Hristiyanlar, Mesih olarak kabul ettikleri İsa’nın, cinsel ilişki olmaksızın, mucizevi bir şekilde bakire Meryem’den; babasız olarak dünyaya geldiğine inanmaktadırlar. İsa’nın bakireden doğum hikâyesi, Hristiyanların “Yeni Antlaşma” adını verdikleri kendi kutsal kitaplarında; 27 kitap/mektup içerisinden yalnızca Matta ve Luka İncillerinde yer almaktadır:
İsa Mesih’in doğumu şöyle oldu: Annesi Meryem, Yusuf’la nişanlıydı. Ama birlikte olmalarından önce Meryem’in Kutsal Ruh’tan gebe olduğu anlaşıldı. Nişanlısı Yusuf, doğru bir adam olduğu ve onu herkesin önünde utandırmak istemediği için ondan sessizce ayrılmak niyetindeydi. Ama böyle düşünmesi üzerine Rab’bin bir meleği rüyada ona görünerek şöyle dedi: “Davut oğlu Yusuf, Meryem’i kendine eş olarak almaktan korkma. Çünkü onun rahminde oluşan, Kutsal Ruh’tandır. Meryem bir oğul doğuracak. Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak.” Bütün bunlar, Rab’bin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu: “İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacaklar.” İmmanuel, Tanrı bizimle demektir. Yusuf uyanınca Rab’bin meleğinin buyruğuna uydu ve Meryem’i eş olarak yanına aldı. Ama oğlunu doğuruncaya dek Yusuf ona dokunmadı. Doğan çocuğun adını İsa koydu. [Matta 1:18-25]
Elizabet’in hamileliğinin altıncı ayında Tanrı, Melek Cebrail’i Celile’de bulunan Nasıra adlı kente, Davut’un soyundan Yusuf adındaki adamla nişanlı kıza gönderdi. Kızın adı Meryem’di. Onun yanına giren melek, “Selam, ey Tanrı’nın lütfuna erişen kız! Rab seninledir” dedi. Söylenenlere çok şaşıran Meryem, bu selamın ne anlama gelebileceğini düşünmeye başladı. Ama melek ona, “Korkma Meryem” dedi, “Sen Tanrı’nın lütfuna eriştin. Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını İsa koyacaksın. O büyük olacak, kendisine “Yüceler Yücesi’nin Oğlu” denecek. Rab Tanrı O’na, atası Davut’un tahtını verecek. O da sonsuza dek Yakup’un soyu üzerinde egemenlik sürecek, egemenliğinin sonu gelmeyecektir.” Meryem meleğe, “Bu nasıl olur? Ben erkeğe varmadım ki” dedi. Melek ona şöyle yanıt verdi: “Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi’nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek. [Luka 1:26-35]
Matta kitabının yazarı, İsa’nın bakireden doğumunun peygamber aracılığıyla önceden bildirildiğini öne sürerek Yeşaya 7:14 ayetini referans göstermektedir:
Bütün bunlar, Rab’bin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu: “İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacaklar.” İmmanuel, Tanrı bizimle demektir. [Matta 1:22-23]
Bundan ötürü Rab’bin kendisi size bir belirti verecek: İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacak. [Yeşaya 7:14]
Yeşaya 7:14 ayetinin Hristiyan çevirilerinin hemen hemen hepsinde, Türkçe “kız” İngilizce “virgin” olarak çevrilen kelime İbranice “עַלְמָה” (okunuşu: almah) kelimesidir. Hristiyanların iddiasına göre, “almah” kelimesi “cinsel ilişkide bulunmamış, evlenmemiş, bakire” anlamlarına gelmektedir ve söz konusu bakire ise İsa’nın annesi Meryem’dir. Ancak bu iddialar gerçek dışıdır.
İbranice “עַלְמָה” (okunuşu: almah) kelimesi feminen bir kelime olup “genç” anlamına gelmektedir. Yaşça genç olan bir kadını ifade etmek için kullanılır ve kişinin cinsel geçmişi ile ya da evli olup olmaması ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. İbranice “עֶמֶה” (okunuşu: elem) kelimesi ise aynı kelimenin maskülen biçimidir ve tüm Hristiyan çeviriler tarafından “genç erkek” olarak tercüme edilir; “evlenmemiş erkek, cinsel ilişkide bulunmamış erkek” olarak tercüme edilmez. İbranice “עָמַה” (okunuşu: alum) kelimesi ise “almah” ve “elem” ile aynı kökten gelir ve tüm Hristiyan çeviriler tarafından “gençlik” olarak tercüme edilir ve hiçbir şekilde “bakirelik ya da bekârlık” olarak tercüme edilmez.
