Kutsal Kitap’ın Yaratılış Kitabı’nın 6-10 bölümlerinde anlatılan Noah Tufanı’nın, Gılgamış Destanı’nda anlatılan tufan hikayesinden alındığı iddia edilmektedir. İnceleyelim:
Sümerlilerin Ziusudra hikayesi, Akkadlıların Atrahasis Destanı ve Gılgamış Destanları, Yaratılış Kitabı’nda anlatılan Noah’ın Tufanı anlatımına ek olarak Yakın Doğu’da anlatılmış olan tufan hikayeleridir.
Tufan ile ilgili hikayeler dünyanın çeşitli bölgelerine Kutsal Kitap henüz yazılmadan önce yayılmış durumdaydı. Elimizde bulunan en eski tufan hikayesi M.Ö. 17.yüzyıla ait Sümer Eridu Yaratılış hikayesinde bulunmaktadır. Bu tabletlerde Ziusudra adındaki bir kişinin Enki tarafından insanlığın tanrılar tarafından yok edileceği konusunda uyarılmasını ve bir gemi inşa etmesinin buyurulması anlatılmaktadır. Ziusudra adı “yaşamı gördü” anlamını taşır ve bu ad ona kurtuluşundan sonra tanrılar tarafından bahşedilen ölümsüzlüğüne bir atıftır. Atrahasis Destanı ise bu hikayenin başka bir versiyonudur ve bu hikayedeki kahramanın adı Atrahasis’tir.
En eksiksiz olan Mezopotamya tufan hikayesi Ninova’da Kral Aşurbanipal’in kütüphanesinin kazılması sırasında bulunmuştur ve buna Gılgamış Destanı adı verilir. Tufan hikayesi bu destanın küçük bir kısmını oluşturur ve bu destanın Atrahasis Destanı’nın bir versiyonu olduğu düşünülmektedir.
Gılgamış Destanı, Gılgamış adlı bir kral ve bu kralın yakın arkadaşının ölümü üzerine ölümsüzlüğün sırrı yolculuğu hakkındadır. Gılgamış, ölümsüzlüğe ulaşmış Utnapiştim’i ziyaret eder ve onun ölümsüzlüğü bilgeliğin gücüyle değil, büyük tufandan kurtulduktan sonra tanrıların bir hediyesi olarak elde ettiğini anlar.
Sümerlilerin Ziusudra hikayesinin (M.Ö. 18 yy.) tamamı belirlenememiştir, çünkü; elimizdeki parça orijinal tabletin üçte biridir. Nippur’da bulunan el yazmaları yaklaşık olarak Kral Hammurabi zamanında yazılmıştır.
Akkadlı Atrahasis Destanı’nın (M.Ö. 18. yy.) üçüncü tabletinde anlatılan tufan hikayesi ile Gılgamış Destanı’nın onbirinci tableti arasında anlatılanlar arasında büyük benzerlik bulunmaktadır. Gılgamış Destanı’ndaki tufan hikayesi bu örneklerdeki anlatımların en az eksik olanıdır.
Gılgamış, Uruk’un efsanevi kralı, tufan sonrası Sümer kralları listesi içerisinde kayıt edilmiştir. Krallık süreleri onbin yıldan fazla sürdüğü yazılan tufan öncesi krallardan sonra tufanın geldiği yazılmıştır: “(Sonra) Tufan (yeryüzünü) süpürdü.”
Bilim adamları, elimizde bulunan en eski tabletler M.Ö .18.yüzyılda Eski Babil Dönemi’nde yazılmış olsalar da, bu tabletlerde yazılmış olan asıl metinlerin Ur’un Üçüncü Hanedanlık Dönemi’ne (M.Ö. 2094-2047) kadar uzandığını tahmin etmektedir. Eski Babil döneminden kalan parçalar kısım kısımdır, daha tam biçimde elimizde bulunan tabletler M.Ö.13. yüzyıla aittir ve oniki tabletten oluşan bu tabletler “standart versiyon” olarak adlandırılır. Bu versiyonun onbirinci tabletinde tufan hikayesi anlatılmaktadır.
