Yaratılışın Altı Günü Neyi Anlatıyor? (3)
İlk iki yazımda, Yaratılış anlatısının bilginlerimiz tarafından nasıl açıklandığına dair bir örneği anlatmıştım. Söz konusu anlatım, okuduğunuz gibi bilimsel bir yaklaşım değil, teolojik bir yaklaşımdır. Bununla birlikte, Yaratılış anlatısına yaklaşım sadece teolojik değil, bilimsel bakış açısıyla da olabilir. Bu amaçla, Gerald L. Schroeder gibi bilim insanlarının Yaratılış anlatısı ile modern bilimin tam olarak örtüştüğünü açıkladığı kitapları ilgilenen okuyucular için ekliyorum:
Bu açıklamalardan faydalanabilirsiniz ve devam ediyoruz.
Yaratılış anlatımında anlatılan olayları bildiğimiz şekliyle evrenin fiziksel tarihi ile eşleştirmek için kullanılan tüm yorumlayıcı ve düşünsel yaratıcılığın sonuçları bu yazı dizisinin konusu olmayacaktır. Bununla birlikte, bu (iki alanı) bağdaştırıcı yaklaşımlar oldukça önemlidir.
Yaratılış dizisinde bahsedilen “günler”in yirmi dört saatlik gündelik güne mi karşılık geldiği, yoksa uzun dönemleri mi anlattığı konusunda, örneğin Rabbi Lipschitz, Tora otoritelerinin dünyanın tarih öncesi kanıtlarını kabul etmeye istekli olduklarını ve Tanrı’nın yapay olarak yaşlanmış bir dünya yarattığını önermediklerini ortaya koymaktadır. Yaratılış günlerini milyarlarca yıla atıfta bulunarak yorumlamaya yönelik yaygın yaklaşım, birçok kişinin Yaratılış Kitabı’nı çağdaş kanıtların ışığında yorumlamaya istekli olduğunu ortaya koymaktadır.
… Tora’nın literal çevirisine göre kullandığı “bir gün” ifadesi, bir [geleneksel] güne atıfta bulunur. Rambam ve diğer otoriteler, Yaratılışın altı gününün her birinin olağan bir gün olduğu görüşüne sahipti, çünkü; bunun aksini düşünmek için hiçbir sebepleri yoktu, ama bizim için gerçekten böyle nedenler vardır.
Rabbi Gedalyah Nadel, Be Toraso Shel Rav Gedalyah, sayfa 91
İleride göreceğimiz gibi, örneğin; Rambam aslında altı günün sıradan birer gün, hatta zaman süreleri olmadığı inancındaydı.
Kavramsal ve Kronolojik Sıralar
Tora’nın Yaratılış sırasına ilişkin açıklamasının geçtiğimiz binlerce yıl boyunca geçerli ve anlaşılabilir olması, verilen sıranın olayların fiziksel gerçekliğinin birebir açıklaması olmadığı, bunun yerine kavramsal bir düzen olduğu anlamına gelir. Bu, Tora’da diğer bölümlerde de bulduğumuz bir konudur. Klasik bilginlerimiz tarafından sık sık alıntılanan bir ilke vardır: “Tora’da kronolojik bir düzen yoktur.” Bu ilke, Tora’da bir düzen olmadığını değil, düzenin kronolojik olmadığını belirtir.
Örneğin, Yitro’nun Yahudi halkıyla buluşması kronolojik olarak Sinay’daki ulusal vahiyden sonra meydana gelmesine rağmen (birçok görüşe göre), Yitro’nun Yahudi halkına katılması ve içerdiği dersler kavramsal olarak Tora’nın kabul edilmesi temasından önce geldiği için, daha önce gerçekleşmiş olarak anlatılmıştır. Tora’nın yapısını açıklayan çağdaş bir çalışma bu tür farklılıkları tartışır:
Tora’nın amacı, aynı zamanda, verilerin tasvirinin, olayların gerçek sırasına uyması gerekmediğini de açıklamaktadır. Sonraki analizin gösterdiği gibi, ulusun büyümesini etkileyen olayların küçük bir kısmının, tam da meydana gelmeleri planlandığı anda gerçekleşmediği görülmektedir. Tora’nın amacı, önceden belirlenmiş belirli bir şemaya göre ilişkinin gelişiminin belgelenmesi olduğundan, olayları kesin bir kronolojik sırayla değil, tasarlamayı amaçladığı gelişim çizgisini takip eden bir sırada kaydeder. Az sayıda örnekte, bu gelişme sırasıyla tarihin akışını yansıtmaz.
Rabbi Yeoşua Honigwachs, Tora’nın Birliği, 94
Dolayısıyla, Tora’da anlatılan olayların sırası, fiziksel dünyada meydana gelenlerle aynı olmak zorunda değildir. Bunun yerine, belirli manevi veya teolojik gerçekleri öğreten kavramsal bir düzendir. Bu tür gerçekler, elbette ki fiziksel tarihten daha önemlidir.
Kronolojik Olmayan Yaratılış Dizisi
Altı günlük yaratılışın kronolojik bir sıralamayı temsil etmediği fikri yüzyıllar öncesine dayanmaktadır.
Rabbi Moses ben Maimon (1135–1204), (Rambam – Maimomides) için şöyle denir:
Moşe’den Moşe’ye, Moşe gibisi yoktu.