Süleyman’ın Özdeyişleri 30:19 ayetinde, zina eden bir kadının durumunu ifade etmek için dört farklı benzetme kullanılır. Ayette, arkasında iz bırakmayan olaylara değinilir. “Kartalın gökyüzünde, yılanın kayada, geminin denizde izlediği yol ve erkeğin bir “almah” ile tuttuğu yol.” Kartal gökyüzünde uçarken arkasında iz bırakmaz; oradan bir kartalın uçtuğunu bilemezsiniz. Yılan kayada sürünürken iz bırakmaz, oradan bir yılanın süründüğünü bilemezsiniz. Gemi denizde yüzerken arkasında iz bırakmaz, oradan bir geminin geçtiğini bilemezsiniz. Bir erkeğin bir “almah” ile cinsel ilişkisi iz bırakır mı ardında? Eğer “almah” kelimesi “bakire” anlamına gelseydi, bir erkeğin bakire bir kadınla cinsel ilişkisi, “kızlık zarı” olarak bilinen himenin zedelenmesine neden olacağından ardında iz bırakırdı. Süleyman’ın Özdeyişleri 30:19 ayeti, “bakire” olmayan bir kadını ifade etmek zorundadır çünkü bir erkeğin bakire olmayan bir kadınla cinsel ilişkisi, ardında iz bırakmaz.
“almah” kelimesine ilişkin, akademisyenler bunun çocuk doğurma çağındaki bir kadına atıfta bulunduğu ve bekâretle hiçbir ilgisi olmadığı konusunda hemfikirdir. [Marvin Alan Sweeney: Isaiah 1-39: With an Introduction to Prophetic Literature]
New Revised Standard, The Bible in Basic English, Common English Bible, Good News Translation, Revised Standard Version gibi Hristiyan çevirilerinin bir kısmı da “almah” kelimesini “virgin” (Türkçe: bakire) olarak değil “young woman” (Türkçe: genç kadın) olarak tercüme etmektedirler.
Hristiyanlar, “almah” kelimesinin hem “genç” hem de “bakire” anlamına geldiği ya da “genç” bir kadının zaten bakire olması gerektiği gibi iddialar ortaya atmaktadırlar ancak bu iddiaları da temelsizdir. “almah” kelimesinin “bakire” anlamı yoktur ve genç bir kadın da Süleyman’ın Özdeyişleri 30:19 ayetinde olduğu gibi bakire olmak zorunda değildir.
Yeşaya 7:14 ayetinin doğru çevirisi şöyle olmalıdır:
İşte! Genç kadın gebe bir oğul doğuracak ve adını İmmanuel (Türkçesi: Tanrı bizimledir) koyacak. [Yeşaya 7:14]
Septuagint “almah” kelimesini neden “bakire” olarak çevirmektedir?
Orijinal Septuagint, yalnızca Tora’nın çevirisi olup Yeşaya Kitabı, Septuagint çevirisinin bir parçası değildi. Günümüzde Septuagint olarak bilinen çeviri, milattan önce Yahudi bilginler tarafından yapılmış olan bir çeviri olmayıp, Yeni Antlaşma ile uyumlu bir Tanah yaratmak amacıyla kilise babalarının düzenlemelerinden geçmiş metinlerdir ve bu nedenle güvenilir değildir. Görünen o ki, Matta’nın çarpıtmasını Yeşaya 7:14 ile uyumlu hale getirmek için, kilise babaları Yeşaya 7:14’te, Matta 1:23’te kullanıldığı gibi “παρθένος” (okunuşu: parthenos, Türkçesi: bakire) kelimesini kullanmışlardır.
Ne tesadüftür (!) ki, Septuagint’te “almah” kelimesinin net bir şekilde bakire olmayan bir kadın için kullanıldığı Süleyman’ın Özdeyişleri 30:19 ayetinde “parthenos” kelimesi değil “ἐν νεότητι” (okunuşu: en neotiti, Türkçesi: gençlikte) kelimeleri kullanılmıştır.
KANIT (Özdeyişler 30:19):
Görüldüğü gibi Özdeyişler 30:19’da orijinal İbranice metinde “almah” kelimesi bulunmaktadır. Ekran görüntüsü hristiyanlar tarafından yapılan çevirilerin bulunduğu biblehub.com sitesinden alınmıştır. Aşağıda Septuagint’te “almah” kelimesinin “gençlikte” diye çevrildiğini net biçimde görebilirsiniz.
Codex Sinaiticus M.S. 4. yy.
Benzer şekilde, “almah” kelimesinin kullanıldığı Mısır’dan Çıkış 2:8, Mezmurlar 68:25, Ezgiler Ezgisi 1:3 ve 6:8 ayetlerinin tümünde “parthenos” kelimesi değil “νεᾶνις” (okunuşu: neanis, Türkçesi: genç kadın) kelimesi kullanılır.
KANIT (Mısır’dan Çıkış 2:8):
Görüldüğü gibi Mısır’dan Çıkış 2:8’de orijinal İbranice metinde “almah” kelimesi bulunmaktadır. Aşağıda Septuagint’te “almah” kelimesinin “parthenos” olarak çevrilmediğini net biçimde görebilirsiniz.