Genellikle, Atrahasis Destanı üç numaralı tablet, ortak öğreler ve kelimeler nedeniyle Gılgamış Destanı onbirinci tabletin kaynağı olarak görülür. Örneğin, Atrahasis ismi “son derece bilge” anlamında, Gılgamış Destanı’nın kahramanı Utnapiştim’in başka bir takma adıdır. Atrahasis Destanı’nın orijinal niteliği, Anu ve Enlil’e verdiği üstünlük nedeniyle Hammurabi’nin hükümdarlığının öncesine gitmektedir. Atrahasis Destanı’nın en eski tabletleri Kral Ammizaduga’nın dönemine ait olsa da, bunların orijinal metinler olmayıp kopyalar olduğu düşünülmektedir. Ancak, bunun tam tersine Atrahasis Destanı’nın Gılgamış Destanı’ndan alındığını söyleyenler de vardır. Gılgamış Destanı Atrahasis Destanından alınmış ya da tersi olsa da, Atrahasis Destanı’nın çeşitli geleneksel kaynakların düzenlenmiş biçimi olduğu görülmektedir. Bu nedenle her iki destanın da alıntı yaptığı daha eski bir versiyon olması muhtemeldir.
Semitik Babillilerin Sümer kültürü ve medeniyetinin mirasçıları olması nedeniyle, Gılgamış Destanı’nın diğer kısımlarının bu Semitik Babil şiirii içerisinde yer almadan önce Sümer yazını içerisinde yer aldığını söylemek mantıklı olacaktır. Ancak bu tüm Semitik Babil şiirinin tamamının Sümerlilerden alındığı anlamına gelmemektedir. Bunun yerine, içeriğin bir kısmı Semitik Babilliler’e ait olabilir ve Sümerliler onlardan alıntı yapıp, kendi görüşlerini, inançlarını bu metne katıp, hikayeyi kendi el yazıları ve dilleri ile ifade etmiş olabilirler. Ama bu hikayenin ilk halinden bağımsız olarak, Gılgamış Destanı’na katılmış bölümler, geriye gidilebildiği kadarıyla Sümerliler’e ait gibi görünmektedir. Sümerliler’in ise bu hikayeyi gerçek bir olaydan mı almış olduğu konusunda delil yoktur ancak olasıdır.
***
Gılgamış Destanı ile Yaratılış Kitabı arasındaki ortak noktalar ve farklar:
Merrill F.Unger şu ortak noktaları yazmaktadır:
Tufan, İlahi olarak planlanmıştır.
Yaklaşan felaket, tufanın kahramanına İlahi yolla bildirilmiştir.
Tufan ile yozlaşan insan toplumu arasında bağlantı iması vardır.
Kahraman ve ailesi kurtulur.
Kahraman’a yaşamları kurtarması için büyük bir gemi yapması söylenir.
Tufan’ın fiziksel nedenlerinden bahsedilir.
Tufan’ın süresi belirtilir.
Gemi’nin sonunda nerede durduğu belirtilir.
Suların alçaldığını anlamak için kuşlar gönderilir.
Kurtuluştan sonra Kahraman’ın yaptığı ibadetler anlatılır.
Felaketten sonra, Kahraman’a özel kutsamalar bahşedildiği ima edilir.
Farklar ise şunlardır:
Tufan’ın sebebi Gılgamış Destanı’nda açık değildir.
Tanrı’nın ve Kahraman’ın karakterleri iki destanda farklıdır.
Hayatta kalanların sayısı ve cinsiyetleri, hayvanların sayısı ve cinsiyetleri.
Gemi’nin yapısı.
Tufan’ın kaynağı ve süresi
Deneme için gönderilen kuşların sayısı ve türleri.
