
Romalılar mektubunun üçüncü ve dördüncü bölümlerinde Pavlus, hristiyan teolojisinin temel taşlarından birini ortaya koyar. Pavlus hiçbir insanın Musa’nın Yasası’nda (Tora’da) tarif edildiği gibi eylemlerle; iyi işlerle aklanamayacağını, çünkü böyle bir aklanmanın lütufla değil borçla aklanma olacağını savunur. Pavlus’a göre sadece iman aracılığıyla aklanma, lütufla aklanma mümkündür.
Pavlus, eğer Tanrı eylemleri; iyi işleri ödüllendirirse, bunun sanki Tanrı’nın bu işleri yapanlara olan borcunu ödemesi gibi olacağını söyler. O’na göre ancak Tanrı imanı ödüllendirdiğinde, Tanrı’nın merhameti ve lütfu ortaya çıkar.
Pavlus bu teolojiyi desteklemek için Tanrı’nın İbrahim’in imanını doğruluk olarak saydığı Yaratılış 15:6’ya işaret eder. Pavlus’un vardığı sonuç, eylemlerin değil, sadece imanın doğruluk sayılabileceğidir.
Bu hristiyan doktrini Yahudi Kutsal Yazıları’nın tam karşıtıdır.
Her şeyden önce, eğer Tanrı eylemleri ödüllendirecek olsaydı, bu bir borç ödeme meselesi OLMAZDI. Tanrı’nın yarattıklarına hiçbir borcu yoktur. Tanrı’nın yarattıkları tarafından yapılan eylemler Tanrı’ya zaten sahip olmadığı hiçbir şey vermez. Eğer Tanrı eylemleri ödüllendirmeyi seçerse, bu lütuf ve merhametin bir ifadesidir çünkü işlerimiz biz onları O’na vermeden önce Tanrı’ya aittir.
Tanrı, İbrahim’in imanını doğruluk olarak saydığı gibi, Pinehas’ın eylemlerini de doğruluk olarak saymıştır:
Öfkelendirdiler Haşem’i yaptıklarıyla, salgın hastalık çıktı aralarında. Ama Pinehas kalkıp araya girdi, felaketi önledi. Bu doğruluk sayıldı ona, kuşaklar boyu, sonsuza dek sürecek bu. (Mezmurlar 106:29-31)
Bizim eylemlerimizi de doğruluk olarak sayar:
Tanrımız Haşem’in önünde, verdiği bu buyruklara uymaya dikkat edersek, bunu bize doğruluk sayacaktır. (Yasa’nın Tekrarı 6:25)
Tanrı’nın doğruluk olarak saydığı şey ne olursa olsun, bu asla O’nun bize bir borcu değildir. Her zaman O’nun lütuf ve merhametinin bir ifadesidir.
“Ama..” diye itiraz eder hristiyan, iyi işler/eylemler ikiyüzlü bir kendini beğenmişliğin ürünü ve benmerkezciliğin bir ifadesi olamaz mı?
Elbette, duruma göre iyi işlerin boş ve ikiyüzlü olabileceği doğrudur, ancak Tora’nın bahsettiği işler bunlar değildir. Tora’da tarif edilen işler, Tanrı’ya itaatin sonucunda ortaya konan eylemlerdir; Tanrı’nın sesine kulak vermenin, tamamen Tanrı’ya teslim olmuş bir kalpten doğan eylemlerdir. Bir kişi kalbiyle ve eylemleriyle Tanrı’ya ne kadar teslim olmuşsa, o ölçüde bu işleri “Tanrı’nın sesine kulak vermek” olarak değerlendirebiliriz.
Ancak hristiyanların iyi işler konusundaki kafa karışıklığı ne kadar büyükse, iman konusunda daha da derin bir yanılgı içindedirler. Burada, hristiyanların “isa” adlı kişiye olan imanının, göklerin ve yerin Tek Yaratıcısı’na iman eden İbrahim’in imanıyla hiçbir ilgisi olmadığı gerçeğinden bile bahsetmiyorum. Bahsettiğim şey, iman yolunun bir şekilde kendini beğenmişlikten ve ikiyüzlülükten tamamen arınmış olduğu yanılgısıdır.
hristiyanlar, imanlarının kendilerini aklayabileceğine inanıyor gibi görünmektedir. Peki, Tanrı’ya iman nedir? Tanrı’ya iman, O’nun tek gerçek güç olduğunu kabul etmek demektir. Bir kişi, düzenli bir işi olduğu için kendini daha güvende hissediyorsa, kalbi Tanrı’dan başka bir güce dayanıyor demektir. Bir kişi, doktorunun sağlığının iyi olduğunu söylemesiyle daha huzurlu hissediyorsa, o zaman kalbi hâlâ tamamen Tanrı ile bütünleşmemiştir. Bir insan, ıssız bir ormanda kendini medeni bir şehirde olduğu kadar güvende hissetmiyorsa, o zaman kalbi Tanrı’nın gücüne değil, insanın gücüne daha çok güveniyor demektir.
