Rambam, Tora’nın altı günün tanımının, fiziksel tarihin bilimsel bir açıklaması olan kronolojik bir sıra sunduğuna inanmıyordu. Bunun yerine, kavramsal bir sıra sunduğunu anlamıştı. Rambam’a göre, Yaratılış Kitabı bir kozmogoni sunmaz, yani evrenin kökeni ve gelişimi hakkında bir açıklama değildir. Bunun yerine, bir kozmoloji sunar: evrenin yapısının bir anlatısıdır. Aynı görüş Ralbag’ın yazılarında da bulunur:
Zaten biliyorsunuz ki, Tanrı’nın evreni yaratması zaman içinde gerçekleşmemiştir, çünkü [onun türevleri] hiçlikten bir şeye idi. Aynı şekilde Rabbilerimiz de göklerin ve yerin aynı anda yaratıldığı konusunda hemfikirdi. Her ikisi de bir olarak yaratıldı, denildiği gibi,” yerin temelini benim elim koydu, ve gökleri sağ elim yaydı; ben onları çağırınca, birlikte dikilip dururlar” (Yeşaya 48:13). Bu nedenle, yaratılışın altı günde tamamlanmış olarak tanımlanması, örneğin, ilk günün, ikinciden önce gelmesi anlamında değildir. Bunlar, yaratılanlar arasındaki kavramsal önceliği gösterir.
Örneğin, gök cisimlerinin hareket ettiricileri nedensel olarak ve doğası gereği gök cisimlerinin önündedir, bunun yanında gök cisimleri nedensel ve doğası gereği elementlerden ve onlardan oluşturulanlardan önce gelir.
Elementler, maddi nedensellik yoluyla kendilerinden üretilenlerden öncedir ve elementlerin bileşikleri de bu tür bir öncelikle [ilişkilidir).
Örneğin bitki hayvandan öncedir; ve benzer şekilde kusurlu hayvan, mükemmel hayvandan önce gelir. Aynı şekilde, suda yaşayan bir hayvan uçan bir hayvandan önce gelir ve ikincisi yürüyen (karasal) bir hayvandan önce, ikincisi ise iletişim kuran varlıktan (yani insandan) öncedir. Suda yaşayan bir hayvan kusurlu bir yumurta ürettiği için, kuş mükemmel bir yumurta üretir; oysa yürüyen hayvan, kendi vücudunda canlı bir hayvan üretir. Bu nedenle Aristoteles, Historia Animalium‘da kuşun suda yaşayan hayvanlardan daha mükemmel olduğunu ve yürüyen hayvanın kuştan daha mükemmel olduğunu söyler. Ve hiç şüphe yok ki insan yürüyen hayvanlar arasında en mükemmel hayvandır.
Ralbag, Milhamos HaŞem 6:8
Ralbag, Talmud’un gökyüzündeki ışıkları Tanrı’nın ilk gün yarattığını ve dördüncü gün askıya aldığını söylediğinde, bunun fiziksel olarak daha sonraki bir aşamada yerine konulduğu anlamına gelmediğini anlatmaya devam eder. Bunun yerine, ışıkların görevlendirilmesi, yaratılış hiyerarşisinde dördüncü aşamadır.
Yaratılış anlatısının bilimsel bir açıklama olmadığını söyleyenler sadece Rambam ve Ralbag gibi rasyonalistler değildir. Altı günün daha derin anlamının bir başka açıklaması Ramban tarafından verilmiştir:
… Yaratılış eyleminde bahsedilen günlerin, göklerin ve yerin yaratılışı [ile ilgili] olarak, haftanın altı günü gibi saat ve dakikalardan oluşan gerçek günler olduğunu bilin, ayetin düz anlamı budur. Ancak konunun içsel anlamı açısından “günler” sefiralara (sefirot) karşılık gelir, Tanrı’nın her yaratıcı sözüne bir gün denir. Bunlardan altı tane vardır, hepsi Tanrı’ya aittir “..büyüklük (gedullah) [hesed sefirası], güç (gevurah), güzellik (tiferet), zafer (netzah), ihtişam (hod) … krallık (malhut) senindir.” (1 Tarihler 29:11).
Ramban, Yaratılış 1:3 açıklaması. (Talmud, Hagiga 12a’da, dünyanın on nitelik ile yaratıldığı ve ilk gün on şeyin yaratıldığı anlatılır.)
Bu yazıda, konunun dağılmaması için günlerin nasıl sefiralara karşılık geldiği anlatılmayacaktır, ancak burada önemli olan Ramban’ın da Yaratılış anlatısının kronolojik sırayı değil, sefiraların kavramsal düzenini anlattığını, altı günün düzeninin kronolojik sıra değil, kavramsal bir düzen olduğunu söylemesidir.