Gemi’nin oturduğu yer.
Tufan’dan sonraki tekrar çoğalma ile ilgili referanslar.
Bu iki hikaye arasındaki ilişki için şu farkları kıyaslamak önemlidir:
İki Ahlak Sistemi Arasındaki Fark
Tufan’ın nedeni
Gılgamış Destanı’nda, tanrılar tufanı getirmeye karar verirler (XI 14-19). Enlil, bu kararın en açık sorumlusu olsa da (XI 167–169, 177–179) ve tüm insanları tufanda öldürmeyi planlasa da (XI 170–173), tufanın nedeni belirtilmez. Ea’nın söylediğine göre, (XI 180), Tufan insanın yaptıklarının karşılığıdır. Ancak, Destan insanların nasıl günah işlediğini veya tanrılarının cezalandırılmayı hak eden insanları nasıl belirlediğini anlatmaz. Büyük tanrıca İştar’ın (XI 162–169) ve Ea’nın (XI 177–185) yaklaşımı, Enlil’in akılsızlığı Tufan’ın nedeninin ahlaki bir amaçtan çok, tanrılarının ani bir isteği gibi görünmektedir.
Yaratılış Kitabı’nda ise Tufan’ın nedeni açıktır; insanın yozlaşması, kanun tanımazlık, adaletsizlik ve her türlü dürüst olmayan davranış.
Dünya Tanrı’nın önünde yozlaşmıştı ve yeryüzü suçla dolmuştu. Tanrı yeryüzünü gördü; ve işte – yozlaşmıştı. Zira her vücut, yeryüzü üzerinde yolunu saptırmıştı.
Tanrı, Noah’a “Tüm vücutların sonu önüme geldi; çünkü yeryüzü [insanların] suçlarıyla / onların önünde doldu” dedi. “Bu yüzden onları yeryüzü ile birlikte yok edeceğim.”
Yaratılış 6:11-13
Yaratılış Kitabı’nda sadece Tufan’ın nedeni değil, cezanın nedeni de açıktır.Tufan gelip geçici bir hisse bağlı değil, ahlaki bir sebebe bağlı akılcı bir karardır. Tanrı, kötüleri cezalandırmaya, dürüstleri ise kurtarmaya karar vermiştir.
Yaratılış 6:8-9, 7:1
Tanrı’nın Karakteri
Gılgamış Destanı ile Yaratılış Kitabı arasındaki temel bir fark, Gılgamış Destanı çok tanrılı bir mitolojiyken, Yaratılış Kitabı tek tanrılı bir teolojiye dayanır. Tufan’a karar veren Enlil, her şeye gücü yeten veya her şeyi bilen bir tanrı değildir. Ayrıca Enlil, düşüncesiz olmakla suçlanmıştı (XI 168, 179). Kurul’daki diğer tanrılar, Anu, Ninurta, Ennugi ve Ea, Enlil’in tufanı getirmek fikrine katılsalar da bunun nedeni itiraz etmeye korkmalarıdır. Korkmaları (XI 115), ağlamaları (XI 124–125), birbirlerini suçlamaları (XI 172–185), bu tanrıların düşünceli ve akılcı oldukları konusunda şüphe uyandırmaktadır. Doğrusu, Babil tanrıları yalan söylemeleri, yalana olan toleransları, kurbana olan açlıkları, insanlarla olan ilişkilerindeki kaprisleri, hislerinin değişimi gibi konularıyla tümüyle pagandır.
İki hikaye arasındaki bir fark da, Gılgamış Destanı, Gemi’yi Ea’nın aldatmacasından kaçmak için bir vasıta olarak anlatırken, Yaratılış Kitabı’ndaki Gemi, Tanrı’nın dürüstlere olan merhametinin sonucu olarak bir kurtuluş vasıtasıdır.