Codex Vaticanus
KANIT (Mezmurlar 68:25 “67:26”):
Görüldüğü gibi Mezmur 68:25’te (67:26) orijinal İbranice metinde “almah” kelimesinin çoğul hali bulunmaktadır. Aşağıda Septuagint’te “almah” kelimesinin “parthenos” olarak çevrilmediğini net biçimde görebilirsiniz.
Codex Sinaiticus
KANIT (Ezgiler Ezgisi 1:3):
Görüldüğü gibi Ezgiler Ezgisi 1:3’te orijinal İbranice metinde “almah” kelimesinin çoğul hali bulunmaktadır. Aşağıda Septuagint’te “almah” kelimesinin “parthenos” olarak çevrilmediğini net biçimde görebilirsiniz.
Codex Sinaiticus
KANIT (Ezgiler Ezgisi 6:8):
Görüldüğü gibi Ezgiler Ezgisi 6:7’te orijinal İbranice metinde “almah” kelimesinin çoğul hali bulunmaktadır. Aşağıda Septuagint’te “almah” kelimesinin “parthenos” olarak çevrilmediğini net biçimde görebilirsiniz.
Codex Sinaiticus
Ayrıca Septuagint’te; Yaratılış 34:3 ayetinde, tecavüze uğrayarak bakire olma özelliğini kaybeden Dinah için “parthenos” παρθένος kelimesi kullanılmaktadır!
KANIT (Yaratılış 34:3):
Görüldüğü gibi Yaratılış 34:3 ayetinde “almah” kelimesi geçmemektedir. Bir önceki ayette Dinah çok kötü bir olay sonucu tecavüze uğramıştır:
hristiyan çevirisi:
Bu çok kötü olay sonucunda Dinah maalesef doğal olarak bakireliğini kaybetmiştir. Dinah’a tecavüz eden Hamor’un oğlu Şekem babasından Dinah’ı eş olarak almasını ister. Şu işe bakın ki Septuagint, bir önceki ayette tecavüze uğrayarak bakireliğini kesin olarak kaybetmiş Dinah için “parthenos” παρθένος kelimesini kullanmaktadır!
Gösterilmiştir ki hristiyanlar tarafından üretilen ve adına Septuagint adı verilen Yunanca tercüme, Yeşaya 7:14’teki “almah” kelimesinin “bakire” anlamına geldiğini kanıtlayamaz.
Çocuğun adını kim İmmanuel koyacak?
Yeşaya 7:14 ayetinin İbranice (masoretik) metnine baktığımızda, “וְ קָ רָָ֥תא” (okunuşu: veqarat, Türkçesi: o [feminen] çağıracak/koyacak) kelimesinin kullanıldığını görmekteyiz. Çocuğun ismini İmmanuel koyacak olan kişi, onu doğuran annesi olacaktır. Yeşaya 7:14 ayetinin alıntılandığı Matta 1:23’te ise “καλέσουσιν” (okunuşu: kalesousin, Türkçesi: onlar çağıracaklar/koyacaklar) kelimesi kullanılmıştır. İşin ilginç yanı, Septuagint’te de “καλέσεις” (okunuşu: kaleseis, Türkçesi: sen [maskülen] çağıracaksın/koyacaksın) kelimesi kullanılmıştır. Ölü Deniz (Kumran) Yazmaları’na bakıldığında, 1Q Isaiah (a) (Milattan önce 125 civarları) ve 4Q65 Isaiah(1) (Milattan önce 100-50) tomarlarında “וְ קָ רָָ֥תא” (okunuşu: veqarat, Türkçesi: o [feminen] çağıracak/koyacak) kelimesi kullanılmaktadır ve İbranice (masoretik) metni doğrulamaktadır. Matta kitabının yazarı, ne İbranice (masoretik) metin ile ne Ölü Deniz (Kumran) Yazmaları ile ne de Septuagint ile uyumludur! Böyle bir hatanın Matta kitabında yer alması, onun Tanrı sözü olmadığını kanıtlamaktadır.
“almah” kelimesinin ne anlama geldiği konusundan daha önemli konu ayetin bağlamıdır. Yeşaya 7:14 ayeti vaadedilen Mesih hakkında bir ayet midir? Ayetin bağlamı; öncesi ve sonrası dikkate alındığında okuyucuya Mesih hakkında mı bilgi vermektedir?