Rambam, “Şaşırmışlar için Kılavuz” adlı eserinde, birçok otoritenin bu fikri sunduğunu farketmiş olduğu üzere, yaratılış hakkında şifreli bir bölüm yazmıştır.
Rambam, bir günün ancak Güneş mevcut ise, var olabileceğine dikkat çekerek başlar; bu nedenle, dördüncü günde Güneş “yaratılmasından!” önce nasıl “günler” olabileceği sorununu belirtir:
Güneş’in varlığından önceki günün varoluşundaki zorluğu bir düşünün!
Şaşırmışlar İçin Kılavuz 2:30
Rambam, “Başlangıçta Tanrı Gökleri ve yeri yarattı” ifadesinin göklere ve içlerindeki her şeye, yeryüzüne ve içerdiği her şeye atıfta bulunduğunu belirten bir Midraş’tan alıntı yaparak cevap verir (Midraş Bereşit Rabba 1:19). Buradan çıkardığı sonuç, evrendeki her şeyin tek bir anda yaratılmış olduğudur:
Sonuç olarak, her şey birlikte yaratıldı, ancak sırayla birbirinden ayrıldı.
Şaşırmışlar İçin Kılavuz 2:30
Peki, birbirlerinden “sıralı olarak” ayırt edilmeleri ne anlama geliyor? Bunun, her şeyin ilk gün amorf bir kütle olarak yaratıldığı ve ardışık günlerde birbirinden ayrıldığı anlamına geldiği düşünülebilir. Rambam, durumun böyle olamayacağını ortaya koymaktadır. On üçüncü yüzyıl İspanyol filozofu Şem Tov Falakuera ben Yosef, Şaşırmışlar İçin Kılavuz’a yaptığı yorumda Rambam’ın görüşünü şöyle açıklar:
Birinci Gün, İkinci Gün dediğimiz, gerçekte (evrendeki her şeyin) hiyerarşisini tanımlar, Tora’nın literal anlamından anlaşılacağı gibi ilerleyen bir sırayla yaratıldıklarını anlatmaz. Aksine, hepsi aynı anda yaratılmıştır. Tora, yalnızca amaçlarının ve öneminin bir yansıması olarak birinci, ikinci, üçüncü ve geri kalan günlerden söz eder. Bunu anlayın.
Moreh Ha Moreh 2:30:9 – Şem-Tov ibn Falakuera
Şem Tov, Rambam’a göre, altı günlük “yaratılışın, bu nedenle, yaratılışın gerçekleştiği bir zaman dilimini temsil etmediğini, bunun yerine, evrendeki her şeyin eşzamanlı olarak yaratıldığını ve anlayışımız için hiyerarşik bir sıra bulunduğunu açıklar. Sıra, kronolojik görünüm ile değil, amaç ve önem ile ilgilidir. Bu, Rambam’ın Yaratılışla ilgili gizli öğretilerinden biriydi, Rabbi Yitzchak Arama’nın (1420-1494) açıkladığı gibi:
Şaşırmışlar İçin Kılavuz’da Rav, “Yaradılışın tüm ürünlerinin tam olarak yaratıldığını” söyleyen bilgelerin (Talmud, Hullin 60a); başka bir deyişle, her şey yaratılışın ilk anında son mükemmel haliyle yaratıldığını açıklamıştır. Bu nedenle, bir Yaratılış düzeninden söz edilmesi, günlerin sırasını tanımlamaz; daha ziyade [ancak günler, [yaratılışın unsurlarının) statüsünü farklılaştırmaya ve doğanın hiyerarşisini duyurmaya hizmet etmektedir. Bu, [Rambam’ın] Yaratılış ile ilgili başlıca ezoterik doktriniydi, zira anlayanlar için, bu olağanüstü anlatıya ayrılmış olan bölümden (Şaşırmışlar İçin Kılavuz 2:30) ayırt edebilir.
Akeidas Yitzchak, Bereişis, Şaar 3
Abarbanel, ayrıca bunun Rambam’ın gizli mesajı olduğunu ve çok iyi saklanmış bir sır olmadığına dikkat çeker:
Rambam, altı günde ayrı yaratıcı eylemler olmadığına, bunun yerine her şeyin bir günde, tek bir anda yaratıldığına inanıyordu. Yaratılış İşleri’nde, doğal hiyerarşilerine göre yaratılmış varlıkların farklı seviyelerini belirtmek için “altı gün” den bahsedilir; gerçek günler olmadığı ve Yaratılış eylemlerinde yaratılanın kronolojik bir sıralaması değildir … Yaratılış’ın en büyük sırlarından biri olarak gördüğü Rambam’ın görüşü budur. Oradaki sözlerinde de görülebileceği gibi, bu görüşü ustalıkla gizlemeye çalışmıştır. Ama Ralbag gitti, Narboni ve diğer yorumcular gibi, sırrını açığa çıkardı; sırrını ortaya çıkardılar ve görüşünü kamuoyuna açıkladılar.
Abarbanel, Yaratılış Kitabı’na Açıklama, sayfa 10
Rambam, Altı gün kavramının tıpkı “Tanrı’nın eli” gibi alegorik olarak yorumlamanın tamamen uygun olduğunu düşünüyordu.
Devam edecek.
Dördüncü Bölüm’ü okumak için tıklayınız.
Kutsal Kitabınızı bilin!
Kutsal Kitabınızı bilirseniz, kimse inancınızı ve Tanrı ile olan bağlantınızı çalamaz.