Kahraman’ın Karakteri
Gılgamış Destanı’nda, Utnapiştim Ubara-tutu’nun oğludur ve Şuruppak’ın varlıklı bir vatandaşıdır (XI 23, 70–74, 81–82). Ea’nın ona verdiği buyruk uyarınca (XI, 36–47) halkını gemi inşaasında kullanmak yerine onları aldatmıştır (XI 49–55). İlave olarak gemiye zorluklarla binmelerini sağlamıştır (XI 77–79). Utnapiştim’i kurtarması için açık bir sebep olmaması şaşırtıcıdır. Diğer kurtulan kişiler, özellikle işçiler, Utnapiştim’in kendisini kurtarması için onun tarafından manipüle edilmişlerdir. Ea’nın konuşmasına göre, Ea Atrahasis’e bir rüya göstermiş ve Utnapiştim de tarınların sırlarını duymuştur. (XI 187). Utnapiştim, ahlaklı karakteri nedeniyle değil, bilgeliği sayesinde kurtulmuş görülmektedir.
Öte yandan, Yaratılış Kitabı’nda hem Noah’ın kusursuz ve dürüst oluşu hem de içinde yaşadığı toplumun kötülüğü açıkça belirtilmektedir. (Yaratılış 6:9,6:22, 7:1, 8:18)
Kutsal Kitap ile Mezopotamya mitolojisi insanın rolü ile ilgili olarak da çok farklı görüşlere sahiptir. Bu mitlere göre insan, tanrıların aksi halde kendilerinin yapmak zorunda kalacakları zor el işlerini yapmak için yaratılmışlardı. Bu bakışa göre insanın doğası gereği doğuştan gelen bir yüceliği veya değeri yoktur. Bunun aksine Kutsal Kitap, insanın “Tanrı görüntüsünde ve benzeyişinde” yaratıldığı fikrini ortaya koymuştur. Tanrı, insana tüm dünya üzerinde egemen olma hakkı vermiş, böylece insana itibar, amaç ve değer kazandırmıştır.
Atrahasis miti dünyada niçin hastalık ve ktlık olduğu sorusunu sorar ve buna nüfus kontrolünü sağlamak için doğal afetlerin tanrılar tarafından tasarlandığı cevabını verir. Atrahasis Destanı’nda, tanrı Enlil insanların davranışlarının çok rahatsız edici olduğuna karar verir ve bu nedenle bir kıtlığın olmasını tasarlar.
Atrahasis Destanı’nın tersine Gılgamış Destanı tufan için bir neden göstermez. Bunun nedeni muhtemelen hikayenin odak noktasının tufanın başlangıcı değil, Utnapiştim’in ölümsüzlüğü olmasıdır.
Bununla birlikte, Gılgamış Destanı’nın tanrıların bu kaprisli kararını haklı çıkarma çabası içerisinde olmadığı da dikkate değerdir. Bu çok açıktır. Bunun tersine, Kutsal Kitap ise insanlığın yok olmasının niçin bir gereklilik haline geldiğini açıklar.
Atrahasis ve Gılgamış Destanı’nın kahramanları belirli ahlaki erdemlere sahip değildir. Kurtulmalarının tek nedeni, bilinmeyen bir nedenle tanrılardan birinin, Ea’nın dikkatlerini çekmeleri ve Ea’nın da Utnapiştim’i yaklaşan tufan konusunda dolaylı biçimde uyarmasıdır.
Kutsal Kitap’ta ise, adalet üzerine kurulmuş bir dünyada, kurtulacak olan kusursuz biçimde dürüst olanlardır.
Bunlar, Noah’ın soyudur: Noah dürüst biriydi, kendi neslinde kusursuzdu. Noah Tanrı ile birlikte yürüdü.
Yaratılış 6:9
Bu ayette Kutsal Kitap, insan davranışının daima neye göre yargılanacağına dair ölçütü sunmaktadır: Bu ölçüt, Tanrı’yı taklit etme ilkesidir.