Yeşaya Peygamber, Yahudiler’in Kuzey İsrail Krallığı (Efrayim olarak da bilinir) ve Güney Yahuda Krallığı olarak ikiye bölünmüş durumda olduğu bir zamanda, Kral Uzziya (diğer adı Azarya), Yotam, Ahaz ve Hizkiya dönemlerinde peygamberlikte bulunmuştur ve Hizkiya oğlu Kral Manaşşe döneminde de onun tarafından öldürülmüştür:
Yahuda kralları Uzziya, Yotam, Ahaz ve Hizkiya zamanında Amots oğlu Yeşaya’nın Yahuda ve Yeruşalayim’le ilgili görümü. [Yeşaya 1:1]
Manaşşe, Tora ile çelişen açıklamalar yaptığı için (!) onu (Yeşaya’yı) yalancı tanık olarak yargıladı ve ancak o zaman onu öldürdü. [Talmud Bavli, Yevamot 49b]
Yeşaya Peygamber, Mika Peygamber ile birlikte aynı dönemde, Yahuda Krallığı’nda (Başkenti: Yeruşalayim) yaşamaktaydı. Hoşea Peygamber de Yeşaya ve Mika Peygamber ile aynı dönemde fakat Kuzey İsrail Krallığı’nda (Başkenti: Samiriye) yaşamaktaydı.
Ahaz’ın Yahuda Krallığı’ndaki hükümdarlığı sırasında, İsrail kralı Remalya oğlu Pekah’tı. Yahuda ve İsrail krallıkları birbirlerine düşman konumdaydılar. O dönemde, söz konusu coğrafyada Resin’in hükümdarlığındaki Aram (Suriye) Krallığı (Başkenti: Şam) ve Pûl’un (diğer adı Tiglat-Pileser) hükümdarlığındaki Asur Krallığı (Başkenti: Ninova) vardı.
Uzziya oğlu Yotam oğlu Ahaz Yahuda Kralı’yken, Aram Kralı Resin’le Remalya oğlu İsrail Kralı Pekah Yeruşalayim’e saldırdılar, ama ele geçiremediler. Davut evi Aram’ın Efrayimliler’le güçbirliği ettiğini duydular. Ahaz’la halkının yürekleri rüzgârda sallanan orman ağaçları gibi titremeye başladı. [Yeşaya 7:1-2]
Ahaz’ın hükümdarlığı sırasında, önce Aram Krallığı ve ardından İsrail Krallığı Yeruşalayim’e; Yahuda Krallığı’na saldırdılar ancak başarılı olamadılar. Daha sonra, Aram ve İsrail Krallıkları birlikte saldırmayı planlarlar. Bu durum, Ahaz, Davut Evi (hanedan üyeleri) ve Yahuda halkını korkutur çünkü onlar eğer birlikte olurlarsa bu sefer onları durduramayacaklarını düşünürler. Aynı olay şu ayette de anlatılmaktadır:
Aram Kralı Resin’le İsrail Kralı Remalya oğlu Pekah Yeruşalayim’e yürüdüler. Kenti kuşattılarsa da Ahaz’ı yenemediler. [2. Krallar 16:5]
Bu arada RAB Yeşaya’ya şöyle seslendi: Ahaz’ı karşılamak için oğlun Şear-Yaşuv’la birlikte Yukarı Havuz’un su yolunun sonuna, Çırpıcı Tarlası’na giden yola çık. Ona de ki: Dikkatli ve sakin ol, korkma! Şu tüten iki yanık odun parçasının – Aram Kralı Resin’le Remalya’nın oğlunun – öfkesinden korkma. Aram ve Efrayim; Remalya’nın oğlu sizin için kötü şeyler tasarlıyor. Diyorlar ki: “Haydi, Yahuda’ya saldıralım, halkı korkutup ülkeyi ele geçirelim, Taveal’ın oğlunu kral ilan edelim.“ Buna karşılık Egemen RAB diyor ki, bu tasarı asla gerçekleşmeyecek. Çünkü Şam sadece Aram’ın başkenti, Resin de sadece Şam’ın başıdır. Efrayim’e gelince, altmış beş yıl içinde paramparça edilip halk olmaktan çıkacak. Samiriye sadece Efrayim’in başkenti, Remalya’nın oğlu da sadece Samiriye’nin başıdır. Bana güvenmezseniz, güvenlikte olamazsınız. [Yeşaya 7:3-9]
Sonrasında Tanrı, Yeşaya Peygamber’i Ahaz’a; Davut Evi’ne gönderir ve onun aracılığıyla Yahuda Krallığı’nı Aram Kralı Resin’le İsrail Kralı Remalya oğlu Pekah’tan koruyacağını, onların “Yahuda’ya saldırma, halkı korkutup ülkeyi ele geçirme, Taveal’ın oğlunu kral ilan etme” tasarılarının; planlarının gerçekleşmeyeceğini söyler.