Yaratılış Anlatısının Amacı
Bununla birlikte, (Tora’yı) açmadan önce, onu nasıl okuyacağımızı düşünelim. Filolojik veya antik olaylarla bir araştırma konusu olarak mı? Eski mitolojik veya jeolojik hipotezleri doğrulamak için mi? Ezoterik gizemlerin ifşalarını bulma beklentisiyle mi? Kesinlikle hayır! Yahudiler olarak biz bu kitabı, varoluşumuzda ne olduğumuzu ve ne olmamız gerektiğini öğrenmemiz için Tanrı’nın bize sunduğu bir kitap olarak okuyacağız. Onu “Tora” olarak okuyacağız – kelimenin tam anlamıyla “öğreti” olarak, bizi Tanrı’nın dünyasında ve insanlık içinde yönlendirmesi, bize rehberlik etmesi ve içsel benliğimizi canlandırmak amacıyla okuyacağız.
Rabbi Samson Raphael Hirsch, Ondokuz Mektup, İkinci Mektup
Yaratılış anlatısının belirgin teolojik mesajı, Tanrı’nın evrenin Yaratıcısı olduğudur. Yıldızlar, okyanuslar, ağaçlar ve kuşlar dahil tüm dünyayı O yaratmıştır. Bu, bir teolojik mesajdır, bilimsel bir ders değildir ve bu nedenle bilimsel bir anlatı değil, teolojik bir anlatı olarak sunulur.
Tora bir tarih, bilim veya felsefe kitabı değildir. Tora, teolojik öğreti amaçlarını içeren bir kitaptır. Tora’daki her şeyden teolojik bir öğreti kavranabilir. Bununla birlikte, Tora’da tarihi olayların anlatılarını bulduğumuzda, Tora’nın hakikati söylediğini anlamalıyız … [Yine de) Tora bize organize bir profesyonel disiplin öğretmez… Tora, nasıl ayakkabıcı olunacağını öğretmez. Nasıl davranılacağını öğretir…
Teolojik bakış açısından – Yaratılış eylemleri de dahil olmak üzere, Tora her insana hitap eder ve her kişi tarafından çalışılabilir. Bunun tersine, Yaratılış’ın eylemlerinin içsel gerçekleri, yalnızca onları çalışmaya uygun olan ve “Tanrı’nın sırrı, O’dan korkanlar içindir ve antlaşmasını onlara açıklar (Mezmur 25:14)” kategorisinde yer alan bilginlerle ilgilidir.
Rabbi Gedalyah Nadel, Be Toraso Şel Rav Gedalyah, sayfalar 77, 82
Yaratılış anlatısını bilimsel veya tarihsel bir açıklama olarak anlamamamız gerekli olmakla birlikte bazılarının yaptığı gibi, Yaratılış’ı bir efsane veya mit olarak tanımlamak da yanlış ve alçaltıcıdır. Aynı şekilde, Yaratılış’ı bir alegori veya metafor olarak tanımlamak da yanlıştır. Ya da saf bir kurgu da değildir. Aksine, Rambam ve Ralbag’in açıkladığı gibi, tarihsel değil kavramsaldır. Yaratılış anlatısı, yaratılışın temel teolojik gerçeklerini öğretmek için en uygun biçimde sunulan, tarihsel olayların İlahi bir uyarlamasıdır.
Yaratılış’ı anlamada çok önemli bir ilke, Malbim’in açıklamasında görülebilir: Yaratılış, düzeltme amacıyla özellikle yaygın olan antik putperest inançları hedef alır. Antik dünyada putperestlik yaklaşımı son derece yaygındı.
Putperestlik, Tora’daki en ciddi yasaklamadır. On Emir’deki Tanrı’nın varlığını kabul etme gerekliliğini hemen takip eden ikinci emirdir. Putperestliğin neden bu kadar kötü olduğunu açıklamak bu yazının konusu olmasa da, Tora’nın temel amacının putperestliği kökünden yok etmek olduğuna dikkat etmek yeterlidir. Tora’nın emirlerinin birçoğu, en azından basit okumaya göre, putperestliğin yok edilmesiyle ilgilidir.
Tora, genel olarak görevini başarmıştır. Yahudi halkı putperestliği terk etmiş ve tektanrıcılığı tüm dünyaya müjdelemiştir. Yahudilik’ten kök alan diğer inançlardan bazıları Yahudi Kutsal Kitabı üzerinde yaptıkları çok çeşitli hileler ile hala geçmişin putperestliğini pazarlamaya devam etseler de, dünya artık putperestliği ve çoktanrıcılığı reddetme ve Tek Tanrı’ya inanma eğilimindedir.
Devam edecek.
Beşinci Bölüm’ü okumak için tıklayınız.
Kutsal Kitabınızı bilin!
Kutsal Kitabınızı bilirseniz, kimse inancınızı ve Tanrı ile olan bağlantınızı çalamaz.