam hayvanları isimlendirirken isimlerini keyfiyen seçmedi. Aslında, Rav Behaye ve Vilna Gaon’un açıkladığı gibi Adam, her canlının Özünü algılama ve ayrı doğalarının her nüansını yakalama yeteneğine sahipti. Bunun üzerine birkaç harfi aldı ve onları her hayvanın vasıflarını tüm değişik Özelliklerini en ince ayrıntısına kadar yansıtacak şekilde ustalıkla kelimeleri şekillendirdi.
Buna rağmen Tanrı kavranamaz. Bundan “Hiçbir düşünce Sen’i tam olarak yakalayamaz” diyen Petihat Eliyau’da bahsedilmiştir. O anlayışın ötesindedir. Öyleyse Tanrı’ya bir İsim atfetmek nasıl mümkün olabilir?
Ramchal gerçekten de aslında Tanrı’yı idrak edemediğimizden, Tanrı’nın Varlığı’na bir İsim atfetmenin mümkün olmadığını yazar. Fakat davranışları idrak edilebilir ve dahası, bu davranışları sergilemesinin tek amacı, insanın takdir etmesidir. Midraş, Moşe, Tanrı’ya adını sorduğunda Tanrı’nın ona “Ben davranışlarımla adlandırılırım.” dediğini ifade eder. Yaptıklarına bağlı olarak O’na pek çok isim atfederiz. Merhametle davrandığında “Rahum – Merhametli Olan “olarak çağrılır; nazik davrandığında “Hanun – Lütufkar Olan” ve kudretini gösterdiğinde “Şaday – Her şeye Gücü yeten “olarak isimlendirilir. Tanrı’yı Özü ile değil yalnızca davranışlarıyla isimlendirebildiğimizden, İsimleri sadece davranışlarını ifade eder.
Belki bu, neden Tanrı’ya ve İsimlerine farklı hitap ettiğimizi açıklar. “Tanrı kutsaldır” dediğimizde O’nun kavranamaz Özü’nü kastederiz ve “O’nun İsmi kutsaldır” dediğimizde yaptığı işleri kastederiz. Tanrı’nın hem ortada olan hem de gizli tüm unsurlarının kutsal olduğunu ifade ederiz.
Tetragrammaton – Tanrı’nın Dört Harfli İsmi “הוה’ “şeklinde yazılır fakat her zaman “אדני” -Adonay şeklinde telaffuz edilmelidir. Asla yazıldığı gibi okunmamalıdır. Bazı durumlarda , “הוה’ ” ismi olağandan farklı bir seslemeyle ortaya çıkar. Bu, Kabalistik olarak Tanrı’nın İsimleri’ni temsil etmek için yapılır. Yine de telaffuz “אדני” -Adonay şeklindedir. Kişi ne zaman Tanrı’nın bu ismini söyleyecek olsa, iki düşünceye odaklanmalıdır: 1) Herşeyin Efendisi, ör. Tanrı her şeyin efendisidir ve her şey O’nun egemenliğindedir; 2) O her zaman vardı, her zaman var ve her zaman var olacak -Tanrı’nın sonsuz varlığının bilgisi. Kabala’ya göre ” הוה’ ” isminin ikinci “ה ” harfinin içine ” אדני ” yazılarak bu harf kavramlaştırılabilir. Ayrıca ” הוה’ ” ve ” אדני ” isimlerinin harfleri birbirine örülerek ” יאהדונהי ” şeklinde de kavramlaştırılabilir.
Kaynak: Sidur Kol Yaakov