RAB Ahaz’a yine seslendi: “Tanrın RAB’den senin için/kendin için (Hristiyan çeviride “senin için/kendin için” kelimesi silinmiştir.) bir işaret iste; enginlerde olsun, yahut yukarıda yükseklerde olsun. (Hristiyan çeviride doğaüstü; mucizevi bir işaretten söz ediliyormuş gibi görünmesi için yanlış bir şekilde “ölüler diyarı kadar derin, gökler kadar yüksek olsun” şeklinde çevrilmiştir ancak eski Hristiyan tercümesi doğru olduğu için bu kısım oradan alınmıştır.) Ama Ahaz, “Hayır, istemem, RAB’bi sınamam” dedi. Bunun üzerine Yeşaya, “Dinle, ey Davut Evi!” dedi, “İnsanların sabrını taşırmanız yetmezmiş gibi şimdi de Tanrım’ın sabrını mı taşırıyorsunuz? [Yeşaya 7:10- 13]
İşaret (İbranice: “ואֹת”, okunuşu: ot), doğaüstü; mucizevi olaylardan kısa sürede gerçekleşecek doğal ama ayırt edici gözle görülür olaylara atıfta bulunur:
O günlerde Hizkiya ölümcül bir hastalığa yakalandı. Amots oğlu Peygamber Yeşaya ona gidip şöyle dedi, RAB diyor ki: “Ev işlerini düzene sok. Çünkü iyileşmeyecek, öleceksin.” Hizkiya yüzünü duvara dönüp RAB’be yalvardı: “Ya RAB, yürekten bir sadakatle önünde nasıl yaşadığımı, gözünde iyi olanı yaptığımı anımsa lütfen.” Sonra acı acı ağlamaya başladı. Yeşaya sarayın orta avlusundan çıkmadan önce RAB ona şöyle dedi: “Geri dön ve halkımı yöneten Hizkiya’ya şunu söyle: “Atan Davut’un Tanrısı RAB diyor ki: Duanı işittim, gözyaşlarını gördüm, seni sağlığına kavuşturacağım. Üç gün içinde RAB’bin Tapınağı’na çıkacaksın. Ömrünü on beş yıl daha uzatacağım. Seni de kenti de Asur Kralı’nın elinden kurtaracağım. Kendim için ve kulum Davut’un hatırı için bu kenti savunacağım.” Sonra Yeşaya, “İncir pestili getirin” dedi. Getirip çıbanına koydular ve Hizkiya iyileşti. Hizkiya Yeşaya’ya “RAB’bin beni iyileştireceğine ve üç gün içinde RAB’bin Tapınağı’na çıkacağıma ilişkin işaret nedir?” diye sormuştu. Yeşaya şöyle karşılık vermişti: “RAB’bin verdiği sözü tutacağına ilişkin işaret şu olacak: Gölge on basamak uzasın mı, kısalsın mı?” Hizkiya, “Gölgenin on basamak uzaması kolaydır, on basamak kısalsın” demişti. Bunun üzerine Peygamber Yeşaya RAB’be yakardı ve RAB Ahaz’ın merdiveninden aşağı düşmüş olan gölgeyi on basamak kısaltmıştı. [2. Krallar 20:1- 11]
İşaret, Tanrı’nın verdiği bir sözü tutacağına dair kısa sürede gerçekleşecek, doğal; mucizevi olmayan fakat gözle görülür ayırt edici olayları ifade eder. Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü üzere, Tanrı Hizkiya’ya ölmeyeceğine, iyileşeceğine dair söz verdi ve bu sözünü tutacağına ilişkin “gölgenin kısalması” şeklinde bir işaret verdi. Bu doğaüstü olmayan ayırt edici doğal bir olaydı.
Aynı gün Tanrı adamı bir işaret göstererek konuşmasını şöyle sürdürdü: “RAB’bin bana açıkladığı işaret şudur: Bu sunak parçalanacak, üstündeki küller çevreye savrulacak.” Kral Yarovam, Tanrı adamının Beytel’de sunağa karşı söylediklerini duyunca, elini ona doğru uzatarak, “Yakalayın onu!” diye buyruk verdi. Ancak Tanrı adamına uzattığı eli felç oldu ve düzelmedi. Tanrı adamının RAB’bin buyruğuyla gösterdiği işaret uyarınca, sunak parçalandı, üstündeki küller çevreye savruldu. [1. Krallar 13:3-5]
Bu ayetlerde de, Tanrı “sunağın parçalanması ve üstündeki küllerin etrafa saçılması”nı bir işaret olarak vermiştir. Bu da doğaüstü bir olay değildir.