Gılgamış mitinde, Utnapiştim Ea’nın önerisine karşılık olarak kendini kurtarmak için bir gemi inşa etmeye başlar. Utnapiştim’in öncelikleri açıktır. Önce sahip olduğu altın ve gümüşleri gibi kurtarmak ve sonra akrabalarını kurtarmaktır.
Ayrıca, Utnapiştim’in kendisini kurtarmak için inşa ettiği gemi onun kontrolündedir. Noah’ın kurtarılacağı gemi dümen ve küreğe sahip değildir ve tufan boyunca tamamen Tanrı’nın koruması altındadır. İlave olarak, Noah’ın öncelikleri insanlığı ve hayvanlar alemini kurtarmaktır. Gümüş ve altının onun için bir önemi yoktur: (Yaratılış 6:18-22)
Gılgamış mitinde, yaklaşmakta olan tufandan bahsetmeden önce, doğanın birçok tanrı tarafından yönetildiği görüşü açıktır. Kutsal Kitap’ta ise, tüm doğa kuvvetlerini yöneten ve tüm yaratılışı oluşturan tek Tanrı vardır.
***
Gılgamış Destanı’nında ve Yaratılış Kitabı’nda yer alan tufan anlatımlarının arasındaki benzerlik, Yaratılış Kitabı’ndaki Nuah (Nuh) Tufanı’nın Gılgamış Destanı’ndan yapılan bir alıntı olduğunu akla getirmektedir.
Bu konuya objektif olarak yaklaştığımızda önümüzde üç seçenek olduğunu görürüz:
Seçenek 1: Gılgamış Destanı hikayesini Yaratılış Kitabı’ndan almıştır.
Seçenek 2: Yaratılış Kitabı anlatımını Gılgamış Destanı’ndan almıştır.
Seçenek 3: İki anlatım da daha eski orijinal hikayeye dayanmaktadır.
Seçenek 1:
Birinci seçenek olan Gılgamış Destanı’nın hikayesini Yaratılış Kitabı’ndan almış olması mümkün değildir. Çünkü; elimizdeki tabletler, Tora’nın yazılma tarihinden daha eskiye dayanmaktadır.
Seçenek 2:
İkinci seçenek, Yaratılış Kitabı’nın Gılgamış Destanı’ndan alıntı yapmış olması seçeneğinin de bir takım zorlukları vardır. Yaratılış Kitabı’nın yazarının Destan’ı şu konularda revize etmesi gerekmiştir: Tanrı kavramını çok tanrılı olmaktan çıkarıp mutlak tek tanrıcılığa değiştirmesi, hikayeye çok güçlü ahlaki karakter eklemesi, Tanrı ve ana kahramana ahlaki bir yön belirlemesi, Tanrı’yı dürüst ve lütufkar yapması, Kurtulanlar’ı dürüst ve kurtulmaya layık yapması, Tufan’ın suyun kaynağını sadece yağmur olmaktan çıkarıp, yer altı sularını da kaynak olarak ilave etmesi, Tufan’ın süresini altı gün altı geceden, bir yıla çıkarması, geminin biçimini bir küpten stabil bir biçime dönüştürmesi gibi birçok öğeyi değiştirmesi ve Yazar’ın bu gibi birçok konuda bilgi sahibi olması gereklidir.
Kutsal Kitap akademisyenlerinden Umberto Cassuto ve Nahum Sarma’nın bu konudaki görüşü farklı biçimde ele aldıkları ikinci seçenektir. Onlara göre, Noah hikayesi çoğunlukla Mezopotamya kaynaklarından alınmıştır.
Umberto Cassuto, eski kültürlerin tüm bu tufan hikayelerinin Kutsal Kitap tarafından görmezden gelinmeyecek kadar önemli olduğunu, bu nedenle bu hikayelerdeki çok tanrıcı içeriğin silinerek Kutsal Kitap’a dahil edildiğini belirtmektedir.