Tam iman, benmerkezcilikten özgürleşmektir. Eğer bir arkadaşınızın dünyevi ya da manevi bir hedefe ulaşması sizi kendi başarılarınız kadar mutlu ediyorsa, o zaman benmerkezcilikten kurtulduğunuzu söyleyebilirsiniz.
Tanrı’ya iman, kibirden özgürleşmek demektir. Eğer biri sizi övdüğünde ya da sizi aşağıladığında aynı şekilde hissediyorsanız, o zaman kibirden kurtulduğunuzu söyleyebilirsiniz.
Bu, Tanrı’ya tam anlamıyla iman etmenin imkânsız olduğu anlamına mı gelir? Hayır, asla!
Ancak bu, Tanrı’nın yardımı olmadan gerçekleşmeyecektir. Kalbinin O’na olan gerçek imanla dolması için Tanrı’ya dua etmelisiniz. Tıpkı O’nun önünde tam bir tevazu olmadan O’nu hoşnut edecek işler yapamayacağınız gibi, O’na karşı tam bir tevazu içinde olmadan da gerçek imana ulaşamazsınız.
Tanrı’nın bizim için belirlediği yolu takip etmelisin ki O’nun imanında yürüyebilesin. Bu yol, iyi işlerin yoludur. Adaleti yerine getirerek ve merhameti severek, Tanrı ile alçakgönüllü bir şekilde yürümeyi öğrenebiliriz. (bkz. Mika 6:8)
Ey insanlar, Rab iyi olanı size bildirdi;
Adil davranmanızdan, sadakati sevmenizden
Ve alçakgönüllülükle yolunda yürümenizden başka
Tanrınız Rab sizden ne istedi? (Mika 6:8)
Ancak bu adalet ve merhamet eylemlerini, Tanrı ile yürümeyi “hak etmek” için bir araç olarak görmemeliyiz. Çünkü Tanrı bize asla borçlu olmaz. Bunun yerine, adalet ve merhamet uygulamalarını, Tanrı’nın iyiliğini içselleştirmek ve O’nun önünde alçakgönüllü olabilmek için bir fırsat olarak görmeliyiz.
Kimse kalbinin tamamen saf olduğunu iddia edemez. (bkz. Süleyman’ın Özdeyişleri 20:9) Yapabileceğimiz tek şey, Tanrı’nın bizi arındırmasını özlemle beklemektir. (bkz. Yasa’nın Tekrarı 30:6) Bu özlem, Tanrı’nın bizim için çizdiği yolda, O’nun bize her gün nasip ettiği itaat ölçüsünde yürümek demektir.
Peki, o zamana kadar ne olacak? Kalplerimiz ve eylemlerimiz tamamen Tanrı’ya teslim olana kadar ne yapmalıyız? Yahudi Kutsal Yazıları, Tanrı’nın yaratıklarından mükemmellik beklemediğini açıkça belirtir. (bkz. Mezmurlar 103:14)
Yahudi Kutsal Yazıları, insanların kalplerine ve eylemlerine Tanrı’nın lütufla baktığını gösteren örneklerle doludur; çünkü bu insanların mükemmel olmadığını, sadece insan olduklarını biliyoruz.
Kendi yolculuğumuzda “hedefe ulaştığımızı” düşünmek kibirdir. Ama hiçbir yere varmadığımızı düşünmek ise Tanrı’nın iyiliğini küçümsemektir. Hem nimetlerimizin farkında olmalı hem de Tanrı’ya olan mutlak bağımlılığımızı kabul etmeliyiz.
Yazar: Rabbi Yisroel Chaim Blumethal
Kutsal Kitabınızı bilin!
Kutsal Kitabınızı bilirseniz, hiçbir sözde misyoner inancınızı ve Tanrı ile olan bağlantınızı çalamaz.