Kral Ahaz, Tanrı’ya inanmayan; atası Davut’un yolundan gitmeyen kötü bir kraldı:
İsrail Kralı Remalya oğlu Pekah’ın krallığının on yedinci yılında Yotam oğlu Ahaz Yahuda Kralı oldu. Ahaz yirmi yaşında kral oldu ve Yeruşalim’de on altı yıl krallık yaptı. Tanrısı RAB’bin gözünde doğru olanı yapan atası Davut gibi davranmadı. İsrail krallarının yolunu izledi; hatta RAB’bin İsrail halkının önünden kovmuş olduğu ulusların iğrenç törelerine uyarak oğlunu ateşte kurban etti. Puta tapılan yerlerde, tepelerde, bol yapraklı her ağacın altında kurban kesip buhur yaktı. [2. Krallar 16:1-4]
Bu nedenle, Tanrı’nın Yahuda Krallığı’nı Aram Kralı Resin’le İsrail Kralı Remalya oğlu Pekah’tan koruyacağı, onların “Yahuda’ya saldırma, halkı korkutup ülkeyi ele geçirme, Taveal’ın oğlunu kral ilan etme” tasarılarının; planlarının gerçekleşmeyeceği sözüne inanmamıştı. Buna inanmadığı için Yeşaya Peygamber de ona Tanrı’dan sözünü tutacağına dair kendisine bir işaret istemesini söyler. Tanrı, Kral Ahaz’a kısa sürede gerçekleşecek, doğal ama ayırt edici ve gözle görülebilir bir işaret vermelidir ki Ahaz, Tanrı’nın Yahuda Krallığı’nı Aram Kralı Resin’le İsrail Kralı Remalya oğlu Pekah’tan koruyacağı, onların “Yahuda’ya saldırma, halkı korkutup ülkeyi ele geçirme, Taveal’ın oğlunu kral ilan etme” tasarılarının; planlarının gerçekleşmeyeceği sözüne inansın. Ancak Ahaz, sözde Tanrı’yı sınamak istemediği gerekçesiyle işaret istemeyi reddeder ancak asıl reddetme sebebi inançsızlığıdır. Bunun üzerine Yeşaya da Davut Evi’ni azarlar. Görünen o ki işaret istemeyi reddetmek Davut Evi’nin; hanedan üyelerinin ortak kararıdır.
İşte! Genç kadın gebe (kalıp) bir oğul doğuracak ve adını İmmanuel (Türkçesi: Tanrı bizimledir) koyacak. Çocuk kötüyü reddedip iyiyi seçecek yaşa gelince tereyağı ve bal yiyecek. Ama çocuk kötüyü reddedip iyiyi seçecek yaşa gelmeden, seni dehşete düşüren o iki kralın toprakları ıssız kalacak. [Yeşaya 7:14-16]
Yeşaya Peygamber, kendisi gibi bir peygamber olan eşini işaret ederek onun gebe kalıp bir oğul doğuracağını ve adını İmmanuel koyacağını söyler. İmmanuel, kötüyü reddedip iyiyi seçecek yaşa gelmeden, Davut Evi’ni ve Yahuda halkını korkutan o iki kralın – Aram Kralı Resin ve İsrail Kralı Remalya oğlu Pekah – topraklarının ıssız kalacağını; onların “Yahuda’ya saldırma, halkı korkutup ülkeyi ele geçirme, Taveal’ın oğlunu kral ilan etme” tasarılarının; planlarının gerçekleşmeyeceğini söylemektedir. Tanrı, Davut Evi reddetmesine rağmen onlara Yeşaya ve eşinin; iki peygamberin çocuğunu işaret olarak vermiştir.
İsrail Kralı Pekah’ın krallığı sırasında, Asur Kralı Tiglat-Pileser İsrail’in İyon, Avel-Beytmaaka, Yanoah, Kedeş, Hasor kentleriyle Gilat, Celile ve Naftali bölgelerini ele geçirerek halkı Asur’a sürdü. Yahuda Kralı Azarya oğlu Yotam’ın krallığının yirminci yılında Ela oğlu Hoşea, Remalya oğlu Pekah’a düzen kurdu ve onu öldürüp yerine kendisi kral oldu. [2. Krallar 15:29-30]
Ahaz, Asur Kralı Tiglat-Pileser’e: “Senin kulun kölenim; gel, bana saldıran Aram ve İsrail krallarının elinden beni kurtar” diye ulaklar gönderdi. RAB’bin Tapınağı’nda ve sarayın hazinelerinde bulunan altın ve gümüşü armağan olarak Asur Kralı’na gönderdi. Asur Kralı Ahaz’ın isteğini olumlu karşıladı, saldırıp Şam’ı ele geçirdi. Kent halkını Kîr’e sürüp Resin’i öldürdü. [2. Krallar 16:7-9]
Asur Kralı Pûl (diğer adı Tiglat-Pileser), Aram Kralı Resin ve İsrail Kralı Remalya oğlu Pekah’ın topraklarını ele geçirerek, halklarını sürer ve tıpkı Yeşaya Peygamber’in söylediği gibi toprakları ıssız kalır. Yeşaya Peygamber’in sözü gerçekleşmiş olur. Aram Kralı Resin ve İsrail Kralı Remalya oğlu Pekah, Yahuda’ya saldıramamış, halkı korkutup ülkeyi ele geçirememiş ve Taveal’ın oğlunu kral ilan edememişlerdir. Bu durumda, İmmanuel doğmuş ve henüz kötüyü reddedip iyiyi seçecek yaşa gelmemiş – küçük yaşta – olmalıdır.
İmmanuel’in Yeşaya Peygamber’in oğlu olduğunu nereden biliyoruz?