Nahum Sarma’nın yaklaşımı biraz farklıdır. Sarma, Noah hikayesini Mezopotamya’nın dini ve politik fikirlerine karşılık bir fikir savaşı olarak görmektedir. Kutsal Kitap, bilinen pagan mitini alıp, önemli yönlerini değiştirerek pagan fikirlerini değil, Kutsal Kitap’ın fikirlerini tanıtmak için bu hikayeyi bir vasıta olarak kullanmaktadır. Bu yol ile, yeni ve devrimci dini düşünceler Yakın Doğu’nun dini şuuruna getirilmiştir.
Eski mitler sadece hayal ürünü hikayeler değildir. Bu mitler, insanlığın kendine sorduğu sorulara cevap verme amacı taşırlar, örneğin; nereden geldik, ölümden sonra ne olur, ölümsüzlük mümkün müdür gibi. Eski Mesopotamyalılar tanrıların doğa içerisinde olduklarını ve çatışmanın kozmosun temel yapısı olduğuna inanıyorlardı. Bu nedenle bu dünyada başarılı olmanın tek yolu kaba kuvvetti. Kutsal Kitap sadece çok tanrıcılığa değil, aynı zamanda güçlünün haklı olduğu tüm pagan zihnine karşı çıkıyordu.
Gılgamış Destanı ile Yaratılış Kitabı arasında kavram farkları olmakla birlikte, hikayelerin ana çerçevesi olarak çok benzerlerdir. Kutsal Kitap, yeni dini anlayışı tanıtmak ve Mezopotamya’nın dünya görüşünü eleştirmek için insaların aşina olduğu bir hikayeyi araç olarak kullanmaktadır. Bunun insanlığın gelişiminde çok önemli sonuçları olacaktır.
Seçenek 3:
Kutsal Kitap’ta yer alan Noah hikayesi burada “NUH – İnsanlığın Başarısız Oluşu” videomuzda anlatıldığı gibi sadece bir yıkım hikayesi değildir, aynı zamanda yaratılışın başlangıcının ilk koşullarına dönüş ve bir yeniden yaratılış hikayesidir.
Bu hikaye dünyanın farklı bölgelerindeki farklı toplumlarında ortaktır. Sadece Mezopotamya bölgesine ait bir mit değildir. Binlerde yıl önce birbirleri ile iletişimleri çok zor olan, birbirlerine çok uzak mesafedeki, örneğin; Çin, Hindistan, Kore, Malezya, Filipinler, Yunanistan, İrlanda, Norveç, Meksika, Fiji adaları, Kanada, Litvanya, Peru, Polonezya ve Hawaii vb. toplumlarda, aynı hikayeye rastlanmaktadır.
Gılgamış Destanı, muhtemelen gerçek tarihi bir olayın değiştirilerek bir Sümer hikayesine dönüşmesinden sonra bu hikayeden alınmıştır. Yaratılış Kitabı’ndaki Noah hikayesinin hem Gılgamış Destanı ile hem de Dünya’nın pek çok bölgesinde var olan tufan hikayeleri ile ortak öğelere sahip olması, aynı zamanda Gılgamış Destanı ile Noah hikayeleri arasındaki yukarıda saymış olduğumuz temel ahlaki, teolojik farklılıklar Gılgamış Destanı ile Yaratılış Kitabı’ndaki Noah hikayelerinin birbirlerinden değil, üçüncü bir kaynaktan (yazılı kaynak veya sözlü gelenekten) alınmış olma ihtimalini güçlendirmektedir.
***
Kaynaklar:
Umberto (Moshe David) Cassuto, From Adam to Noah (Jerusalem: Magnes Press 1961).
The Flood in Understanding Genesis by Nahum S Sarna, sayfa 37. The Heritage of Biblical Israel, Schocken Books, New York, First paperback edition 1970.