Yeşaya Peygamber’in kitabı yazılırken, orijinalde bölümlendirmeler olmadan yazılmıştır. Yeşaya 7. bölümde anlatılan olaylar 8. bölümde de anlatılmaya devam etmektedir.
RAB bana şöyle dedi: Büyük bir levha alıp okunaklı harflerle üzerine “Maher-Şalal-Haş-Baz” yaz. Kâhin Uriya ile Yeverekya oğlu Zekeriya’yı kendime güvenilir tanık seçiyorum. Ben kadın peygamber ile birlikte oldum, gebe kaldı (Klasik çeviri yanlış bir şekilde şöyle çevirir: “Peygamber olan karım bundan bir süre sonra gebe kaldı”) ve bir erkek çocuk doğurdu. RAB bana – adını “Maher-Şalal-Haş-Baz” (Türkçesi: serveti hızlı; ganimeti çabuk) koy – dedi. Çocuk daha “anne, baba” demesini öğrenmeden, Şam’ın serveti ve Samiriye’nin ganimeti Asur Kralı’na götürülecek. [Yeşaya 8:1-4]
Yeşaya Peygamber, peygamber olan eşinden söz ederken “karım” demek yerine üçüncü bir kişiden bahsedermiş gibi “haneviah” (Türkçesi: kadın peygamber) kelimesini kullanmaktadır. Yeşaya Peygamber, eşi ile birlikte olur ve eşi bir erkek çocuk doğurur. Tanrı, Yeşaya Peygamber’den oğlunun adını “Maher-Şalal-Haş-Baz” (Türkçesi: serveti hızlı; ganimeti çabuk) koymasını ister. Maher-Şalal-Haş-Baz anne, baba demesini öğrenmeden Şam’ın serveti ve Samiriye’nin ganimeti Asur Kralı’na götürülecektir.
Yeşaya 7:14-16 ayetlerinde sözü edilen aynı olay anlatılmaktadır! Şam, Aram (Suriye) Krallığı’nın, Samiriye de Kuzey İsrail Krallığı’nın başkentidir! Asur Kralı Pûl (diğer adı Tiglat-Pileser), Aram Kralı Resin ve İsrail Kralı Remalya oğlu Pekah’ın topraklarını ele geçirerek, halklarını sürer ve tıpkı Yeşaya Peygamber’in söylediği gibi toprakları ıssız kalır. Asur Kralı, Aram ve İsrail topraklarını ele geçirince onlara ait olan tüm servetin ve ganimetin sahibi olur. Aram Kralı Resin ve İsrail Kralı Remalya oğlu Pekah, Yahuda’ya saldıramamış, halkı korkutup ülkeyi ele geçirememiş ve Taveal’ın oğlunu kral ilan edememişlerdir. Bu durumda, Maher-Şalal-Haş-Baz doğmuş ve henüz anne, baba demesini öğrenecek yaşa gelmemiş – küçük yaşta – olmalıdır.
Maher-Şalal-Haş-Baz ve İmmanuel aynı çocuktur! Tanrı, peygamber olan annesine adını İmmanuel; peygamber olan babasına adını Maher-Şalal-Haş-Baz koydurmuştur.
Yahudi Kutsal Kitabı’nda Tanrı’nın iki isim koyduğu başka kimseler de vardır:
Ama barışsever bir oğlun olacak. Onu her yandan kuşatan düşmanlarından kurtarıp rahata kavuşturacağım. Adı Süleyman olacak. Onun döneminde İsrail’in barış ve güvenlik içinde yaşamasını sağlayacağım. [1. Tarihler 22:9]
Davut karısı Bat-Şeva’yı avuttu. Yanına girip onunla yattı. Bat-Şeva bir oğul doğurdu. Çocuğun adını Süleyman koydu. Çocuğu seven RAB Peygamber Natan aracılığıyla haber gönderdi ve hatırı için çocuğun adını Yedidyah koydu. [1. Tarihler 22:9]
Neden İmmanuel ve Maher-Şalal-Haş-Baz ismi verilmiştir?
İstediğinizi tasarlayın, hepsi boşa gidecek. İstediğiniz kadar konuşun, hiçbiri gerçekleşmeyecek. Çünkü Tanrı bizimledir. (İbranice okunuşu: ki immanu el) [Yeşaya 8: 10]
Yeşaya 8:10 ayetinden de anlaşılacağı üzere, Aram Kralı Resin ve İsrail Kralı Remalya oğlu Pekah’ın Yahuda Krallığı hakkındaki kötü tasarılarına karşı Tanrı’nın Yahuda Krallığı ile birlikte olduğunu ve onların bu kötü tasarılarını Asur Kralı aracılığıyla bozacağını işaret etmesi için çocuğa “İmmanuel” (Türkçesi: Tanrı bizimledir) ve “Maher-Şalal-Haş- Baz” (Türkçesi: serveti hızlı; ganimeti çabuk) ismi verilmiştir. İmmanuel ismi, Tanrı’nın insan bedeni alıp insanlar arasında yaşayacağı (!) gibi sahte öğretilere işaret etmemektedir.
Yeşaya Peygamber’in kendisinin ve çocuklarının “işaret” olduğu net bir şekilde vurgulanmıştır:
Ben ve RAB’bin bana verdiği çocuklar, Siyon Dağı’nda oturan Her Şeye Egemen RAB’bin İsrail’deki işaretleri ve belirtileriyiz. [Yeşaya 8: 18]
Yeşaya Peygamber’in “Şear-Yaşuv” (Türkçesi: geriye kalanlar dönecek) adında bir oğlu daha vardır. (bkz. Yeşaya 7:3) Bu oğlu da tıpkı İmmanuel/Maher-Şalal-Haş-Baz gibi bir işarettir. Asur istilasından sonra Yahuda halkının Tanrı’ya döneceğine işaret ettiği için ona “Şear-Yaşuv” ismi verilmiştir:
Geriye kalanlar dönecek (İbranice okunuşu: şear yaşuv); Yakup soyundan sağ kalanlar Güçlü Tanrı’ya. [Yeşaya 10:21]
Yeşaya 7:14 ayetinde sözü edilen “almah” (Türkçesi: genç kadın) ile Yeşaya 8:3 ayetinde sözü edilen “neviah” (Türkçesi: kadın peygamber) aynı kadındır! Yeşaya Peygamber, 8:3 ayetinde eşi ile birlikte olduğunu söyleyerek “bakireden doğum” safsatasına noktayı koymuştur!
Tıpkı Yeşaya Peygamber gibi, kendisi ile aynı dönemde fakat Kuzey İsrail Krallığı’nda yaşayan Hoşea Peygamber’in çocuklarının da isimleri, Kuzey İsrail Krallığı’na birer işarettir:
RAB Hoşea aracılığıyla konuşmaya başladığında ona şöyle dedi: “Git, kötü bir kadınla evlen, ondan zina çocukların olsun. Çünkü ülke halkı benden ayrılarak adice zina ediyor.” Böylece Hoşea gidip Divlayim’in kızı Gomer’le evlendi. Kadın hamile kalıp kendisine bir oğul doğurdu. RAB Hoşea’ya, “Çocuğun adını Yizreel (bir yerin ismi) koy” dedi, “Çünkü çok geçmeden Yizreel’de dökülen kanın öcünü Yehu soyundan alacağım. İsrail krallığının sonunu getireceğim ve o gün Yizreel Vadisi’nde İsrail’in yayını kıracağım.” Gomer yine hamile kaldı ve bir kız doğurdu. RAB Hoşea’ya, “Adını Lo-Ruhama (Türkçesi: acıma yok) koy” dedi, “Çünkü artık İsrail soyuna acımayacağım, onları bağışlamayacağım. Ancak Yahuda soyuna merhamet edeceğim. Ben kurtaracağım onları, ama yay, kılıç, savaş, at ve atlılar aracılığıyla değil, kendi aracılığımla.” Gomer Lo-Ruhama’yı sütten kesince yine hamile kaldı ve bir oğul doğurdu. RAB Hoşea’ya, “Adını Lo-Ammi (Türkçesi: halkım değil) koy” dedi, “Çünkü siz benim halkım değilsiniz, ben de sizin Tanrınız değilim. [Hoşea 1:2-9]
SONUÇ
Yeşaya 7:14 ayetinin ne Mesih ile ne de bakireden doğum ile ilgisi vardır! Matta kitabının yazarı, ayeti bağlamından kopartarak, kelimeleri çarpıtarak bir sahtekârlık girişiminde bulunmuş; İsa hakkında bir gerçekleşmiş bir peygamberlik kurgulamaya çalışmış ancak görüldüğü üzere eline yüzüne bulaştırmıştır! Tanrı sözü olduğu iddia edilen bir metinde böylesine bir sahtekârlık girişimi olması, o metnin Tanrı sözü olmadığını kanıtlamaktadır.
Kral Ahaz’dan yaklaşık yedi yüz sonra doğduğu iddia edilen İsa’nın, Tanrı’nın Yahuda Krallığı’nı Aram Kralı Resin’le İsrail Kralı Remalya oğlu Pekah’tan koruyacağına, onların “Yahuda’ya saldırma, halkı korkutup ülkeyi ele geçirme, Taveal’ın oğlunu kral ilan etme” tasarılarının; planlarının gerçekleşmeyeceğine dair bir işaret olması mümkün değildir. Hristiyanlar, durumu kurtarmak için “çifte peygamberlik” fikrini öne sürerler fakat Yeşaya 7:15-16 ayetlerinin İsa ile ilgisini açıklayamazlar. Yeşaya 7:14 ayetinin uzak gelecekte İsa’yı işaret etmediği açıktır.